Yanlış Yolda Dönün Uyarısı
BDP Meclis Grup Başkanı M. Nuri Yaman, DTP’nin kapatılması ve BDP’li belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu onlarca kişinin tutuklanmasından hükümeti sorumlu tuttu. Yaman, „İrademizi kırmaya çalışanlara dün olduğu gibi bugün de yarın da asla teslim olmayacağız. Bize ‘gerekli dersleri çıkartın’ diyenlere yanıtımız şudur: Parti kapatmalarla, tutuklamalarla, siyasi yasaklarla Kürtleri susturmaya çalışanların asıl yaşanan bu tarihi tecrübelerden ders çıkartması gerekiyor. Çünkü yıllardır, bunları denediniz olmadı, sorun çözülmedi. Girdiğiniz bu yanlış yoldan geri dönün“ çağrısı yaptı.
DTP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından bağımsız kalan milletvekillerinin geçmesi ile Meclis’te grup kuran Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ilk grup toplantısını dün gerçekleştirdi. Grup toplantısı öncesinde BDP’li vekiller, Kürt siyasetçilere yönelik gerçekleştirilen operasyonu protesto etmek amacıyla, Başbakan Recep T. Erdoğan’ın Meclis odasınının kapısına plastik kelepçe bırakarak, „Kelepçeleri Başbakan’a iade ediyoruz“ dedi. Tutuklanan belediye başkanlarının fotoğraflarını yakalarına takan vekiller, protestolarını grup toplantısı sırasında da sürdürdü. Seçilmiş Kürt siyasetçilerin savcılığa çıkarılırken elleri kelepçeli bir şekilde çekilen fotoğraflarının bulunduğu „Dün Halepçe Bugün Kelepçe“ yazılı dövizlerini açarak tepkisini gösterdi.
İlk toplantıya yoğun ilgi
Meclis’teki bu eylemi takip etmek isteyen basın mensupları izdihama neden oldu. Öte yandan aralarında Prof. Dr. Mithat Sancar, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oruç, KESK Genel Başkanı Sami Evren, Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Sanatçı Ferhat Tunç ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisinin bulunduğu çok sayıda kişi, BDP’nin ilk grup toplantısına katılarak destek verdi. Grup toplantısına yasaklı siyasetçi ve kapatılan DTP’nin Eşbaşkanı Ahmet Türk de katıldı.
‘2009 kayıp bir yıl oldu’
Grup toplantısında konuşan BDP Grup Başkanı M. Nuri Yaman, 2009 yılını „Kürt sorununda yakalanan tarihi çözüm fırsatlarının bir kez daha heba edildiği, barış ve demokrasi adına kayıp“ bir yıl olarak değerlendirdi. Yaman, grup toplantısındaki konuşmasında hükümeti sert sözlerle eleştirdi. Türkiye’de yaşanan sorunların sorumluluğunun hükümette olduğunu vurgulayan Yaman, şunları söyledi: „Darbe Anayasası’na dayanılarak, halkın iradesi hiçe sayılırcasına 2,5 milyon oy alan bir parti kapatılabiliyor. 12 Eylül rejiminin ürünü olan siyasi yasaklar, halen bir devlet politikası olarak uygulanmaya devam ediyor. Seçilmiş belediye başkanları toplama kamplarındaki gibi tutuklanarak, cezaevine atılıyor. Emeği ve alınteri için direnen TEKEL işçilerine karşı AKP, devletin en sert yöntemleriyle müdahale ediyor. Bütün bunlar, kimin siyasi sorumluğunda yapılıyor? Sözüm ona özgürlükçü ve demokrat AKP iktidarında! Hükümet, bu olup bitenlerin neresinde duruyor? Tam da merkezinde. Batıda demokrat geçinen AKP, Fırat’ın doğusunda ise, bizzat otoriter devletin kendisine dönüşüyor. Söz konusu Kürtler ve onun özgürlük-barış talepleri olunca, bunları bastırma ve ezme konusunda statükocu odaklardan bir farkı kalmıyor. Bu gerçeğin çok iyi görülmesi ve anlaşılması gerekiyor. Geride bıraktığımız 2009 yılı, bu açıdan; gerçeklerin açığa çıktığı, tablonun netleştiği, maskenin düştüğü bir yıl olmuştur. AKP’nin gerçek yüzü ve kimliği artık ortaya çıkmıştır.“
‘Hangi açılım gerçekleşti?’
Yaman, hükümütin Kürtlere yönelik tasfiye politikasını yürürlüğe koyduğuna dikkat çekerek, hükümetin „açılım“ politikasını şöyle değerlendirdi: „Toplumun örgütlü kesimleri olan emekçileri, sendikaları, işçileri, kadınları, gençleri hedef alan politikaların sahibi bu iktidardır. Kürt açılımı adı altında Kürtleri, Alevi açılımı adı altında Alevileri, inayet kültürüyle yoksul halk kitlelerini kontrol altına almaya çalışmaktadır. Bu hayali tutmayınca, direnenleri, mücadele edenleri, şiddet yoluyla aşmaya çalışmaktadır. Her yere el atması, ancak hiç bir şey yapmaması bu sinsi taktiğin bir göstergesidir. Kürt açılımı, Ermeni Açılımı, Alevi Açılımı. Peki şimdiye kadar hangi açılım gerçekleşti? AKP hangi köklü soruna çözüm getirebildi? Hiç birine. Neden? Çünkü çözüm niyeti ve iradesi yok. İşte AKP açılımının geldiği en trajik noktalardan biri; DTP’nin kapatılması olmuştur.“
‘DTP’nin kapatılması devlet projesidir’
DTP’nin kapatılmasından doğrudan hükümetin sorumluluğunun bulunduğunu belirten Yaman, DTP’nin kapatılmasının bir devlet projesi olduğuna dikkat çekti: „Bir siyasi partinin kapatılması, siyasi idamdır. Bu zihniyetin 1938’deki mantıktan ne farkı vardır? Hükümet sorumluluğu yargıya yükleyerek, kendi gerçekliğini hiçbir şekilde gizleyemez. DTP’nin kapatılması için kalkan 12’inci el AKP olmuştur. DTP, AKP eliyle yürütülen Kürtlerin siyasal iradesini tasfiye projesinin bir sonucu olarak kapatılmıştır. Onlara göre, Kürt sorununu siyasallaştıranlar tasfiye edilebilirse, geriye Kürt sorunu diye bir şey kalmayacaktır. Yani Erdoğan’ın 2003’te söylediği ‘Düşünmezseniz böyle bir sorun yoktur’ mantığı yine karşımıza çıkıyor. Yani, ‘Siyasal Kürtleri, tasfiye edebilirsek geriye kalan Kürtleri de kendi kontrolümüze alırız’ hesabını yapıyorlar. Bu AKP’nin uyguladığı bir devlet projesidir.“
‘Guantanamo manzaraları’
Yaman, BDP’li belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu onlarca kişinin tutuklanmasını da sert sözlerle eleştirdi: „Ortaya çıkan manzarayı bütün dünya izledi. Diyarbakır adliyesi önündeki o görüntülerin Guantanamo Kampı’ndan, 12 Eylül’deki toplama kamplarından bir farkı var mıydı? Evet vardı. Çünkü demokrasi adına bir utanç tablosu olan bu gelişmeler, AKP Hükümeti’nin sahte demokrasi sahte açılım laflarının sürekli gündemde tutulduğu bir dönemde yaşanmıştır. Darbe dönemlerinden tek farkı budur. Bu operasyonla aynı zamanda her aşamasında hukuk ve insan hakları ayaklar altına alınarak, halkımıza karşı psikolojik bir savaş yürütülmüştür. Yaşananların tümü hem hukuka, demokrasiye ve insan haklarına aykırıdır. Hem de, halkımıza karşı yürütülen psikolojik bir savaştır. Operasyonun ardındaki güçler, ‘Halkın iradesini tanımıyoruz’ mesajını vermek istemişlerdir.“
‘Kelepçeler AKP patentli’
Başbakan Erdoğan’a seslenen Yaman, „Sayın Başbakan’a sormak istiyorum: İyi gelişmeler Kürt siyasetçilerini tutuklamak mıdır? Ellerine kelepçe takmak mıdır? Gece yarısı operasyonlarıyla kapıları kırmak mıdır? 1990’larda da, Kürt siyasetçiler aynı uygulamalara maruz kaldı. Bu mudur sizin açılımınız? Sayın Başbakan’ın halkın karşısına çıkıp, bunlara yanıt vermesi gerekiyor. Ama buna cesareti yok. Çünkü o kelepçeler AKP patentlidir“ dedi.
BDP’nin yol haritası
BDP’nin Meclis’e dönmesinin çözüm için ikinci bir şans yarattığını belirten Yaman, bu fırsatın heba edilmemesini istedi. Etkili ve kararlı mücadele vermekte ısrarlı olacaklarını söyleyen Yaman, yol haritalarını şöyle açıkladı: „AKP’nin tasfiye projesine ortak ve taraf olmayacağız. Sürecin demokratik bir açılıma ve bir barış projesine dönüşmesi için BDP olarak, demokrasi güçleriyle, aydınlarla, emekçilerle, Alevilerle, gençlerle, kadınlarla, ortak mücadele ederek, kendi çözümümüzü geliştireceğiz.“
Hükümete çağrı: Yanlış yoldan dön
Hükümete Kürt sorununun çözümünde adım atma çağrısı yapan Yaman, tasfiye politikasında ısrarın bütün Türkiye’ye kaybettireceğine dikkat çekti. Yaman, şu çağrılarda bulundu: „İrademizi kırmaya çalışanlara dün olduğu gibi bugün de yarın da asla teslim olmayacağız. Anayasa Mahkemesi’nin kararı sonrası bize ‘Gerekli dersleri çıkartın’ diyenlere yanıtımız şudur: Parti kapatmalarla, tutuklamalarla, siyasi yasaklarla Kürtleri susturmaya çalışanların asıl yaşanan bu tarihi tecrübelerden ders çıkartması gerekiyor. Çünkü yıllardır, bunları denediniz olmadı, sorun çözülmedi. Bu yöntemlerle çözülmeyecek de. Girdiğiniz bu yanlış yoldan geri dönün. Kürtlere siyaset kanallarını kapalı tutma politikalarından vazgeçin diyoruz. Ve buradan şu çağrıyı yapıyoruz: Halkın iradesine karşı uyguladığınız bu baskılara biran önce son verin! Halkın üzerinden elinizi çekin! Tutuklu bulunan Kürt siyasetçileri, Belediye Başkanlarını biran önce serbest bırakın! Onların demokratik siyasete dönüşlerinin yolunu açın! Bizlere demokratik siyaset kanallarını kapatmayın! Bu yaşananlar karşısında bizlerin, halkımızın sessiz kalacağını, olan bitenleri kabul edeceğimizi sanmayın. Bu baskılar bizim en büyük mücadele gerekçemiz olacaktır.“
Demokrasi güçlerine çağrı
Demokrasi güçlerine de seslenen Yaman, „Ülkemizde toplumsal muhalefet bugün topyekun bir saldırıyla karşı karşıyadır. Bu gün, Kürtler üzerinden yürütülen bu saldırı politikası, yarın bütün demokrasi güçlerini saracaktır. Bu saldırılar karşısında güçlü durabilmenin yolu, demokrasiden, özgürlüklerden, emekten ve barıştan yana olan bütün güçlerin demokratik siyasal mücadelesini ortaklaştırmasından geçer. Gerçek demokrasi alternatifini, Türkiye’nin aydınları, demokratları, Aleviler, Kürtler, emekçiler, kadınlar ve işçiler oluşturmaktadır. Eğer bu ortak mücadeleyi başarabilirsek, ülkemizin aydınlık geleceğini de hep birlikte inşa etmiş oluruz“ dedi.
Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı
Ankara’da Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığı’nda yürütülen aramayı da değerlendiren Yaman, „Devlet sırrı adı altında gizlenen, üstü örtülen gerçekler, kontgerilla faaliyetleri bir bir açığa çıkartılmalıdır. Eğer; hükümet samimiyse, Meclis’te biran önce Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmasının önünü açmalıdır. Milletvekili grubumuzun daha önce vermiş olduğu araştırma komisyonu önergeleri vardır. Bunların gereği yapılmalı ve biran önce bir komisyon kurulmalıdır. 6-7 Eylül olaylarından 1 Mayıs 1977 katliamına, Maraş-Sivas-Çorum-Gazi katliamlarından, faili meçhul cinayetlere, Uğur Mumcu’nun katledilmesinden Özal’ın ölümüne, Susurluk’tan Şemdinli’ye, Ergenekon’a kadar uzanan bu karanlık süreç ancak böyle demokratik bir müdahaleyle aydınlatabilir. Ama hükümet ne yapıyor? Sadece AKP’ye yönelik girişimleri soruşturan bir tutum içerisine giriyor“ diye konuştu.
TEKEL işçilerine destek
Yaman, grup konuşmasında TEKEL işçilerinin Ankara’daki eylemlerine de değindi: „Gündemdeki İMF anlaşmasıyla birlikte Türkiye yeniden dış borç bataklığına sürüklenmektedir. Bunun karşısında emekçiler, işçiler ve çalışanlar ise meydanlarda direnmektedir. Günlerdir Ankara’da mücadele veren Tekel işçilerinin yaşadığı sorunlar ve bunun karşısında hükümetin sergilediği tutum ibret vericidir. Buradan TEKEL işçilerinin direnişini bir kez daha selamlıyor ve yanlarında olduğumuzu belirtiyoruz.“
ANKARA