Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

ULUSAL BİRLİK VE DİRENİŞ

Haftasonu Amed’de toplanan DTK Genel Kurulu, Kürtlere yönelik operasyon, baskı ve Öcalan üzerindeki tecride karşı tutumunu belirledi: Baskı, zulüm ve tecride karşı ulusal birlik ve direniş
ZULME BOYUN EĞMEYECEĞİZ
DTK Genel Kurulu, iki günlük tartışmaların ardından önemli kararlar aldı. DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk Kürtlere yönelik saldırılara ve Öcalan üzerindeki tecride karşı tutumlarını şöyle açıkladı: “Zulme asla boyun eğmeyeceğiz. Tutum, zulme karşı direnmek, demokratik ve meşru bu mücadeleyi devam ettirmek olacaktır.”
ÖZGÜR KOŞULLAR YARATILSIN
Öcalan’ın özgürce siyaset yapma koşullarının yaratılmasını isteyen Tuğluk, “Hükümetin ve demokratik kamuoyunun bilmesini isteriz ki, Kürt halkı siyasetçileriyle, kurumlarıyla hiçbir değerine asla sırtını dönmeyecektir. Şeyh Said, Seyid Rıza, Melle Mustafa, Qadî Muhammed neyse Sayın Öcalan da halkımız için odur” dedi.
Zulme karşı ulusal direniş
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) 6. Olağan Genel Kurulu açıklanan sonuç bildirgesinin ardından sona erdi. Yaşanan siyasal gelişmeler karşısında gözlerin çevrildiği DTK Genel Kurulu, 800’ü aşkın delegenin katılımı ile iki gün boyunca yürütülen tartışmaların ardından önemli kararlaşmalar sağlandı. Ulusal basının da yakından takip ettiği toplantının sonuç bildirgesi DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk tarafından okundu.
Askeri vesayetten polis rejimine
Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da baskıcı rejimlere karşı halk hareketleri gelişirken ve büyük bir değişim yaşanırken, Türkiye’nin ise askeri vesayet sisteminden polis rejimine doğru hızla gittiğini belirten Tuğluk şöyle konuştu: “Cumhuriyetin kuruluşundan 2000’li yılların başlarına kadar kayıtsız koşulsuz iktidar olan askeri vesayet rejimi, Kürt halkının her hak talebini baskı ve sindirme politikalarıyla yok etmeye çalışmıştır. AKP hükümeti iktidara geldiğinden bugüne, demokratik, sivil, özgürlükçü bir politika izleyeceği taahhüdünde bulunmaktadır ancak, AKP hükümetinin 10 yıllık uygulamaları ile 80 yıllık Kemalist Cumhuriyet’in uygulamaları arasında özü itibarıyla Kürt halkı açısından değişen hiçbir şey olmamıştır.”
‘AKP’nin Esad’tan farkı yok’
AKP iktidarının; Kuzey Afrika’da Mübarek yönetimine, Libya’da Kaddafi yönetimine, Suriye’de Esad yönetimine halkın sesine kulak verme çağrısı yaptığını hatırlatan Tuğluk, “Kürt coğrafyasında Kürt halkının en demokratik ve evrensel hak talebini katliamlara varan sindirme politikaları ile bastırmaya çalışmaktadır. AKP hükümetinin Kürt halkının hak ve özgürlük talebine yaklaşımı, Mübarek’in, Kaddafi’nin ve Esad’ın değişim isteyen halklarına uyguladığı şiddet politikasından hiçbir farkı yoktur” dedi.
‘Çiller sonuç almadı siz de almayacaksınız’
“KCK” adı altında yürütülen operasyonlara dikkat çeken Tuğluk, “Sadece, legal siyaset yaptığı için 6 bini aşkın Kürt siyasetçi cezaevine konulmuştur. 140’ı aşkın seçilmiş belediye başkanı, meclis üyesi, il genel meclis üyesi cezaevindedir. Savunma hakkının vazgeçilmezi olan avukatlar cezaevindedir. Öğrenciler, gazeteciler, aydınlar; kısacası muhalif olan, biat etmeyen herkes, cezaevine konulma tehdidiyle karşı karşıyadır” şeklinde konuştu. Tuğluk, “Bütün bu uygulamalar, AKP’nin askeri vesayet yerine kendi siyasi vesayetini kurduğu açığa çıkmıştır. Roboski Katliamı’yla AKP iktidarı halkın üzerine bombalar yağdırarak bu işi katliama götürecek kadar çılgınlaşmıştır. Yüksek bir sesle haykırmak isteriz ki, Çiller nasıl sonuç alamadıysa siz de sonuç alamayacaksınız. Hükümetin ve muhalefetin demokratik kamuoyunun bilmesini isteriz ki, DTK’nin tüm delegeleri cezaevine konulan siyasetçilerin yargılandığı eylem, fiil, düşünce neyse ona katılmaktadır. Aynı düşünceyi gerçekleştirdik, bundan sonra da gerçekleştirmeye devam edeceğiz” ifadesinde bulundu.
‘Zulme asla boyun eğmeyeceğiz’
“Sizler de hükümet olarak çok iyi birliyorsunuz ki polis devleti uygulamanızın temel hedefi Kürt halkının seçilmişlerine, siyasetçilerine ve değerlerine sırt çevirmeye yöneliktir” diyen Tuğluk, “Zulme asla boyun eğmeyeceğiz. Yürüttüğünüz bu politikanın ne anlama geldiğini Kürt halkı çok iyi bilmektedir. Bu amacın Kürtlere hak tanınmaması adına yapıldığını bilecek kadar politize olmuş bir halktır. Kürtlerin büyük emekle yarattığı demokratik kurumlaşmalarını, örgütlenmelerini hedef almanın başka bir anlamı yoktur. Bu politikalar nasıl 90 yıldır sonuç alamadıysa, bugün de sonuç alamayacaktır. Buna karşı alınacak tutum, hiç kuşku yoktur ki, zulme karşı direnmek, demokratik ve meşru bu mücadeleyi devam ettirmek olacaktır” diye konuştu.
Statüsüz yaşamaya hayır’
DTK olarak Kürt sorununu, Kürt halkının millet olarak haklarını kullanamaması sorunu olarak gördüklerini ifade eden Tuğluk, sorunun aynı zamanda bir anayasa sorunu olduğunu ve çözümünün de anayasal olması gerektiğini söyledi. Tuğluk şöyle devam etti: “21. yüzyılda 12 Eylül rejiminin dayattığı anayasayla yürünemeyeceği açıktır. Bununla birlikte anayasa yapım süreci ve nihayetinde yeni anayasa Kürt sonunun çözümüne katkı sunmalıdır. Sorunun çözümü bir başka anayasa yapım çalışmasına ertelenmemelidir. Bu itibarla da Kürt halkının yeni bir başlangıç ve birlikte yaşamak için ve akan kanın durması için yeni bir toplumsal sözleşme olacak anayasa yapım sürecinde yer almak istiyoruz. Her şeyden önce yeni anayasa Kürtlerin kendi coğrafyasında dilini, kimliğini, kültürünü özgürce yaşayıp geliştirebileceği, gelecek nesillere aktarabileceği anayasal güvenceye bağlanmalıdır. Katı merkeziyetçi anlayışın Türkiye’yi 21. yüzyıla taşıyamayacağı açıktır. Bu itibarla siyasi statü olarak demokratik özerklik çözüm modeli kongremiz zaten ortaya koymuştu. Herkes çok iyi bilmeli ki, Kürtler dilsiz, kimliksiz ve statüsüz bir birlikte yaşamayı reddetmektedir. Bu dayatma köleliğin sürdürülmesi, dayatması anlamına gelmektedir. Birlikte yaşam önerimiz ve arzumuz demokratik Türkiye, Özerk Kürdistan şeklinde formüle edilmiştir. Şüphesiz ki, bölgesel yönetim sadece biz Kürtler için değil, Türkiye’nin tamamı için önerdiğimiz idari ve siyasi bir yönetim modelidir.”