Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

'Türkülerimiz Van’a” dediler, Vanlının dilinden söyleyeni dışladılar… Ali Baran

Geçtiğimiz günlerde halk müziği sanatçısı Yavuz Bingöl’ün “Türkülerimiz Van’a” adıyla düzenleyecekleri bir etkinlik için sanatçılara çağrı yaptığını duyunca, heyecanlandım. O, Sarı Gelini söyleyecekti Vanlılar için, belki ben de Munzur’un kılamını söylerdim, diyeydi, heyecanım.

Etkinliğin Şişli Belediye Başkanı Sayın Mustafa Sarıgül’ün desteğiyle düzenlenmesi de beni heyecanlandırmıştı. Van depremi duyulur duyulmaz 4-5 saat içinde onlarca tır kamyonu dolusu yardım malzemesiyle Van’a ilk ulaşan yerel yöneticiler arasında bulunan Sarıgül’ün desteği ve organizasyonu ile yapılacak bu etkinliğe katkı sunmak için hemen Başkan Yardımcısı sayın Kahraman Eroğlu’yla iletişim kurdum. Hem Mustafa Sarıgül’ü tebrik etmek, hem de olanaklarım dahilinde çalışmalarına yardımcı olmak istiyordum. Sayın Eroğlu, “perşembe günü, gel. Basın toplantımız var. Sanatçı arkadaşlarımız ve Başkanımız Sarıgül de burada olacaklar,” deyince, hiç tereddüt etmeden basın toplantısına katıldım ve 40 yıldır Kürt müziğine emek veren, her zaman halkının sorunlarına duyarlı bir Kürd sanatçısı olarak etkinliklerine ve çalışmalarına destek vereceğimi belirttim. Sayın Yavuz Bingöl’ü ve Mustafa Sarıgül’ü de ayrı ayrı duyarlıklarından ötürü kutladım.

Hem basın toplantısında, hem de sonrasında, istenirse Vanlı kardeşlerimin yararına düzenlenecek konsere iki Kürdçe ağıtla katılmak istediğimi söyledim. Yavuz Bingöl hemen tepki verdi. Suavi ve Edip Akbayram sessiz kaldılar. Sayın Sarıgül ise “Neden olmasın Yavuz, pekala hem iyi olur, hem de renklilik olur,' sözleriyle görüşlerini bildirdi. Görünen o Yavuz Bingöl açık davranmıyordu. Ama davranış ve mimikleriyle bu dayanışma konserinde Kürdçe ağıtlar yakacak bir sanatçının olmasını istemiyordu. Tavrı benim şahsıma karşı değildi. “Kürdçe söylenirse diğerleri de var, onlar da olmalı,” dedi. Sarıgül bu tutuma da sessiz kalmadı. “Tamam, bir Ermeni grubunu da çağırın. Onlar da katılsın. Farklılıklar etkinliğimize zenginlik katar,” dedi. Tartışma bu noktaya gelince ısrarcı olmayıp, toplantıdan ayrılmak istedim. Ama sayın Mustafa Sarıgül ısrar edip toplantıda kalmamı sağladı ve Yavuz Bingöl’e, “Baran’ı programa al iyi olur,' dedi. O ise, net bir yanıt vermeyip, “Bakarız,” gibi sözler sarf etti.

Toplantının sonlarına doğru, kolay gelsin, deyip yanlarından ayrıldım. Daha sonra Yavuz Bingöl’ün organizatörlüğünde düzenlenen etkinlikteki sanatçılar arasında adımı görmedim. Bunun en büyük nedeninin Ali Baran olmamdan öte, sanatımı Kürdçe icra edecek olmamdır, diye düşünüyorum. Vanlı kardeşlerimin acısını Kürdçe ağıtlarla dile getirecek olmam, kendi korkularının esiri olan bir kısım insanı korkutmuştu.

Bundan tam 30 yıl önce sürgün ellerine düşmeme gerekçe olan etkinlikte Vanlı kardeşlerimle dayanışma göstermemdi. O zamanda Vanlı kardeşlerimin acısına ortak olmuş, Vanlı kardeşlerimin dilinden ağıtlar yakmıştım. O ağıtlar, beni tam 20 yıl boyunca halkımdan uzaklaştırdı, sürgünde yaşamama neden oldu. Ne yazık ki ilk sürgünlüğümün üzerinden 30 yıl geçtikten sonra, bu kez bir ‘duyarlı’ sanatçının, Vanlı kardeşlerimin diline olan duyarsızlığı, daha doğrusu kendi korkularının esiri olması nedeniyle, cani gönülden istediğim bir dayanışmayı gösteremedim.

Yavuz Bingöl Van’daki halkın acılarına olan duyarlılığını 'türkü söyleyerek' göstermek istiyor. Ama ne ilginçtir aynı sanatçı, Kürd halkının diline karşı en büyük duyarsızlığı gösteriyor.

Van’da birçok milletten insan yaşamını yitirdi. Japonya’dan gelerek desteklerini ve yardımlarını esirgemeyen onurlu insan Atsushi Miyazaki’den, Ankaralı, Trakyalı Türk öğretmen kardeşime, Hakkarili Kürt köylüye kadar herkes o yığınların altında kalarak bu dünyadan soluksuz gittiler. Ama Yavuz Bingöl’ün, ısrarlı çabalara rağmen adı geçen etkinlikten Kürd sanatçılarını uzak tutması, en az o yığınların altında kalanlar kadar bizleri yaraladı.

“Türkülerimiz Van”a” gecesi yapıldı. Duyarlı insanlarımız desteklerini sundular. Her şeye rağmen geceye leke vurmamak, insanların dayanışma duygularını incitmemek adına bu açıklamayı o zaman yapmadım. Ama şimdi bu açıklama ile insanların duyarlılığın ne dereceye kadar olduğunun bilinmesini de istiyorum. O gecede Ali Baran olarak ben olmayabilirdim. Ama o gecede ne Kürd’ün, ne Ermeni’nin, ne de bir başka halkın tek bir ağıdı yoktu. Elbet birçok duyarlı sanatçımız geceye iyi niyetle katkı sundu. Ama ne yazık ki bir kısım sanatçı, “dostlar alışverişte görsün,’ misali şov yapmışlardı. Kürdçe tek bir şiire, tek ağıda tahammülü  olmayanların duyarlılıklarından ve kardeşliklerinden, şahsen ben şüphe ederim.

 

 

 

17.11.2011

Ali Baran

Kürd Sanatçı