Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Roth: Seçen halk da tutuklu

Dostluk Grubu'na başkanlık eden milletvekili Claudia Roth'a milletvekilleri Johannes Kahrs, Sevim Dağdelen, Stefanie Vogelsang, Karin Evers-Meyer, Serkan Tören ile Federal Meclis görevlisi Cordula Klinger eşlik etti. Belediye Başkanvekili Hafize İpek'in de hazır bulunduğu ziyarette Baydemir hem Ortadoğu açısından hem Türkiye açısından hem de Kürt siyasetçileri açısından zor ve zahmetli günler geçirdiklerini söyledi. Baydemir, "Çok sevindim bir insan hakları savunucusu dostumu görecektim. Kaygılandım, çünkü her an KCK'den tutuklanabilirsiniz" dedi.

'Şırnak'ta dışarıda başkan kalmadı'
Son yaşadıklarının akıl, hukuk ve vicdanla izah edilemeyeceğini vurgulayan Baydemir, sadece Şırnak ilinde neredeyse bir aylık zaman dilimi içerisinde dışarıda kalan hiçbir belediye başkanının kalmadığını belirterek, "Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal, Silopi Belediye Başkanı Emin Toğurlu, İdil Belediye Başkanı Resul Sadak, Balveren Belediye Başkanı Abdülrezzak Yıldız, Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak tutuklandı. Şırnak eski Belediye Başkanı Ahmet Ertak, Kumçatı eski Belediye Başkanı Abit Durak da şu anda cezaevinde" dedi.
Çifte standart uygulanıyor'
"Arap baharı" ile ilgili Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarına dikkat çeken Baydemir şöyle konuştu: "Sayın Başbakanın her fırsatta Suriye, Mısır, Libya rejimine demokrasi dersi verirken, halkın ihtiyaçları ve taleplerini dikkate alma talebinde bulunurken, legal siyasetçileri tutuklaması bizim açımızdan kabul edilemez bir çifte standarttır." "Şu anda her demokratik etkinlik illegal ve olduğundan farklı gösteriliyor. Sana 'Sen suçlusun' deniliyor. 'Suçlu olmadığını ispat et' deniyor. Nasıl ispatlayalım?" diye soran Baydemir, Başbakanın Alman Vakıfları için yapmış olduğu açıklamanın da bunun bariz bir göstergesi olduğunu ifade ederek şöyle devam etti: "Söz konusu kredi kuruluşlarının vermiş oldukları kredi kullanımında her şeyden önce ilgili bulunduğu bakanlıkların protokolü şarttır. Hükümetin bilgisi dışında tek bir kuruşun harcanmasının imkanı yoktur. Zaten Türkiye'deki bütün yerel yönetimler merkezi hükümetin vesayeti ve denetimi altındadır. Müfettişler belediyeleri denetlemekte, kontrol etmektedir. Önemli olan iddianın doğru olup olmaması değildir. Yürütülmek istenen politikanın psikolojik altyapısını oluşturmak esas alınıyor. Ve Sayın Başbakan'ın bu açıklamasından sonra belediye başkanlarımızın tutuklanması sürecinin hız kazanacağı yönünde kaygılarım var. Şu anda 98 ve bugün itibariyle 100 seçilmiş belediye başkanı, meclis üyesi, il genel meclisi üyesi arkadaşım cezaevindedir."
Vicdanların duyarlılığında gecikme var'
Operasyonların başladığı 14 Nisan 2009'dan bu yana Türkiye ve Avrupa kamuoyunun vicdanına seslenmeye çalıştıklarını ifade eden Baydemir, "Bu tutuklamaların haksızlığı, hiçbir sorunu çözemeyeceği ve gerçeği yansıtmadığına dair çığlığımız etkin bir şekilde karşılık bulmadı. Hem Türkiye, hem de dünya vicdanının duyarlılığında olabildiğince bir gecikme olduğu görülüyor" diye konuştu.
Endişeyle gözlemliyorum umut tekrar dağlara dönüyor'
Baydemir konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yaşamış olduğumuz atmosferde maalesef giderek yerel halkta ve genç nüfusta, -üzülerek ifade ediyorum- bir kez daha ovada siyasetinin çözüm getireceğine dair ciddi bir zedelenme var. Yine büyük bir endişeyle ifade etmek isterim ki umut tekrar dağlara dönmüş durumda. Şırnak, İdil, Silopi'de yurttaşlarla karşılaştık. Özellikle genç nüfus bana şu soruyu yöneltiyordu. 'Başkan sen yıllardır barış diyorsun. Sen Türkün Kürde, Kürdün Türke kurşun atması haramdır' diyorsun. 'Şiddet rolünü oynadı, süreci tamamladı' diyorsun. 'Belediye başkanlarımız tutuklanıyor, il başkanlarımızı alıyorlar, biz nasıl siyaset yapacağız?' diye sorular sordular. Üzülerek söyleyebilirim ki verebilecek yanıtım yoktu. Çünkü verebilecek yanıt elimizde bırakmadılar. Çok üzgünüm, çok doluyum."
Roth: Medya çığlığı yazmalıdır
Cladia Roth da yaşananların kendilerini üzdüğünü Alman Federal Parlamentosu'nun resmi bir heyeti olarak geldiklerini belirtti. Alman Türk Dostluk Grubu'nun bir bölüm burada olduğunu belirten Roth, "Türkiye'den Almanya'ya işçilerin gelmesinin 50. yılını kutluyoruz. Tekrar onların çocukları bugün Alman vatandaşları oldular. Mesela Mesut Özil bizim futbolcumuz fakat Türkiye'yi kurtardı. O kadar çok irtibat sağladık ki biz akraba olduk. Osman Baydemir Clodia Roth akrabadır artık. Sizlere yapılanlar tabi ki bizleri de çok etkiliyor. Buraya gelip özgürlük ve demokrasiden bahsettiğimizde sadece sizin için değil kendimiz için de yapıyoruz" dedi. Roth, bu konularda mücadele verilirken üç erkin yeterli olmayacağını, dördüncü erk olan basının da önemli olduğunu ve bu çığlığı yazması gerektiğini söyledi.
Basın özgürlüğü ve halk da tutuklu
Belediye başkanları gibi 70'den fazla gazetecinin tutuklu olduğuna dikkat çeken Roth, tutuklu gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener örneğini vererek, "Şu anda Türkiye'de basın özgürlüğü tutuklu durumda. O nedenle biz de bu konuda endişeliyiz" dedi. Kürt sorununun Türkiye'deki demokrasi sorunu açısından çok önemli olduğunu ifade eden Roth, "Eğer demokrasi ve kardeşlik adına umut olmayacaksa Türkiye açısından sıkıntılı günler olacaktır. 100 seçilmişin tutuklu olmasından bahsediyorsak şu anda onları seçen halk da tutuklu durumda. Bizim akrabalarımız hapistedir" diye konuştu.
Umutlarını kaybetmek istemediklerini ve yeni Anayasa süreciyle birlikte bir umut olduğunu ifade eden Roth, "Her partiden üç üyenin bulunduğu bir Anayasa komisyonuyla yapılacak olan çalışmalar bize umut veriyor" dedi.
Alman vakıflarının suçlanması kabul edilemez
Alman Vakıfları ile ilgili Başbakan'ın sözlerine de değinen Roth, her bir vakfın bir partiye yakın olduğunu belirterek, "Bu vakıfların Türkiye'deki çalışmalarına baktığımızda aslında sivil toplumu destekleyen çalışmalardır. Başbakan'ın ifade ettiği gibi belli kesimlere ya da örgüte yakın olduğunu kabul edilemez olduğunu ve haksız olduğunu belirtmek istiyorum" dedi. Vakıfların kimilerinin sendikalarla kimilerinin çevreci kuruluşlarla çalıştığını kimi vakıfların da altyapı ile ilgilendiğini kaydeden Roth, "Diyarbakır'da arıtma tesisinin yapılmasının nasıl bir zararı olduğunu sormak istiyoruz. Başbakan'ın açıklamaları ve suçluymuş gibi gösterilmesinin haksız olduğunu ve bu vakıfların çalışmalarına devam edeceğini ve Türkiye'nin de fayda sağladığını söylemek istiyorum" şeklinde konuştu.