Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Akat-Geri Adım Atmıyacağız

DTK Koordinasyon Kurulu, 6 aylık çalışma programını açıkladı. DTK, Demokratik Özerkliğin hayata geçmesi, Ulusal Konferans, "Kürt Sorununa Demokratik Çözüm ve Öcalan'a Özgürlük İnisiyatifi" gibi konularda önemli çalışmalara hazırlanıyor. DTK Koordinasyon Kurulu üyesi ve BDP Milletvekilli Ayla Akat Ata, DTK ve BDP'yi sürecin dışına bırakarak, tehdit ederek sorunu çözmek ve başarıya ulaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Akat Ata, "Bin 400 yüz kişi değil, tüm herkesi tutuklasalar dahi biz geri atmayacağız" dedi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Koordinasyon Kurulu, siyasal süreç, Demokratik Özerklik, Ulusal Konferans, Kürt sorununa demokratik çözüm ve Öcalan'a Özgürlük İnisiyatifi gündemleriyle yaptığı toplantının sonuçlarını açıkladı. Sümerpark Resepsiyon Salonu'nda düzenlenen basın toplantısı ile alınan kararların açıklandığı toplantıya çok sayıda DTK bileşeni katıldı. Açıklama, Koordinasyon Kurulu üyeleri ve BDP'li milletvekilleri Ayla Akat Ata ile Özdal Üçer ve Edip Yaşar ile Aysel Doğan tarafından yapıldı. 

Açıklama öncesi konuşan Ayla Akat Ata, yaşanan çatışma ve sınır ötesi harekata dikkat çekerek, "Silahların konuştuğu, şiddetin güçlü bir şekilde hissedildiği bir dönemde, savaşın tırmandığı bir dönemde, askeri, siyasi operasyonların hızlandığı hatta bu gün itibari ile sınır ötesi operasyonların gerçekleştiği bir dönemde bizler çözüm projelerimizi çözüme yakın olduğumuzu siyaseten çözümün mümkün olduğunu siyasetçilerin asla susmaması gerektiğini bir kez daha ifade etmek amacı ile yine karşınızdayız" dedi. Akat Ata, yaşanan kayıplardan büyük üzüntü duyduklarını belirterek, DTK ve BDP olarak dün Hakkari'de yaşamını yitiren askerilerin ailelerine baş sağlığı dileklerinde bulundu.

ÇÖZÜMSÜZLÜK POLİTİKASI

Ardından açıklamayı yapan Akat Ata, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler ve yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, "Gerek İmralı Cezaevi'nde bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile gerekse de Kürt halkının legal siyasal temsilcileriyle Kürt sorununun demokratik çözümü ekseninde bir buçuk yılı aşkın süredir devam eden görüşmeler 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri sonrasında askıya alınmış, çözümsüzlük politikası devreye sokulmuştur. Öcalan'ın Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümü konusunda sergilediği çaba ve arayışlar kamuoyu tarafından bilinmektedir" dedi.

Öcalan'ın çözüme yönelik çabalarına dikkat çeken Akat Ata, "1999 yılından bu yana Sayın Öcalan tarafından yoğunlaştırılan barış ve demokratik çözüm çabaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne sunulan savunmaların bir parçası olarak kaleme alınan, Yol Haritasıyla önemli bir boyut kazanmasına rağmen AKP hükümetinin buna karşı tutumu Yol Haritası'nı engelleme olmuştur. DTK, BDP, sivil toplum örgütleri ve sorunun demokratik yöntemlerle çözümünden yana olan çevrelerin demokratik çözüme şans tanıma talepleri üzerine Sayın Öcalan'ın eylemsizlik çağrısına PKK olumlu yanıt vermiş ve 12 Eylül 2010 yılında gerçekleştirilen Referandum öncesinden günümüze dek tek taraflı eylemsizlik hali devam etmiştir. Bu süre zarfında Sayın Abdullah Öcalan ve devlet yetkilileri arasında gerçekleşen görüşmeler, tartışılan üç protokol sonrasında Barış Konseyi ve Demokratik Anayasa Konseyi'nin kurulması noktasına kadar varmıştır. Her ne kadar AKP hükümeti, yapılan görüşmeler ve gerçekleştirilen protokollerin gereğini siyaseten yerine getirememiş ise de görüşmeler demokratik kamuoyu tarafından ilgiyle takip edilmiş ve destek görmüştür" şeklinde konuştu.

SÜREÇ İLERLEYEMEDİ

Yol haritasının engellenmesi ve gerekli pratik adımların atılmaması nedeniyle sürecin ilerleyemediğine dikkat çeken Akat Ata, "Çünkü AKP iktidarı bir taraftan görüşmeleri gerçekleştirirken diğer taraftan siyasi ve askeri operasyonlara devam etmiş, halkın ortaya koyduğu demokratik gösterileri şiddetle bastırmaya çalışılmış, gösterilerde 3000'e yakın gözaltı, 1000'e yakın tutuklama, yüzlerce yaralı ve sivil halkın ölümü gerçekleşmiş, anadilde savunma hakkı engellenerek KCK adı altında yapılan yargılamalar tıkanmış, 90'lı yıllarda yaşanan vahşet ve acılar yok sayılarak sorunun çözümü tekrar güvenlik konsepti içerisinde ele alınmış özel birliklerin kurulması kararlaştırılmıştır" dedi.

"Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"nden söz eden Başbakan Erdoğan'ın her fırsatta savaş dilini kullanarak Kürt halkının yasal ve meşru temsilcilerini tehdit ettiğin, görüşmelere rağmen siyasi muhataplığı görmezden gelerek siyasi çözüm olanağını ret ettiğini ifade eden Akat Ata, "12 Haziran Genel Seçimleri gerek muhataplık gerekse de sorunun demokratik bir zeminde çözümü için muazzam bir fırsat yaratmışken AKP Hükümeti siyasi sorumluluk göstermeyerek Kürtlerin açığa çıkan siyasi iradesini toplumsal düzenin yeniden inşasında temel sözleşmenin, yeni anayasa yapım sürecinin dışında tutmak istemiş, siyasal demokratik mücadele zeminini Kürtlere kapatmıştır" dedi.

'TEHDİTLER, TEHLİKELİ GİDİŞATI GÖSTERİYOR’

Yaşanan gelişmeler ile AKP'nin toplumsal barış ve adaleti sağlama hedefi olmadığını ifade eden Akat Ata, "Başta Kürt halkı olmak üzere tüm demokratik çevrelerin ortak mücadelesi sonucu yaratılan kazanımları tasfiye ederek, biat kültürü ile kendine ait olanı yaratma arayışı içindedir. Ya bana tabi olursunuz ya da sizi yaşatmam anlayışı ile hareket etmektedir. Bu şekilde Türkiye'de ki tüm toplumsal muhalefeti kendine bağlama politikası güden başta Başbakan Erdoğan olmak üzere devlet yetkililerinin son günlerde yapmış oldukları açıklamalardan nasıl tehlikeli bir gidişat içinde olunduğu görülmektedir" dedi.

"Sorunun kaba anlamda tehdit, tutuklamalar ve askeri operasyonlarla çözülmeyeceğini geçmiş 30 yıllık süreç göstermiştir" diyen Akat Ata, "Yine her defasında sanki sorunun çözümünde şiddeti savunuyormuş gibi bizi lanse etmesi kendi saldırı politikalarına taraftar toplama amacıyladır. Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti şunu çok iyi bilmelidir ki Kürt halkı yıllardır bedel ödeyerek Kürt sorununda silahların devre dışı bırakılarak barışçıl ve demokratik zeminde çözümü için mücadele etmektedir. Buradan bir kez daha tüm kamuoyuna ve siyasi çevrelere çağrıda bulunuyoruz. Gelin kardeşliğin ve barışın ifadesi olan Ramazan Bayramı ve 1 Eylül Dünya Barış Günü, vesilesi ile Kürt Sorunu'nda Demokratik Çözüme şans tanıyalım. Biz bunun için ilan ettiğimiz barış ve demokratik çözüm projemizi alanlarda tekrar ifade edeceğiz. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere ilgili tüm kesimleri çözüm projesini kamuoyuna açıklamaya davet ediyoruz" şeklinde konuştu.

Tarihsel bir süreç içinde olunduğu ve çözümün tarafı olacak siyasi güçlere tarihsel sorumluluk yüklendiği bir süreçte hükümetin dayattığı çözümsüzlüğe ve statüsüzlüğe karşı Kürt halkının en üst temsil organı olan DTK'nin Demokratik Özerkliği ilan ederek sürece demokratik müdahalede bulunduğunu ve çözüm projesini ortaya koyduğunu ifade eden Akat Ata, "Değişim ve dönüşüm iddiası ile yeniden iktidara gelen AKP'nin bir barış projesi olmadığı gibi ilan edilen Demokratik Özerkliğe saldırması ve DTK'yı siyasi operasyonlarla tehdit etmesi çözüm politikalarına karşı nasıl bir acizlik içinde olduğunu göstermektedir. İlan ettiğimiz Demokratik Özerkliğin tamamen bir barış ve demokratik çözüm projesi olmasına rağmen siyasi iktidar tarafından çarpıtılarak, Türkiye'yi bölme çabasıymış gibi yansıtılmak istenmesi AKP'nin bir projesinin olmayışındandır. Bu saldırılarla var olan çözüm çabaları da etkisiz ve başarısız kılınmak istenmektedir. Ancak bir kez daha belirtiyoruz ki, Demokratik Özerklik ülke bütünlüğü içinde tüm toplumsal kesimler ve kimlikler için öngörülen bir çözüm projesidir. Ortak Vatan'da, eşit, özgür birlikteliğin mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Çözümden yana olmayan kesimler bunu bir bölme ve parçalama çabası olarak yansıtarak kamuoyunu yanıltmak istemektedirler" dedi.

"Demokratik Özerkliğin doğru anlatılması kadar inşası da önümüzde duran temel demokratik görevdir" diyen Akat Ata, "Bu amaçla Daimi Meclis bünyesinde yürütülen tartışmalar sonucunda belli kararlaşmalar yaşanmıştır. İlk olarak tüm bu çalışmaları yürütecek bir Koordinasyon Kurulu'nun kurulması kararı alınmıştır. DTK Koordinasyon Kurulu Demokratik Özerkliğin inşa çalışmalarını yürütecek icra organı olma yanında halkımızın meşru ve demokratik yönetim mekanizması ve iradesidir. On üç kişiden oluşan Koordinasyon Kurulumuz Daimi Meclis bünyesinde seçilerek iki yıllık süre ile görevlendirilmiştir" dedi.

6 AYLIK ÇALIŞMA PROGRAMI

Akat Ata, Koordinasyon Kurulu olarak Daimi Meclisi'n yürüttüğü tartışmalar temelinde açığa çıkan 6 aylık çalışma programını şöyle sıraladı:

*2007 yılından bu yana halkın yönetim mekanizmalarına katılımı ve demokratik yönetimin geliştirilmesi amacıyla kurduğumuz Demokratik Halk Meclisleri'nin güçlendirilmesi ve örgütlülüğün yaratılamadığı alanlarda meclislerin kuruluş çalışmalarının başlatılması, bölge, il, ilçe meclislerinin ve köy komünlerinin yaygın bir şekilde kurularak örgütlenme çalışmalarının tamamlanması.

*Demokratik Özerklik statüsünün içeriğinin doldurulması ve yeni anayasa da yer alma şeklinin tanımlanması amacıyla başta halkımızla olmak üzere ilgili tüm kesimler, akademisyenler ve siyasi çevrelerle toplantıların düzenlenmesi, bu toplantıların bir konferansla sonuçlandırılarak hazırlanan metnin DTK Genel Kurulu'na sunulması.

*Kolektif bir hak olarak kullanılması engellenen ve asimilasyon politikaları ile yok edilmeye çalışılan Kürtçenin halkımız tarafından yaşamın her alanında, devlet kurumları da dâhil olmak üzere yaygın bir şekilde kullanılması, halkın kendi öz gücüne dayanak oluşturacağı eğitim merkezlerinde anadilde eğitim ve öğretimin sağlanması.

*Çocuk Eğitim Merkezleri kurularak bu merkezlerde anadilde eğitim çalışmalarının yürütülmesi.

*Ücretsiz ve anadilde sağlık hizmetinin sağlanabilmesi için olanakların yaratılarak Halk Sağlığı Merkezleri'nin kurulması.

*Demokratik Özerklikte izlenecek ekonomi politiğin belirlenmesi amacıyla bir ekonomi ve istihdam konferansının düzenlenmesi, kooperatifçiliğin geliştirilmesi amacıyla kırsal alanlarda belirlenen pilot merkezlerde çalışmaların yürütülmesi.

*Spor faaliyetlerinin özüne uygun, halkın sağlık ve kültürel gelişimine hizmet edecek şekilde yeniden düzenlenmesi, geleneksel oyunların araştırılarak bilinir ve uygulanır kılınması, demokratik özerklik bünyesinde spor liglerinin kurulması.

*Devlet tarafından geliştirilen ve "açlıkla terbiye etme" politikasına dönüştürülen yoksullukla; mücadele edilmesi, bu amaçla politikalar geliştirilmesi, dayanışma kültürünü yaygınlaştıracak mücadele merkezlerinin kurulması.

*Gerek enerji, gerek sulama, gerekse de güvenlik amaçlı yapılan ve doğal yaşam alanlarını yok eden, çoğu zaman tarihi ve kültürel dokuyu da zarar veren HES'lerin yapımına karşı halkın bilinçlendirilerek mücadele edilmesi,

*Kürt Ulusal Konferansı çalışmalarının hızlandırılması, bu amaçla 10-11 Eylül 2011 tarihlerinde Diyarbakır'da Konferans Hazırlık Toplantısı'nın yapılması,

*Kürt Sorununa Demokratik Çözüm ve Öcalan'a Özgürlük İnisiyatif'inin kurularak çalışmalarına başlanması.

ÖZERKLİĞİ SAHİPLENME ÇAĞRISI

Akat Ata, son olarak şunları ifade etti: "Başta fedakâr ve emektar halkımız olmak üzere DTK'nın tüm bileşenlerini inşa sürecinde rolünü oynama ve Demokratik Özerkliği en üst düzeyde sahiplenmeye çağırıyoruz. Geliştirilmek istenen inkâr ve imha konseptine yanında dayatılan savaş politikalarına karşılık ilgili tüm çevrelerle demokratik çözümü ve Kürt sorununun çözümde barışçıl yol ve yöntemlerini tartışmaktan yana olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Her şeye rağmen bu topraklarda demokratik çözümün gelişebileceğine dair inancımızı taşımaktayız. Bu inançta olan tüm demokratik çevreleri, aydın ve akademisyenleri sorumluluk almaya, ortak çözümün geliştirilmesi için sürece müdahil olmaya çağırıyoruz."

Ayla Akat Ata, Sümerpark'ta düzenledikleri basın toplantısının ardından sınır ötesi hava hareketi ve başta Başbakan Erdoğan olmak üzere devlet yetkilerinin açıklamalarına ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Siyasi iktidarı sorumlu olmaya çağıran Akat Ata, "Sorunun çözümü için tıkanmış olan kanalları, siyasi kanalları açmaya davet ediyoruz" dedi. "BDP ve DTK sürecin dışına mı itildi?" şeklinde sorulan soruyu yanıtlayan Akat Ata, "Süreci sadece savaş diliyle, siyasi iktidarın güç ve nimetlerinden yararlanarak, muhalefetin dışarıda bırakılması, Kürt sorununu çözmek mümkün değildir" dedi.

Halkın en üst organı olan DTK ve BDP'yi sürecin dışına bırakarak, tehdit ederek sorunu çözmek ve başarıya ulaşmanın mümkün olmadığını ifade eden Akat Ata, "Sınır dışında veya sınır içerisinde gerçekleştirilen siyasi ve askeri operasyonlarla bu sorunu çözmek mümkün değildir. Yeni bir süreci eski yöntemlerle başlatmak, siyasi iktidarın gafletidir. Süreç ne yazık ki iyimser olmayı gerektirecek bir süreç değildir. Bu coğrafyada yaşanan zulüm, bugün itibariyle yazılmaya, çizilmeye ve dillendirilmeye başlanmıştır. Hem Diyarbakır cezaevinde yaşananları, hem de köy yakmaları, kayıpları, faili meçhullerin, işkencelerin süreci ne hale getirdiği ortadadır. Çağrımız Türkiye halkınadır, eşit ve özgürlükten yana olan herkesedir. Başbakan ve Cumhurbaşkanınadır. Özerklik projemizi dünyaya, Türkiye'ye ilan edeceğiz. 1 Eylül'de Diyarbakır'da miting yapacağız, kimin varsa bir projesi paylaşabilir" dedi.

‘GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ’

DTK'lilerin gözaltına alınacağına yönelik basında haberlerin çıktığının sorulması üzerine Akat Ata, "Şuan cezaevlerinde yer yok. Bin 400 yüz kişi değil, tüm herkesi tutuklasalar dahi biz geri atmayacağız. Gözaltılar ve tutuklamalar, öldürmelerle, tehditlerle hiçbir sorun çözülemez. Bundan halkların lehine bir çözüm çıkartmak için, barış için de bedel ödemeye hazır olmalıyız. Bizi kimse bedel ödeyecekler diye tehdit etmesin. Çünkü bu süreçte yıllardır bedel ödüyoruz. Halklarımıza onurlu bir barışı armağan etmek için bedel ödemeye hazırız