Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersimliler Belediye Başkanına Sahip Çık(a)madılar-Kazım Gündoğan

 

Basından öğrendim. Dersim ( Tunceli )Belediye Başkanı Edibe Şahin ve Belediye yöneticilerine düşüncelerini açıkladıkları için 10 ay ile 1 yıl arasında ceza verilmiş.

Cezayı veren egemenler ve yargıçları açısından bir problem görmüyorum. Zira onları tanıyor ve biliyoruz. Görevlerini yapıyorlar. Ancak Emekçiler, ezilenler, demokratlar, devrimciler ve sosyalistler cephesinde problem görüyorum. Bu problem yalnızca Dersim meselesinde ya da Edibe Şahin meselesin de yaşanmıyor elbet…

Dersim merkezli düşünen ve duyarlılık sahibi tüm kesimler açısından çok somut ve güncel bir sorun var. Bana öyle geliyor ki bu sorun tüm Dersimliler için aynı önemi taşımıyor.

“Dersim onurdur onuruna sahip çık” derken bu “onur” kavramının içine neler konuluyor diye merak ederim…

Genel olarak bir kanıksama durumu olmakla birlikte, bazı Dersimliler açısından kanıksamanın ötesinde bir zihniyet beni rahatsız ediyor.

Ekonomik ve sosyal yaşamda maddi temelleri olmasa da düşünsel ve siyaset yapma tarzında önemli bir kültürel miras durumunda olan aşiret zihniyetinin etkilerini görmek üzücü ve rahatsız edici.

Katliamlara, sürgünlere uğramış, baskı ve zulümle yönetilmiş bir toplumun daha örgütlü, daha bütünlüklü davranması beklenir.  Görüyor ve anlıyoruz ki, bu beklenti gerçekçi değil. Zira egemenler bir toplumu sadece fiziki olarak parçalayıp yok etmezler. Tüm bu süreçlerin sonunda duygu ve düşünce dünyalarını parçalamak, tarihlerinden ve kültürlerinden koparmak, tarihsiz ve akılsız bırakmak gibi kalıcı yöntemleri uygularlar.

Bu nedenle olsa gerek ki, Dersimlilerin tarih bilinci ve bilimsel aklı oldukça  zayıftır…

Düşünce ve duyguları, yurtları ve yaşamları gibi parçalanmış Dersimliler diğer bütün sorunlarda olduğu gibi kendi sorunları konusunda da bütünlüklü bir düşünüş ve istikrarlı bir duruşa sahip olamıyorlar.

Bölünmüş, parçalanmış, sosyal ve siyasal gerçekliklerinin yönetilmeye elverişli hali üzerinde başlı başına durmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Cumhuriyet Devleti Şark İslahat Planıyla Türk ve Sünni olmayan herkesi “Türk ve Türkçü” yapmayı amaçladığı yerlerden biride Dersim’dir. 1926’lardan itibaren feodal aşiret yapısı üzerinden oynayarak, aralarındaki çelişkileri körükledi. Zaten parçalı olan aşiret toplumunu iyice parçaladı ve bir kısmını satın alarak kullandı. “Türkleştirme” ve “medenileştirme” politikalarıyla Cumhuriyet tarihinin en vahşi katliamını gerçekleştirdi. 

Aşiretçilik zihniyeti öyle ilkel, öyle körleştirici bir zihniyet ki, katliam politikalarının başarıya ulaşmasında küçümsenmeyecek rol oynadı. Devlete güvenerek, devletin gücüne yaslanarak diğer aşiretlere karşı üstünlük kurmak isteyen örnekler tüm Dersimliler tarafından bilinir. Buna rağmen bu zihniyet sahipleri kendilerini, ailelerini katledilmekten kurtaramadılar.

Dersim katliamını yapan devleti haklı göstermeye çalışanların sayısı az değil. Suçlu olan devlet değil, kendi rakipleri olan aşiretlerdi onlara göre…

İşte travma tamda böyle bir şey. Parçalanma ve gerçeklerden uzaklaşma…

Birinci kuşaklar da yaşama güdüsüyle kendini inkar; tarihini, kültürünü, değerlerini egemen olana tabi hale getirme durumu…

Bu travmalı düşünüş sonraki kuşaklara da aktarılıyor. Ancak ikinci kuşaklar daha reaksiyonel olurken üçüncü kuşak ise sorgulamayı ve hesaplaşmayı ön plana çıkarır.

İşte burada yeni problemler başlıyor. Sorgulama ve hesaplaşma nasıl yapılacak?

Dün aşiretler şöyle düşünüyordu: “Nasıl olsa devlet bana bir şey yapmaz, öteki aşiretlerle sorunu…”  Oysa devlet hiçbir zaman onların düşündüğü gibi düşünmedi... Devlet açısından Dersimli Dersimlidir. Onun şu ya da bu aşiretten olması; Kürt, Zaza ya da Ermeni olması fark etmezdi…

Peki, bu gün nasıl düşünüyor ve nasıl davranıyor Dersimliler? Dünü nasıl sorguladı, nasıl çözümledi ve hangi sentezler ürettiler?

Dersim de siyasi çevreler, aşiret çevreleri ( ne yazık ki zihniyet olarak aşiretçilik hala var) çeşitli kurumlar, kişiler hala enerjilerinin büyük kesimini birbirlerine karşı harcamaktadırlar. İçten içe bir rekabet ve didişme var. Birbirinin kurdu olma durumu…

Dayanışma, ortak düşünme, birlikte gelişme, birlikte ileriye yürüme duygu ve düşünceleri son derece zayıf ve istikrarsız…

Kısacası çok şey olmak isteyen ancak bir türlü kendi olamayan bir toplumun insan tipi…

Tüm bunları söylerken Dersimin tarihsel ve toplumsal gerçekliğini yeterince bilemeyenler açısından sözlerimin şaşırtıcı; sadece şaşırtıcı değil, aynı zamanda rahatsız edici olacağını da biliyorum elbet.

Evet, gerçekler rahatsız edicidir. Sarsar insanı. Sorgulatır, düşündürür ve harekete geçirir. Bende bunun için yazıyorum. Sorgulatmak ve harekete geçirmek için…

Bu gerçekler karşısında rahatsız olduğum için yazıyorum.

Dersim Belediye Başkanına ceza verilmiş. Bu beni rahatsız ediyor.

Dersimliler Beklediye Başkanı’na sahip çıkmamış düşüncesi sadece rahatsız etmiyor, sarsıyor beni. İşte bu sarsıntı yeniden düşünmeye ve sorgulamaya itiyor beni...

Edibe Şahin’in partisini, belediyeciliğini beğenmeyebiliriz, siyaseten eleştirebilir, hatta kişi olarak hiç haz etmeyebiliriz. Ancak Dersim halkının ve tarihinin düşmanı olan bir zihniyet onu yargılıyor ve cezalandırıyor. Buna hep birlikte tepki göstermeyen,  karşı duruş gösteremeyen bir Dersim beni rahatsız ediyor. Bu sorunu sadece Edibe Şahin ve partisinin sorunu olarak gören ve tavır almayanların, Dersim’in tarihsel ve toplumsal sorunlarına sahip çıkacağı düşüncesi ve inancında değilim.

Kimse kendini ve başkalarını kandırmaya çalışmasın. Eleştiri yapandan, farklı düşünenden, kendine oy vermeyenden “düşman” yaratan bir düşünüş tarzına asla güvenmedim. Kendisini pohpohlayandan, her dediğini alkışlayandan, itaatkar kölelerden “dost“ yaratan bir anlayışa da asla saygı duymadım.

Farklılıklara rağmen bir arada durabilen ve birlikte yürüyebilenlere güvendim ve saygı duydum.

Dost ve düşman kavramlarının bu kadar anlamsızlaşması ve birbirine karışmış olması insanları yanlış düşüncelere ve yanlış davranışlara götürüyor.

Belediye başkanlarına yönelik saldırı karşısında ki yanlışlıklar gibi.

Dersimlilerin kendi insanına, tarihine, değerlerine sahip çıkacak yeni bir düşünüşe ihtiyaçları var.

Bunun için tarih ve toplum bilincinin ortaklaşması sürecinin yaşanması gerekir. Yaşanan travma ve toplumsal bellek yitiminin düşünce ve duygular üzerindeki tahribatının giderilmesi için mücadeleye ihtiyaç var. 

Resmi ideolojinin yarattığı yabancılaştırma kadar, aşiret zihniyetinin körleştiricilinden de, dar grup zihniyetinin yıkıcı ve rekabetçiliğinden köklü bir kopuşa da ihtiyaç var. 

Bu kopuş bilimsel akıl,  evrensel düşünüş ve toplumsal çıkarlar üzerinden olmak durumundadır.

Bu kopuş ve mücadele doğasına, tarihine, toplumuna, ilerici değerlerine ortak akıl ve ortak duruşla sürdürülürse kalıcı olur ve değişimi de gerçekleştirebilir.

Yeni bir düşünüşle hareket edildiğinde belediye başkanlarına ve ya her hangi bir Dersimliye  verilmiş cezayı, kendilerine ve tüm Dersimlilere verilmiş ceza olarak değerlendirip, ona uygun bir karşı duruş gösterilebilir.

Tarihinden ders almalıdır Dersimliler.  Dersim de sınıf farklılıkları bile Dersime yönelik  planlar karşısında çoğu kez silikleşiyor. Dersimli ağayı da vuruyor devlet, Dersimli  köylüyü de. Ayrım yapmıyor. Kürt olanı da, Kürtçü olanı da;  Zaza olanı da Zazacı olanı da vuruyor. Burjuva solcu olanı da sosyalist olanı da. Alevi olanı da ateist olanı da vuruyor…

Herşey bu kadar açık ve berrak. 

Peki, Dersimlilerin düşünüşü berrak, duruşu sağlam mı?

Üzgünüm ve kaygılıyım...

 

Kazım Gündoğan

29.12.2010