Avrupa Parlamentosunda Kürt konferansi
Avrupa Parlamentosu’nda (AP) bu yıl altıncısı düzenlenen Kürt Konferansı’nda çok sayıda konuşmacı ve katılımcı Kürt sorunun çözümü konusundaki görüşlerini dile getirdi. “Türkiye ve Kürt çatışması: Siyasal Diyalog ve Barışın İnşası” başlığı altında yapılan Kürt Konferansı iki gün sürdü.
Konferansın ilk günkü bölümünde Nobel Barış Ödülü sahibi Desmond Tutu’nun mesajı okunurken, aralarında Leyla Zana, AP Avrupa sol grubu GUE/NGL Başkanı Lothar Bisky, Avrupa Komisyonu Türkiye masası şefi Jean Christophe Filori, BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna ve gazeteci Hasan Cemal’in de olduğu tanınmış isimler Türkiye’deki gelişmeler ve Kürt sorununa ilişkin konuştu. Konferansın açılış konuşmasını yapan Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü sahibi Leyla Zana, diğer taraf olamadan barışın mümkün olmadığını kaydetti. Zana, barışın herkesin ortak arzusu olduğunu söyledi. “Bugüne kadar aklımızdan geçirdiğimiz sorunları samimi ve açık bir şekilde tartışmak gerekiyor” diyen Zana, barış algısının Kürdistan ve Batı’da farklı olduğuna dikkat çekti. Zana, Batı’da barışın egemenlik, statü, yetki kaybı ve kurucu asli üye olma refleksinin kaybı olduğuna dikkat çekti. Meselenin Kürtlerin bu hak talebine saygı gösterilmesi olduğunu dile getiren Zana, sorunun salt bir anlatma ve anlama olmadığını kaydetti. Zana, barışı inşa etmeye çalışırken sürece bakış açısının şeffaflaştırılması gerektiğini vurgulayarak, içeriği bilinmeyen bir plana da güç vermenin mümkün olmadığının altını çizdi. Kürt siyasetçi, “Taraflardan birinin süreç dışına itilmesi sadece çözümü zorlaştıracak” derken devletin tüm kurumsal alanıyla, Kürt açılımını içine sindirdiğini hissettirmesi gerektiğini dile getirdi. Zana, PKK’yi tatmin etmeyen hiçbir projenin Kürtlerin çoğunluğu tarafından kabul görmeyebileceğini söyledi. Zana, tarafların söylem ve uygulamada bütünlüklü bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini ifade ederek, “Uzlaşı, siyasi diyalog ve barış diğer taraf olmadan başarılamaz. O halde diğer taraf sandığımızdan daha etkili olabilir” şeklinde konuştu.
Hasan Cemal: Kelepçeli fotoğraf yanlıştı
Konferansın konuşmacıları arasında olan Gazeteci Hasan Cemal ise, Türkiye’deki ‘açılım’ sürecini barış açısından önemsediğini belirterek, Kürt sorunu konusunda “Ne yazık ki Türkler bilgisiz tutulmuş, cahil bırakılmış” ifadesini kullandı. Hasan Cemal, AKP iktidarını da şimdiden “faşist” ve “siyasal düşman” diye nitelememek gerektiğini savunurken, “Ciddi bir tıkanıklık” içerisine girildiğine de parmak bastı. Hasan Cemal, İrlanda’daki IRA örneğini göstererek, sorunun hemen çözülmesini beklememek gerektiğini ifade etti. Hasan Cemal, konuşmasında Kürt siyasetçilerin tutuklanmasını ve elleri kelepçeli fotoğraflarının basında yayımlanmasının yanlış olduğunu belirterek „O fotoğraf büyük bir talihsizlikti“ dedi.
Emine Ayna: Kürtler çözüme hazır
Kapatılan DTP Eşbaşkanı ve BDP Milletvekili Emine Ayna AKP’nin açılım sürecinin desteklenmesi gerektiği görüşünü eleştirdi. Ayna, AKP’nin bugüne kadar bir kez “Kürt açılımı”, iki kez “demokratik açılım” dediğini ve sonuçta “Milli Birlik Projesi”nde karar kıldığını ifade ederek, sorunun burada olduğunu kaydetti. Kürt meselesinin “Çözüm konusunda bir siyasi irade olmaması” olduğunu vurgulayan Ayna, “Kürt sorununun şiddetle bağını koparmak için Kürt sorununu şiddet yöntemiyle çözme politikasından vazgeçmek gerekiyor” dedi. “Bunun yolu operasyonların durmasıdır” diyen Ayna, PKK’nin defalarca ateşkes ilan ettiğini ve halen eylemsizlik pozisyonunda olduğunu belirterek, esas sorunun askeri operasyonları durduracak bir siyasi iradenin olmayışı olduğunu dile getirdi. Ayna, Türkiye’deki siyasi süreci değerlendirirken, “12 eylül darbesinde bu kadar çocuk tutuklu değildi” dedi ve bunun bir siyasi darbe olduğunu ifade etti. Bu siyasi darbenin devam ettiğini söyleyen Ayna, “Uygulanan faşizmdir. Ne yazık ki öyledir. Demokrasi ve barış kelimeleri ile faşizm uygulanmaktadır. Açılım diyerek darbe gerçekleşiyor, kötü olan bu. Algılarımızla, düşünce sistemimizle oynanmaktadır” şeklinde konuştu. “Kürt halkı çözüme hazır” diyen Ayna, “Türkiye sadece bir etnik kimliğe sahip değildir” vurgusunu yaparak, coğrafi bir tanımlamaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Lothar Bisky: AB değerlerine saldırı
Avrupa Parlamentosu Sol Grup Başkanı Lothar Bisky, DTP’nin kapatılmasının Avrupa Birliği’nin(AB) demokrasi değerlerine saldırı olduğunu vurguladı. Bisky, konferansa katılmasının kendisi için bir şeref olduğunu belirterek, sol kanat olarak barış ve demokrasiyi koşulsuz olarak desteklediklerini ifade etti. Bisky, Avrupa solu olarak Türkiye’nin AB’ye katılımını desteklediklerini ancak böyle bir katılım için normlar ve standartların olduğunu anlattı. Partiler kapatılır, kimlik ve diller yasaklanırsa Türkiye’de barışçı ve adil bir dengenin nasıl bulunacağını soran Bisky, Kürt tarafının barış için önerilerini aktif olarak desteklediklerini söyledi.
Mesaj gönderenler
Konferansa mesaj gönderenler arasında, Nobel Barış Ödülü Sahibi Güney Afrikalı Desmond Tutu, dünyaca ünlü dilbilimci Noam Chomsky ile kapatılan DTP’nin eski Eşbaşkanı Ahmet Türk de vardı. Chomsky kısa mesajında, geçen yıl düzenlenen konferansta alınan kararların çok anlamlı konular olduğuna dikkat çekerek, „Bu konferans sayesinde bazı görevlerin ileriye taşınacağına inanıyorum. Gerçek bir ilerleme sağlanacağına inanıyorum“ dedi.
Desmond Tutu: Barış Kürtlerle mümkün
Nobel Barış Ödülü Sahibi Güney Afrikalı Desmond Tutu da Türk hükümetinin Kürt toplumunun resmi temsilcileri ile bir araya gelip müzakereleri başlatması gerektiğini belirtti. “Tüm çatışmaların sona ermesi”, “Hükümet organlarının ve devlet makamlarının silahsızlanması”, “Bir gerçekler ve barış komisyonu kurulması”, “Bir af sürecinin başlatılması” önerilerini desteklediğini ifade eden Tutu, bu sürecin köprü kurma bağlamında mütalaa edilmesi gerektiğini vurguladı. Konferansın amaçlarını desteklediğini belirterek, Kürt sorununa sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını isteyen Tutu, Güney Afrika’da gerçekleştirebildiklerinin tüm dünyadaki sorunlar için istedikleri olduğunu vurguladı. Çözüm için “Siyasi tutuklular serbest bırakılmalı, sürgündekiler geri dönebilmeli” önerisini de yapan Tutu, Mandela’nın da serbest bırakıldığını hatırlattı. “Dünyadaki barış ancak Kürt toplumuna barışla mümkün olacaktır. Dünya insan haklarının Kürtlere geri verilmesini bekliyor” diyen Tutu, “Artık barış zamanı geldi“ diye vurguladı.
Konferans dün de sürdü
Dün de devam eden konferansın ilk oturumunda Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerindeki durumu ile ülkedeki insan hakları ve demokrasi tartışıldı. Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, insan hakları ihlallerini ele alırken, AB çerçevesinde Türkiye’deki hak ihlallerini ise Sosyalist ve Demokrat Grup parlamenteri Richard Howitt değerlendirdi. AB-Türkiye ilişkileri ile Kürt sorunu Avrupa için Liberaller ve Demokratlar İttifakı Parlamenteri İngiliz Sarah Ludfor’un konusu olurken, siyaset ve ifade özgürlüğü alanındaki değerlendirmeyi de Gazeteci Oral Çalışlar yaptı
Konferansta KCK Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, insan hakları savucuları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin uygulamalarını anlattı. Sosyal ve ekonomik durum ise Gazeteci Ece Temelkuran tarafından ele alındı. Aynı oturumda BDP’li vekil Sebahat Tuncel, kadın haklarını, Danimarkalı Parlamenter Soren Bo Sondergaard ise AB genişleme politikası ve bu çerçevede Kürt sorununu ele aldı. Öğleden sonra yapılan oturumda ise Kürt sorununun çözümü için olası bir yol haritası ve AB’nin rolü tartışıldı. Oturumun başında, hakkında yurtdışı yasağı olduğu için konferansa bu yıl katılamayan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in yazılı mesajı okundu. Ankara Üniversitesi’nden Prof. Doğu Ergil’in Kürt çözümüne ilişkin devlet politikasını değerlendirdiği oturumda sorunun tanınması ve siyasi diyalog konusunu ise Kürt İnsan Hakları Projesi (KHRP) Başkanı Kerim Yıldız gündeme getirdi. Konferansta ayrıca Kıbrıslı Avrupa parlamenteri Takis Hadjigeorgiou, Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin demokratikleşmesindeki rolünü anlattı. Bununla birlikte Kürdistan Ulusal Kongresi Temsilcisi Mehmet Yüksel, barışın ihtimalleri ve demokratik uzlaşıya dikkat çekti. Son olarak Portekizli Parlamenter Rui Tavares, barış için bir yol haritasının uygulanması için AB’nin rolünü değerlendirdi.
Aktar: Geçmişle yüzleşme gerekli
İnsan hakları ihlalleri konusundaki oturumda konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, “Kürt meselesinin çözümü konusunda öncelikle topluma adalet duygusu ve inancının verilmesi gerektiğini” belirterek, “İlk yapılması gerekenlerden biri de geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin ortaya çıkarılmasını sağlayacak bir sürecin başlatılmasıdır” dedi. Avukat Mehmet Emin Aktar, “Meselenin çözümünde rol alacak aktörlerin kimler olduğunun doğru belirlenmesi, her aktörün çözüme etkisinin yanı sıra çözüme ulaşmak için demokratik özgür koşulların yaratılmasının kaçınılmazlığına rağmen bu konuda hükümet başta olmak üzere devlet kurumlarının fikri ve zihinsel olarak hazır olmadığı kısa sürede anlaşılmıştır” şeklinde konuştu. “Böylesine devasa bir problemin çözümü için öncelikle geniş ve özgür bir tartışma ortamına ihtiyaç bulunmaktadır” diyen Aktar, özgür tartışma ortamının sonucunda sorunun doğru biçimde teşhisi ile çözümün bir toplumsal ihtiyaç haline dönüştürülmesi ve böylece güçlü toplumsal destekle çözümün psikolojik zemininin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Aktar, “Aksi halde, kendi içerisinde şiddet potansiyeli içeren ve son 25 yılda kesintisiz bir çatışma ortamının sonucu olarak yaklaşık 50 bin insanın yaşamına mal olan, 5 bin yerleşim yerinin boşaltılması ve milyonlarca insanın yerinden edilmesi ile birlikte binlerce faili meçhul cinayetin aydınlatılamamasının yarattığı toplumsal travmanın farklı algıları ve refleksleri geliştirmesi nedeniyle kimsenin kendini sorgulamamasının yaratacağı yeni ve farklı bir şiddet dalgasıyla karşılaşmak kaçınılmazdır” uyarısını yaptı.
Çözüm önerilerini sıraladı
Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken Aktar, hiç de iç açıcı bir tablo olmadığını ifade etti. Aktar, artış gösteren ihlallere ilişkin detaylı bilgi sundu. Aktar, Kürt sorunun çözümü için önerileri şöyle sıraladı:“Kürt meselesinin çözümü konusunda öncelikle topluma adalet duygusu ve inancının verilmesi gerekir. İlk yapılması gerekenlerden biri de geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin ortaya çıkarılmasını sağlayacak bir sürecin başlatılmasıdır. Bunun için demokratik siyasal alanın güçlendirilmesi, ifade özgürlüğünün güvenceye alınması, örgütlenme hakkı önündeki engellerin kaldırılması, kısacası eksiksiz bir demokratik sistemin yaşama geçirilmesi gerekir.”
Oral Çalışlar ifade özgürlüğünü anlattı
Konuşmacılardan Gazeteci Oral Çalışlar ise Türkiye’deki ifade özgürlüğünü ele alan bir konuşma yaptı. Çalışlar, Türkiye’deki temel sorunları sayarken, Kürt sorununun yanı sıra hukuk sistemi, yargı bürokrasisi, hükümet yargı ilişkisine dikkat çekti. “İfade özgürlüğü meselesini sadece bir hukuksal sistem değil, bir devlet anlayışı olarak da sorgulamaya gerek var” şeklinde sözlerini sürdüren Çalışlar, ifade özgürlüğü üzerinde hükümetin de bir baskısının olduğunu vurguladı. Çalışlar, “Hükümet de kendisi gibi düşünen bir medya istiyor. Bu yüzden de çatışma yaşanıyor” şeklinde konuştu. Çalışlar, Türkiye’de kimlik haklarının bir ifadeye kavuşturulması gerektiğine işaret ederek, üç temel kimlik olan “din”, “Alevi” ve “Kürt” ifade edilebildiğinde AB’ye giriş önünde de engel kalmayacağını dile getirdi.
Ece Temelkuran: Türkiye’yi korku yönetiyor
Konferansın konuşmacıları arasında yer alan Gazeteci Ece Temelkuran, gelinen noktayı ifade ederken, “Türkiye’yi kimse yönetmiyor, ne Kürt tarafını ne Türk tarafını. Tek bir şey yönetiyor, o da korku” dedi. Açılım çok tehlikeli bir yere dokunduğuna işaret eden Temelkuran, AKP’nin yüzyıldır çözülemeyen iki sorunu yani Ermeni ve Kürt sorununu bir haftada çözmeye karar verdiğine dikkat çekti. Devletin kuruluş mantığına parmak basan gazeteci, “Hükümet o kimlik duvarında o iki tuğlayı çok kısa bir sürede çekmeye karar verdi. Bu durumda Türkler korktular” şeklinde konuştu.
Bir iç savaş sürüyor
Türklerin bu ülke bölünürse yok olacaklarından korktuklarını, birilerinin bu ülkeyi muhakkak böleceğinden emin olduklarını belirten Temelkuran, bunun da neredeyse silahlı bir aşırı milliyetçiliği tetiklediğini dile getirdi. “Henüz tetiğe her yerde basılmasa da bir iç savaş sürüyor” diyen Ece Temelkuran, “Karşılıklı iki taraf birbirinden korkuyor. Açılımın getirdiği şeylerden biri bu” diye konuştu. Kürt çocuklarının durumuna da değinen Temelkuran, 2003’te ilk kez çocukların polise taş atmaya başladığına dikkat çekerek, o günlerde Amed’de olduğunu hatırlattı. Temelkuran, çocukların taş atması ile birlikte Türkiye’de sorunun yeni bir mecraya taşındığını belirterek, Kürt siyasetinin de bu çocukları artık temsil etmediğini savundu.
AKP iyi ve kötü diye ayırıyor
AKP hükümetinin bu kez de Kürtleri “İyi Kürtler ve kötü Kürtler” diye ikiye ayırmasıyla birlikte yeni bir sürece daha girildiğini anlatan Temelkuran, açılımla birlikte “iyi Kürt” ile “kötü Kürt” ayrımının” netleştiğini sözlerine ekledi. Hükümete göre taş atanların “Kötü Kürt” olduğunu belirten Temelkuran, AKP’nin bütün meselelerde böyle yaptığını söyledi. Temelkuran, “Bunun da tek kriteri var; AKP ile işbirliği yapıyor musunuz yapmıyor musunuz?” dedi.
Kürtler yekpare oldu
Kürtlerin bundan iyi bir sonuç çıkardığına dikkat çeken Gazeteci Temelkuran, bugüne kadar DTP ile PKK arasında hep ikircikli bir dil kullanıldığını, ancak açılımla birlikte neredeyse bir saldırıya uğradığı için Kürt siyasetinin söylem düzeyinde olsa bile bir yekparelik oluşturduğunu dile getirdi. Temelkuran, “Bir birliktelik var. Bu da daha sağlıklı düşünebilmek açısından iyi olabilir” şeklinde konuştu. Temelkuran konuşmasında çarpıcı bir öneride de bulundu: “Yeniden büyük bir tanışma öneriyorum, birbirimizin korku ve samimiyetine inandığımız bir tanışma.” Çözüm sürecinin AKP’ye bırakılmayacak kadar önemli bir süreç olduğunu söyleyen Temelkuran, AKP’ye şu ana kadar çok alan bırakıldığı eleştirisini yaptı. “Bizim yeniden tanışmamız gerekiyor” diye tekrarlayan Temelkuran, “Habur’da yaşanan coşkunun bir zafer bayrağı dikmek anlamına gelmediğini Türklerin görmeleri gerekiyor. İzmirliler de o çocukların her zaman taş atan, balici, hırsız olmadığını anlamaları gerekiyor” şeklinde konuştu.
Öcalan’ın mesajları aktarıldı
KCK Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, konuşmacı olarak katıldığı Kürt Konferansı’nda müvekkili Öcalan’ın mesajlarını aktardı.
Sondergaard: AP devreye girmeli
Danimarkalı Parlamenter Soren Bo Sondergaard, DTP’nin kapatılmasının Avrupa Konseyi’nin AKP hükümetinin girişimlerini desteklediği yönünde verdiği mesajdan dört gün sonra yaşandığına dikkat çekti. Elleri kelepçeli Kürt siyasetçiler ve belediye başkanlarının yer aldığı bir fotoğrafın bulunduğu gazeteyi gösteren parlamenter Sondergaard, “Avrupa Konseyi bu durumdan haberdar mı, yoksa göz mü yumuyor?” diye sordu. Parlamenter Sondergaard, “Eğer Türk hükümeti gerçekten demokrasi arayışı içindeyse, neden büyük çoğunluğu parlamentoda kullanıp anayasa değişikliği kararı almadı?” sorusunu da yöneltti. Avrupa Konseyi’nin Türkiye, İran, Irak ve Afganistan’a ilişkin pozisyonundan dolayı siyasi davrandığı eleştirisini yapan Sondergaard, Kürt sorunu için Avrupa Parlamentosu’nun devreye girmesi gerektiğini söyledi.
Sebahat Tuncel: Terörizmi yeniden tartışalım
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, AP’deki Kürt Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Terör kavramının büyük zarar verdiğini” belirterek, “bu duvarın” barış çabaları önünde engel oluşturduğunu söyledi. “Demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenler bu duvara çarpıyor” diyen Tuncel, iktidarın Kürt sorununu bugün “Kürtler vardır ama hakları yoktur” boyutuna indirgediğini ifade etti. Tuncel, ‘açılım’ sürecinin „Kürtlerin özgürlüklerini ne kadar asgariye indirebilirim süreci” olduğunu belirterek “Bir halk varsa, hakları da vardır” vurgusunu yaptı. Tuncel, “80 yıllık bir süreci altı ayda bitiremeyiz ama barışı konuşmak için ortam yaratılmalı” dedi. PKK ve Öcalan’ın devredışı bırakılarak da sorunun çözülemeyeceğinin altını çizen Tuncel, BDP’nin görevinin barış sürecini hazırlamak olduğunu kaydetti. “Avrupalı dostlara” çağrıda bulunan Tuncel, “Terörizm kavramını yeniden tartışmaya açalım” dedi Tuncel, aksi takdirde barışçıl bir çözüme giden yolu açmanın zor olduğunu ifade etti.
CELİL DEMİRALP/ANF/BRÜKSEL
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA