Meksika’da 132 mahkum firar etti
Meksika’nın kuzeyinde, ABD sınırı yakınlarındaki bir hapishaneden 132 mahkumun firar ettiği bildirildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 20 Ocak’ta Rojava’nın Efrin kentine “Zeytin Dalı Harekatı” adı altında başlattığı operasyona karşı uluslararası bir kampanya başlatıldı.
“Afrin’in yeni bir Kobani olmasına izin vermeyin: Akademisyen ve aktivistlerden acil açıklama” başlıklı bildirinin tam metni şöyle:
“Aşağıda imzası bulunan akademisyenler ve insan hakları savunucuları olarak bizler, Rusya, İran ve ABD’nin Suriye’nin sınır egemenliğinin Türkiye tarafından ihlal edilmemesini garanti altına almasında ve Afrin halkının barış içinde yaşamasına izin verilmesinde ısrarcıyız.Nüfusunun büyük çoğunluğu Kürt olan Afrin, Suriye’nin en istikrarlı ve güvenli bölgelerinden biri. Afrin son derece az bir uluslararası yardımla, son beş yılda o kadar çok Suriyeli mülteciyi kabul etti ki, nüfusu iki kat artarak 400 bine çıktı. Afrin şu an düşmanlar tarafından çevrilmiş halde: Türkiye destekli cihatçı gruplar, El Kaide ve Türkiye. Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD ordusunun Kürt ortaklarına saldırı tehdidinde bulundu. YPG’nin uzun süredir IŞİD’den kurtardığı kasabaların her birinde yerel demokratik konseyler kurmasına ve Türkiye’de bir çıkarı olmadığını, sadece Afrin’in de içinde bulunduğu, ‘Rojava’ adıyla bilinen Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’unda yaşayan Suriyeli Kürtler ve diğer etnisitelerden insanlar için bir savunma gücü olarak çalışmak istediğini tekrar tekrar beyan etmesine rağmen, Türkiye onu ‘terörist’ olmakla suçluyor. Türkiye Afrin sınırına devasa bir askeri güç yığdı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece Kürtlerden öc almak için barışçıl bir bölgeyi yok edecek, binlerce sivil ve mülteciyi riske atacak şekilde Kürtlerin kontrolündeki bu kantona topyekûn güçle saldırmaya and içiyor. Afrin’in barışçıl vatandaşlarına karşı bu tür bir saldırı, barışçıl ve demokratik yollardan yönetilen bir bölgeye ve halka karşı açık bir saldırganlık eylemi olacaktır. Türkiye böyle bir saldırıyı Rusya, İran ve Suriye’nin onayının ve ABD’nin bunu durdurma yönünde eylemsizliğinin yokluğunda gerçekleştiremez. Kürt halkı, dünyayı IŞİD’den kurtarmak için YPG ve kadın gücü YPJ’ye katılan binlerce genç erkek ve kadının kaybına göğüs gerdi. ABD ve uluslararası toplumun şimdi, Kürt halkının arkasında durmak gibi bir yükümlülüğü var.Amerikalı yetkilileri ve uluslararası toplumu, Afrin’in istikrarını ve güvenliğini garanti altına almaya, Suriye içinde ve Suriye sınırı boyunca Türkiye’nin daha fazla saldırganlık göstermesini engellemeye çağırıyoruz.”
İMZACILAR:
Noam Chomsky (MIT)
Michael Walzer (Princeton Üniversitesi)
Charlotte Bunch (Rutgers Üniversitesi)
Todd Gitlin (Columbia Üniversitesi)
David Graeber (Londra Ekonomi Okulu)
Nadje Al-Ali (SOAS Üniversitesi)
David Harvey (CUNY Gradutate Center)
Michael Hardt (Duke Üniversitesi)
Marina Sitrin (SUNY Binghamton)
Bİll Fletcher (Eski TransAfrika Forum Başkanı)
David L. Phillps (Columbia Üniversitesi)
Joey Lawrance (Fotoğraf sanatçısı,yönetmen)
Debbie Bookchin (Gazeteci ve yazar)
Kaynak:Rüdaw
Türk devletinin Efrîn’e yönelik başlattığı saldırıya tepki gösteren Uluslararası Halk Hareketleri, “. Türk devletinin Efrîn’e yönelik saldırısı, yeni bir kanlı sürecin başlaması anlamına geliyor” dedi.
“Türkiye, Kürtlere yönelik savaşı durdur Efrîn’i savun” başlıklı yazılı bir açıklama yapan Uluslararası Halk Hareketleri, Suriye’de 7 yıldır süren savaşın uluslararası bir savaş haline geldiğini, yüz binlerce öldürüldüğünü, milyonlarca insanın yerinden edildiğini belirtti.
R. Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türk devletinin, El Kaide (Heyet Tahrir El Şam), DAİŞ ve diğer selefi gruplarla Efrîn’e saldırdığı vurgulanan açıklamada, “Bu da bölgeyi tekrar eden bir afete sürükleyecek, açlık insanlara dayatılacak, daha fazla çocuk ölecek, yerelde yaşayan insanlar yeniden yerlerinden edilerek, yeni bir uluslararası insani krize sebep olacak. Uluslararası hukukta bu harekat da ‘işgal harekatı’ olarak nitelendiriliyor” denildi.
2017 yılında DAİŞ’in sözde başkenti olan Reqa’nın Kürt ve Arap güçlerin de olduğu QSD ile uluslararası koalisyon tarafından özgürleştirilmesi, DAİŞ’in bitişinin de başlangıcı olduğu ifade edilen açıklamada şunlar dile geldi:
“Bu yeni durum Suriye’yi tamamen yerle bir eden savaşın bitirebilecek, bölge barışı için diyalog zemini yaratabilecekti. Türk devletinin Efrîn’e yönelik saldırısı, yeni bir kanlı sürecin başlaması anlamına geliyor.
Suriye’nin en güvenli, en istikrarlı bölgeleri şu anda Kürtler ve ittifakları olan halklar tarafından yönetilen bölgelerdir. Bunlardan birisi de Efrîn’dir. Efrîn, Suriye’de savaşın başladığı andan itibaren halkların sığındığı, savaşın olmadığı bir bölgeydi.
Ne Efrîn kantonu ne de Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgeleri, Türkiye’yi saldırmak ile tehdit etmedi. Ama Türkiye son yıllarda sürekli tehdit etti ve köylere, yerleşim birimlerine saldırdı. Türkiye’nin şu andaki saldırısı uluslararası hukukta ‘egemen bir ülkeye saldırmak’, topraklarının işgal edilmesi olarak tabir ediliyor. Bu saldırı da Türk devletinin Kürtlere yönelik düzenlediği saldırının son örneklerinden biri.”
Açıklamada Uluslararası topluluğa çağrı bölümü de yer aldı. Çağrıda şunlar belirtildi.
-Efrîn, son 5 yıldır Suriye’nin en güvenli bölgelerinden birisi. Uluslararası kurumlar bölgede istikrarın sağlanması ve yapılacak her türlü saldırıya karşı savunması gerekiyor.
-Efrîn Türkiye için bir tehdit değil, Türkiye’den kimseye saldırmadı. Türk devleti Efrîn’e Kürt kazanımlarını hedeflemek için saldırıyor. Bu gerçeklik göz önünde bulundurulmalı.
-Efrîn’deki hava sahasından sorumlu olan Rusya Türkiye’nin saldırılarına seyirci kalmamalı, saldırıları engellemelidir.
-Türkiye’nin Efrîn, Rojava ve Kuzey Suriye’ye saldırıları sadece DAİŞ ile diğer selefist gruplara hizmet eder. Uluslararası koalisyon bu saldırılara karşı tedbir almalı ve engellemelidir.
-Türk devleti Suriye’de işgalci bir güçtür. Uluslararası topluluk bu duruma seyirci kalmamalı ve Türkiye’yi Suriye topraklarını terk etmeye zorlamalıdır.
Açıklamayı imzalayan örgütler:
MST- Topraksız köylüler hareketi-Brezilya
Sosyal ve İnsani Araştırma Enstitüsü- Arnavutluk
Politike Organizata- Arnavutluk
Avusturya Sosyal Forumu
Direnişler Konferansı-Avusturya
ASKAPENA- Bask Ülkesi
SORTU /BİLDU- Bask Ülkesi
Barselona en Comu-Katalunya
CUP-Birleşik Halk Partisi-Katalunya
Marea de Mare Sendikası- Katalunya
Renta Garantida /Socialisme 21-Katalunya
Marea Blanca- Katalunya
Barselona Liman Örgütü- Katalunya
Workers Front- Hırvatistan
Rusya Ödülü Ulusal Kültür vakfı- Çek Cumhuriyeti
Joventus d'esquerra Republicana-Katalunya
AMELİOR-Fransa
La France Insoumise
Gürcistan Ticari İşçiler Birliği
Die Linke
ATTAC- Macaristan
SİNN FEİN Republican Youth
ATTAC-İTALYA
Potero Populare -İtalya
MST-Roma
Su Forumu Hareketi-İtalya
Politik Danışman Merkezi-Makedonya
Solidarnost-Makedonya
Civil Alliance-Montenegro
Montenegro Nötral Hareketi
Kızıl Parti-Norveç
Kosmopolitik Büro- Bosna
Norvej Sosyal Forumu
RROMEUROPE Derneği-Fransa
Lokalni Cephesi-Sırbistan
Levica-Slovenya
PODEMOS- İspanya
Andaluz İşçiler Sendikası- İspanya
Bangladeş İşçi Partisi
Marea-İspanya
Rusya Komünist Partisi
Tunus İşçi Partisi
Zambiya Sosyalist Partisi
Kaynak:ANF
Demokratik Yöre Dernekleri Koordinasyonu, 16 Nisan'a dönük kararını, "Yüz bin kere Hayır" diye açıkladı.
Demokratik Yöre Dernekleri Koordinasyonu (DYDK), 16 Nisan'da yapılacak olan anayasa referandumuna ilişkin “Halklar Hayır diyor” şiarıyla Şişli Kent Kültür Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantının düzenlendiği salona, “Savaşa, inkârcılığa, asimilasyona Hayır”, “Özgür basın susturulamaz, tutuklu gazeteciler onurumuzdur, baskılara Hayır”, “OHAL’e baskıya-zulme, diktaya-faşizme Hayır” gibi birçok yazılı pankartın asıldı. Toplantıya, koordinasyon üyesi birçok yöre derneği temsilcisi katıldı.
'UĞURSUZ GİRİŞİMİN ÖNÜNÜ KESECEĞİZ!'
Koordinasyon adına basın metnini okuyan Mesut Gerçek, iktidarların çarpık politikalarıyla, zorunlu göç ve iskanlarla ülkenin dört bir yanına dağıldıklarını belirterek, metropollerde zorlu var olma çabalarıyla yöre dernekleri oluşturup yan yana geldiklerini söyledi. Yöre dernekleri olarak ülkenin içinde bulunduğu referandum durumunun hayati önem taşıdığını dile getiren Gerçek, "Anayasa değişiklik paketini hazırlayanlar bunu birlik-beraberliğimizin ve güçlü Türkiye'nin teminatı olarak takdim ediyorlar. Halklarımızdan onay istiyorlar. Oysa bu paket daha baştan gayrimeşrudur. Bu ülkede yaşayan tüm etnik ve inanç kimliklerinin haklarını garanti altına almayan bir metin, birlik ve beraberliğimizin teminatı olamaz” dedi. Bu sözleşmede toplumun tüm kesimlerinin taleplerinin dinlenmeden hazırlandığını belirten Gerçek, “Bu ancak bir iktidar kliğinin çıkarlarını ve geleceğini garantileme çabasıdır. İktidarın bugüne kadarki icraatlarının ülkeye verdiği zararın hesabı sorulmasın diye mutlak bir dokunulmazlık kazanma çabasıdır” şeklinde konuştu.
Gerçek, anayasa değişiklik paketinin baştan sona anti-demokratik olduğunu ifade ederken, devletin bütün yetkilerinin tek adamda toplanacağını ve yasama, yürütme, yargının hazine başkanın emrine verileceğine vurgu yaptı.
Gerçek, şunları da ifade etti:
"Parti liderlerinin vesayeti ve adaletsiz seçim barajıyla sakatlanmış parlamenter sistem tamamen işlevsizleştirilmek isteniyor. Yargı emir erine çevriliyor, sorunlu bir adalet sisteminden mutlak adaletsizliğe geçilmek isteniyor.80 milyon yurttaş tek adamın tebaasına çevrilmek isteniyor. Asla kabul edilemez. Bu referandum yarışı eşitsiz ve adaletsizdir. Onlarca televizyon, gazete, radyo, haber ajansı kapatıldı. Binlerce siyasetçi, gazeteci, yazar, akademisyen ve yerel yöneticiler hapiste. ‘Hayır’ çalışması yürüten tüm çevrelere yoğun bir baskı var. Bu Anayasa paketini halka doğru anlatabilecek herkesin önü kesilmeye çalışılıyor. Öte yandan iktidar partisi devletin bütün olanaklarını, hazineyi, kamu araçlarını kampanyasının hizmetine sokmuş denetimsizce kullanıyor. Tarafsızlık yemini etmiş mevcut cumhurbaşkanı referandum kampanyasına katılarak anayasal suç işliyor. Bu adaletsiz yarışa rağmen halkların 'Hayır' iradesi güçleniyor.”
"16 Nisan'da 'uğursuz girişimin' önünü keseceğiz" denilen metinde, "Bir arada, kardeşçe yaşamamızı imkansız hale getirecek, toplumu kutuplaştıran, ‘Hayır’ diyenleri vatan haini, millet düşmanı gibi gösteren siyaset diline yüzbin kere ‘Hayır" diye kaydedildi.
Kaynak:ANF
Türkiye’nin önde gelen yazar ve sanatçıları 'HAYIR' demek için bir araya geldi. Aydınlar, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” sözlerine imza atarak, “Hayır” diyeceklerini söyledi.
Türkiye’nin önde gelen yazar, oyuncu, yönetmen, fotoğrafçı, şair, müzisyen, dansçı, ressam ve heykeltraşın bulunduğu 250 sanatçı ve aydın, Point Otel’de yaptıkları basın toplantısıyla 16 Nisan referandumunda “Hayır” diyeceklerini açıkladı.
'Hayır' çağrısı yapan isimler arasında Müjde Ar, Rutkay Aziz, Nur Sürer, Füsun Demirel, Fatma Girik, Zülfü Livaneli, Gülriz Sururi, Mehmet Güleryüz, Cevat Çapan, Ayşe Kulin, Zeliha Berksoy, Ataol Behramoğlu, Ahmet Ümit, Haldun Dormen, Halil Ergün, Edip Akbayram, Pelin Batu ve Murathan Mungan da var.
Aydınlar, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” sözlerine imza atarak, “Hayır” diyeceklerini söyledi.
Basın toplantısının olduğu salona ayrıca “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” sözlerinin yer aldığı bir şarkı çaldı.
Oyuncu Orhan Alkaya, Nazım Hikmet’in “Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan, bu memleket, bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine, bu hasret bizim...” dizeleriyle açılış konuşmasını yaptı.
AYDINLARIN MESAJLARI
“Çok az kaldı” diyen Alkaya, “Defalarca neden ‘Hayır’ dediklerini anlattı ‘Hayır’ diyenler. Bir referanduma gideceğiz, ama ‘Evet’çiler için bir referanduma gidip gitmediğimiz noktasında bilemiyorum. Kutuplaşma söz konusu. Toplumu zehirlemeyi belli bir şeyde de olsa başardı” dedi. Gerekçelerini bilerek “Hayır” dediklerini belirten Alkaya, “Bu anayasa taslağı halkın kararı ile yasalaşmaz. Yasama yetkisi, Türk milleti adına TBMM’de ve bu yetki asla devredilemez. Söz konusu yasada ise yetki tek başına Cumhurbaşkanına verilecek. ‘Hayır’ cephesi diye bir şey yok. ‘Hayır’ diyenler var. Bu bir parti meselesi değil, memleket meselesidir” diye konuştu.
Sanatçıların omuzlarında büyük bir yükün olduğunu kaydeden Eleştirmen ve Sanat Yönetmeni Vecdi Sayar, “Bizler bu sorumluluğu hissederek ‘Hayır’ diyoruz. Herkesin adalet ve demokrasi kuralları içinde yaşayabileceği bir dünya istiyoruz. Korkunun saltanatına ‘Hayır’ diyoruz” dedi.
Tiyatro Oyuncusu Gülriz Sururi, “Bugün isyan ediyoruz. İkinci defa kurtuluş savaşı veriyoruz. Atatürk’ün yolunda gidenler olarak ‘Hayır’ diyoruz” diyerek, “Hayır” çıkacağına inandıklarını söyledi.
Sanatçı Edip Akbayram ise, “Kardeşçe yaşayabileceğimiz bir ülke istiyoruz ve bu anayasayı ret ediyorum. Bu yüzden ‘Hayır’ diyorum” dedi.
Oyuncu Rutkay Aziz, referandum gününü kast ederek, “İş 16’sı ile bitmiyor” dedi.
Oyuncu Nur Sürer, “Binlerce kez ‘Hayır’ diyorum. Demokratik bir cumhuriyet için, bütün halkların kardeşçe yaşayabileceği bir ülke için ‘Hayır Hayır Hayır’ diyorum” diye kaydetti.
İnsan hakları için “Hayır” dediğini kaydeden Oyuncu Mirza Metin de, “Bu ülkede çocuklar anadillerinde eğitim alsın diye ‘Hayır’. Bu ülkede kardeşler, gençler birbirini öldürmesin diye ‘Hayır’. Kürdistan’da savaş olmasın diye ‘Hayır’. ‘Hayır’ demek için binlerce nedenimiz var. Bunun için ‘Hayır.’
Yazar Adnan Özyalçıner, “Hayır’da hayır vardır. Benim için ‘Hayır’ın en önemli şeyi, yoksulun daha çok yoksullaştırdığı, zenginin daha çok zenginleştirmesidir, bu nedenle ‘Hayır’ diyoruz. Yoksulun daha yoksul ve zenginin daha zengin olmaması için ‘Hayır” diye konuştu.
Oyuncu Pelin Batu da şunları söyledi: “Buraya gelirken anneme yalan söyledim, fotokopiye gideceğim dedim. Çünkü annem kızının hapse girmesinden korkuyor, sokak ortasından vurulmamdan korkuyor. Annelerin korkularının olmaması için ‘Hayır’. Kendim korktuğumdan değil, ben korkmuyorum ama annem korkuyor. Ben ‘Hayır’ diyorum. Çünkü bu ülkeyi çok seviyorum” dedi.
Tiyatrocu Orhan Aydın, “250 Kişiden daha fazlayız. Köprüden sonra son çıkıştayız. Orada barış, aşk, özgürlükler yok. Orada kan ve katliamlar var. Oysa ‘Hayır’ desek barış, aşk her şey için daha güzel bir kapı aralayabiliriz” dedi.
Sinema ve Tiyatro Sanatçısı Defne Halman ise, “Bütün yetkileri elinde toplayan bir kişinin, ne okuyacağıma, neyi oynamama karar vermesini istemiyorum ‘Hayır’ diyorum” diye ifade etti.
Oyuncu Füsun Demirel: "AK Troller tarafından linçe uğradım. Ekonomik olarak beni gömdüler, ama ayaktayız. Bir tek onurumuz kaldı bunun için mücadele ediyoruz” dedi. Demirel, kadın cinayetleri ile çocuk istismarına değinerek, “Toplumda geniş bir tarafın ‘Hayır’ demesini bekliyoruz. Çok büyük bir umudum var."
Yönetmen Ahmet Haluk Ünal: "16’sından sonra ne olacağı çok önemli. ‘Ezer geçeriz, konuşacak bir şey yok biz ne dersek o olur’ demek istiyorlar. ‘Evet’ demek bu düşünceye ‘Evet’ demektir. Oysa ben bu ülkede diyalog yolu ile yaşamak istiyorum. Ortadoğu’nun sulh ve barışı için ‘Hayır’ diyorum."
Oyuncu Tilbe Saran: “Aklımız vicdanımızla ‘Hayır’ diyoruz."
Metne imza atan diğer sanatçı, aydın, yazar ve yönetmenlerin birçoğu da neden “Hayır” dediklerini tek tek anlattı.
İMZACILAR
Metni imzalayan isimler şöyle:
“Oyuncu Nilüfer Açıkalın, Yönetmen Ezel Akay, Eleştirmen Tül Akbal, Müzisyen Edip Akbayram, Müzisyen Onur Akın, Oyuncu Hale Akınlı, Yönetmen Arif Akkaya, Müzisyen Sabahat Akkiraz, Ressam Alaattin Aksoy, Heykeltraş Mehmet Aksoy, Oyuncu serap Aksoy, Şair Sina Akyol, Eleştirmen Filiz Ali, Şair-Yönetmen Orhan Akkaya, Yönetmen Emin Alper, Yazar Nazım Alpman, Ressam Mustafa Altıntaş, Yönetmen Mustafa Altıoklar, Oyuncu Müjde Ar, Ressam Cihat Aral, Yazar İnci Aral, Yönetmen Nurdan Arca, Müzisyen Ekrem Ataer, Oyuncu Barış Atay, Yazar Zeynep Avcı, Oyuncu Övül Avkıran, Oyuncu Orhan Aydın, Yönetmen Çağıl Nurhak Aydoğdu, Yazar Eren Aysan, Yazar Enver Aysever, Yönetmen-Oyuncu Rutkay Aziz, Müzisyen Selda Bağcan, Yazar Hayko Bağdat, Eleştirmen Serhan Bali, Müzisyen Jehan Barbun, Yönertmen-Oyuncu Özgür Başkaya, Şair-Oyuncu Pelin Batu, Yazar Oya Baydar, Ressam Bedri Baykam, Şair Ataol Behramoğlu, Şair Onur Behramoğlu, Şair Cengiz Bektaş, Şair Süreyya Berfe, Müzisyen Cahit Berkay, Oyuncu Ayşe Lebriz Berkem, Şair Egemen Berköz, Oyuncu-Yönetmen Zeliha Berksoy, Oyuncu Lemi Bilgin, Yazar Atilla Birkiye, Müzisyen Baha Boduroğlu, Yazar Cuma Boynukara, Yazar Ayhan Bozkurt, Yazar Umur Bugay, Eleştirmen Cüneyt Cebenoyan, Şair Gülsüm Cengiz, Şair Metin Cengiz, Oyuncu Laçin Ceylan, Oyuncu Metin Coşkun, Yazar Tuncer Cücenoğlu, Şair-Yazar Cevat Çapan, Yazar-Yönetmen Semih Çelenk, Fotoğraf sanatçısı İsa Çelik, Yazar Jaklin Çelik, Müzisyen Haluk Çetin, Karikatür Tarihçisi Turgut Çeviker, Yazar Vecdi Çıraoğlu, Müzisyen Mazlum Çimen, Oyuncu Şevket Çoruh, Yazar Aydın Çubukçu, Müzisyen Güvenç Dağüstün, Müzisyen Melike Demirağ, Sanaryo yazarı Meriç Demiray, Müzisyen İsmail Hakkı Demircioğlu, Oyuncu Füsun Demirel, Yazar Ümit Denizer, Yazar Ayşegül Devecioğlu, Oyuncu Ece Dizdar, Yönetmen Haldun Dormen, Fotoğraf sanatçısı Atilla Durak, Şair Refik Durbaş, Müzisyen Güneş Duru, Yazar Sedef Ecer, Yazar Yavuz Ekinci, Şair Şükrü Erbaş, Yazar Vecdi Erbay, Oyuncu Füsun Erbulak, Oyuncu Sevinç Erbulak, Şair Enver Ercan, Müzisyen Turgay Erdener, Yazar Nimet Erdem, Yönetmen Mehmet Ege, Şair Haydar Ergülen, Oyuncu Halil Ergün, Yazar Mahir Ünsal Eriş, Yönetmen-oyuncu Genco Erkal, Oyuncu Zühtü Erkan, Oyuncu Arif Erkin, Şair Cezmi Ersöz, Müzisyen Murat Ertel, Yönetmen Yücel Erten, Eleştirmen Ragıp Ertuğrul, Oyuncu Mehmet Esen, Yazar Akın Evren, Oyuncu-Müzisyen Müjdat Gezen, Oyuncu Fatma Girik, Müzisyen Ayşedeniz Gökçin, Yönetmen Dilek Gökçin, Oyuncu Güney Zeki Göker, Müzisyen Yasemin Göksu, Yapımcı Serpil Güler, Ressam Mehmet Güleryüz Oyuncu Ahmet Gülhan, Oyuncu Gülümser Gülhan, Yazar Semih Gümüş, Yönetmen-Oyuncu Yaşar Gündem, Oyuncu Selma Güneri, Şair Tarık Günersel, Müzisyen Erdal Güney, Oyuncu Mahir Günşiray, Müzisyen Sadık Gürbüz, Ressam Selma Gürbüz, Karikatürist Kemal Gökhan Gürses, Oyuncu Defne Halman, Yazar Haluk Işık, Müzisyen Cem İdiz, Yayıncı Tevfik İhtiyar, Şair Özdemir İnce, Çevirmen Ülker İnce, Tasarımcı Cemil İpekçi, Yönetmen Handan İpekçi, Yazar Müge İplikçi, Yazar Zehra İpşiroğlu, Şair Küçük İskender, Ressam Balkan Naci İslimyeli, Şair Hicri İzgören, Eleştirmen Şefik Kahramankaptan, Şair Arife Kalender, Müzisyen Suna Kan, Yazar Vivet Kanetti, Şair Turgay Kantürk, Yönetmen Hüseyin Karabey, Yönetmen Tolga Karaçelik, Yazar Mesut Kara, Fotoğraf Sanatçısı Çerkes Karadağ, Yazar Karin Karakaşlı, Yazar Sema Kaygusuz, Yönetmen-Oyuncu Nesrin Kazankaya, Yazar Ercan Kesal, Şair Tuğrul Keskin, Yapımcı-Yazar Arif Keskiner, Oyuncu Emre Kınay, Oyuncu Güven Kıraç, Yazar Rıza Kıraç, Yönetmen-Oyuncu Kemal Kocatürk, Yönetmen-Oyuncu Macit Koper, Ressam Komet, Şair Mustafa Köz, Yazar Ayşe Kulin, Oyuncu Jülide Kural, Yapımcı Nilgün Kurt, Şair Akif Kurtuluş, Şair Namık Kuyumcu, Yazar Pınar Kür, Oyuncu Berna Laçin, Müzisyen Zülfü Livaneli, Yönetmen-Yazar Sami Berat Marçalı, Yönetmen Orçun Masatçı, Oyuncu Ahmet Mekin, Eleştirmen Murat Meriç, Yönetmen Ayşe Emel Mesci, Oyuncu-Yönetmen Mirza Metin, Göresel Santçı Şükran Moral, Ressam Murat Morova, Şair-Yazar Murathan Mungan, Yayıncı Cavit Nacitarhan, Yazar Abdullah Nefes, Yazar Özdemir Nutku, Besteci Erkan Oğur, Tasarımcı Nazlı Ongan, Yazar Zeynep Oral, Yazar Kemal Oruç, Yazar Işık Öğütçü, Müzisyen Feryal Öney, Oyuncu Aslı Öngören, Müzisyen Taner Öngür, Tasarımcı Fenni Özalp, Yazar Vedat Özdemiroğlu, Oyuncu Levent Özdilek, Yönetmen Cengiz Özek, Yazar Işıl Özgentürk, Yönetmen Yavuz Özkan, Yönetmen Yeşim Özsoy, Oyuncu Zeynep Özyağcılar, Yazar Adnan Özyalçıner, Görsel Santçı Zeyno Pekünlü, Yapımcı Özdem Petek, Yönetmen-şair Barış Pirhasan, Yönetmen Enis Rıza Sakızlı, Müzisyen Vedat Sakman, Oyuncu Tilbe Saran, Oyuncu Meltem Savcı, Yazar Ahmet Say, Eleştirmen Vecdi Sayar, Eleştirmen Seçkin Selvi, Müzisyen Suavi, Oyuncu Gülriz Sururi, Oyuncu Nur Sürer, Yazar-Oyuncu Ferhan Şensoy, Müzisyen Burhan Şeşen, Ressam Yusuf Taktak, Oyuncu Cihat Tamer, Şair Ülkü Tamer, Şair Tuğrul Tanyol, Dansçı Zeynep Tanbay, Şair Tevfik Taş, Eleştirmen Alin Taşçıyan, Ressam Orhan Taylan, Yazar Latife Tekin, Şair Ahmet Telli, Müzisyen Mehmet Teoman,Müzisyen Ferhat Tunç, Oyuncu Dilek Türker, Yönetmen Melek Ulagay, Müzisyen Umay Umay Yönetmen Cem Uslu, Yazar Murat Uyurkulak, Oyuncu Muhammet Uzuner, Yazar Ahmet Ümit, Yönetmen Ahmet Haluk Ünal, Oyuncu Levent Üzümcü, Yönetmen-Oyuncu Cüneyt Yalaz, Yönetmen Ragıp Yavuz, Müzisyen Nejat Yavaşoğulları, Oyuncu Işık Yenersu, Yayıncı Vedat Yeniçeri, Yazar Selahattin Yıldırım, Müzisyen Vedat Yıldırım, Yazar Oylum Yılmaz, Oyuncu Iraz Yöntem, Fotoğraf sanatçısı Özcan Yurdalan, Müzisyen Şanar Yurdatapan, Şair Hüseyin Yurttaş, Eleştirmen Fırat Yücel Oyuncu Alican Yücesoy, Şair C. Hakkı Zariç, Yönetmen-Oyuncu Berfin Zenderlioğlu, Ressam Emre Zeytinoğlu ve Yazar Irmak Zileli."
AKP-MHP hükümetinin referandum operasyonları devam ediyor. Adana, Mersin, Hatay, İstanbul ve Erzurum'da 38 kişi gözaltına alındı. Dersim'de ise 12 kişi tutuklandı.
Referandum öncesi birçok merkez güne gözaltı operasyonlarıyla başladı.
ADANA
Adana’da sabah saatlerinde 20 adrese eş zamanlı olarak operasyon düzenlendi. Operasyon öncesi evlerin bulunduğu mahalleler ablukaya alınırken, didik didik aranan kimi evlerin kapısı koçbaşı ile kırıldı. Aramaların sonunda birçok kitap, bildiri, gazete, afiş ve bilgisayara el konulurken, 14 kişi gözaltına alındı. Operasyon ve gözaltı gerekçesi hakkında bilgi edinilemedi. Gözaltına alınanlar Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildikten sonra İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Gözaltına alınanlardan bazılarının isimleri şöyle: DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Eylem Ataş'ın babası Mehmet Ataş, ESP üyeleri Aylin Yıldız ve Mazlum Aydın.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 7 Nisan günü Adana'da yapacağı miting öncesi sol ve sosyalist kesimlere dönük operasyon dikkat çekti.
MERSİN
Mersin'de de sabah saatlerinde polis tarafından Mezitli ve Yenişehir ilçelerinde bulunan sol, sosyalist öğrenci evlerine baskın düzenlendi. Baskında evler didik didik aranırken, birçok gazete, bildiri ve bilgisayarlara el konuldu. Yapılan operasyon sonucu15 kişinin gözaltına alındığı öğrenilirken, gözaltı gerekçesi hakkında bilgi edinilemedi.
Gözaltına alınanlardan isimleri öğrenilenler şunlar: Gulsan Kaya, Nazlı Mansuroglu, ESP üyesi Esra Güzel Ersoy, YDG üyeleri Hasret Mesrure Vurucu, Duygu Canıtez, Deniz Akbıyık, Yelda Öztürk, Halkevleri üyesi Özlem Uslu, Özgür ve Baran isimli iki öğrenci.
Mersin'de dün yapılan operasyonlarda aralarında HDP Akdeniz İlçe Eşbaşkanı ve HDP yöneticilerinde bulunduğu 11 kişi gözaltına alınmıştı. Böylece Mersin'de gözaltı sayısı 26'ya yükselmiş oldu.
HATAY
Erdoğan'ın 7 Nisan'da Hatay'da katılacağı toplu açılış töreni öncesi Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi (TÖPG) ve Halk Meclisleri üyesi gençler gözaltına alındı.
Yapılan operasyonlarda şu ana kadar, Ali Öztürk, Onur Gezici, Mesut Soya, Mithatcan Türetken, Ahmet Doğan evlerinden, Serpil Kırdağ ise çalıştığı işyeri önünden gözaltına alındı. Evleri basılan Mahir Mansuroğlu ve Doğuş Genç adreslerinde bulunamadı.
İSTANBUL
Dün akşam İstanbul Esenler'deki evlerinde Kürtçe müzik dinleyen Sevim Görücü ve Adil Görücü gözaltına alındı. Kürtçe müzik dinledikleri gerekçesiyle ihbar edilen baba ve kız, eve gelen polisler tarafından gözaltına alındı.
Babanın Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'ne, kızının ise Bakırköy Adliye'sine çıkarılması bekleniyor.
ERZURUM
Erzurum'un Tekman ilçesinde ise Belediye Meclis üyesi Sebahattin Kılıç, evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Çiçekbağı Mahallesi’ndeki evinden alınan ve gözaltı gerekçesi öğrenilemeyen Kılıç, İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
DERSİM
Dersim merkezde dün sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 13 kişi akşam saatlerinde Tunceli Adliyesi'ne çıkarıldı. Savcılık ifadesinin ardından Volkan Çiçek adlı yurttaş serbest bırakılırken, ESP MYK üyesi İlke Başak Baydar, ESP PM Üyesi Beren Atıcı, HDP PM Üyesi Ali Ekber Kaya, HDP İl Yöneticisi Hüseyin Dağdeviren, İHD Yöneticisi Hüseyin Mavi, ESP üyeleri Hakan Kavut, Hasan Hüseyin Akyüz ve Ali Haydar Eren, Hüseyin Arğal, İlkay Cem Işık, Sinan Sarıataş, Hasan Yıldız tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.
Mahkemeye sevk edilen 12 kişi, "Örgüte yardım etmek" iddiasıyla tutuklanarak, Elazığ Cezaevi'ne gönderildi.
ESP GENEL BAŞKANI GÖZALTINDA
Öte yandan dün Dersim merkezli birçok kentte ESP'ye yönelik yapılan baskında çok sayıda partili gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar araasında ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu da bulunuyor. Gözaltındaki ESP'liler Dersim'e götürüldü. Kaynak:ANF
Edirne F Tipi Cezaevinde kalan siyasi tutsaklar, yapılan görüşme ve açılan diyalog kanalları sonucu açlık grevi eyleminin sona erdiğini açıkladı.
HDP de Demirtaş ve Zeydan’ın konuya ilişkin mesajını kamuoyuna duyurdu.
Edirne F Tipi Cezaevindeki siyasi tutsaklar tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:
Cezaevi İdaresi'nin, HDP'li vekillerimiz, Özgürlükçü Hukukçular Platformu, TOHAV, İHD yetkilileri ve son olarak da bizimle yapılan görüşmeler sonucunda diyalog kanalları açılmış; Cezaevi İdaresi var olan sorunları çözeceğinin sözünü vermiştir.
Bunun sonucu olarak 31.03.2017 tarihi itibariyle, 25 Şubat'tan beri sürdürdüğümüz süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemini sonuçlandırmış bulunmaktayız. Katkısı geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyoruz.
DEMİRTAŞ VE ZEYDAN’IN MESAJI
Aynı cezaevinde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan da Parti Genel Merkezi ve kamuoyuna mesaj gönderdi.
Demirtaş ve Zeydan’ın mesajı şöyle:
Edirne F Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda 25 Şubat 2017 tarihinden beri devam eden açlık grevinin, cezaevi yönetimi ile kurulan diyalog ve sorunların çözümü için ortaya konulan karşılıklı iyi niyet taahhütleri çerçevesinde sonuçlandırılmış olmasından memnuniyet duyuyoruz.
Açlık grevlerinin devam ettiği diğer cezaevi müdürleri başta olmak üzere, Cezaevleri Genel Müdürü'nü ve Adalet Bakanı'nı açlık grevini devam ettiren mahkumlarla diyalog içerisinde sorunların çözümü için inisiyatif almaya, tutsakları da diyalog zemini çerçevesinde açlık grevlerini bitirebilmek için sorumluluk almaya davet ediyoruz.
Edirne Cezaevi gibi diğer cezaevleri için de açlık grevleri tümden sonuçlanıncaya kadar kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyor, büyük katkı sunan hukuk ve insan hakları kurumları ile avukatlarımıza teşekkür ediyoruz. Desteklerini esirgemeyen tüm halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Kaynak:ANF
5 Mayıs 2016 Perşembe 18:49
DERSİM - ANF
1937-1938 Tertele Dersim Konferansının sonuç bildirgesi açıklandı. Soykırımlarla yüzleşmenin çağdaş dünyanın normlarına göre olabilmesi için bağımsız, çevrelerden mağdur ailelerden ve uluslararası konuya dair çalışan hukukçu ve akademisyenlerden oluşturulacak Hakikatleri Araştırma ve Adaleti Sağlama Komisyonu kurulması gerektiği dile getirilen sonuç bildirgesinde “Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşları olmak üzere idam edilenlerin ve katledilenlerin akibetleri ve mezar yerlerinin bildirilmesi” gerektiği belirtildi.
Dersim Belediyesi tarafından organize edilen Dersim’i Yeniden İnşa Cemiyeti’nin katkılarıyla 4-5 Mayıs 2016 tarihinde Dersim’de gerçekleştirilen 1937-1938 Tertele Dersim Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı.
Konferansta şu kararlar alındı:
-1920’lerde başlayan hazırlık dönemiyle birlikte, ağırlıklı olarak 1937 ve 1938 yıllarında, yapılan kitlesel imha ve sürgün eylemlerinin BM, Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin tanımladığı soykırım tanımına uygun olduğu ve devletin bu tanıma uygun olarak soykırım suçunu tanıması, bu suçla tüm yönleriyle resmi bir yüzleşmenin yapılması;
-Yüzleşmenin çağdaş dünyanın normlarına göre olabilmesi için, bağımsız çevrelerden, mağdur ailelerden ve uluslararasında konuya dair çalışan hukukçu ve akademisyenlerden oluşturulacak, Hakikatleri Araştırma ve Adaleti Sağlama Komisyon’u kurulması ve bu komisyonun sağladığı veriler üzerinden;
-Başta Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşları olmak üzere idam edilenlerin ve katledilenlerin akibetleri ve mezar yerlerinin bildirilmesi,
-Soykırım sürecinde kadınlara yönelik cinsel suçlar başta olmak üzere, tüm insanlığa karşı işlenen suçların tespiti ile kayıp çocukların akibetinin açıklanması, ailelerine bilidirilmesi, bu konudaki kayıtların açıklanması,
-Bu suçun işlendiği Dersim’de, Desim Belediyesi öncülüğünde Sivil Toplum Kurumlarıyla bir platform çerçevesinde, soykırımın bütün yönleriyle araştırılarak, görsel, yazılı ve diğer kalıntıların toplanarak sergilenmeleri ve korunmaları için bir müzenin oluşturulması, soykırımı temsil eden bir anıtın yapılması;
-Kitlesel imha noktaları olarak kullanılan tüm alanların bir haritasının çıkarılması ve bu alanların belirlenerek koruma altına alınmaları; kronolojisinin oluşturulması;
-Dersim soykırımının gerekçesi olan inanç ve etnik kimliğini temsil eden başta Dersim ismi olmak üzere ilçe ve köy ve diğer coğrafik yer isimlerinin iadesi,
-Soykırımla ilgili olarak gerek Türkiye Cumhuriyeti’nin arşivlerinde ve gerekse Avrupa, Amerika ve Rusya Federasyonu’nda mevcut olan arşivlerin kullanıma açılması,
-Dersim katliamında katkısı olan kişilerin öncelikle katliam bölgesi olan Dersim’de olmak üzere tüm yerlerde isimlerinin kaldırılması,
-Dersim kutsal coğrafyası başta olmak üzere, şu anda fiili olarak Maraş’ta Alevi coğrafyasına dışarıdan getirilen nüfusla müdahale edilmesi, Alevilerin kendi coğrafyalarından sürülme çabalarına, Baraj/HES müdahalelerine son verilmesi,
-Alevi inancına, bilgisine ve ibadethanelerine yönelik müdahaleye derhal son verilmesi,
-Diyanet İşleri Başkanlığı ve zorunlu din derslerinin kaldırılmasına,
-Dersim’de konuşulan Kırmancki/Zazaki’nin UNESCO’nun kayıp diller kategorisinde olması hasebiyle, bu dilin önündeki engellerin kaldırılarak, anadilde eğitimde kullanılmasının bir an önce sağlanmasına,
-Kürt halkına yönelik yürütülen inkar süreci ve bunu sağlamak için yürütülen imha ve asimilasyona, bu amaçla işlenen tüm insanlık suçlarına karşı cezasızlık pratiğine son verilmesi, derhal barış sürecinin başlatılması ve bu çerçevede siyasi temsiliyetin önünü tıkayacak tüm uygulamalara son verilmesi,
-Bölgede ve Dersim’de hukuk dışı sokağa çıkma yasaklarıyla fiili olarak yürütülen olağanüstü hal uygulanmasının kaldırılarak, başta yaşam hakkı olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması,
-Dersim Belediyesi, Dersim Sivil Toplum Kurumları ve Dersim diyasporasının daha yakın çalışma ilişkisi içinde olunmasına karar verilmiştir.”
ŞIRNAK- Sıkıyönetimin sürdüğü Şırnak'ın Silopi ilçesinde katledilen DBP PM üyesi Sêvê Demir, Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır ve KJA aktivisti Fatma Uyar'ın yaralıyken infaz edildikleri kesinlik kazanıyor.
Şırnak devlet hastanesinde cenazeleri teşhis eden HDP Şırnak milletvekili Leyla Birlik, tanıklığını anlattı, "Sêvê ve diğer kadın arkadaşlarımız yaralıyken infaz edildiler. Buna kesin olarak inanıyorum. Sonuna kadar da bu iddiamın arkasındayım" dedi.
'MİLLETVEKİLİYİM, TÜM ZAMANIM HASTANE VE MORGTA GEÇİYOR'
"Çok zor bir süreçten geçiyoruz" diyerek söze başlayan Birlik, konuşmakta zorlandı, "1990'larda küçüktüm, anlatılırdı. Hayal meyal hatırlıyorum bazı anları. Ama şimdi yaşıyoruz, gözlerimle görüyorum. Halkımıza karşı büyük bir vahşet uygulanıyor. 7 aydır milletvekiliyim ve tüm zamanım morgda ya da hastaneye geçiyor" dedi.
Günlerdir mahallelerin taranarak katledildiğini, sağ kalanların gözaltına alınarak toplama kampı gibi yerlerde toplandığını ve bilgi alınamadığını belirten Birlik, 3 kadın devrimcinin öldürülmesiyle ilgili olarak şunları anlattı: "Sêvê'yi morgda ben teşhis ettim. Ben böyle bir vahşet görmedim. Üç kadın arkadaşımız yaralıydı ve kesinlikle infaz edildiler. Kadın oldukları için, Kürt oldukları için ve partimizin çalışanı oldukları için katledildiler.
'SEVE'Yİ ELLERİNDEN TANIDIM'
Pazartesi akşamı saat 19.30 sıralarında DBP Silopi İlçe Eş Başkanı Gülşen Özden'e telefon geliyor. Arayan kişi vurulduklarını belirterek, ambulans istiyor. '4-5 kişi yaralı. Aralarında Sêvê arkadaş da var' diyor. Sonra ben saat 21.00 sıralarında telefon aldım. Gülşen arkadaşım aradı. Sêvê'nin yaralı olduğu bilgisini aldığını söyledi. Grup başkan vekilimiz Çağlar Demirel, milletvekili arkadaşlarım Ferhat Encü ve Aycan İrmez ile iletişim kurdum. Görüşmeler yaptım, ambulans istedik, adresi tahmini söyledik. Ambulans gece saat 01.00 sıralarında olay yerine gidiyor. Bizim ambulansa söylediğimiz menfez ile ambulansın arkadaşları aldığı menfez aynı yer. Arkadaşlarımızın yaralı oldukları kesin. Arayan kişi yaralı olduklarını söylüyor. Sêvê kafasına o darbeyi ilk anda almış olsaydı, telefon açan kişi Sêvê'nin yaralı değil ölü olduğunu söylerdi. Bu da durum Hacı Birlik olayına benziyor. Hacı'yı yaralıyken yakalayıp infaz etmişlerdi. Sonradan bunun kayıtları da ortaya çıktı. Burada yaşanan vahşeti kelimelerle anlatamıyoruz. Ben morga girdiğimde gördüğüm tam bir vahşetti. Sêvê'nin kafası yoktu. Yüzünün üçte ikisi yoktu. Arka tarafı yoktu. O güzel saçları yoktu, kan içindeydi. Ben Sêvê'yi ellerinden tanıdım. Bir kez daha söylüyorum, arkadaşlarımız yaralıydılar ve sonradan infaz edildiler."
'VAHŞETİ ANLATMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM'
Önceki gün katledilen 2 gencin hala cenazesinin alınmasına izin verilmediğini belirten Birlik, "Bu vahşeti anlatmakta zorluk çekiyorum artık. Hangi dinde, hangi kültürde, hangi inançta böyle bir şey var. Halk iki gündür, çocuklarının cenazelerini almak için uğraşıyor. Bu mahallenin çocukları. İnsanların kendi cenazelerini kaldırmasından daha doğal, daha insani ne olabilir ki? Ancak iki gündür o iki cenazenin başına kobraları dikip, yaklaşana ateş açıyorlar" dedi.
İktidarın bütün bir halkı katliamlarla itaate zorlamak istediğini kaydeden Birlik, şöyle konuştu: "Rejimlerini Hitler'e benzetmişlerdi. Aynı uygulamaları yapıyorlar. Bugün Kürdistan'da hukuk yok, savcının iradesi yok. Hastaneler, kamu kurumları kolluk kuvveti dolu. Şırnak merkezini de doldurmaya başladılar. Sağlık müdürlüğünün pencerelerine çuvallarla dolu. Çalışanlar binaya kimlik kartı göstererek giriyor."
Dün akşam Bahçelievler Mahallesi'nde bir gencin daha katledildiğini hatırlatan Birlik, "19 yaşındaki Çetin Taşar isimli genç, zırhlı araçtan açılan ateşle başından öldürüldü. Şimdi yine morga gidiyorum" dedi
HDP Eş Genel Başkanları ve HDP/HDK bileşeni parti başkanları, sonuç bildirgesinin ardından delegelere seslendi. Demirtaş, deklarasyonun önemli bir demokrasi manifestosu ve yol haritası olduğunu belirtirken, Yüksekdağ, "Batı'daki halklarımızı tekçi iktidara karşı demokrasi, barış ve özgürlükler yoluna davet ediyoruz" dedi.
Etkin Haber Ajansı / 27 Aralık 2015 Pazar, 15:40
DİYARBAKIR- HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP/HDK bileşeni parti ve kitle örgütlerinin başkanları, DTK Genel Kurulu sonuç bildirgesinin açıklanmasının ardından delegelere seslendi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sonuç bildirgesinin halkların mücadelesine hayırlı olmasını temenni etti. "Deklarasyon birlikte yaşam adına çözüm arayan herkes için önemli bir çerçeve sunuyor" diyen Demirtaş, açıklanan metni "Bir demokrasi manifestosu ve yol haritası" olarak tanımladı. HDP olarak deklarasyonu önemsediklerini kaydeden Demirtaş, "Partimiz bu deklarasyonda çizilen çerçevenin Türkiye'de hakim yönetim biçimi haline gelmesi için elinden geleni yapacaktır, mücadelenin içinde olacaktır. Umut ediyorum bu deklarasyonun muhatapları, bir bütün olarak deklarasyonu yayınlayanlar ile aynı ciddiyette yaklaşacaklardır. Deklarasyon, çatışmaların sonlanması, mevzunun bir hendek ve barikat sorunu olmadığını bir demokrasi sorunu olduğunu konusunda tartışmayı siyasi alana çekmek konusunda bir olanak sunuyor" ifadelerini kullandı.
Siyasetin küskünlükler ve kaprisler üzerinden yapılmayacağını vurgulayan Demirtaş "İnşallah muhataplarımız bu ciddi deklarasyonu serinkanlılıkla dinleyip okuyup, aslında özyönetimin birlikte yaşam için önemli bir fırsat olduğunu göreceklerdir" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise şunları söyledi: "Bu deklarasyon, talepler ve özlemler yeni bir yaşam isteğinin dile getirilişidir. Büyük bir ortaklaşmanın deklarasyonudur. Bu salonda bulunan bütün demokrasi güçlerinin ortaklaşmasıdır. Aynı zamanda bir ortaklaşma çağrısıdır. Bölen parçalayan iktidar karşısında hala bir çözüm olduğunu ifade eder bu deklarasyon. İnanıyorum ki elinde silahtan başka enstrümanı kalmamış iktidara halka gereken liyakatı göstersin. Bu liyakatı göstermeyenler kaybedecektir."
Deklarasyonda yer alan maddelerin özyönetim ve günlerdir süren direnişin talepleri olduğunu kaydeden Yüksekdağ, "Bu ortaklaşma deklarasyonundan yola çıkarak, sebep olan koşullara karşı birlikte bu zamana kadar ki ortaklaşmamızı halklarımızın başarısı için büyüteceğiz" diye belirtti.
Halkların gücünü yeni ve daha büyük bir mücadele için birleştirmesi gereken bir döneme gelindiğini söyleyen Yüksekdağ, şunları ifade etti: "Bu deklarasyonda yer alan talepleri, Batı halklarının mücadelesi haline getirmek için var gücümüzü ortaya koyacağız. Seçeneksiz değiliz, darbeye karşı demokrasinin gücünü ayağa kaldırmak, tekçi iktidara karşı demokrasinin iktidarını kurmak için üçüncü bir yol olduğunu biliyoruz. Batı'daki tüm halklarımızı Demokrasi barış ve özgürlükler yoluna davet ediyoruz. Yolumuz açık olsun. Mücadelemiz bütün halklarımıza hayırlı olsun."
HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, "deklarasyon her şeyi söyledi" yorumunda bulundu. Türkiye'nin batısında yaşayan halkların süreci anlayabilmesi için yeni bir şans doğduğunu vurgulayan Kürkçü, "Kürtler bu barikatların, hendeklerin ardında hepimizin özgürlüğü için mücadele ediyor. Barış içinde yaşama hakkını temin etmek devletin başlıca görevidir. Devleti görevi yerine getirmeye, haklarını halka iade etmeye, halkı da hakları için mücadele etmeye davet ediyoruz. HDK bu deklarasyonu tüm insanlara taşıyacaktır. Halkları birbirine düşman etmek için elinden geleni yapanlara karşı mücadele edecektir" şeklinde konuştu.
DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ise deklarasyonun amaçlarını yerine getirmek için tüm güçleriyle mücadele edecelerini söyledi. Yüksek "Deklarasyon maddeleri bugün her türlü bedeli göze alarak Kürdistan kentlerinde direnen halkımızın ortak düşünce ve talepleridir. Biz özgür ve onurlu bir yaşam istediğimiz için bu saldırılara maruz kalıyoruz. Yaşanan direnişleri kriminalize eden hükümet ve devlete bir kez daha yanıt verilmiştir. Bütün yalanlarını bu toplum görecektir" dedi.
Deklarasyonun Kürt halkının taleplerini daha anlaşılır hala getireceğinin altını çizen Yüksek, "Gelin bu maddeler üzerinden tartışalım ve ortak çözümü bulalım" çağrısı yaptı. Kürt halkının kendi hakkından başka kimsenin sofrasından bir şey istemediğini söyleyen Yüksek, almıyor. "Dünyanın bütün hakları gibi yaşamak istiyoruz. Zaten gasp edilmiş haklarımızın iadesini ve ortak yönetimi istiyoruz. Müzakere en doğru yoldur. Devlet artık şunu anlamalı. Biz artık asla vazgeçmeyeceğiz. Bunlar bizim temel haklarımızdır. Sokaklarımızı tarumar edebilirsiniz, özgürlük irademizi asla yıkamazsınız" şeklinde konuştu.
ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, genel kurul delegelerini selamladı. Kürt halkının kendi topraklarında kendisini yönetme isteğini desteklediklerinin altını çizen Ulusoy şunları söyledi: "Batı'da özyönetimin halklara anlatılması için pratik bir hat oluşturmak istiyoruz. Batı'ya bir kez daha özyönetimi Haziran ayaklanmasında ve yıllar önce Fatsa'da deneyim ettiklerini belirtmek istiyorum."
Ulusoy konuşmasının devamında "Metinler mürekkepten ve kağıttan ibaret görülebilir" dedi ve ekledi: "Bu deklarasyonun Kürdistan'ın bütün kentlerinde direnen kadınlarımızın, gençlerimizin kanıyla yazılı olduğu gerçeğini asla ve asla unutmayacağız. Batı'daki halklarımızı bu mücadele ile ortaklaştırmak için bütün emeğimizi ortaya koyacağız."
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Mahir Sönmez deklarasyonu, Kürt siyaseti ve tüm bileşenlerinin ortak ve bir arada yaşam inşasının teklifi olarak gördüklerini vurguladı. Sönmez, "Kürt siyasetinin ortak yaşamı esas alan iradesini çok anlamlı buluyoruz. Bu iradeye uzak kalmamız düşünülemez. Bu mücadelenin bir neferi olmaya kararlıyız" diye konuştu.
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan konuşmasında askeri yöntemlerle başarı elde edilemeyeceğinin ortaya çıktığını kaydetti. Gürkan, "Bugün burada yapılan çağrıyı bir araya yaşamak için bir çağrı olarak görüyoruz" yorumunda bulundu ve ekledi: "Bu talepleri tüm Türkiye halkları ve emekçileri sahiplenmeli. Bu aynı zamanda bir görev ve sorumluluktur. Geleceğimizi hep birlikte kazanacağız."
Demokratik İslam Kongresi Kadın Meclisi adına konuşan HDP Milletvekili Hüda Kaya ise bugünlerde tarihin yeniden yazıldığını söyledi. Kaya, "Sistem kendi fıtratı gereği hakikatin üzerini kapatmaya çalışacak ancak biz bulunduğumuz her yerde onlara gerçeği anlatmaya çalışacağız. Bu maddelerin bir tek noktası İslama, insanlığa ve tüm insan haklarını uygun olduğunu anlatacağız. Elimizden gelen tüm desteği ortaya koyacağız" şeklinde konuştu. Kaynak:ETHA
Amed'in Sur ilçesinde basın açıklaması yaparken meydana gelen çatışma sonucu direk hedef alınarak ensesinde vurulan Baro Başkanı Tahir Elçi yaşamını yitirdi. Bu çatışmanın tamamen Tahir Elçi'ye yapılacak suikast için tertiplendiğini her kes bilmektedir. "Tarihi dört ayaklı minare insanlığa sesleniyor ayaklarımda vuruldum diyor" ve yine daha önceleride bir açıklamasında PKK yi terör örgütü olarak görmediğini açıklamıştı.Bu açıklamaları nedeniyle özellikle AKP basını Tahir'e karşı linç kampanyası başlatmış ve bunun sonucunda yaptıkları suikastle amaçlarına ulaşmış oldular.
Bugün Amed'in Sur ilçesinde Tahir Elçi'ye sıkılan bu kurşun tüm insanlığa, insanlığın inandığı hukuka ve adalete, özgürlüğe, kardeşçe bir yaşam için barışı isteyenlere sıkılmıştır. Demokrasi ve özgürlük yolunda belliki daha çok can ve bedel ödenecektir.Bu ülkede Musa Anterler,Vedat Aydınlar ve Hırant Dinklerde katledlmişti, bu ülke bugün Amed'de Silvan'da Warto'da,Cizre'de Suruçéta Ankara'da her gün yeni katliamlara şahit olmaktadır ve tüm bunların tek sorumlusu elbetteki sistemle birlikte hükümettir saraydır. Faili meçhul cinayetlerin yeniden yaşatılmaya çalışıldığı bir dönem daha gelmektedir, binlerce canın katilinin yakalanmadığı geçmiş katliamlara yenileri eklenmektedir.Bu ceberut sisteme karşı tüm halkların birlikte mücadele etmesi ve bu gidişata dur demesi hayati bir sorumluluktur.
Tahir Elçiye yönelik bku planlı kahpe katliamı kınıyor suçluluların bir an önce bulunarak hesabının sorulmasını umut ediyoruz. Tüm yakınlarına ailesine ve meslektaşlarına baş sağlığı diliyoruz.
Kurmeş Derneği YK.
Meksika’nın kuzeyinde, ABD sınırı yakınlarındaki bir hapishaneden 132 mahkumun firar ettiği bildirildi.