Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

FATİH TERİM İLE MİRCEA LUCESCU ARASINDAKİ 27 FARK

1-Fatih Terim, az gelişmiş, yeni sömürge türekiye kapitalizminin oyuncusu, işbirlikçi tekelci kapitalist türekiye‘nin teknik direktörüdür. Mircea Lucescu bürokratik-revizyonist Romanya’nın oyuncusu ve teknik direktörü. Aralarındaki karşılaştırma kişisel olduğu kadar, ister istemez sistemseldir de.

2-Futbolun, ayakla vurulan top oyunu olarak eski bir tarihi vardır ama bugünküne en yakın biçimiyle futbol kapitalizmin çocuğudur. Fatih Terim‘i ortaya çıkaran da bu yapıdır. Diğer yandan futbol her yerde oynanabilir, herkes de oynayabilir. Cazibesi de buradadır, kitle sporudur. Hem oyuncuları, hem seyircileri ile Lucescu bu kültürle mayalanmıştır.

3-Kapitalist barbarlıkla köleci barbarlık arasındaki sistemik paralellik fatih terim’in futbol anlayışı ile Roma hipodromlarındaki gladyatör dövüşleri arasındaki paralellekle uyum gösterir. Lucesku ise ilk çıkışı itibariyle tarihi Yunan olimpiyat tarzına daha yakındır.

4- Neo liberal çağda piyasalaşan futbol, kulüpleri şirketleşmeye teşvik etmiştir. Futbol sportif etkinlik olmaktan çıkarak, popüler kültürle iç içe geçmiş ve sov dünyasının gösteri oyunlarına dönüşmüştür. Şovun daha çok ilgi çekmesi için kıran kırana rekabet, futbolda kazanmayı mutlak amaç haline getirdi. Dostça yarışma dayanışma, sosyal kültürel ilişki-alışveriş, centilmenlik, estetik, yaratıcılık gibi insanı erdem ve edimleri değersizleştirdi. Taraftar, seyirci ve müsteri olunca müşteri memnuniyeti denilen kapitalist parazlama tekniği, müsteri avlama sanatı futbola egemen oldu. Şovun akışı için starlar, idoller yaratılması gerekti. Starlar markalaştı, marka futbolcular şirket-kuluplerin sermayesine dönüştü. Fatih Terim, kapitalist futbol sektörünün şovmenidir. Imaj adamıdır. Terim; her hareketi teatral, mimikleri şovunun bir parçasıdır. Rol değildir ama yaptıkları, kendisi zaten rol-modeldir. Lucescu spor adamlığında kalmıştır, bu yanıyla arkaik bile denilebilir.

5-Terim endüstriyel futbolun aparatıdır. Lucescu, futbolun insan yüzüdür. Polüler futbol, piyasa futbolu, şov ve gösteri dünyasına ait star futbolun sınırları vardır. Futbol şovu sonuç itibariyle seyirci ilgisi ve beğenisine çarpar. Taraftar olmadan futbol olur, ama seyirci olmadan futbol olmaz. Ezberlenmiş, öğretilmiş pozisyonların tekrarından itibaret futbol ne kadar makyajlansa da zeka ve yaratıcılık yoksunluğunu örtemez. Seyirci her pozisyonda yeni teknikler görmek ister. Futbolucunun insan yanını, eğitilmiş insan bedeninin yeteneklerini, kasların gerlime ve boşalmasını, hız ve ritmi, hareketlerdeki estetiği seyretmek için maçlara gider. Futbolun insan yüzünü yaşatan olgu budur. Bu nedenle Terim aynı zamanda tüketilecek nesne iken, Lucescu yeniden üretim demektir.

6-Endüstrilyel futbolda piyasa kuralları işler. Kurtlar sofrasıdır burası, spor ahlakı değil, kar yasası geçerlidir. Kirlenme kaçınılmazdır. Uyuşturucu ve kumar, kara para aklama, mafyöz ilişkiler virüs gibi bulaşır, yayılır. Egemen sınıfların rıza üretme kanalı, ırkçılık ve milliyetçilik başta gelmek üzere gerici ideolojileri besleme, pompalama işlevi yüklenmeye başlar. Terimin kurduğu kimi  „dostluklar“, gizli ortaklıklar, bu tür araçsal işlevlere soyunmaya da açık olduğunu gösterir. Lucescu, şeffaftır. 20.yy sosyalizmin yükseliş döneminde yetişmiş, bu dönemin arada bir yanıp sönen pırıltısı kalıntısıdır. Yatırımlarıyla, Romanya’da otomotiv sektöründe yedek parça üreten bir fabrikanın sahibi olan Mircea Lucescu, kapitalist patron Lucescu olarak, sosyalizmin kazandırmış olduğu değerleri daha ne kadar koruyabilecek, yine de belirsizdir.

7-Endüstriyel futbolda „dün“ yoktur, adelet de! „Nors tua, vita mea-sana ölüm bana hayat“ anlayışını düstur edinmiştir. Skor esas, oyun talidir. Şov amaç, futbol araçtır. Diğer yandan futbolun insan yüzü ne kadar uğraşılsa da kazınamaz. Belki de burada yatar futbolun gücü ve bir bakıma bunu anlatır, “futbol yalnız futbol değildir” sözü. Futbol takımı yüksek düzeyde kolektivize demektir. Birbirine benzeyen, aynı hareketleri tekrarlayan, yetenekli de olsalar aynı insanlardan takım kuramazsınız. Her futbolcunun özelliği, yeteneği, kapasitesi farklıdır. Takımı-kolektif gücü oluşturmak için o’na ihtiyaç vardır ve ihtiyaç duyulduğunda o orada takımın eksiğini tamamlamak üzere devrededir. Bireysel yeteneği sınırlamanın da imkanı yoktur futbolda. Kolektif güç bireysel yeteneklerin toplamıdır. Terim “show businessman” olarak endüstriyel futbolun gereklerini yerine getiriyor. Lucescu aynı sistemin içinde yer almasına karşın futbol adamı olarak anılmakla yetiniyor.

8-Futbol daha fazla gol atma ve kazanma iradesi içerir. Doğru strateji, ustalıklı taktık gerektirir. Rakip takımın 11 oyuncusunun her biri ayrı bir irade demektir. Topun oyundaki hareketine bu iradeler yön verir. Önceden bilinemez, tekrarı yoktur, ezberi olmaz. Akıl gerektirir; güçlü bir önsezi, topun bir sonraki hareketini, güzergahını, varış noktasını tasarlar bilincinde ve tam o noktaya yönelir, buluşur topla… 11 futbolcu bir bütün demektir, aynı zamanda tek tek iradelerin toplamı takımın irade birliğini oluşturu. Akıl, bu irade birliğinde cisimleşen rakip ortak aklı da okumak, çözümlemek zorundadır. Taktik ve strateji ile insan aklı ve bedeni arasında kurulmuş yüksek bir koordinasyon işler futbolda. Lucescu bunun üreticisi, Terim tartışmasız tüketicisidir.

9-Lucescu, futbolun akıl oyunu olduğunu, zeka gerektirdiğini bilir, takımını bu yönde eğitir ve yönetir. Fatih Terim için bu, varlık sebebinin ortadan kalkması anlamına gelir. Takımın akla, zekaya değil hırs yüklenmeye ihtiyacı vardır. Akıl-zeka gerekliyse, Terim’de fazlasıyla mevcuttur zaten!

10-Lucescu, başarı için çok çalışmaya, emek harcamaya inanır, oyuncularını anlamaya çalışır, sabırlıdır, değer verir oyuncularına ve bunu gösterir. Disiplin ve yönetme gücünü buradan kazanır. Terim, kendine değer veren saygısı olan oyuncu görmek istemez etrafında. Kendine güvensiz, aşağılanmayı bir tür ilgi görme olarak anlayan oyuncuları yönetmeyi sever. Küfür de eder, döver de; otorite ise otorite, disiplin ise disiplin, futbolcununu anladığı dil budur terim’e göre.

11-Ama bir terslik vardır sanki elin İtalyanına sökmez Terim’in otoritesi. Önce Fiorentina, sonra Milan takımlarının başına geçer. Büyük olaydır, ilk kez bir Türk teknik direktör dünya çapında bilinen takımları yönetecektir. Aşağılık duygusu içinde kıvranan milliyetçi damar coşa gelmiştir. Sonuç hüsrandır. İki takımda da başarısız olmuş, kısa zamanda düpedüz kovulmuştur takımlardan. Mircea Lucescu teknik direktör olarak Romanya takımları ve Romanya milli takımındaki başarılı görevlerinden sonra İtalya’da Pizza, Brescia ve Regina’yı kısa süreliğine İnter’ı çalıştırır. Türkiye’de Galatasaray ve Beşiktaş’ta ve Ukrayna liginde ortaya koyduğu teknik direktör ve yönetici performansı ile yabancı takım çalıştırıcılığındaki başarılarını ortaya koymuştur.

12-Fatih Terim Türk futbol camiasında kimsenin ulaşamayacağı düzeyde bir krediye sahip olmuştur. Başarısızlıkları, aşırılıkları seviyesizlikleri görmezden gelinmiş, tanınan bu kredileri Terim koruyucu kalkan gibi kullanmayı başarmıştır. Türkiye’de hiçbir teknik direktör Terim’in aldığı desteği almadı. Şenol Güneş’in dünya üçüncülüğünü kazandığında bile spor basınının hışmından kurtulamadığını, yerden yere vurulduğunu düşündüğümüzde sürekli Terim’le kıyaslanan Lucescu’nun yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla malul „Çingene Lucescu“, „Köylü hoca“ yakıştırmalarının yanında ne kadar bilmezlik ve vefasızlıkla milliyetçi futbol ilahlarına kurban edilmek istenildiği halen hafızalardadır.

13-Terim kapitalizmin piyasa kurallarını çekirdekten bellemiştir. Adan Demirspor’da oynarken hiçbir takım arkadaşı para almazken, Terim’e arkadaşlarından gizli maaş ödenir. Galatasay’a geçişi de Terim’ce olur. Romanya milli maçından dönüşte havaalanında kaçar arkadaşlarının yanından ve takımından habersiz sözleşme imzalar Galatasaray’la. Bugünkü şovmenliği, gösteriş budalalığı da yeni değil, bir çizgi halinde verilidir yaşamında. Jübilesi futbol oyunculuğunu sonlandırmış olmaktan ziyade, şov dünyasını bundan böyle nasıl renklendireceğinin göstergesidir. 18 yıllık futbolculuğunun 11 yılını geçirdiği Galatasay’da Terim tek şampiyonluk göremez. Galatasaray-Trabzonspor jübile maçında sahaya helikopterle iner. Görmemişliğin, şatafat düşkünlüğünün hesap edemediği helikopter pervanesinin rüzgarı, şovu kargaşaya, tantanaya boğar, saha ve seyirciler üzerinden uçuşlar konfetileri, karanfilleri, panoları, şapkaları, bayrakları, pankartları dağıtır; şovun ilk heyecanı yerini öfkeye bırakır. Seyirci sahayı terk eder. Terim mutludur, şov gerçekleşmiş, tarihe geçmiş, unutulmazlar arasına kaydolmuştur. Her zaman gösterişten uzak duran Lucescu, sadeliği ve sakin duruşuyla dikkat çeker. Medyatik olma peşinde koşmaz. Lucescu’dan spor magazinine malzeme çıkmaz.

14-Fatih Terim futbol oynarken, sahada hırçın ve kavgacıdır, dirsek de atar, yumruk da… tükürmek vakayı adiyedendir onun için, hızını alamayıp hakeme de tükürür.Teknik direktörlüğünde işin ihtisasını yapar. … Lucescu oyunla ilgilidir, oyuncularıyla olgun ilişkiler kurar. Sakindır. Skandallar adamı değildir, futbolcularla ilişkilerini va aralarındaki kişisel sorunları oyuna yansıtmaz. Kin gütmez, takımdan ya da oyundan keserek intikam almaya kalkmaz. Yetkilerini silah olarak kullanmaz. Oyun tarzına uymayan futbocuyu da incitmeden kenara çeker. Lucescu çelebidir, Terim külhanbeyli…

15-Terim tek başına takımdır. Saha kenarından 12.oyuncu, maç hazırlıklarını tamamlamamış, oyununu kurmamış, takımını yerleştirmemiş, futbolculara taktiği kavratmamış gibi müdahale eder her topa vuruşlarında. Lucescu antrenmanda yaptığı hazırlığın güveni, kurduğu oyun ve uygulayacağı taktikten emin, futbolcuların ortaya koyacakları oyuna inanan haliyle rahat bir görünüm sergiler kulübesinde.

16-Terim rakibe göre oyun kurar, Lucescu kendi oyununu ortaya koyar, rakibi kendine uymaya zorlar.

17-Lucescu sistem kurucudur, taktisyen ve stratejist gib hareket eder. Terim oyun bozucudur, rakibi oynatmama üzerine kurar oyununu.

1-Fatih Terim, az gelişmiş, yeni sömürge türekiye kapitalizminin oyuncusu, işbirlikçi tekelci kapitalist türekiye‘nin teknik direktörüdür. Mircea Lucescu bürokratik-revizyonist Romanya’nın oyuncusu ve teknik direktörü. Aralarındaki karşılaştırma kişisel olduğu kadar, ister istemez sistemseldir de.

2-Futbolun, ayakla vurulan top oyunu olarak eski bir tarihi vardır ama bugünküne en yakın biçimiyle futbol kapitalizmin çocuğudur. Fatih Terim‘i ortaya çıkaran da bu yapıdır. Diğer yandan futbol her yerde oynanabilir, herkes de oynayabilir. Cazibesi de buradadır, kitle sporudur. Hem oyuncuları, hem seyircileri ile Lucescu bu kültürle mayalanmıştır.

3-Kapitalist barbarlıkla köleci barbarlık arasındaki sistemik paralellik fatih terim’in futbol anlayışı ile Roma hipodromlarındaki gladyatör dövüşleri arasındaki paralellekle uyum gösterir. Lucesku ise ilk çıkışı itibariyle tarihi Yunan olimpiyat tarzına daha yakındır.

4- Neo liberal çağda piyasalaşan futbol, kulüpleri şirketleşmeye teşvik etmiştir. Futbol sportif etkinlik olmaktan çıkarak, popüler kültürle iç içe geçmiş ve sov dünyasının gösteri oyunlarına dönüşmüştür. Şovun daha çok ilgi çekmesi için kıran kırana rekabet, futbolda kazanmayı mutlak amaç haline getirdi. Dostça yarışma dayanışma, sosyal kültürel ilişki-alışveriş, centilmenlik, estetik, yaratıcılık gibi insanı erdem ve edimleri değersizleştirdi. Taraftar, seyirci ve müsteri olunca müşteri memnuniyeti denilen kapitalist parazlama tekniği, müsteri avlama sanatı futbola egemen oldu. Şovun akışı için starlar, idoller yaratılması gerekti. Starlar markalaştı, marka futbolcular şirket-kuluplerin sermayesine dönüştü. Fatih Terim, kapitalist futbol sektörünün şovmenidir. Imaj adamıdır. Terim; her hareketi teatral, mimikleri şovunun bir parçasıdır. Rol değildir ama yaptıkları, kendisi zaten rol-modeldir. Lucescu spor adamlığında kalmıştır, bu yanıyla arkaik bile denilebilir.

5-Terim endüstriyel futbolun aparatıdır. Lucescu, futbolun insan yüzüdür. Polüler futbol, piyasa futbolu, şov ve gösteri dünyasına ait star futbolun sınırları vardır. Futbol şovu sonuç itibariyle seyirci ilgisi ve beğenisine çarpar. Taraftar olmadan futbol olur, ama seyirci olmadan futbol olmaz. Ezberlenmiş, öğretilmiş pozisyonların tekrarından itibaret futbol ne kadar makyajlansa da zeka ve yaratıcılık yoksunluğunu örtemez. Seyirci her pozisyonda yeni teknikler görmek ister. Futbolucunun insan yanını, eğitilmiş insan bedeninin yeteneklerini, kasların gerlime ve boşalmasını, hız ve ritmi, hareketlerdeki estetiği seyretmek için maçlara gider. Futbolun insan yüzünü yaşatan olgu budur. Bu nedenle Terim aynı zamanda tüketilecek nesne iken, Lucescu yeniden üretim demektir.

6-Endüstrilyel futbolda piyasa kuralları işler. Kurtlar sofrasıdır burası, spor ahlakı değil, kar yasası geçerlidir. Kirlenme kaçınılmazdır. Uyuşturucu ve kumar, kara para aklama, mafyöz ilişkiler virüs gibi bulaşır, yayılır. Egemen sınıfların rıza üretme kanalı, ırkçılık ve milliyetçilik başta gelmek üzere gerici ideolojileri besleme, pompalama işlevi yüklenmeye başlar. Terimin kurduğu kimi  „dostluklar“, gizli ortaklıklar, bu tür araçsal işlevlere soyunmaya da açık olduğunu gösterir. Lucescu, şeffaftır. 20.yy sosyalizmin yükseliş döneminde yetişmiş, bu dönemin arada bir yanıp sönen pırıltısı kalıntısıdır. Yatırımlarıyla, Romanya’da otomotiv sektöründe yedek parça üreten bir fabrikanın sahibi olan Mircea Lucescu, kapitalist patron Lucescu olarak, sosyalizmin kazandırmış olduğu değerleri daha ne kadar koruyabilecek, yine de belirsizdir.

7-Endüstriyel futbolda „dün“ yoktur, adelet de! „Nors tua, vita mea-sana ölüm bana hayat“ anlayışını düstur edinmiştir. Skor esas, oyun talidir. Şov amaç, futbol araçtır. Diğer yandan futbolun insan yüzü ne kadar uğraşılsa da kazınamaz. Belki de burada yatar futbolun gücü ve bir bakıma bunu anlatır, “futbol yalnız futbol değildir” sözü. Futbol takımı yüksek düzeyde kolektivize demektir. Birbirine benzeyen, aynı hareketleri tekrarlayan, yetenekli de olsalar aynı insanlardan takım kuramazsınız. Her futbolcunun özelliği, yeteneği, kapasitesi farklıdır. Takımı-kolektif gücü oluşturmak için o’na ihtiyaç vardır ve ihtiyaç duyulduğunda o orada takımın eksiğini tamamlamak üzere devrededir. Bireysel yeteneği sınırlamanın da imkanı yoktur futbolda. Kolektif güç bireysel yeteneklerin toplamıdır. Terim “show businessman” olarak endüstriyel futbolun gereklerini yerine getiriyor. Lucescu aynı sistemin içinde yer almasına karşın futbol adamı olarak anılmakla yetiniyor.

8-Futbol daha fazla gol atma ve kazanma iradesi içerir. Doğru strateji, ustalıklı taktık gerektirir. Rakip takımın 11 oyuncusunun her biri ayrı bir irade demektir. Topun oyundaki hareketine bu iradeler yön verir. Önceden bilinemez, tekrarı yoktur, ezberi olmaz. Akıl gerektirir; güçlü bir önsezi, topun bir sonraki hareketini, güzergahını, varış noktasını tasarlar bilincinde ve tam o noktaya yönelir, buluşur topla… 11 futbolcu bir bütün demektir, aynı zamanda tek tek iradelerin toplamı takımın irade birliğini oluşturu. Akıl, bu irade birliğinde cisimleşen rakip ortak aklı da okumak, çözümlemek zorundadır. Taktik ve strateji ile insan aklı ve bedeni arasında kurulmuş yüksek bir koordinasyon işler futbolda. Lucescu bunun üreticisi, Terim tartışmasız tüketicisidir.

9-Lucescu, futbolun akıl oyunu olduğunu, zeka gerektirdiğini bilir, takımını bu yönde eğitir ve yönetir. Fatih Terim için bu, varlık sebebinin ortadan kalkması anlamına gelir. Takımın akla, zekaya değil hırs yüklenmeye ihtiyacı vardır. Akıl-zeka gerekliyse, Terim’de fazlasıyla mevcuttur zaten!

10-Lucescu, başarı için çok çalışmaya, emek harcamaya inanır, oyuncularını anlamaya çalışır, sabırlıdır, değer verir oyuncularına ve bunu gösterir. Disiplin ve yönetme gücünü buradan kazanır. Terim, kendine değer veren saygısı olan oyuncu görmek istemez etrafında. Kendine güvensiz, aşağılanmayı bir tür ilgi görme olarak anlayan oyuncuları yönetmeyi sever. Küfür de eder, döver de; otorite ise otorite, disiplin ise disiplin, futbolcununu anladığı dil budur terim’e göre.

11-Ama bir terslik vardır sanki elin İtalyanına sökmez Terim’in otoritesi. Önce Fiorentina, sonra Milan takımlarının başına geçer. Büyük olaydır, ilk kez bir Türk teknik direktör dünya çapında bilinen takımları yönetecektir. Aşağılık duygusu içinde kıvranan milliyetçi damar coşa gelmiştir. Sonuç hüsrandır. İki takımda da başarısız olmuş, kısa zamanda düpedüz kovulmuştur takımlardan. Mircea Lucescu teknik direktör olarak Romanya takımları ve Romanya milli takımındaki başarılı görevlerinden sonra İtalya’da Pizza, Brescia ve Regina’yı kısa süreliğine İnter’ı çalıştırır. Türkiye’de Galatasaray ve Beşiktaş’ta ve Ukrayna liginde ortaya koyduğu teknik direktör ve yönetici performansı ile yabancı takım çalıştırıcılığındaki başarılarını ortaya koymuştur.

12-Fatih Terim Türk futbol camiasında kimsenin ulaşamayacağı düzeyde bir krediye sahip olmuştur. Başarısızlıkları, aşırılıkları seviyesizlikleri görmezden gelinmiş, tanınan bu kredileri Terim koruyucu kalkan gibi kullanmayı başarmıştır. Türkiye’de hiçbir teknik direktör Terim’in aldığı desteği almadı. Şenol Güneş’in dünya üçüncülüğünü kazandığında bile spor basınının hışmından kurtulamadığını, yerden yere vurulduğunu düşündüğümüzde sürekli Terim’le kıyaslanan Lucescu’nun yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla malul „Çingene Lucescu“, „Köylü hoca“ yakıştırmalarının yanında ne kadar bilmezlik ve vefasızlıkla milliyetçi futbol ilahlarına kurban edilmek istenildiği halen hafızalardadır.

13-Terim kapitalizmin piyasa kurallarını çekirdekten bellemiştir. Adan Demirspor’da oynarken hiçbir takım arkadaşı para almazken, Terim’e arkadaşlarından gizli maaş ödenir. Galatasay’a geçişi de Terim’ce olur. Romanya milli maçından dönüşte havaalanında kaçar arkadaşlarının yanından ve takımından habersiz sözleşme imzalar Galatasaray’la. Bugünkü şovmenliği, gösteriş budalalığı da yeni değil, bir çizgi halinde verilidir yaşamında. Jübilesi futbol oyunculuğunu sonlandırmış olmaktan ziyade, şov dünyasını bundan böyle nasıl renklendireceğinin göstergesidir. 18 yıllık futbolculuğunun 11 yılını geçirdiği Galatasay’da Terim tek şampiyonluk göremez. Galatasaray-Trabzonspor jübile maçında sahaya helikopterle iner. Görmemişliğin, şatafat düşkünlüğünün hesap edemediği helikopter pervanesinin rüzgarı, şovu kargaşaya, tantanaya boğar, saha ve seyirciler üzerinden uçuşlar konfetileri, karanfilleri, panoları, şapkaları, bayrakları, pankartları dağıtır; şovun ilk heyecanı yerini öfkeye bırakır. Seyirci sahayı terk eder. Terim mutludur, şov gerçekleşmiş, tarihe geçmiş, unutulmazlar arasına kaydolmuştur. Her zaman gösterişten uzak duran Lucescu, sadeliği ve sakin duruşuyla dikkat çeker. Medyatik olma peşinde koşmaz. Lucescu’dan spor magazinine malzeme çıkmaz.

14-Fatih Terim futbol oynarken, sahada hırçın ve kavgacıdır, dirsek de atar, yumruk da… tükürmek vakayı adiyedendir onun için, hızını alamayıp hakeme de tükürür.Teknik direktörlüğünde işin ihtisasını yapar. … Lucescu oyunla ilgilidir, oyuncularıyla olgun ilişkiler kurar. Sakindır. Skandallar adamı değildir, futbolcularla ilişkilerini va aralarındaki kişisel sorunları oyuna yansıtmaz. Kin gütmez, takımdan ya da oyundan keserek intikam almaya kalkmaz. Yetkilerini silah olarak kullanmaz. Oyun tarzına uymayan futbocuyu da incitmeden kenara çeker. Lucescu çelebidir, Terim külhanbeyli…

15-Terim tek başına takımdır. Saha kenarından 12.oyuncu, maç hazırlıklarını tamamlamamış, oyununu kurmamış, takımını yerleştirmemiş, futbolculara taktiği kavratmamış gibi müdahale eder her topa vuruşlarında. Lucescu antrenmanda yaptığı hazırlığın güveni, kurduğu oyun ve uygulayacağı taktikten emin, futbolcuların ortaya koyacakları oyuna inanan haliyle rahat bir görünüm sergiler kulübesinde.

16-Terim rakibe göre oyun kurar, Lucescu kendi oyununu ortaya koyar, rakibi kendine uymaya zorlar.

17-Lucescu sistem kurucudur, taktisyen ve stratejist gib hareket eder. Terim oyun bozucudur, rakibi oynatmama üzerine kurar oyununu.

18-Oynattığı futbol dengeli, savunma güvenliğini ve kontrolü elden bırakmayan, riskle girmeyen tarzı ile Lucescu daha renksiz ve muhafazakar bir oyun ortaya koyarken, Terim hem göz çıkaran hatalarıyla, hem ani ve süpriz kararlarıyla, yenilgi ve süpriz galibiyetleriyle seyirciyi şaşırtır. Lucescu istikrar ve süreklilik vaad eder. Terim dalgalı seyir izler. Lucescu güven, Terim heyecan verir.

19-Her oyunda kazanma isteği vardır, olmalıdır. Futbolda skoru, atılan göller belirler. Skora endeksli futbol kazanma duygusunu doyurur, estetik tadı aç bırakır. Hırs, kaznama arzusunu kamçılar, bireycilik üretir. Estetiği yozlaştırır, şova dönüştürür. Oysa amaç iyi futbol oynamak, güzel oyun sergilemek olmalı. Amaç spor olmalı. Lucescu realist davranarak amacına ulaşır. Terim için her yol mübahtır.

20-Kazanma iradesi her sporda olduğu gibi futbolda da temel motivasyon gücüdür. Taraftar futbolcularla özdeşleştirir kendisini ve takımının galip gelmesini ister daima. Futbolcunun kazanma arzusu taraftara yansır, kolektif bir duygu selini alır ve bu coşkulu beklenti tekrar futbolcuya döner. Doğal ve anlaşılır bir etkileşimdir bu, kazanma isteği de insani bir duygudur. Ama futbol kültürü denilen şey yenilmenin de doğal olduğunu hesaba takabilmeli, yenilgiyi hazmetmeyi bilmelidir. Spor ahlakı zor anlarda, kaybedilen maçlar karşısında test edilir. Terim ile Lucescu arasında, asitmetrik kültürel kodlama da böyle anlarda ortaya çıkar.

21-Tahsilini orta terk olarak noktalar, İngilizce öğrenmek için İngiltere’ye gider. Fiorentina’ya giderken İtalyanca dersleri alır. Ama dil bilmez Terim. Bükreş İktisadi Bilimler Akademisi mezunudur Lucescu. Basına duyduğu tepki nedeniyle Türçe öğrenmekten vazgeçer, ama 7 dil bilir.

22-Lucescu eğitimini, entelektüel birikimini futbola aktarıp, tarzına felsefi bir derinlik kazandırırken, ağırbaşlılığı, süküneti, olgunluğu ve alçak gönüllülüğü ile sevmeyeninde  de saygı uyandırır. Terim ise sığ ve sıradandır, şatafatı ve abartıyı sever, tam bir sonradan görme gibi davranır, her antrenmana farklı bir giysi ile gelir, milyon dolarlık villalarda tatil yapar, jet sosyeteye kabul edilmeyi sınıf atlamanın göstergesi sayar.

23-Megalomani kişilik bozukluğudur. Terim tam bir megalomandır. Aşağılık kompleksi hastalık derecesinde derindir Terim’de. Agresif ve saldırgan tavırları ile ağır adam havası vermeye çalışır, aşırı öz güveni aslında kendine güvensizliğin yalan perdesidir. Lucescu sadeliği ve yalınlığı ile kendisidir yalnızca. Bilgisi ve bilgeliği, soyu ve ağırbaşlı hali ile ağırlığını hissettirir. Cesurdur elbette Terim, donanımının değil, cehaletin cesaretidir bu!

24-Lucescu’nun futbolla ve futbolcularla, toplumla ve taraftarla ilişkisi aldığı sosyalist eğitimin ve edindiği demokratik kültürün yansımasıdır. Terimin ruhu militaristtir. Kendisini müfreze komutanı olarak görür, takımı müfreze gibi yönetir. Futbolcular araçtır onun için, kurşun asker muamelesi yapar onlara… Derin devletin enstrümanı, Susurluk takımının elemanlarındandır.

25-Terim imparatordur! Şişkin egosu ile tek adam tepeden tırnağa karizmadır! Lucescu „İmparator Terim’dir. Ben bir futbol işçisiyim“ der ve koyar noktayı Terim-Lucescu kıyaslamalarına.

26-Terim mutlak bir itaat bekler futbolcularından. Kendisine biat edilmesini ister. Kararlarının tartışılmaz olduğunu, her zaman haklı, her şeyin doğrusunu yalnızca ve yalnızca kerdisinin bildiğini sanır. Otoriterdir, despottur. Etrafında kimse sivrilemez, yurdımcılarının yüzünden okunur ürkeklikleri, O’nun onayını almadan bir fikir öne süremezler. Sürmeye kalksalar bir bakışı yeter fikirlerini geri çekmeleri için. Otoritesini sarsacak herhangi bir şey müthiş rahatsız eder Terimi. Lucescu korkaklık ve pısırıklık ithamlarına, inisiyatifsiz, disiplinsiz eleştirilerine aldırmaksızın, demokratik tutumundan taviz vermez, tartışmaya her zaman açıktır, görüşmelerde protokol uygulamaz. Şımarık futbolculara küfretmediği, onları aşağılamadığı için otoritesiz sananlara inat, onlara insan gibi davranır. Oyun sonrası röportaj veren terli oyuncusunun omuzuna paltosunu koyacak kadar şefkatini göstermekten kaçınmaz.

27-Futbol ne kadar eşitlikçi olsa da cinsler arası eşitlikten uzaktır. Egemen anlayış futbolun „erkek sporu“ olduğu yönündedir. Terim’in karakteristik özelliklerinden birisinin „maçoluk“ olması tesadüf değildir. „Erkek“ futbolcu olması ile ilgilidir. Futbol „erkek işidir“ Terim’e göre. Kadın futbol takımlarının kurulmaya başlanması, kadın futbol ligleri ve kadın milli futbol karşılaşmalarının olimpiyat kategorisine dahil edilmesi önemli adımlardır. Lucescu’nun fikrini bilemiyoruz. Ancak biz, kadın futbolcular, kadın futbol takımları ve kadın futbol ligine sıcak bakmanın da ötesinde kadın-erkek karma futbol takımlarını spor ahlakı, centilmenlik, sosyalist yarış, dostluk ve dayanışma, cinsler arası eşitlik, bireysel yeteneklerle kolektif gücün üst düzey koordinasyonu, demokratiklik, olgunluk ve daha sayılabilecek birçok unsurla birlikte, geleceğin sosyalist futbol kültürünün aydınlık yüzü olarak görüyoruz.