Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Herkes baraj istiyor bir tek siz istemiyorsunuz!

Barajlar Dersim'in doğasına yönelik en büyük tehditlerdir. Bu tehditler bunca zararlarına rağmen inşa edilirse Munzur Vadisi ekolojik yönden büyük bir felakete uğrayacaktır.

CEYHAN ÇILĞIN  

Bir arkadaşım 7. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde bu cümleyi kurduğunda aklıma ister istemez baraj ve köprü simgelerini konu olarak ele almış Yeşilçam filmleri geldi. O filmlerde de köprü yahut baraj isteyenler ve istemeyenler arasındaki mücadelenin anlatımı söz konusuydu. Tıpkı az sonra okuyacaklarınız gibi ve fakat büyük oranda farklılaşarak.

Farklılaşma sermayedarın devletin egemen ekonomik politikalarıyla elini daha da güçlendirmesi ile ortaya çıkıyor. Devlet bir şekilde kendini küçültürken kendinden arda kalan boşluğa Sermaydarı daha da güçlendirerek yerleştiriyor. Satılan onc
a şirketin, madenin, işletmenin ardından artık Akarsular da satılıyor. Akarsular önlerine set çekilerek baraj haline getiriliyor ve sermayedar akarsulardan enerji elde etme sürecinde işin kaymağını yerken, 50 yıl sonra ömrünü tamamlamış barajları bir bataklık olarak Devlet’in işletimine bırakıyor. Bugün bu tutumun en net yansıması Munzur Vadisi Barajlar Projesi olarak karşımıza çıkıyor. Mevzu çetrefillendikçe, projenin hesaplanmayan zarar verici boyutu daha çok ortaya çıkıyor. Buna rağmen Munzur Vadisi Barajlar Projesi ile ilgili yapılan bütün çağrılar ya görmezden geliniyor ya da hiç duyulmuyor. Devletin resmi organları olanca hızıyla bu projenin AİHM’e intikal etmiş davasını ülke içtihatlarına döndürmek için ellerinden geleni yapıp, ışık hızında raporlar hazırladılar ama bu durum 1-2 medya organı dışında önemsenmedi. Bir nehir üstüne 8 adet Baraj ve Hidroelektrik Santrali(HES) yapılması için projeler hazırlanıyor, Türk-ABD şirketleri arasında konsorsiyumlar-protokoller filan oluşturuluyor, hatta bu 8 adet baraj ve HES projesinden 2 tanesi yapılıyor ama ısrarla ve inatla bu durum haber değeri taşımıyor bazıları için. Kör gözüne çomak sokmak gibi olmasın ama haber değeri taşıyan öğeleri sayayım size;

1. Munzur Vadisi Milli Parkı Türkiye’nin ilk milli parklarından biridir ve bu yönüyle Milli Parklar Kanunu’na tabii bir vadidir. Dolayısıyla bu kanunun ‘koruma’ altına aldığı bu alanda “enerji amaçlı barajlar”ın varlığı milli parkı farklı kılan motiflerin yok edilmesi demek.
2. Bu milli park Türkiye ölçeğinde Önemli Bitki Alanları(ÖBA)’ndan birisidir. 2009 yılında hazırlanan ve AB Hibe Programı kapsamında yapılan Munzur Vadisi Biyolojik Çeşitliliğinin Korunması adlı bir araştırmanın sonunda hazırlanan rapor geçtiğimiz hafta gündemimizdeki yerini aldı.(Radikal, 01.02.2010) Araştırmayı hazırlayan Prof. Dr. Mehmet Koyuncu ve Prof. Dr. Neşet Arslan raporun sonuç kısmında şunu söylüyorlar: “Munzur Vadisi biyolojik açıdan dünya çapında önemli bir merkezdir. Diğer bir deyişle Munzur Vadisi bir dünya mirasıdır.Yüzyıllarca zamanda oluşm
uş bulunan bu biyolojik zenginlik alanı önemle korunmalıdır. Bölgede planlanacak olan herhangi bir aktivitenin bölgeyi nasıl etkileyeceği hesaplanmadan ve bilimsel verilere dayanan görüşler alınmadan yapılmaması gerekir.”
3. 2006 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme(ÇED) Raporu’nda Barajların Milli Park’ın kendisini oluşturan ayrıcalıklı özelliklerini bozacağı açıklanmıştı. Devletin bir kurumu olan Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bu raporuyla devletin kendisi de pek ilgilenmemişti.
4. TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Marmara Bölgesi Temsilcisi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu tarafından hazırlanan raporda yapılması planlanan barajların bölgenin klimatolojik yapısını ciddi oranda değiştireceğinden bahsediliyor.
5. Çevresel/fiziksel yapının tahribatı dolayımsız bir şekilde toplumsal alanın tahribatını da beraberinde getirmekte. Bu barajı yapan iktida
rın bunu hesaba katmadığını söylemek saflık olur. “Enerji amaçlı barajlar” bu coğrafyada “insansızlaştırma amaçlı barajlar” olarak tasvir edilmekte. Peki bu kanıya nerden vardılar? Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde hazırlanan iki rapordan haberdar olma ihtimalleri yüksek. 1896 yılında Osmanlı Umum Müfettişleri tarafından hazırlanan rapor ile 1930 yılında Mareşal Fevzi Çakmak tarafından hazırlanan raporlar Dersim’de “blok havuzlar” oluşturarak bu havuzlar sayesinde aşiretleri yerleştikleri bölgelerden sürmeyi hedefliyordu. Bu blok havuzların modernleştirilmiş hali olan “Enerji amaçlı barajlar” bugün bu yörenin insanlarının çoğunluğunda tedirginlik yaratıyorsa devletin bu politikaları başat rol oynamaktadır. Bir de tabi unutulması imkansız, 1938 yılında Dersim’de gerçekleştirilmiş olan katliam…



BARAJ İSTEMİYORUZ, ÇÜNKÜ…

Barajlar Dersim’in doğasına yönelik en büyük tehditlerdir. Bu tehditler bunca zararlarına rağmen inşa edilirse Munzur Vadisi ekolojik yönden büyük bir felakete uğrayacaktır. Dersim’in can damarlarından Munzur Vadisi ve çevresinin uğrayacağı bu felaket sonucunda ortaya çıkacak olan ekolojik sorunların dışında bir de ekonomik sorunlar baş gösterecektir. Gelin bu ekolojik ve ekonomik sorunlara birlikte göz atalım:

Ekolojik Nedenler

Bu barajlarla birlikte Munzur Vadisi Milli Parkı’nı özellikli bir alan haline getiren birçok önemli ekolojik unsur yok edilecek. Örneğin, barajlar dolayısıyla iklimde yaşanacak olan değişim nedeniyle dağ sarımsağının dünya üzerinde sadece Munzur Vadisi’nde yetişen bir türü yok olacak. Ayrıca 1500 çeşit endemik tür ve takson yine değişen iklime bağlı olarak yok olacak. Doğası gereği akarsularda yaşayan Alabalıkların Dünyaca meşhur ve yalnızca Munzur Nehri’ne özgü olan türü de barajlar dolayısıyla tümüyle yok olacak. Ayrıca bu barajların etrafındaki ormanların binlerce dönümü ya sular altında kalacak ya da barajların inşaatları için yok edilecek. Bu binlerce dönüm dışında kalan diğer ormanlar ise Barajların yaratma ihtimali sözkonusu olan “çölleşme”den nasibini alacak. Baraj göllerinin neden olacağı bu çölleşme sonucu ormanlık alanların yok olmasına ek olarak su kaynaklarının büyük kısmı kuruyacaktır. Kuruyacak alanlardan bir tanesi de elbette Munzur Nehri’nin kaynağı Munzur Gözeleri’dir. Böylelikle Munzur Vadisi’nin ormanlık ve sulak alan vasfını da yitirecek. 1. Derece Deprem Kuşağı’nda yer alan Munzur Vadisi’nde baraj yapmanın ne kadar riskli bir durum olduğu ise su götürmez bir gerçektir.

Ekonomik Nedenler

İlçeleriyle artık bağlarını daha kuvvetli biçimde kurmak isteyen Dersim’in bu barajlar yüzünden adeta bir ada haline geleceğini ve hem ilçeleri hem de etrafındaki illerle bağlantısının kopacağını biliyoruz. Bu bağların kopmasını takiben ilçelerinde var olan tarım potansiyelini üretim-tüketim süreçleri arasındaki döngüde kullanamayacağı gün gibi ortada. Var olan 1. sınıf tarım arazilerinden faydalanılamayacak çünkü ürünler, bu ürünler için pazar niteliği taşıyan Dersim’e daha zor ulaştırılacak ve dolayısıyla ürünün maliyeti artacak. Maliyeti artan ürünün pazar fiyatı da buna bağlı olarak yükselecek.

1994 yılında boşaltılan yüzlerce köyden sonra nüfusu büyük oranda azalmış olan Dersim’de bu barajlardan ötürü 84 tane köy ile birlikte en az 5000 kişilik bir nüfus yerinden edilecek. Bu köylerdekilerin geçim kaynağı olan tarımsal araziler ya sular altında kalacak ya da bu arazileri işleyecek köylü orada olmayacak.

İklim değişikliği arıcılık ve turizmi olumsuz etkileyecektir zira biyolojik bakımdan son derece zengin olan Munzur Vadisi bu zenginliğini yitirecektir. Oysa vadinin turizm etkinliklerine oldukça elverişli olması ve bitkisel zenginliği nedeniyle, barajlardan elde edilecek gelirden daha fazla geliri üstelik hiçbir zarara uğramadan sağlayacaktır.



Ceyhan Çılğın: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge planlama Lisans 4