Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

HAKSIZ VE ARSIZ-Aziz Öz

Babam zaman zaman kimi olaylar karşısında daraldığında şöyle bir şey söylerdi, "xade meryan duşe heqsız u arsızan ne ke(Allah insanı haksız ve arsıza düşürmesin)". Ben bizim bugünkü iktidarın uygulamalarını düşününce hem babamın ne kadar önemli bir mesaj verdiğini hem de babamın isteminin tersine ne yazık ki Allahın bizi hem haksıza hem de arsıza düşürdüğünü(mahkum ettiğini) görüyorum.  


Herkes şöyle hafızasını bir yoklasın, görecektir ki bu on yıllık süre boyunca ne kadar felaket yaşanmışsa, iktidar hiç tınmamıştır. Tınmadığı gibi sürekli felakete maruz kalanları suçlamıştır. İstifa, mahçubiyet gibi erdemlerin yakınına dahi uğramamıştır. Haksız olduğu halde arsızlığa, edepsizliğe yine edep ve ar adı altında devam etmiştir. Elbet ülkemizde iktidarlar hep böyleydi ama, bugünkü iktidar çok daha sistematik yapıyor bu işi. Sistematik yaptığı içindir ki, iktidarını devam ettirmektedir. 

Şimdi hep birlikte hafızamızı yoklayalım ve yaşanan birkaç felaketi anımsıyalım.

Daha geçen gün Samsun/Canik'teki sel felaketinde 12 kişi yitirdik. Dere yatağına konutları yapan başbakanlığa bağlı TOKİ. İktidar (ve de çukur basını) tarafından suçlanan hem doğa hem de orda yaşayan yurttaşlar. Bir yolunu bulsalar muhalefet partilerini suçlayacaklar ama, bu kez onu beceremediler. İlgili bakanın istifası mı? O istifa değil pişkinlik yapıyor.

Roboski'de 34 cana gerek İçişler Bakanının gerekse Genelkurmay Başkanının açıklamaları gösteriyor ki, isteyerek, bilerek, taamüden kıydılar. İstifa mı, mahçubiyet mi? Ne gezer. O erdemlerden bihaberler. Yine en üstten en alttaki yetkiliye kadar ölenleri suçladılar.

Hızlı tren kazasında 40 küsür insan yaşamını yitirdi. 
Peki ne oldu?
Hiiiiç.
Makinist, tren, raylar, vidalar, vb. şeyler suçlu oldukları için hükümet yetkilileri gayet rahat rahat bakanlık yapmaya, TV TV dolaşıp demeç vermeye yüzü kızarmaksızın devam ettiler.

Van depreminde, kurtarılma rezaleti yaşandı. Küçük Yunus, Japonya'lı yardımsever insan ve daha onlarcası açıkça  beceriksizliklerinin kurbanı oldu.
Peki istifa, mahçubiyet gibi erdemler?
Onlarda ne ola ki?
Yine  belediye suçlandı, tehdit edildi. Sonunda belediye başkanını eften püften sebeplerle hapse atmayı başardılar.

Urfa cezaevindeki mahkumların, koşulların düzeltilmesi için yaptıkları eylem sırasında, çıkan yangında onlarca mahkum yanarak can verdi.
Kim mi suçluydu?
Tabi ki olayın mağdurları. Onlar Kandil'den, KCK'dan, İmrali'den mesaj almışlardı. Yoksa ne hak araması. Hak gerekiyorsa onları zaten, herkesin yerine düşünen iktidar verir.

Pozantı cezaevinde çocuklara çok iğrenç işkenceler yapıldığı tüm çıplaklığıyla belgelendi. 
Peki iktidar ne yaptı?
Önce inkar yoluna gitti. Onu başaramayınca işkence mağdurlarını ve muhalefeti özellikle de BDP'yi suçladı. Zorlamalarla müdürü başka bir cezaevine atadı. Yani ödüllendirdi.
İstifa, mahçubiyet, özür? Onların gündeme gelmesi "günah" olduğu için konuşulmadı bile.

Van'dan başka bir ile götürülen 5 mahkum ring aracında korkunç bir şekilde yanarak can verdi. Bu olaydan dolayı birilerinin istifa ettiğini düşünüyorsanız, fena halde yanıldınız. Bırakın yetkili, sorumlu olmayı, o ülkede yaşayan her insanın, vicdanı, izanı olan her insanın utanması gereken bu olayda, hükümet yine arabayı, sürücüyü, refakat eden eri suçladı. 

Zonguldak'ta ruhsatsız maden ocağındaki göçükte onlarca insan can verdi. 
Peki olayın yarattığı siyasi sonuç?
Sonuç şu oldu: "İşçiler çok güzel öldüler". 
Daha ne olsun! Allah göstermesin ya kötü ölselerdi?
İlgili bakan o hükümetteki görevini bitirdikten sonra, yeni hükümette eğitim ve öğretim ile ilgili bakanlığa atandı.

Bu listeyi alabildiğine uzatmak mümkün ama, gerek yok. Oluşan her toplumsal felakette sorumluluk asla almadıkları, tam tersi sorumluluğu sürekli başkalarına yükledikleri yukardaki örneklerde de görüldüğü gibi temel davranış biçimidir. 

Dünün mücahitleri bugünün müteahitler; dünün "mağdurları"(ki bence öyle değil) , bugünün muktedirlerinin yönettiği ülkede gördüğünüz gibi istifa, mahçubiyet, ar-utanma, hak rafa kalkmıştır. Yani hem haksız hem de arsızlar.

Yine de babamın dediği gibi ""xade meryan duşe heqsız u arsızan ne ke!".