Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim İzlenimlerim (3)

 “Kölelik doğal bir duruma gelmişse, doğaya aykırı bir köleliğin sonucudur bu. İlk köleleri köle yapan kaba güçse,onları kölelikte tutan korkaklıkları olmuştur.”

Dersim’de klasik anlamda bir kölelikten bahsetmediğimi sanırsam anlamışsınızdır,ne varki kölelik kavramı artık günümüzde bir çok alana tekabül ettiğinde bunu” ekonomik kölelik”,”Siyasi Kölelik” ve birde kendi tembelliklerinin kölesi konumunda olan topluluklar veya bireyleri sıralayabiliriz yani çalışmamak adına ellerinde ne geliyorsa yapan”İşsizler köleliği, İnternet Köleliği, başkasına bağımlı kölelik”de diyebiliriz.

Dersim’in hangi kahvehanesine uğrarsanız uğrayınız mutlaka tıka basa doludur,  saatlerce kahvehaneden çıkmazlar,deyim yerindeyse, bunların  zorunlu ihtiyaçlarıda olmasa belkide kahvehaneler de sabahlayacaklar. Peki ne yapıyor bu insanlar? Nasıl geçinirler? Veya neden hiç olmazsa gündüzleri çalışmazlar? Bu kahvehanelere gerek var mıdır? Burayı yöneten yerel idareciler neden buna bir çare bulmazlar veya sınırlama getirmezler? Örneğin Pertek bir ilçe ve nüfusu itibarıyla çokta büyük değil ama çarşısına çıktığınızda sanırsam Kahvehane sayısı gözünüze ilişmiştir, bu kadar kahvehanesi olan bir ilçe veya mezrada,ilde halk ne yapar, tembel tembel oturur tabi, hele birde dışarda ekonomik destekçileri varsa o zaman bunlar için kahvehaneler, Birahaneler  biçilmez kaftan oluyor.

Dersim’de genellikle hep dışardan işçi getirtilerek inşaat sektöründe çalıştırılmaktadır, bir kısım yerlide bu durumda hoşnutsuz tavırlar sergilemektedir, acaba mesleki anlamda burada ikamet edenler bu sektörde bir yere vardılar mı? Veya meslek edinme zanaat edinme gereği, ihtiyacı duydular mı? Sanmıyorum öyle olsaydı bu konuda yöneticilere uygulanacak baskılarla bu iş bugüne kadar halolurdu ama ne böyle bir eğilim nede istem oluşmadı. Şikayetler var ama nedenine gelince anlamak mümkün değil. Kahvehanelere aşık olmuş bir topluluğun üretimde bulunması beklenilemez. Pertek ilçesine son iki yıldır dışardan gelip karpuz kavun ekenler var, bu ekili alanlar yıllardır baraj kenarında verimsiz bir şekilde sahiplerine bakıp duruyordu ama şimdi ekilen bostanlar yeşerip meyva verince hayretler içerisinde bakanlarda çoğalmış. Hatta bundan bile rahatsız olanlar var,Kim bunlar ne işleri var burada?  Diye sitemler şikayetler başlamış, oysa çalışmak istenildiğinde verim alamayacağın alan yoktur ama bu kahvehane köleliği  insanların çalışmasının üretmesinin önündeki en büyük engeldir.Buna birde İnternet köleliği eklenince gençler ve çocuklarda buraya şimdiden üye olmuş oldular. O topraklar araziler sahiplerini beklerler ama onlar ya kahvehanede yada başka yerlerde dolaşıp dururlar. Bu işin bir tarafı bir diğer tarafıda bu coğrafyada herkesin herkeste üstün olduğu sendromu. Yani herkes herşeyi biliyor, herşey yapılıyor, haksızlıklara karşı mücadelede konuşulurken politika acayip üst seviyelere çıkabiliyor fakat iş icraatlarına gelince bu politikaların sadece birer kandırma olduğunu hemen  anlayabiliyorsun. Bu bir türlü psikolojik savunma biçimi almış gibi, festivallerde hep eksikliklerden bahsedip duran bir toplum var oysa en basit gözlemle bu festivallere gelenlerin bıraktıkları ekonomik katkı bile tek başına bu halkın menfaatinedir. Bu bile görülmeyecek kadar eleştirilmektedir.

“Çıkar nerdeyse çadırım ordadır” söylemi Dersim’de artık yerli yerine oturmuştur, klasik örgüt kuyrukçuluğu hala devam etmektedir,içten içe kendileri gibi düşünmeyen anlayışlara kin güdülmekte yaklaşılmamaktadır, belli alanlardaki birliktelikler ya zorunluluktan yada siyasi çıkar sağlamaktan öteye gitmemektedir,yani benim bildiğim “yoldaşça” kavramının içeriği tamamen boşaltılmıştır. Festivallerde il ve ilçeler dahil bu gözle görülür bir hal almıştır, hatta örgütler nerdeyse müzik gruplarının proğramlarına endekslenmiş kendi grupları nerde çıkarsa onlarda bayraklarıyla orda tur atarlar. Bu nedenlede siyasal amaç ve hedefler daraltılmış durumdadır. Oysa heryerde ve alanda olmanın sorumluluğu ve bilincinde olunmalıdır.Festival hazırlıklarında olmayan herhangi bir düşünce sunmayan hatta katkı sunmayanlar o gün gelip çattığında bir takım taleplerde bulunmaktan kaçınmamaktadırlar,talepler yerine getirilmediğinde hertürlü eleştiri oklarını fırlatmakatadırlar. Aynı şey Dersim merkezi içinde geçerlidir, dil konusunda çok duyarlı olanların bu işi festivallere bırakmamaları gerektiğinin bilincinde olmaları gerek,yoksa sadece iki veya üç gün için dilleri kullanmak yetmeyecektir ,elbetteki olması gerek, ama bunun yıkıcı bir eleştiri haline getirilmesi çokta anlamlı değildir. Demem odur ki dilimizi günlük yaşamımızda kullanırsak bahsi edilen etkinliklerde bu ihtiyaç kendiliğinde giderilecek ve siyasete kurban edilmeyecektir.

Sıkça şikayet edilen bir başka konu ise belediyelerdir, mesela Pertek belediyesine yönelik ekeştirilerde var, ama gördüğüm kadarıyla bu eleştirileri getirenlerin çoğu ya çıkarları karşılanmamış yada politik düşünceleri uyuşmayanlardan oluşmaktadır. Dersim içinde aynı şey sözkonusudur,oysa başkanlarla birebir konuşulduğunda durumun dışarda görüldüğü gibi olmadığı hemen anlaşılmaktadır,hiçbir belediye kendi halkına hizmetten kaçınmaz ama eldeki olanaklar buna el vermiyorsa beklentilerinde karşılanması haliyle zorlaşmakta hatta olanaksız hale gelmektedir. AKP hükümetinin kürt bölgelerindeki belediyelere hizmet vermediğini destek vermediğini biliyoruz bu nedenle belediye başkanlarına yüklenirken biraz daha ellerimizi  vicdanımıza koyarak düşünmemiz gerek. Yolsuzluk edilmişse buna diyecek yok elbetteki açığa çıkarılmalı ve hesabı sorulmalı ama ortada laf var kanıt yoksa çokta dikkate almamak gerek. Geçmiş dönem Dersim Belediye Başkanı Songül Erol Abdil’ide ofisinde dinlemiştim bu dönem Edibe Şahin’ide dinledim gerçektende ellerinde gelen her türlü hizmeti  birer bayan başkan olmanın zorluklarına rahmen yapmaya çalışmaktadırlar,kendilerine yardımcı olmak gerekirken lüzumsuz eleştiri ve karalamalarla çalışmalarına engel olmamak gerek.