Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Anladım ki!!!

Yıl 1983 Van 100.Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisiydim,Ben iki arkadaşım Ali Sait ve İkram ile Van'ın kenar mahallelerinde bahçeli bir ahşap ev tutmuştuk okulumuza gidip geliyorduk,herşey gayet normal ve iyi gidiyordu derken bir mart gününde kapımız çalınıyordu ve ben yalnız evdeydim masa üstünde kitaplarım ders çalışıyordum, kapıya yöneldim ve açtım birden neye uğradığımı şaşırdım karşımda iribaş öküz sürülerini andıracak bir kalabalık ve hepsi silahlı birden bana yöneldiler tuttukları gibi zayıf naçizane bedenimi bir duvara çaktılar kendimi kaybetmiş gibiydim,şoktaydım,bütün kitaplar masa üstünde yerlere yığılmış sayfaları yırtılmıştı,evin altını üstüne getirmişlerdi ve bir süre sonra bu sürünün çobanı bana dönerek demek dersimlisin,kürt ve alevisin yok yok kızılbaşsın haaaa!!!!!bende saf halimle evet "Tunceli'liyim" dedim..dersimliyim demekten çekinmiştim...oda ulan Yüce Atatürk 38 de emretti yok edemediler dersimi şimdi varya yetki versinler bana taşını toprağını altüst ederim tek bir kızılbaş ve komünist yaşatmam...aslında beni tehdit ediyordu korkutuyordu ama neden bunu yapıyordu o an anlamam mümkün değildi,sonra döndü bana bak hele bak bak 3 saz bir evde..ulan ne kursu veriyorsunuz bu sazlarla ne?  kimlere dans ettiriyorsunuz? bunları kullanarak burada ne örgütlüyorsunuz?  

Sonra çeşitli tehditler savurarak çekip gittiler,tekrar gelecekleri belliydi osmanlı hileleri ve oyunları ile geleceklerini biliyorduk ve nitekimde eğitim yılı bitmeden bende dahil olmak üzere 12 kişiyi tutukladılar benimle birlikte 6 kişiyi Diyarbakır‘a yolladılar hikaye uzun, burada anlatmaya çalıştığım Atatürk ülkesinde herkesin eşit olduğunu savunan ve bu ülküde kendisini inkar eden kürt kimliğini alevi-kızılbaş kimliğini bir kenara bırakarak onlara inanların aslında kendilerini kandırmaktan ve kendi gerçeğinden kaçmaktan başka bir iş yapmadıkları,günün birinde kapına dayanıp senin gerçekliğini yüzüne vuranlar oluyor…evet bir dersimli olduğum için okulda rahat olamadım,bir alevi olduğum için okulda rahat olamadım,hatta ramazanda bana tavırlar alınmıştı, aylarca beraber olduğum vanlı bir sınıf arkadaşım sadece alevi olduğum ve ramazan tutmadığım için bana tavır almıştı…Atatürk'ün kurduğu bu ülkede henüz yolun başındayken benim inancım yasaklanıyor ve siyaset dışı bırakılıyordu,Atatürk’ün kurduğu bu ülkede en büyük katliam-soykırım benim doğduğum coğrafyada gerçekleşiyordu,sürgünler göçler benim memleketimde yaşanıyordu,acılarla dolu bir hayatı benim atalarım yaşıyordu ve bugüne kadar bu acılar bizlerede yansıyor yüreklerimizi yakıyordu, ve hala yakmaya devam ediyor, yani anlayacağınız ben sussamda,hiçbirşey yapmasamda Atatürk’ün evlatları gözünde masum olmuyorum çünkü onların siyaseti beni yok etme ve tarihten silme siyasetidir yoksa bunca entrika neden?

Rahmetli babam Almanya’da dahi ben Elazığ’lıyım diyormuş bunu ilk ziyaretine gittiğimde bir Tarbzon’lu iş arkadaşı demişti bana,sen Elazığ’lı İmam’ın oğlu musun? Hayret ettim ve babama bu inkara bir son vermesi gerektiğini belirttim, oda haklı olarak memlekette bu yüzden maruz kaldıkları zorluklara değindi ama bunun binlerce örneğine rastlamak mümkündür,kendilerini gizlemek için Elazığ,Erzincan illerini kullanan binlerce dersimli vardır,peki bu korkuları neden?

Evet Atatürk sevdalı aleviler ve dersimli kürtler başınızı avuçlarınıza alında bu hikayelere bir bakınız, kulak veriniz bu cumhuriyet bizlere acıdan ,yoksulluktan,göçlerden,asimilasyondan ve yasaklardan başkaca hiçbir şey vermedi,kendilerine memur konumu verilmiş dersimlilerin çalışırken devletçi emekliye ayrılırken devrimci olmalarına gerek yoktur,yüzünüzü yaşadığınız coğrafyada yaşanılmış gerçeklere  çevirdiğinizde insan olmanın kendi değerlerine sahip çıkmaktan başka bir şey olmayacağını anlarsınız,değerlerine ve kendi gerçekliğine sahip çıkan bir halk başka halklarında gerçekliğine ve sahip oldukları değerlerine sahip çıkacak saygı duyacaktır.

Aşağıda sizlerle paylaşacağım Şiir de bu anlamda bir gerçeği dile getirmektedir umarım okurken keyif almakla birlikte değerlerinize biraz daha sahip çıkma bilinciyle yoğrulursunuz…

Anladım ki!!

yağmurlu bir güz akşamı gelmiştim dünyaya

hüzünlü bir mevsimdi ilk yaşadığım

gökyüzünde  boşalan yağmurlar

henüz ilk günümde yaşamın

tedirgin ediyordu beni

toprakla ilk kucaklaştığımda

yaban otları koklamış

ayran ekşisiyle büyümüştüm

hayatı tanımaya başlarken

zulmün yanık kokusunu bu topraklarda soluyordum

haksızlıklara uğramıştım

katliamlar yaşamıştım

yüreğimde daha dün gibi öylece kala kalmış

ninelerin dedelerin

acılı hikayelerine tanık olmuştum

gözyaşlarına,acılarına  dayanamamış

dağa taşa vurmuştum kendimi

gah ağlamış gah öfkelere bürünmüştüm

bütün acıları yüreğimde saklamış

sevinçleri dışa vurmuştum

kendimle yıllarca uğraşmış

ve bir zaman sonra

suskunluğa bürünmüştüm

 

etrafımda olup bitene gözümü kapamış

kulaklarımı tıkamışım

aman dokunmasın bana demişim

sesimi kısmışım

türkülerimi duymasınlar diye

kuytu köşelerde sadece kendime söylemişim

diyeceklerimi dememişim

isteyeceklerimi istememişim

boşvermiş umursamamışım

bu hayat böylede yaşanır demişim

ve sonra

bir bakıyorsun  bir sabah vaktinde

gün ortasında yada gecenin zifiri karanlığında

uykunun en tatlı olduğu bir anında

koynumda belirivermiş dipçiklerin gölgesi

zulmün nefesi  bir anda yüreğime iniyor

kekik kokan ellerim bağlanıyor

işte o an

atalarımın anlattığı acılı hikayeler

birer birer canlanır hafızamda

ve anlıyorumki gizlemekle düşüncemi

                        dememekle sözümü

                                   istememekle hakkımı

                                               boşvermekle herşeyi

halletmiyor meselemi

beni onların gözünde masum kılmıyor

bütün uğraşım boşuna gidiyor

kendimi inkar edişim  boşuna

çünkü ben kürdüm

çünkü ben kızılbaşım

çünkü ben devrimciyim

 

belki farkında değildim ama bu benim halk gerçekliğim

onların gözünde ben  azılı bir teröristim,

uslanmaz bir haydutum

farkına varmalıyım bütün bunların

kendi zulamda uyanma

gerçeklerimle yüzleşme zamanımdır

suskunluğumla çarpışma zamanımdır

hakkım için başkaldırı zamanımdır

koynumdaki dipçiği

ellerimdeki kelepçeyi

söküp atma zamanımdır

          o            atılmadığım

                        katılmadığım

                                   uzak durduğum

ateş çemberine girme zamanımdır

çemberi döndürme hızlandırma zamanımdır

yüreğime bağladığım düğümü çözme

ondan kurtulma zamanımdır..

suskunluğumu bozma

özgürlüğümü haykırma zamanımdır.

 

 Ali Haydar Gürbüz (12.11.2010)