Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Bozkaya için yürütmeyi durdurma!

Dersim´de 5 Avukatın 24 vatandaşın Bozkaya Barajına ilişkin Ankara 8. İdare Mahkemesinde açtığı davada, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Mahkeme kararının tebliğinin ardından Tunceli Barosu’nda avukatlar ve bazı çevrecilerin katılımıyla basın toplantısı düzenlendi.

Düzenlenen toplantıda konuşan Tunceli Barosu Avukatların Özgür Ulaş Kaplan, Daha önce de Munzur ve Pülümür Vadisi’nde yapımı düşünülen barajlara ilişkin davalar açtıklarını belirterek, “Bunlardan Konaktep 1 ve Konaktepe II için Ankara 10. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Tunceli şehir merkezine 2 kilometre mesafede (Ovacık yolu üzerinde) yapımı düşülen Bozkaya Barajı hakkında da Ankara 8. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştık. Mahkeme, davada yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karar son derece olumlu ve sevindirici. Bu tarz kararlar yapımı düşünülen diğer barajlar için de emsal teşkil edecek” dedi.

Açıklamasında açtıkları davanın gerekçelerini de sıralayan Kaplan, “Bizler gerekçelerimizde çalışmanın hukuka aykırı olduğunu, doğayı tahrip edeceğini, yapımı halinde telafisi güç sonuçlar doğuracağını ifade etmiştik. Mahkeme kararında bu taleplerimiz sıralanmış. Ve tespitlerimiz de haklı olduğumuz vurgulanmış. Kararda Danıştay Dava Daireleri kurulunun almış olduğu karara da atıfta bulunulmuş” diye konuştu.

Munzur ve Pülümür Vadisi’nde yapımı düşünülen diğer barajlara ilişkin de davalar açtıklarını kaydeden Avukat Özgür Ulaş Kaplan, “Diğer mahkemelere de bu kararları sunacağız. Bu projeler, 1983 yılında Munzur Baraj Projeleri adı altında planlanmış. O nedenle diğer mahkemelerden de benzer kararlar bekliyoruz” dedi.

Mahkemelerin ömür boyu baraj yapılamaz yönünde kararlar veremeyeceğinin altını çizen Kaplan, “Mahkemeler iptal yada yürütmeyi durdurma kararı verir. Bizler, kararların arkasında durup, demokratik tepkilerimizi sürdürürsek eminiz ki bu projelerden vazgeçilecek. Burada halkın ciddi tepkisi var. Türkiye’nin en büyük çevre mitingi burada düzenlendi. Bunlar görmezden gelinmemeli. Doğanın rant uğruna yok edilmesinden vazgeçilmeli” şeklinde konuştu.

Barajların ulusal ve uluslar arası hukuki sözleşmelere aykırı şekilde planlandığını belirten Baro Başkanı Avukat Fatma Kalsen de kararın son derece umut verici olduğunu söyledi.

Kalsen, “Alınan bu karar bu anlamdaki mücadelede önemli bir adım. Hukuki mücadelenin yanı sıra toplumsal direnç ve demokratik mücadelenin de önemli olduğuna inanıyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu mücadele devam edecek” dedi.

Munzur Doğa Aktivistlerinden Haydar Çetinkaya da kararın sevindirici olduğunu belirterek, “Yargı kararı mücadele açısından önemli bir basamak. Munzur ve Pülümür Vadileri Türkiye’nin önemli alanlarından. Bu kararların ardından siyasi iktidarın; hükümetin baraj ısrarından vazgeçerek alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi gerekiyor”  diye konuştu.

 

İşte, o mahkeme kararı:

 

İSTEMİN ÖZETİ: Davacılar tarafından, Tunceli İli Munzur Vadisi Milli Parkı üzerinde yapımı devam eden Bozkaya Barajı ve Hidroelektrik Santrali inşaatının durdurulması ve baraj projesinin iptali istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 22.06.2010 tarih ve 5109 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı (Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü) işlemi ile zımnen reddine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işleminin; söz konusu projelere devam edebilmek için ÇED raporunun alınması gerektiği, anılan

santrallerin ÇED raporundan muaf tutulmalarının mümkün olmadığı, Munzur Vadisinin Çevre Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca korunması gereken alan olduğu, bölgenin Türkiye' nin en büyük milli parkı olduğu, üretilmek istenilen enerjinin güneş ve rüzgar enerjisi ile daha ucuza üretilebileceği, söz konusu alanda yapılacak barajlar ile ekolojik dengenin bozulacağı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

D Sİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

SAVUNMA SI NIN ÖZETİ: Usul yönünden, davacıların ehliyetli olmadığı, işlemin kesin ve yürütülebilir nitelikte olmadığı, davada süre aşımı bulunduğu, davanın görüm ve çözümünde Ankara İdare Mahkemesinin yetkili, Malatya İdare Mahkemesi'nin ise yetkisiz olduğu, esas yönünden ise, dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI

SAVUNMA SI NIN ÖZETİ: Usul yönünden, davanın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü husumetiyle yürütülmesi ve Bakanlığın husumet mevkiinden çıkartılması gerektiği, esas yönünden ise, dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI

SAVUNMA SI NIN ÖZETİ: Usul yönünden, davanın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü husumetiyle yürütülmesi ve Bakanlığın husumet mevkiinden çıkartılması gerektiği, esas yönünden ise, dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.

bozkaya_ic.jpg

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Ankara 8. İdare Mahkemesi 'nce işin gereği görüşüldü:

Dava; davacılar tarafından, Tunceli İli Munzur Vadisi Milli Parkı üzerinde yapımı devam eden Bozkaya Barajı ve Hidroelektrik Santrali inşaatının durdurulması ve baraj projesinin iptali istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 22.06.2010 tarih ve 5109 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı (Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü) işlemi ile zımnen reddine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

2873 sayılı Milli Parklar Kanunu'nun 1. maddesinde; Kanun'un amacı, yurdumuzdaki milli ve milletlerarası düzeyde değerlere sahip milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarının seçilip belirlenmesine, özellik ve karakterleri bozulmadan korunmasına, geliştirilmesine ve yönetilmesine ilişkin esasları düzenlemek" olarak hükme bağlanmış, 2. maddesinin (a) bendinde; milli park, bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat olarak tanımlanmıştır.

Aynı Kanun'un 4. maddesinde; "Bu Kanun hükümlerine göre milli park olarak belirlenen yerlerin özellik ve nitelikleri göz önünde tutularak, koruma ve kullanma amaçlarını gerçekleştirmek üzere, kuruluş, geliştirme ve işletilmelerini kapsayan gelişme

planı, ilgili bakanlıkların olumlu görüşleri ve gerektiğinde fiili katkılarıyla, Tarım ve Orman Bakanlığı'nca hazırlanır ve yürürlüğe konur." düzenlemesine yer verilmiş, "Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Verilecek izinler" başlıklı 7. maddesinde de, "Milli park veya tabiat parklarında, planlarına uygun olması şartıyla, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılacak her türlü plan, proje ve yatırımlara Tarım ve Orman Bakanlığı'nca izin verilebilir ve uygulamalar bu Kanun hükümlerine göre denetlenir." denilmiştir.

Kanun'un "Yasaklanan Faaliyetler" başlıklı 14. maddesinde ise; "Bu Kanun kapsamına giren yerlerde;

a)Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz.

b)Yaban hayatı tahrip edilemez.

c)Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz.

d)Tabii dengeyi bozacak her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapılamaz.

e)Onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ve Genelkurmay Başkanlığı'nca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskan yapılamaz." hükmü yer almıştır.

Anılan Kanun uyarınca yürürlüğe konulan Milli Parklar Yönetmeliği'nin 5. maddesinde; bu Yönetmeliğin uygulandığı yerlerde tabii kaynakların işletilmesinin yasak olduğu, kamulaştırma ve tahsislerin ise Kanun'un 5. ve 6. maddelerine göre yapılacağı, kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir mecburiyet doğması halinde, planda yer almayan herhangi bir yatırım projesinin uygulanmasına, projenin çevreye yapacağı tesir etüd edilerek, çevre ve kaynak koruma politikalarıyla kabul edilemez bir tezat teşkil etmeyeceğinin tespit edilmesi halinde, planda gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra Bakanlıkça izin verileceği belirtilmiş, 21. maddesinde; "Milli park ve tabiat parklarında, planlarına uygun olması şartıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılacak her türlü plan, proje ve yatırımlara Bakanlıkça izin verilebileceği ve uygulamaların Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre denetleneceği belirtilmiştir.

Buna göre Milli Parklar Kanunu ve ilgili Yönetmelik uyarınca milli park sayılan yerlerde tabii kaynakların işletilmesi yasak olup, kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk doğması durumunda ilgili Bakanlığın izin vermesi koşuluyla istisnai olarak bu tür yerlerde bir proje uygulanabilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 1983 yılında onaylanan Tunceli-Munzur Projesi Master planı raporu kapsamında aralarında Bozkaya Barajı ve HES projesinin de olduğu enerji amaçlı altı adet baraj ve sekiz adet HES Projesi hazırlandığı, Bozkaya Barajı ve HES Projesiyle ilgili 03.06.2008 tarihinde Hidroelektrik Kaynak Katkı Payı toplantısı yapılarak projenin en uygun teklifi veren Hazal Hidroelektrik Üretim AŞ. üzerinden yürütüldüğü, anılan firmaya Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 06.05.2010 tarih ve 2550-2 sayılı kararıyla Bozkaya Barajı ve HES Projesi için üretim lisansı verilmesinin uygun bulunduğu, proje çalışmaları devam etmekte iken davacılar tarafından 13.05.2010 tarihli dilekçeler ile Bozkaya Barajı ve Hidroelektrik Santrali inşaatının durdurulması ve baraj projesinin iptali

istemiyle yapılan başvuruların reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada; dava konusu Bozkaya Barajı ve Hidroelektrik Santrali projesinin yüklenicisi olan Hazal Hidroelektrik Üretim AŞ.'nin, projenin çevresel etkisiyle ilgili Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna sunulmak üzere Çevre ve Orman Bakanlığından yazı istediği, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünün 24.08.2010 tarih ve 8377/506406 sayılı yazısında; 17.07.2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesinde yer alan " 07/02/1993 günlü 21489 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere veya bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz." hükmü gereğince DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 21.01.1983 tarihinde onaylanan Tunceli-Munzur Projesi Master Plan Raporunda yer alan Kaletepe Barajı ve HES ile Bozkaya Barajı ve HES projelerine ait genel yerleşim planı, enerji yapısı-gövde kesitleri, jeolojik kesitleri ile göl alanları jeolojik haritası onay tarihlerinin 07.02.1993 tarihinden önce olduğu, söz konusu projelerin ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında değerlendirildiğinin belirtildiği ve dava konusu Bozkaya Barajı ve Hidroelektrik Santrali projesinin çevresel etki değerlendirme raporundan muaf tutulduğu görülmüştür.

2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 10. maddesine dayanılarak yürürlüğe konulan 17.07.2008 günlü, 26939 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesinde: 07/02/1993 günlü 21489 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere veya bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüş ise de, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 07.10.2010 günlü, E:2010/968 sayılı kararıyla: Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesi hükmünün, 07.02,1993 günlü. 21489 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin Geçici 1 maddesinde de yer aldığı ve 1983 yılında yürürlüğe giren 2872 sayılı Yasa'dan sonra yapılan ilk düzenleme olduğu, diğer bir ifadeyle daha önce bu konuda çıkarılmış bir yönetmelik bulunmaması nedeniyle ÇED raporu hazırlanmadan uygulanmasına başlanılmış faaliyetlerin ve yatırımların Yönetmelik kapsamı dışında bırakıldığı ve bu istisna hükmüne daha sonra yapılan tüm Yönetmelik değişikliklerinde de yer verildiği, ÇED süreci izlenilmesi zorunlu olan projeler yönünden dahi anılan Yönetmeliklerde yatırıma başlanılması için belirli bir süre öngörülmekte iken, 07.02.1993 tarihinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ile ilgili diğer mevzuat uyarıca yetkili mercilerden izin, ruhsat, onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere, yatırıma başlanması için belirli bir süre öngörülmeksizin aradan geçen bunca zamana rağmen, ÇED sürecinden muafiyet sağlayan düzenlemede, çevrenin korunması ilkesi açısından hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle"

dava konusu Yönetmeliğin Geçici 3. maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş ; ancak, ÇED sürecinin planlama aşamasında yer alan projelere uygulanması gerekliliği karşısında, planlama aşaması geçmiş olan, diğer bir anlatımla, üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere anılan madde hükmüyle muafiyet tanınmasında mevzuata aykırılık bulunmadığı da anılan kararda belirtilmiştir.

Bu durumda; 17.07.2008 günlü 26939 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesi hakkında, 07.02.1993 tarihinden önceki projeler için belirli bir süre öngörülmeksizin ÇED sürecinden muafiyet sağlanmasında çevrenin korunması ilkesi açısından hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilmesi karşısında, söz konusu projelere devam edilebilmesi içen ÇED raporunun alınması gerektiği ve dava konusu Bozkaya Barajı ve Hidroelektrik Santrali projesi için ÇED raporu alınmadığı anlaşıldığından, davacılar tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, kararın tebliğ tarih i ni izleyen günden itibaren 7 gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi'ne itiraz yolu açık olmak üzere16/05/2012 tarihinde oybirliği yle karar verildi.