Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

İlk taşı 8 Mart’ta atın!-Esra Çiftçi

Şüphesiz ‘’8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nün boyutlarından biri de kadınların erkek hakimiyeti ve sömürgeciliğine karşı direnişidir!
Son yıllarda gerek ülkemizde, gerek dünyada (özellikle Ortadoğu, Afrika ve Asya’da) kadınların yaşam hakkını hedefleyen, recm ve namus cinayetleri diye kodlanan erkek şiddetinin bir sonucu olan cins kırımının yoğun hatırlanması ve bilince çıkarılması 8 Mart’ın coşku ve bayram özelliğini bir yana itmekte, neredeyse kendi cinsimize ve başımıza gelene ağlama günü olarak ilan edilmesine neden olacak durumda!
Son haberlere göre 8 Mart armağanı olarak Afganistan’da kadını dövmek yasal bir erkek hakkı haline getirilmişmiş! Gel de 8 Mart’ta bayram yap! Bu 8 Mart’ı, Afganistan’da ‘hak’lı dayak diyen kadınlara ayırmak, onlara ve hepimize biçilen kadere bir isyan yazısı ile geçirmek istiyorum!
Kadını kendi yatağına bağladığı bir keyif objesi olarak tanımlayan zaman dışı erkek zihniyetinin elbette kadının cinsel özgürlük arayışına veya cinsellikte eşit olma çabasına ‘’recm” yani taşlayarak öldürme gibi en adice ve vahşice fantezilerle yanıt vermeye devam ediyor büyük insanlık! ‘’Ya benimsin, ya toprağın” diye kutsadığı öldürme ritüelini ders olsun kabilinden yapmasını, erkeğin potens sorunundan, toplumsal iktidar sorununa kadar ki düzlemde tartışmak mümkün!
Kadın cinsine uygulanan erkek adaleti ile ilgili rakamlara veya artık klasikleşmiş bilgilere baktığımda doğrusu geleceğimizi kurtarmak için zorlu mücadelelere girmemiz gerektiğini görüyorum…
Geçmişten günümüze örneklersek, Afganistan’daki homo sapiens iktidar ile evrim başlangıcındaki maymun atamız düzleminde kadın/dişi haklarına ilişkin erkek beyninin geçirdiği ile aşamayı da özetlemiş oluruz;
Eski Roma’da kanunla ‘’aile reisine” başka bir erkekle ilişkisi olan eşini ya da evlilik dışı ilişkisi olan kızını öldürme hakkı verilmişti. Roma’nın ünlü devlet adamlarından Marcus Cato, Senato’da yaptığı bir konuşmada ‘’Eğer eşinizi zina yaparken yakalarsanız onu öldürebilirsiniz, ancak eşiniz sizi zina yaparken yakalarsa, size elini bile süremez. Kanun budur” demişti.  
Meksika’da MÖ 150 – MS 1521 tarihleri arasında egemen olan Aztek kültüründe ise bir kadının evlilik dışı ilişkisinin cezası taşlanarak öldürülmeydi. Bu cezanın uygulanmasının tek şartı ise ilk taşı eşinin atmasıydı.
Tevrat’ta, Levililer ve Yasanın Tekrarı bölümlerine göre Yahudilerin eski hukuklarında, eşlerine sadakatsizlik eden kadın ve erkekler Sanhedrin (Yahudilerin dini mahkemesi) kararıyla taşlanarak öldürülme cezasına çarptırılıyordu.
Ortaçağ boyunca da dünya genelinde birçok uygarlıkta görülen namus cinayetleri uygulamaları özellikle İslam ülkeleri, Uzakdoğu ve Yakındoğu Asya toplumlarında yaygındı. Bu yaygınlık nedeni ile namus cinayetleri edebiyata ve folklara da yansımıştır. 
Ortadoğu kültürünün öğelerini taşıyan ‘’Binbir Gece Masalları”nda Kral Şahriyar her gece bir bakire ile yatar ve sabahleyin onu öldürür, böylece onu aldatmış olan eşinden dolayı bozulan ruh sağlığına yeniden kavuşur. Ta ki masalın akıllı Şehrazat’ı çıkıp gelinceye kadar kadın seri cinayetleri devam eder! 
Bundan yüzyıllar sonra Sheakspeare, eşi Desdemona’yı zina şüphesiyle öldüren Othello ve Lago’ya yer verir. 
Avrupa’da da Ortaçağ’da da namus cinayetleri kraliyet saraylarına varana dek görüldü. İngiltere kralı Henry VIII’in iki karısını kendisine ‘sadakatsizlik’ suçlamasıyla kafalarını kestirmek suretiyle öldürtmesi buna bir örnektir. 
Sanayi Devrimi sonrasında yaşam ve çalışma ortamlarının birbirinden ayrılması, eş seçimi ve aile yapısındaki değişiklikle, kadının eğitim olanaklarının artması ve toplumsal yaşama daha yüksek oranda katılmaları gibi değişimler sayesinde, erkeğin kadının cinselliği üzerindeki kontrolü azalmaya başladı. Kadının üretimdeki rolünün gelişmesiyle birlikte özellikle sanayileşen toplumlarda ‘’namus cinayeti’’ kavramı yavaş yavaş silinmeye başladı. Ancak namus olgusu erkek egemenlikli feodal toplumsal yapıların etkin olduğu bölgelerdeki etkisini korudu. Şekilde Türkiye ve Kürdistan ve Afganistan ve Arabistan vs vs’de görüldüğü gibi!
Peki, ne yapmak gerek bu cins kırımına karşı? Vahşi fantezileri olanlar sadece erkekler mi? Hiç de değil!  
Son yıllarda seksüel tacizlerin arttığı Danimarka, İtalya ve Almanya’da kendilerini saldırgan erkeklerden korumak amacıyla kadınlar ‘’Vajina Dentata Gang / Dişli Vajina Çeteleri’’ kuruyor. Yakaladıkları tecavüzcü erkekleri polise bildirmeden yargılayıp öldürme hakları olduklarına inanıyorlar. Çete üyesi kadınların örgütsel etkinliğinin ve üye sayılarının kısa sürede artmasından sonra birçok ülkede tecavüz oranının azaldığı söyleniyor. Tecavüz, kötü muamele ve kadına uygulanan erkek şiddetine karşı savaşmak için kurulan ‘’Dişli Vajina Çeteleri’’ kadın hakları savunucusu ve anarşist Emma Goldman, yazar-savaşçı Angela Davis, kocasının penisini kesen Lorena Bobbit ve kendisine tecavüz eden 11 erkeği öldürdükten sonra Hindistan Parlamentosu’na seçilen ‘Haydutlar Kraliçesi’ Folan Devi’yi kahraman olarak kabul ediyor. 
Binlerce yıldır erkek zulmü karşısında ezilip, kötü muameleye maruz kalan ve zalim erkek cinsine karşı dişlerini göstererek savaşmak isteyen bu kadınlar da cins onurlarını bu şekilde korumaya çalışıyor!
Bu bir yöntem mi? 
Ben önermiyorum!
Peki, kadınlar her 8 Mart’ta ellerimize birer taş alıp, erkek sistemini recmetmeye ne dersiniz?


Kaynak-Yeni Özgür Politıka