Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Potansiyelin Bedeli Daha Çok Ölümler mi Olmalıydı?Ali Haydar Gürbüz

Yaz aylarında gölgede yatıp keyif çatanlar kış geldiğinde sorun olmaktan öteye gitmezler. Bu tiplerin İhtiyaç gelip kapıya vede cana dayandığı anda hazırlıkları yoksa sağa sola sataşmaktan başkalarını bu durumdan dolayı suçlamaktan başka bir işleride olmaz. Wan depremi tamda böylesi bir durumu doğurdu.Wan’da yaşanılan deprem de daha önce deprem için toplanılan vergilerin başka işler için kullanıldığı ortaya çıkınca bundan dahada kötüsü deprem anında teklif edilen yardımların hemen hemen hepsi geri çevrilince veya durdurulunca  kendilerince sorunlarla başedebileceklerini fakat gerçekte öyle olmadıklarını anlayınca müthiş bir gerekçe ileri sürdüler. Neymiş gerekçeli reddin nedeni” kendi potansiyelimizi ölçmek için”mişşşş diyordu Başbakan yardımcısı Beşir Atalay...Ne müthiş bir düşünce ve zamanlama...Potansiyel 600 ölü binlerce yaralı ile ölçülmüş bulunmaktadır. Burada bilmeyenlere de duyurulur.

Dünyanın bir başka yerinde 600 insanın yaşamını yitiridiği binlercenin yaralandığı bir deprem sırasında “potansiyel ölçme” gibi zekice bir düşünce kimsenin aklına gelmezdi .Bu olsa olsa ancak Türkiye’de olabilirdi  hemde bunu diyen kişi Türkiye’nin başbakan yardımcısı Beşir Atalay’dı.Deprem olacak insanlar toprak altında, yığınaklar altında kurtarılmayı bekleyecekler bizimkiler "hele durun bir potansiyelimizi ölçelim bakalım nerelerdeyiz" diye gelen yardımları durduracaklar...İşe bakın, mantığa bakın,  böylesi bir yaklaşım aslında modern dünyamızda büyük bir suçtur, şayet deprem bölgesine yardımlar ve ekipler hemen gelseydiler zamanında müdahale etseydiler belkide yaşamını yitiren 600 kişiden şimdi bir kaçı aramızda olacaktı ama ne yazık ki bu engellemeler ve bekletmeler yüzünden onlarıda kaybettik. Burada Beşir Atatalay ile birlikte AKP hükümetinin bu mantğı bir çok insanımızın ölümüne sebep olmuştur ve bu depremzedelere karşı işlenmiş bir insanlık suçudur ölüme ortak olma suçudur,bunu tarihin bir kenarına not etmek gerek.

Çok önemli bir başka boyutta bugün KCK davası kapsamında gözaltına alınan ve aralarında insan hakları savunucusu Ragıp Zarakolu ile Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın da olduğu 23 kişinin İstanbul'da çıkarıldıkları mahkemece tutuklanması. Kürt sorununu siyasi kanallarla çözmek isteyen kurum ve kişilere yönelik tutuklama ve tasfiye planı tüm hızıyla AKP kurmayları tarafından devam etmektedir. “Dokunma bana yanarsın”misali BDP veya kürt sorununa bulaşmış ondan yana taraf almış demokratik çözüm önerileri sunmuş herkes KCK sanığı olarak tutuklanmaktadır.  Anayasa çalışma grubu içerisinde yer alan Ersanlı’nın tutuklanması  bile tek başına AKP hükümetinin hiçbirşekilde kürt halkına adaletli davranmayacağının belgesi konumundadır. Siyasal arenada muhtemelen sıra bugün veya yarın BDP milletvekillerine gelecektir. Şehirlerde kürt sorununu gündeme alan tüm kalemleri susturmaya politikacıları pasifize etmeye çalışan AKP Wan’da yaşanılan depreme ilk gün itibarıyla duyarsız kalışı hatta bazı milliyetçi kesimlerin depreme sevinmesi  ayrıca kürt halkına ve bölgeye karşı duruşlarını net olarak bir kez daha ortaya koymuştur.

Wan depreminin yaralarını sarmaya çalışan Kürtler diğer yandanda Operasyonlarda vahşice katledilen ve parçalanan yanık evlatlarının ölüm haberleriyle sarsılmışlardır. Wan’a yardımları durduran ve bir çok kişinin belkide ölümüne neden olan "potansiyel ölçme" girişimi acaba operasyonlarda kullanılan kimyasal silahlar içinde geçerli mi? Belliki TSK artık savaşın hiçbir hukukunu kuralını tanımıyor, adalet ve hukuk ülkesinin –yetkililerin kendi söylemleriyle “kandırılmış dağa çıkmışlar” dediği evlatlarını nasıl olurda kimyasal silahlar kullanarak katleder? Onları canlı tutuklayıp yargı önüne getirmek akıllarına gelmiyorsa kürt halkı nasıl bu orduya ve hükümete güvenecek?  İşleri yalnızca katletmek öldürmek gözaltında kaybetmek ve tutklamaktan başka bir işe yaramayan bu orduya kürt halkı evlatlarını nasıl teslim edecek?  Neyine güvenecek bu hükümetin? Fetullah Gülen’den emir alan Polisinden ne bekleyecek? Muhtemelen önümüzdeki günlerde veya yıllarda kürt gençleride artık askere gitmeyeceklerdir, kendi kardeşlerine karşı bu kirli savaşta yer almayacaklardır.Buda kürt gençlerinden ve ailelerinden beklenecek en doğal  ve doğru tepki olacaktır.

Wan halkının yaralarını sarmak adına kürt halkının gösterdiği çabayı kutlamak gerek, yalnız Kürt halkı değil kendisine insanım diyen tüm kesimler bu depremin yaralarının sarılması için seferber olmuşlardır, TC potansiyelini ölçmeye çalışadursun Kürt halkı ve kürtlerin kardeş halkları ellerinden gelen çalışmaları yapamakta desteklerini sürdürmekte ve bu depremle birlikte birlik ve dayanışmanın temellerini sağlamlaştırmaktadır. Yurt dışında ülkeye Wan’a akan yardımların gümrüklerde engellenmesi bilinçli bir yaptırımın sonucudur.Sadece kendi yardımlarını basın kuruluşlarında dile getiren devlet diğer yardımları hiçbir şekilde görmemezlikten gelmektedir. Bu böyle olsada halkımızın bunları gördüğü ve bilince çıkardığı bilinmelidir.Almanya’da köy derneklerinden tutunda alevi kuruluşlarına kadar hemen hemen her kurum seferber olmuş durumdadır.Bu anlamıyla yapılan bu dayanışma halkların kardeşliği açısından da önemli bir sınav vermektedir.

Devlet bu depremde sınıfı geçememiştir, kürt halkını kendisinden saymamış batı halkıyla eşit tutmamıştır. Potansiyellerini kürt halkı üzerinde ölçmeye çalışan bir ayrılık ve eşitsizlik zihniyetini açık açık belirterek ayrılıklarını ortaya koymuşlardır. Kürt gerillalarına karşı yürüttükleri operasyonlarda kullandıkları kimyasal silahlarla ve KCK adı altında gözaltına alınan eline silah değmemiş Akademisyenler , siyasetçiler ,yazar çizerlerle birlikte kürt halkını topyekün bir imhaya sürüklemenin hesabı yapılmaktadır ki bu Türkiye’de hala kardeşçe yaşamı düşünen halklar için çok büyük bir tehlike  ve uçurumdur. Türkiye’de iktidara gelmiş tüm hükümetler kürt sorununu çözmede sınıfta kaldıkları gibi derslerinide almışa benzemiyorlar bu nedenle önceden hazırlıklı olmayan hükümetler sorunun aciliyeti karşısında savaşı dayatmayı zor kullanmayı ve susturmayı tek çözüm olarak görmekteler, zavallı ve çözüm üretmekten yoksun bu zihniyetler bu gidişle daha bir çok depremin ülkemizde yaratılmasına neden olacakları açıktır. Bugünden sonra hertürlü depreme hazırlıklı olmakta büyük yarar vardır benden yazılması...