Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Şevval Sam, Hrant Dink için söyleyecek

İçinin güzelliği yüzüne vurmuş desek, kesmez. İnsanın ağır bir güzelleme düzesi geliyor ama yeterli olmaz diye duruyor. Ama söylemeden geçmek günah olur: Bu kadındaki insan sevgisi ve vicdan herkeste olaydı, emin olun bu günleri yaşıyor olmazdık. Ve Hrant Dink de vurulmamış ve Şevval Sam da onun anısına 22 Ocak’ta Ghetto’da, “Hrant Dink Anısına Barış Şarkıları” söylüyor olmazdı. Ama oldu, 22’sinde gelin, bari bir gecelik umut saçılsın ruhumuza. 

 NAZAN ÖZCAN (arşivi)

Projeye nasıl dahil oldunuz?

 Ghetto Ocak ayındaki bir etkinliği Hrant Dink’e adamak istemiş. Bu geceyi taşıyabilecek birini aradıklarında akıllarına ben gelmişim. Ben de böyle bir projeye dahil olmaktan memnuniyet duyacağımı söyledim. Hayata karşı duruşumu da destekleyen bir biçimde, Anadolu’da yaşamış ve yaşayan farklı etnik grupların şarkılarını o gecede barış için söylemeye karar verdim. Çünkü Hrant Dink, sadece Ermeni olduğu ve birileri tarafından “öteki” muamelesi gördüğü için vuruldu. Aslında o da barış cümleleri kullanıyordu. Fakat bunu duymak istemeyen, bu farklılıkları ve zenginliği düşmanlık vesilesi haline getirmek isteyen bazı güçler tarafından yok edildi. Dünyayı düşmanlıkların değil, dostluğun ve barışın kurtaracağını, karşıtlıkların güzellikler yaratacağını düşündüğüm için müziğin birleştirici gücünü kullanmak istedim. Şu ana kadar bu topraklarda yaşamış 40’tan fazla etnik grup var. Anadolu tek etnik gruba ya da tek bir kültüre ait olamayacak kadar zengin bir toprak. Dünya yaratıldığında sınırlar yoktu. Sınır insanların uydurduğu bir şey. Ne yani hepimiz tek tip olduğumuz zaman dünya daha mı güzel olacak?

Hangi şarkıları dinleyeceğiz?


Sadece Ermenice şarkılar değil. Rumca, Lazca, Çerkezce, Hemşince, Kürtçe, Pontice, Süryanice, Gürcüce, Azerice... Mesela bir tane Arapça Filistin şarkısı da söyleyeceğim. “Ötekileştirdiklerimiz” arasında Çingeneler ve kadınlar da var. Son albümümde ‘Bu Dünya Bir Pencere’ isimli parça var. Onun başında da üç el 7.65 silah efekti. Onu Hrant için koymuştuk ve onu da söyleyeceğim. Güneşe çevirelim bu karanlık günleri diye bitiyor şarkı. Bazı şarkıların yarısı Türkçe yarısı başka bir dilde. ‘İzmir’in Kavakları’ mesela. Bu da bizim ne kadar içiçe geçtiğimizi anlatıyor. Aynı toprağın çocuklarıyız ve kardeşiz. Kardeş kardeşi vurur mu! Hrant Dink’in vurulması ve bu olanlar, başkalarının planladıkları bir oyunun parçası. Bunu anlatmak için müziği kullanacağım.

Elimden gelen bu.Hrant Dink, daha önceden tanıdığınız biri miydi?


Che Guevara’yı tanıdığımız ya da Nâzım Hikmet’in elini sıktığımız için onun fikirlerini beğeniyor değiliz. İnsanları birleştiren şey, onların duruşları, ruhları, hayata karşı duyarlılıkları, barışa duydukları özlem. Duruş itibarıyla sevgiden ve barıştan bahseden, diğerini ötekileştirmeyen bir adam benim dostumdur. Hrant ya da Commandante Marcos ya da Uğur Mumcu için de şarkı söylerim. Mesela Uğur Mumcu çok daha önce şimdi Ergenekon denilen şeyi yazıyordu, vuruldu. O dönemde daha doğmamış olan bir jenerasyondan gelen çocuklar Hrant Dink’i ya da Rahip Santoro’yu öldüren çocuklar oldu. Yani kime, niye düşman olduğunu bilecek yaşta bile değil.Yazık değil mi bu çocuklara? Kişilik problemi olan, birey olamamış, kendini önemli hissetme ihtiyacında zavallı çocuklar bunlar. Daha da kötüsü aynı zamanda arkalarında bir devleti temsil ediyorlar açtıkları bayraklarla. Bu da devleti terör temsil ediyor demek.

Karadeniz otoyoluna karşısınız, Hrant Dink ya da Güldünya Tören için şarkı söylüyorsunuz. Gerçekten müzikle hayatın toparlanacağına inanabilir miyiz?


Umutsuz değilim. Büyütebiliriz belki iyilikleri. Ataol Behramoğlu’nun bir şiiri var. “Ben tek başıma ne yapabilirim/Diye düşündü yüz binler/Tek başınalıklarını/Sürdürdüler./Ben tek başıma ne yapabilirim/Diye düşündü milyonlar/Milyonlarcaydılar/Ve tek başınaydılar./Bu arada/Birileri/Onlar adına/Kararlar vermekteydi./Tek başına olduklarını sananlar/Topluca ortadan/Kaldırıldılar.” Evet, oyunlar ve projeler çok büyük ama nasıl olsa hiçbir şeyi değiştirmez diye yapmamaktansa, ya değiştirirse diye yapmak daha iyi değil mi?

 ilgili haberin altında bir okuyucu yorumu vardı: “Albüm gelirini de artık dünyadaki aç Ermenilere bağışlar, Filistin’le ilgili bir şey yapmak gelmez bu Ermeni severlerin aklına”...

Dün Almanlar adına Yahudilerden özür diledim, bugün Yahudiler adına Filistinlilerden özür dilerim, insanlık adına özür diliyorum. Benim için ismin önemi yok. Dün Güldünya öldürüldü, bugün Goncagül. Almanya’da yakılan Türkler vardı, ben ona da tepki gösteriyorum. Ben insanlığım adına çok üzülüyorum. Benim için dininin ya da ırkının önemi yok. Eğer bir insan açsa ona yardım edilir. Kim olduğunu ben sormuyorum, böyle yazanlar soruyor. İnsan olmanın ne anlama geldiğini düşünseler, birbirleriyle empati kursalar sorun çözülecek! Seni annen doğurdu da Ermeni ağaç kavuğundan mı çıktı? Sen acıkıyorsan o acıkmıyor mu? Benim için kimlik önemli değil, ben zaten aidiyet duygusunu reddeden biriyim. Bu anlamda, insanın ait olduğu tek şey dilidir. Empati kurulmadığı sürece cahilce şeylerle uğraşacaklarHalacoğlu soruyormuş gibi olmasın ama merak ettim: Köklerde ne var?

Dede tarafından Kerkük Kürtleri var. Mesela bizim soyadımız eskiden Law’mış. El yazısıyla yaz, bak Sam gibi okunuyor. Ama babamın anne tarafı Maria Triandafilis gibi bir ismi olan Selanikli bir Rum kadına dayanıyor. Anne tarafım Kırımlı. Annemin babaannesi Malatyalı, bilmem ki Ermenilik var mı? Ama İstanbulluyuz. Karışığız. Anadolu burası, Mezopotamya, onlarca uygarlığın yaşadığı yerde nasıl saf kalınsın?
‘Hrant Dink Anısına Barış Şarkıları’, 22 Ocak’ta Ghetto’da,
 0212-251 75 01