Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

KADİM TOPRAKLARA DÖNMEK – 2 NEREYE DÖNÜŞ ?

Barış süreciyle beraber kadim topraklara geri dönmenin bir görev olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Boşaltılan kadim topraklar bizim tarihimizdir. Atalarımızın yaşadığı, mezarlarının olduğu bu kadim topraklar sahipsiz kalmamalıdır. Ancak yıllardır sürdürülen savaş nedeniyle tam olarak harabeye döndüğünü de unutmamak gerekir. Nereye döneceğiz sorusu haklı ve gerçektende cevap bulunması gerekli bir sorudur. Devlet, uzun bir süre bu göçler ve yaşanan mağduriyetleri göz ardı yaptı. Kürt hareketinin etkili mücadelesi ve dış baskılar ( BM, AB, AHİM kararları ve Uluslar arası Sivil Toplum Örgütleri v.b) yoğunluğu nedeniyle bazı sembolik adımlar atıldı. 


Bu adımların en önemlisi olarak 1999’da çıkarılan “Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi” ve 2004 yılında çıkartılan 5233 sayılı tazminat yasasıdır. Köye dönüş projesi uygulamada, sadece devletle iyi geçinen kesimlere verilen bir “arpalık” işlevi gördü. Gerçek mağdurlar yine göz adı edildi. 5233 sayılı tazminat yasasının asıl amacı AHİM’e giden ve Türkiye’nin mahkûmiyeti ile sonuçlanan davalarının önünü almak amaçlıdır. Bu yasa ilk çıktığında, köye dönmek isteyenlerde “köyümüzü PKK yaktı” tarzında dilekçe alınılmaya çalışıldı. Devletin bu yaklaşımından ötürü çoğu kişi bu yasaya başvurmadı. Çünkü köyleri bizzat devlet yakmıştı. Yine bu yasayla ödenen tazminat, insanların zararlarını karşılamadan yetersiz kalmış, bazılarına da hiç ödeme yapılmamıştır. Devlet, bu kanunla yaşanan zorunlu göçü ve politik şiddeti meşrulaştırma amacı gütmektedir.

Zorunlu göç nedenlerine baktığımızda; devletin, Kürdistan’da ciddi bir rehabilitasyon çalışması yapması gerekiyor. Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal bir alt yapı oluşturulmadan geri dönmelerin yaşanması beklenilemez. Ayrıca yıllardır farklı yerlerde bir düzen kurmuş olan insanların istem ve taleplerini de göz önünde tutmak gerekiyor. Siyasi nedenlerden dolayı diasporadaki siyasi göçmenlerinin durumu için yasal düzenlemeler gerekiyor. Yine farklı inançlarından dolayı baskıya uğramış ve bu nedenlerden dolayı doğduğu toprakları terk etmek durumunda kalan bütün kesimleri kucaklayan bir kardeşlik projesi ortaya konmalıdır. Arap, Ermeni, Süryani, Êzîdî, Keldani ve diğer tüm yerinde edilmiş kişilerin talep ve ihtiyaçlarını dile getirme önündeki engellerin kaldırılması gerekir.

Yine göçün en önemli nedeni olan “koruculuğun” kaldırılması, insanların can ve mal güvenliğinin sağlanması, savaş döneminde mayınlarla kirletilen alanların temizlenmesi gerekiyor. Bugün, Kürdistan coğrafyasında çok sayıda baraj projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu barajların çoğu güvenlik amacıyla yapıldığı aşikardır. Kürdistan coğrafyasını suya boğarak barış ve kardeşlik sağlanılamaz. Gerillanın çekilmesiyle beraber bu çalışmalara hız verildiği görülüyor. Yine Karakol yapımları son sürat devam ediyor. Savaşa hizmet eden bu zihniyet aşılmadıkça dönüşlerin olmasını beklemek zordur. Yine çatışmalı dönemde tahrip edilen yol ve köprüler, yakılan köylerin inşası karşımıza sorun olarak duruyor. Bu yerleşim yerlerinin inşası ve gerekli alt yapı hizmetlerinin götürülmesi gerekiyor.

Mahmur Kampı başta olmak üzere Federal Kürdistan’da bulunan kamplarda yaşayan insanlar için özel projeler gerçekleştirmek zorunludur. Bu kamplarda yaşayanların çoğunun kimlik sorunları, eğitim sorunları var. Mesela Mahmur’da yaşayanların çocukları Kürtçe dilinde eğitim yapıyor. Türkiye anadilde eğitimin önünü mutlaka açmak zorundadır ki orada gelenlerin uyum sağlaması gerçekleşsin. Başta devlet olmak üzere Kürt siyasi hareketi, Birleşmiş Milletler (BM) bu kamplardaki insanların taleplerini istemlerini dinlemeli ona göre projeler geliştirmelidir.

Son olarak “Marmara Göç İzleme Platformu’nun” basın açıklamasından bir bölümü paylaşmak istiyorum:
 “ Zorunlu göçe maruz kalmış kişilerin eğilim ve talepleri doğrultusunda faaliyet göstereceğimizi; öncülükten ziyade aracı ve temsiliyet misyonumuz olduğunu belirtmek isteriz. Yasa yapıcıları, politika üreticileri ve uygulayıcıları üzerinde demokratik bir baskı gücü oluşturmak öncelikli hedeflerimizdendir. Bu hedefle Barış ve Demokrasi Partisi’nin “Kadim Yurtlara Dönüş Kanunu Teklifi’nin hazırlanmasına da katkı sunduğumuzu belirterek bu yasal sürecin de takipçisi olacağımızın altını çizmek isteriz.
Zararların karşılanmasını veya yerlerine dönmek isteyenlere danışmanlık hizmeti sunmak, zorunlu göçe maruz kalan kişileri başvuru ve hakları konusunda bilinçlendirmek, kişilerin hak ve talepleri konusunda yanlarında yer almak; mağduriyetlerin giderilmesi ve hakların iadesi için mücadele etmek, kısacası yerinde edilen kişilerin yanında yer alarak birlikte hareket etmek bu platformun kuruluş temelini oluşturmaktadır.”

Basın açıklaması şu çağrıyla bitiyor.

“Platform birleşenleri olarak; hak, özgürlük ve adalet mücadelesinin geliştirilmesi ve bu mücadelenin demokrasi mücadelesiyle birleştirilmesi için ortak güç ve irade ile hareket etme kararında olacağımızı belirtiyoruz. Ayrıca bu platforma katılanlar olarak barış, demokrasi ve insan haklarından yana olan tüm kişi ve kurumlara, bu platforma katılmaya ve bu çalışmayı birlikte sürdürme çağrısını yapıyoruz. Gücümüze güç katmaya çağırıyoruz.”

Şimdi, düşünen, fikir üreten herkes bu çağrıya kulak vermelidir. Gerçek barış ancak insanların kendi öz yurdunda yaşamakla mümkündür.


ERDOĞAN ZAMUR  (Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. )