Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Gozal Bugün Vefat Etti

Gozal'ın Cenazesi bugün (06.04.2011)saat 17.30 uçağıyla Stuttgart'tan  İstanbul'a ordanda yarın(07.04.2011) köye götürülerek defnedilecektir. Havaalına gelmek isteyenler saat 15.00 de gelmeliler.

Bugün (05.04.2011) Değerli büyügümüz Gozal'ı kabettik. uzun Zamandır rahatsız olan Gozal yaşama ve bizlere bugün veda etti. Sessiz bir yaşamın açılan gülüydü Gozal kendisini bu son yolculuğuna uğurlarken Allahtan rahmet tüm yakınlarının ve sevenlerinin acısını paylaşıyoruz.

Aşağıda kısa bir süre önce Gozal için yazılan yazıyı tekrar yayınlıyoruz.

"Eduu duuuu Sesleri ve Gozal"

Yedi yaşına kadar herkes gibi yaşam onun içinde gayet normal seyrinde devam ediyordu, taaki kimsenin bilmediği hatta bir açıklama dahi yapamadığı ama konuşma ve duyma yetisini kaybettiren  onu  bir ömür boyu sessizliğe mahkum eden sağır eden o hastalığa yakalanana  kadar....

Oysa henüz biraz önce kuşların sesini dinliyor uçuşsunlar diye taş atıyordu, koyunların kuzuların meleyişini  dinliyor onları büyük bir mutlulukla seyrediyor arasıra yüreğindeki çocuk sevinciyle oyun oynar gibi bir anda kuzulara karışıyordu , birini kucaklarken diğerini indiriyordu, doyumsuz bir mutluluk tadıyordu, ailesiyle kardeşleriyle henüz bir kaç dakika önce konuşmuştu annesi Rukiye ekmek pişirirken sacın üzerinde daha bir kaç saniye önce sıcağında istemişti, hayata dair beklentileri,hayalleri çokçaydı Gozal’ın .Onu bekleyen kör bir talihin olduğunu nerden bilecekti Gozal,  şimdi ne oldu ne olduda  bir anda hiçbilmediği bir nedenden dolayı sesi çıkamaz kulakları duyamaz olmuştu..şaşkındı öylecene etrafına bakıyordu olup biteni anlamaya çalışıyordu, anlamaktada zorlanıyordu , ne konuşabiliyor nede başkasını duyabiliyordu dili lal olmuş kulakları sağırlaşmıştı, ellerini kulaklarına atmış yokluyordu sesini dinliyor ama duyamıyordu, bir anda kabüllenemiyordu öylece annesinin babasının gözlerine bakıyordu, nede olsa o henüz bir çocuktu ve kaybettiklerinin fakında henüz değildi, annesi ve babası da şaşkındı çaresizlerdi, Gozal’ın bir anda değişen dünyasına içten içe kan ağlıyorlardı ama yapacakları birşeyleri kalmamıştı. Gozal belkide yıllar sonra kaybettiklerinin farkına varacak ve içinde derin bir hüzün yaşayacaktı ama o yaşamı artık  bundan sonra sessiz ve duyumsuz yaşayacaktı sadece elleriyle ve gözleriyle derdini anlatmaya çalışacak anlatamadığında da “eduu duuuuu” diye tekrarlayacak ve kaderine kızacaktı, bağıracaktı bundan sonraki hayatında o sadece “edu duuuuu” kelimesiyle yetinecekti ve bu hayat onun için ne kadar zorlaştıysa birlikte yaşadığı eşi ve çocukları içinde o kadar zorlaşacaktı o sadece 7 yaşına kadar duyduğu sesleri yaşayacak ve öyle anımsayacaktı, sadece hayata bakacak olan biteni görecek fakat  büyük bir suskunluk içerisinde sessizce yaşayacaktı. Hani derler ya “Aşk sessiz sevgi dilsizdir” Gozal’ın hayatına dair tanımlayabileceğimiz en güzel söylem bu olsa gerek.Tamda  Gozal’a uyarlanmış onun yaşamını anlatmaktadır,sessiz ve dilsiz bir hayata duyulan kocaman bir aşk ve yüzünde hiç dinmeyen gülüşler...konuşabileceği duyabileceği günlerin umuduyla süregelen bir yaşam....

Toplumun içinde yer almıyor uzak durmaya çalışıyordu Gozal, kendisini doğayla daha yakın ve konuşur buluyordu günde 3 paket Bafra cığarası ve birazda tütün sarardı, içindeki dünyaya hapis olmuş  yaşamı görebildikleriyle algılayan ve yaşayan bir yalnız adamdı Gozal...Gozal’ı hep yazı yabanda görürdük, ekin dererken, yaprak düzerken, çift sürerken yahut koyun güderken.Yani evi ile kom arası bir yaşam güzergahı..Yağmur yağdığında dam üstünde görürdük elinde sıkıca tuttuğu bir loğ ve getirip götürmeler...Gozal hastalanmış mıydı? Ağrısı varmıy dı? Derdini anlatabiliyor muydu? Birilerinde bir şey isteyebiliyor muydu? Gozal’ı köylüleri ve yakınları anlayabiliyorlar mıydı? Birilerinin ona  yaptığı iyilik veya yardımdan dolayı teşekkür edebiliyor muydu? Düğünlerde tıpkı diğer yaşıtları gibi halaylar çekebiliyor bir kaç kadeh  içebiliyor muydu? Kendisine yönelen bakışları gördüğünde Gozal neler düşünüyordu? Bilen var mıydı? Kış vakti kömden gelirken veya giderken üşümüş bir tarafı ağrımış derdini kimselere anlatabiliyor muydu?  Gök gürlese kıyamet kopsa haberi olmazdı, 12 Eylül darbesi sonrası askerlerin “dur” ihtarına uymamış nerdeyse vuracaklarmış...Gozal sadece gördükleri ve dokundukları ile bilirdi yaşamı ötesi onun için bir hayalden ibaret ve anlamsızdı....

Sağır ve dilsiz bir hayat kaderi olmuştu ve onun bu kaderini henüz küçük yaşta kendisiyle evlendirilen Taso da yaşayacaktı, burada Taso için ayrıca bir parantez açmakta yarar vardır, İsmale Heske’nin evine gelin gelirken Taso henüz bir çocuktu diyebiliriz, yani henüz genç bir kız dahi olmayan Taso 11 yaşında Gozal’în kaderine terk ediliyor ve onun yaşadığı bu acımasız kaderi Taso’da henüz 11 yaşında ve farkına varmadan beraber yaşayacaktı. Herşeyiyle ilgilenecekti sağır ve dilsiz bir yaşamın ne olduğunu henüz bilmeden gelen Taso tıpkı Gozal gibi yıllar sonra kaderine kızacak ve kendisine bu hayatı reva görenlere beddua edecekti Gozal’a asla kızmayacaktı çünkü onun hayatı buydu ve bu değişmeyecek tek gerçekti yaşamında...
Taso Gozal’ın bu son günlerinde şunları söylüyordu ”Gozal çok hasta ha bugün ha yarın aramızda ayrılacak gibi, doktor bana Gozal’ı yaşlıların bulunduğu bakım evine götürelim dedi,  siz bakamazsınız ağır hasta dedi, bunu duyunca yüreğimde bir parça koptu acı duydum bunca yıldır birlikte yaşadığım hertürlü zorluğu paylaştığım Gozal’ı bu haliyle son günlerinde nasıl bakım evine gönderilmesine gönlüm razı olabilirdiki! Kabul etmedim evde bakacağımı söyledim, çok üzülüyorum Gozal’ın çok ağrısı vardır  uızun zamandan beride hasta ama derdini hiçkimseye anlatamıyordu, evden çıkıp gidiyordu, yolunu şaşırıyordu hatta bir kış günü akşam eve dönememiş  evden 20km uzakta dışarda tren rayları üzerinde sabahlamıştı, onu orada üşürken gören polisler alıp eve getiryorlardı.. kimselere derdini anlatamamıştı,evinin yolunu dahi soramayacak kadar büyük acılar çekmişti Gozal”   96 Ölüm orucunda sağlığını önemli oranda yitirmiş oğlu İrfan’ı dahi tanıyamıyordu,tanımakta onu kabüllenmekte zorlanıyordu “Benim oğlum sağlamdır  memlekettedir,  bu o değil diyordu”  Taso bunları anlatırken ağlıyordu, bir yandan Gozal’ın çektiği sıkıntıları dile getirirken öte yandan kendisini bu kadere terkedenlere veryansın ediyordu...

Evet Gozal sağırdı, dilsizdi ama kalpsiz değildi,duymayan kulaklarıydı, konuşmayan diliydi oysa gönlü ve yüreği herzaman bizimle konuşuyordu, anlıyordu, yüzünde gülücükler eksilmiyordu, Gozal’ın hayatı asla sağırlaşmamıştı....Edu duuuuu sesleriyle dalga geçen çokça köylüsü olmuştur, “qere  geje - ew nabize” dedikleri olmuştur, varlığından rahatsızlık duyanlar olmuştur ama o bunları ne duydu nede anladı, iyiki duymadan ve anlamadan yaşamını bu şekilde sürdürdü yoksa bu duyumlar onu dahada derinden sarsacak ve yüreğindeki yaşamıda sağırlaştıracaktı. Taso Gozal’la evlendirildikten bir kaç yıl sonra tek direkli çadırın altında sabahlara kadar ağladığını anlatıyordu,yine bir gün ağlarken yanına gelen İsmal,Anık,İmam ve Gare ona bir rahatsızlığının olup olmadıklarını sorarlar oda; “yok der herhangi bir rahatsızlığım yok sadece  içerlendimde ondan ağladım demiş” neden içerlendiği sorulduğunda ise “bakın İsmal ile Anık, İmam ile Gare oturup saatlerce konuşabiliyor gülebiliyorlar oysa ben ve Gozal hiçbirşey konuşamıyoruz keşke Gozal’da konuşabilseydi duyabilseydi de bizde sizler gibi sohbet edebilseydik, sıkıntım bundandı bundan dolayı akşamdan beri ağladım yani  kaderime ağlıyorum bunun bir çaresinin olmadığınıda biliyorum” demişti. Aslında bu Taso’nun yaşadıklarını net olarak anlatıyordu.

Hayat Gozal için zordu ama Taso ve çocukları için dahada zor olacaktı. Kendisini terketmeyen kaderine şimdilerde birde Gozal’ın hastalığı eklendi belki bugün belkide yarın gider gibi bu dünyada yani edu duuuuu sesleri artık kurmeş’te esmeyecek gibi.....Şimdi sormak gerekir: Gozal yapabileceği her işi başarıyla yapabiliyordu, peki konuşabilenler, duyabilenler Gozal’dan farklı neler yapabildiler?  Nasıl bir hayat sürdürebildiler?  Geleceğimize dair neler bırakabildiler? Aslında cevabı kocaman bir hiç yani sağır ve dilsiz Gozal’dan daha farklı bir hayatları asla olmadı belki biraz patırtılı gürültülü bir yaşamları oldu ama gerisi farksız... Eduu Duuuuu seslerini Kurmeş köyü, dağı, taşı,toprağı, meşesi, alıcı,buğdayı,arpası Ani Qele’si, Kani Hene’si  Munzur Dağları, kısacası el değdirdiği herşeyi özleyecektir. Bende özleyeceğim...

Ali Haydar Gürbüz