Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

KÖYLÜ ANILARI-MEMET YILMAZ

Kurmeşli şeytanı nasıl kandırmış ?

Komşu köylülerimiz, Kurmeşlilerle şakalaştıklarında, siz kurmeşliler fenasınız, şeytanı dahi kanırmışsınız derler. Bunun hikayesini şu şekilde anlatırlar.

Kurmeşli ile şeytan oturdukları bir odada kimin daha güçlü ve kavgacı oldukları konusunda kendi aralarından girerleri iddia sonucu kavga yapmak ister. Şeytana uzun bir sopa, kendisi de kısa bir sopa alır. Odanın içerisinde birbirlerini sopa ile dövmeye başlarlar. Şeytan Kurmeşliye vurmak isterken elindeki sopa uzun olduğunda, odadaki tavana değer. Kurmeşli kısa sopası ile şeytanı odada iyice dayaklar.

Şeytan, kurmeşliyi dışarıda kavga etmeye davet eder. Kurmeşli tamam der, şeytanın elindeki uzun sopayı alır, elindeki kısa sopayı da şeytana verir. Açık havada giriştikleri sopalı kavgada, uzun sopa ile şeytanı döverek ve şeytanın kendisine yaklaşmasını engeller.

Saf Kurmeşli

Yaz ayının sıcaklığın da dere yatağında hayvanlarını dinlendiren Kurmeşli, yaz ayında aniden yağan yağmur suyunun yol açtığı sele hayvanlarını kaptırır.

Hayvanlarını sel suyunda kurtarmak için, eline bir meşe dalı alarak, suya kapılmış hayvanlara uzatıp, onların sudan çıkıp meşe yaprağını yemeye davet etmiş.

Sevkerlinin tarlaya tuz ekişi

Sevkerli bölgemizde tarım alanından büyük bir yenilik yapmak amacı ile tarlasına tuz ekmiş. Tarlalara ekilen diğer tarım ürünleri filizlenmeye başlarken, tuz tarlasında herhangi bir filizlenmeyi göremeyen Sevkerli, dili ile tuz tarlasının bir yerinde tatmaya başlar. O esnada bir akrep dilini ısırır. Sevkerli, aman tuz niye o kadar acı olmuş der.

Kravatlı Alamancı

Almaya da çalışan bir Bargini li köyüne izine gider. İzin boyunca kravatı boynunda çıkarmaz. Akşamları pijamalarını boynundaki gömlek ve kravat üzerinde giyinerek uyurmuş. Durumu merak eden köylüler sorduğunda, ez kurban, ha bu meretin bağlanmasını bilmediğim için onu boynumda çıkarmak istemiyorum dermiş.

Adını unutan Demrek li Huso

Huso Elazığ peynir pazarında peynirini satmaya gider. Peyniri satın almak isteyen, peyniri kantara çeker. Kantarcı peynir sahibinin ismini sorar. Huso, hemen geliyorum der ve büyük bir telaşla, peynir pazarının yan başındaki kirvesi Abdullah nın dükkanına girer. Abdullah, Hüseyin kirve bir isteğim mi var der. Aynı telaşla geri dönüp, kantarcıya adım Hüseyin der.

Aslan sütünü içen, aslan gibi kürkler – Kako -

Demrekli Kako amca yaz ayının kızgın sıcaklığında Pertek ten köyüne gider. Çok susayan Kako amca, Cüçke de Muhtar Hıdır ın evine gider ve kendisine bir tas su verilmesini rica eder. Muhtar taze ayran içmesini önerir. Buna sevinen Kako, daha güzel olur der. Hıdır, bir bardağa rakıyı su ile karıştırıp Kako ya verir. Kako bir yudumda ayranı içer. Bu ne biçim ayran hem acı hem de ekşidir der. Hıdır, o belki biraz güneşte kalmıştır, sen bir bardak daha iç der. İkinci bardağı da ayran diye bir yudumda içer. Kako, ya hu Muhtar bu ne biçim taze ayrandır, sizin dünde kalmış bayat ayranınız yok mu dur der. Hıdır var var der, bir bardak ta dünde kalmış bayat ayranı iç der. Üçüncü bardağa kalan rakı yı doldurup, Kako amcaya ikram eder ve boşalan rakı şişesine ayran doldurup, bunu da yolda giderken iç der.

Hiç alkol alışkanlığı olmayan Kako amca olay yerinde dengesini kaybetmesine rağmen, ayran şişesinde eline alıp Demrek yoluna devam eder. Köyüne vardığında, üstü başı çalı ve tozlu olan Kako amca, naralar savurur. Köylüler merakla kendisine ne olduğunu sorunca, Kako, Hıdır Muhtarın ayranını çok güzeldi. Ama şişedeki ayran o diğer ayrana hiç bezemiyor demiş. Elindeki boş şişede anlaşılmış ki akrabası Muhtar Kako ya hayatın unutulmaz sürprizini yapmış.

Pirim Hüseyin Rüzgar

Pirlerimi severim. Ulm lu Hüseyin dede pirimi daha fazla severim. O benden çıralık istemez di. Elini öper o da bana bir şeker verirdi. Halk arasın da ona şekerli dede derlerdi.

Bir düğünde bana bir anısını anlattı. İzine giderken, İstanbul da otobüse bindiğinde, yaşlı uzun sakalı bir adam kendisinin yanına vararak, ben Hızırım, keseceğin kurbanın parasını bana vereceksin, bende yoksullara dağıtacağım der. Hiç itiraz etmeden parayı verir ve Hızırın elini öper. Kuşkulandım ama, hiç bir şey söylemek istemedim.

Arada bir yıl sonra, Ulm da buluştuğum da, bu yılda aynı olayın başında geçtiğini anlatınca, kuşkularımı kendisine anlattım. Pirimi sevdiğim kadar, o da beni sever ve inanırdı. O kişinin Hızır olmadığını, kimden paranın olduğunu giysilerinden tahmin ettiğini ve insanların inançlarını kötüye kullandığını söyledim ve bir daha karşısına çıktığında, polise haber vermesini tavsiye ettim. Gerçekten de bir yıl sonra aynı adam otobüs garajında Hüseyin dedeye yaklaştığında, sen Hızır değil, sahtekarsın dediğinde adamın hemen kaçıp kayıplara karıştığını bana anlattı.

Pirimi rahmetle anarım.

 

 

MAMO ile MEMO

Mamo ile Memo duvar duvara komşular. İkisi de inançlarına katı bağlılar. Hızır haftasında Hak uğruna Hakkın kulları için bir iyilik yapmak isterler.

 

Mamo, Memo nun evine gidip, beraberce bir iyilik yapmak istediğini şu şekilde ifade eder.

Paçkan çeşmesin deki dut ağacının dalları çok aşağıya sapmış, çeşmeye su almak isteyen kadınların başörtüsüne takıldıkları için, bu dalları nasıl keselim diye Memo nun tavsiyesini öğrenmek istemiş. Memo bu işin çok hayırlı bir iş olacağını söyleyerek, dutun dallarını kesimi konusunda kendi aralarında şu planı yapmışlar.

Memo demiş ki, ben katırın üstüne çıkıp, dere ile o dalları keserim. Sende aşağıda karırın yularını sıkı tutarsın.

Hızırın son gecesinin sabahında, kimse çeşmeye gelmeden, Mamo ile Memo planlarını uygulamak için paçkan çeşmesine giderler.

Memo eline dereyi alıp katırın üstüne çıkar. Mamo da aşağıda karırın yularını sıkı şekilde tutar.

Memo dere ile dut dalına vurunca katır ürker ve kaçmaya başlar. Memo pat diye yere düşer. Mamo katırı tutmak için çabalarken, paçkan çeşmesindeki havuzun içine düşer.

Sabah çeşme başına su almaya gelen kadınlar, Memo yu kanlar içersin de, Mamo yu da havuzda ki sular içersin de görürler.

Durumu köylülere bildirirler ve köylüler Memo ile Mamo nun yardımına koşarlar. Onların bu durumunu merak eden köylülere Memo ile Mamo nun cevabı şu olur. Hızır bizi dövdü.

İkisini rahmetle anıyorum.

APE

Ape ( Munzur Uc) eşeğine yüklediği meşe odunlarını Pertek e satmaya götürür. Orman yasasına göre müsaadesiz meşe ağacını kırmak ve satmak yasaktır. Ape nerde bilecek ki. Polis Ape yi yakalar ve Ape meşe ağacını kırma ve satma sucundan mahkemelik olur. Aynı gün etekli bir bayan hakim mahkemede Ape nin neden müsaadesiz meşe ağacı sattığı konusunda ifadesini alır. Ape, üzerindeki yırtık ve yamalı şalvarını göstererek, Hakim hatun, ben aç ve sefil, sen bacak cırı çıplak ne yapabilirim ki? Hakim eteklerini toplayıp, beratına karar verir.

ÇUTO

Halam kızı Çuto nun ( Sultan Aslan) birkaç keçisi varmış. Keçilerinden birisinin adı kole miş. Kole yaramaz ve insanlardan kaçan bir keçiymiş. Kole yi tutup sağmak hep sorunmuş. Keçilerini sağarken, kole komşusu Gule nin ( Gule İmak) yanındaymış. Çuto, Gule ye Türkçe seslenerek, Gule çaktırmadan kole yi tut demiş. Kole o an kaçıyor. Türkçe anlamayan gule, Cuto ya kız sen ne diyorsun demiş. Cuto, sen anlamadın ama kole anladı ve kaçtı demiş.

SEYİT KAMAŞ

Bilmem tanırmısınız ? Derviş Cemal lı bir derviş vardı. Adı seyit KAMAŞ tı. Annemin akrabası, bizim Hüseyin nin öz dayısı sayılır. Seyit Kamaş divaneydi. Evlenmemiş bir atı ve birde sopası vardı. Köy köy dolaşırdı. O sığırlara perpun vurmakta tanınmış meşhur bir lokman hekimiydi. Gür ve kaba bir sesi vardı. Köylüler onu evine götürür ve hayvanların hastalıktan korunması için, ona perpun yaptırırlardı. Büyük baş hayvanlar onun kaba ve gür sesini çoktan tanıyorlarmış. Hayvan ağırına sopası ile giren derviş, gür sesi ile YA HIZIR dediğinde, hayvanlar onun sert jopunu yiyeceğini bildiklerinden ötürü, sesi duyar durmaz bağırır ve kaçarlarmış.

 

Seyit Kamaş bir köye varır. Köylü bir bayan onu evine misafir eder. Kocasının nerde olduğunu sorduğunda, bayan birazdan gelir der. Seyit Kamaş a akşam yemeği hazırlar. Kazanda su ısıtıp, dervişe banyo yaptırır. Gece olur, bayanın kocası eve geldiği yoktur. Bayan dervişin yataklarını serer ve yatmasını tavsiye eder. Arada belli bir zaman geçtikten sonra, bayan dervişin yatağına gider.

 

Bayan: Sen benimle yatacaksın der.

 

Derviş: Sen benim bacımsın, kızımsın, talibimsin. Bunu bana nasıl teklif edersin der.

 

Bayan: Sen benimle yatmazsan, bağırır çağırırım. Tüm köylüyü buraya toplarım. Derim ki derviş yatağımın üstüne geldi.

Dervis: Kızım sen kafayı mı yedin. Ben evladı resülüm. Harama el sürmem. Ya Hızır beni bu imansızın elinden kurtar der.

Bayan: Hafif bir çığlık atar.

Derviş: Kız sus, kız sus insanlar duyacak.

Bayan: benimle yatarsan susarım.

Derviş: peki peki demiş.

Bayanın istediği, dervişinde mecburi kaldığı beraberlikten sonra,

Derviş: bayanın sırtına elini vurarak ‘ Bin bereket, sunduğun niyazı Hızır kabul eylesin, bu gelecek seneye kadar bana yeterlidir ‘ demiş.

Ay ışığında küçük tuvaletini yapmaya giden derviş, c. organına bakınca’ uy daye bu niye o kadar kıp kızıl olmuş’ der.

KEMO

Kemo ( Kemal Satık ) Orcan da heykeli dikilecek bir şahsiyettir. 170 boyunda 50 kg ağırlığında her Orcan lı ile mahkemelik olmuş, adından ve namından korkulan ve anılan bir kahraman.

99 Mahkeme

Kemo Orcan lı komşuları ile kavga etmeden önce, benim 99 mahkemelik davam var. Sen 100 cü dava olmaya hazırsan, buyurun kavgaya dermiş.

Xıdo Gali

Kemo Xıdo Gali ile kavga girer ve ona, elim sana kalkmadan, korkudan çenen titremeye başladı der. Kemo nun kırık dişi

Kemo nun ön dişinin biri kırık olup takma bir diş takıyormuş. Birisi ile kavga yaptığında mahkemede suç duyurusunda bulunup, delil olarak davalının dişini kırmış olduğunu iddia ediyormuş. Bir çok davasına bakan hakim, durum da şüpheye düşer ve her kavgada aynı dişin kırılmasına bir mana vermez ve Kemo yu mahkemeye davet eder. Dişin takma olduğu, her an takılıp çıkarılan bir diş olduğuna kanaat getirir. Kemo, hakim bey, benim dişim ağzımdadır. Ağzıma yumruk vurup dişimi düşürürsen, kavgada dişini kırdım denilmez mı?

Orcanların göçü

70 li yıllardan Orcan köyünden önemli göçler başlar. Göçler genellikle Hope , Nahale Muzuran, Abşeker, İstanbul ve Almanya ya olmuştur. Göçün nedenleri sorulduğunda, her birisi bir başka cevap verirken, en doğru cevabı Haydar Aral dostumdan aldım. Ben Kemo nun korkusundan köyümü terk ettim der.

Hoşça kalın. Yazdığım her anının kaynağını verebilirim.

Mehmet Yılmaz 14.03.2011