Kadınlar sığınacak çatı arıyor
"Sığınakların en önemli işlevi kadınlara can güvenliği sağlamaktır. Sığınaklarda, kadınların iç güçlenmelerini sağlamak, şiddetsiz bir ortamda kendilerinin ve çocuklarının hayatları ile ilgili özgür iradeleri ile karar alabilmelerinin olanaklarını oluşturmak için sosyal, hukuksal, psikolojik destek verilmektedir. Ayrıca diğer kadınlarla bir arada olarak şiddeti sadece kendilerinin yaşamadıkları konusunda farkındalık yaratır. Böylece şiddete maruz kalmış kadınlar utanç duygusundan kurtularak dayanışma içinde olabilecekleri kadınlarla karşılaşırlar."
Türkiye’nin ilk bağımsız kadın sığınağını açan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı avukatı Esra Baş, uluslararası standartlar açısından değerlendirildiğinde, Türkiye’de 9 bini aşkın sığınağın bulunması gerektiğine dikkat çekerek “Oysa Türkiye’de sadece 44 tane kadın sığınma evi var” dedi.Kadın sığınma evlerine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Baş, Belediyeler Yasası’na göre, büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen her belediyenin kadınlar ve çocuklar için sığınma evi açması gerektiğini vurgulayarak, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu verilerine göre, Türkiye genelinde şu an 23’ü Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı, 3’ü kurumdan açılış izni alarak kurulan ve 18’i diğer kamu ve sivil toplum örgütlerine ait olmak üzere toplam 44 tane kadın konuk evi bulunduğunu söyledi. Baş, “Belediyeler bazında, İstanbul’da 4, Eskişehir’de 2 ve Mersin’de 1 belediye sığınağı var. Oysa her kentin büyükşehir belediyesinin nüfusu 50 binin üzerinde. Bu nedenle öncelikle 81 sığınağın zaten açılmış olması gerekiyordu. Ayrıca İstanbul’da 34 ilçe belediyesinden 32’sinin 50 binin üzerinde nüfusu vardır. Hatta Beylikdüzü, Kıraç gibi yüksek nüfuslu beldeler bile var. Yani İstanbul’daki sayı çok yetersiz” diye konuştu. Sığınma evlerinin “feminist bir perspektifle işletilmemesini” eleştiren Baş, “Oysa kadının şiddete maruz kalmasının altında ataerkil ideoloji yatıyor. Maalesef kadınlar mağdur, yardım edilmesi ve kurtarılması gereken pasif insanlar olarak algılanıyor. Şiddete maruz kalan kadınlar ve çocuklar şiddetin pasif birer kurbanı olarak algılanmamalı” değerlendirmesinde bulundu. Kadın sığınma evlerinde ayrımcılık yapılmasının sakıncalarına değinen Esra Baş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sığınak ve danışma merkezlerinde etnik, cinsel yönelim, din, sakatlık gibi farklılıkları olan kadınların, ayrımcılığa uğramalarının önlenmesi ve eşit destek alabilecekleri mekanizmaların oluşturulması gerekiyor.
Bu nedenle sığınaklarda ve danışma merkezlerinde çalışan görevlilerin tüm bu farklılıkları göz ardı etmeyecekleri bir çalışma perspektifine sahip olmaları sağlanmalı. Ayrıca, sığınak ve danışma merkezi görevlilerinin toplumsal cinsiyet eğitiminden geçmiş olmaları, kadın bakış açısına sahip olmaları, kadınları yargılamamaları, beyanlarında yalan, çelişki ve açık aramamaları, gerekir. Aksi takdirde kadınları desteklemek yerine travmalarını derinleştirmiş oluruz.” Devlet desteği gerek... Baş, “Sığınma evlerinde kadınlara iş bulunuyor mu” sorusuna, “İlgili genelgede, şiddete uğrayan ve özellikle sığınma evlerindeki ihtiyacı olan kadınları, danışma merkezleri ile sığınaklara başvuran kadınları ekonomik olarak güçlendirmek, yeniden ev kurmalarını sağlamak amacıyla bir Kadın Destek Fonu oluşturulması ve kadınların uygun işlere yerleştirilmesi sağlanması, kadınların istihdam olanakları ve iş kurmak için gereksinim duydukları kredi almalarını kolaylaştıracak düzenlemelerin yapılması öngörülüyor. Yasal düzenlemeye karşın fiiliyatta, devletin kadın istihdamı konusunda gerekli hiçbir adımı atmadığı ve bütçede buna yönelik pay ayrılmadığı görülüyor. Mor Çatı olarak, kamu kurumları ve özel kuruluşlarda şiddet mağduru kadınlar için özel kontenjanların açılmasını talep ediyoruz” yanıtını verdi. Cumhuriyet gazetesinden aktarma
Kurmeşli gençler Wiesbaden de ikinci buluşmasını gerçekleştirdiler. .jpg)


5-6 Ekim'de Galatasaray Üniversitesi'nde yapılması planlanan Sebahat Tuncel'in de konuşmacı olduğu
Cumartesi anneleri/insanları, 389. haftada, Devrimci 78'liler Federasyonu tarafından 3 Eylül'de açılan 12 Eylül Utanç Müzesini ziyaret etmek için Ankara'da bir araya geldi.
"Böyle bir hilkati garibenin bırakın dediklerini, ismini bile kaile ve kaleme almak yakışır mı? Ona cevap vermek için harcayacağım zamana, emeğe değer mi?" diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi... Ama böyle bir rezilliğin cevabı da olmalı, kadın köşe yazarlarına baktım da pek bir kaile almamışlar bu fakiri ruhiyeyi! Ancak bu akıl ve ruh yoksunu dişi müsveddesine, bir kadın, bir anne, bir Kürd olarak, cevap vermezsem de kıvranacağım.
Roboski’de kaza yapan askerlerin yardımına koşan katliam mağduru Roboskililer, o anı anlattı. Katliamda oğlunu kaybeden Emine Ürek, ‘Yerde yatan asker bana bakıp ‘anne’ diye bağırınca koştum, elini tuttum. Ölmemesi için dua ettim” dedi. Medya ve bazı çevrelerin bu yardım eline şaşmasına da Emine Ürek şu yanıtı verdi: “Bizim çocuklarımız bombalandığı zaman bizim yardımımıza gelmediler ama bizler onların yardımına koştuk. Bizimki anne yüreği” dedi.
Yargıtay’ın, "Sosyalist Gençlik Derneği’nin MLKP/KGÖ ile organik bir ilişkisi tespit edilememiştir” kararı bulunmasına karşın, Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulunan Balıkesir Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi Uğur Ok, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
