Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Afrika’dan bir demet kadın hikâyesi

Kocalarıyla nasıl tanışıp evlendiklerini soruyorum. Seni seviyorum dedi. Ben de ‘Seni seviyorum’ dedim. Onlar için bu kadar basit evlilik. Ya da anlatabildikleri bu

GÜLİN AKÖZ 

 

Etiyopya
Sally ve Jody, Etiyopya’da merkatoya giderler. Merkato dedikleri ufak dükkânlardan oluşan bir alışveriş bölgesi. Burası da Afrika’nın en büyük merkatosu. Kızlar tişört arıyor.
Bir dükkana giriyorlar. Adam Jody’ye bakıp “Sana olur ama...”, Sally’ye dönüp “Sen şişmansın” diyor. İkinci dükkanda da aynı şey geliyor başlarına. “Sana tamam ama... Sana ı-ıh, sen şişmansın.” Ve üçüncü dükkandan çıktıklarında Sally artık iyice rahatsız olmaya başlamış durumda. Bu insanlar sürekli ona hakaret edip duruyor. Dördüncü dükkanda da adam “Senin için tamam, ama sana hayır, sen...” Sally dinlemek istemiyor daha fazla. Kendi kendine “Bu ülkede ‘sen şişmansın’ demek hakaret sayılmıyor herhalde!..” diye söylenirken anlamlanıyor birden her şey. Ne de olsa açlık olan bir ülkede, dolayısıyla biraz etinize budunuza dolgunsanız bu sizin iyi beslenebildiğinizi ve sağlıklı olduğunuzun göstergesi olsa gerek. Yani “sen şişmansın” Afrikada bir hakaret değil, üstelik bir iltifat! Düşünce yapısı ve anlayış farklılıkları nedeniyle insanların sizin algıladığınızdan çok farklı bir şey kastetmelerinin komik bir örneği.

Zimbabve
Şehrin pazar yerinde toplanmış dedikodu yapıyoruz, çanak çömlek yapıp sokakta satan kadınlarla. Aile konusu geliyor tabii öncelikli olarak, çoluk çocuk. Sonra kocalarıyla nasıl tanışıp evlendiklerini soruyorum. “Seni seviyorum” dedi. Ben de Seni seviyorum” dedim. Onlar için bu kadar basit evlilik. Veya anlatabildikleri bu kadar.

Kenya
Kuaföre girdim. Saçımı kestirir miyim diye. Emin değilim. Onların saçlarının cinsleri farklı olduğu için tereddütteyim: Kesimleri de çok fark eder mi acaba? Sormaya çalışıyorum düz saç kesmeyi becerebilirler mi diye. Tabii benim dilimden anlayan yok. Bunun üzerine kendime komik saç şekilleri yaparak güldürüyorum kadınları.
Bazen bir dili konuşamamak daha eğlenceli... Hem, bir gülücük için tercümeye ihtiyacınız yok
(Bu cümlenin sonunda nokta olmadığı gibi.) 

Sudan
Kına, kadınlar için hayatın önemli bir parçası Sudan’da. Bekarlar sadece ellerine kına yapıyor, evli kadınlar sadece siyah kına kullanıyor ve onlar isterlerse ayaklarına da yapabiliyorlar. Benim elime de kına yaptılar. Üstelik kırmızı kına. Neden üstelik diyecek olursanız “Evlenmek istiyorum” demekmiş de ondan! Kınayı yaptıktan sonra söylediler tabii bana bunu. Aksi takdirde izin veren olmazdı... Önce tırnaklarım kına oldu. Sonra hızlarını alamadılar, sıra avucuma geldi. Ardından parmaklarım ve elimin üstü çiçek desenleri ve çeşitli şekillerle süslendi. İsmimin başharfini de yazmak istediler. Annem babam farkında olmadan güzel bir göbekadı koymuşlar bana. Müslüman ülkelerde hem bir dostluk/kardeşlik göstergesi olarak (Arapça olduğu için onlara yakın geliyor, hoşlarına gidiyor, kendilerinden biri olarak görüyorlar) hem de hatırlayabilsinler diye göbek adımı kullanıyorum. Adım Zeynep. Üç ayrı kişi elime baş harfimi yazdı... Hepsi S!

Mısır
İlk aşkına yıllar sonra rastlayıp kel ve şişman görmemeli insan. Onun hatırası o ilk günlerindeki gibi kalmalı, öyle hatırlanmalı. Bazen yazı veya resimler de yok edilmeli belki sırf bu yüzden. Yanıltan hafızanın elinde olmalı güç. Güzel anıları bozmamalı gerçekler.
İlk gözağrım Mısır’dı benim ve bu seferki karşılaşmamız maalesef hayal kırıklığıydı. 80 kişinin öldüğü saldırıdan yıllar geçmesine rağmen o eski günlerine hiç geri dönmemiş anlaşılan Mısır. Turist sayısında ciddi bir düşüş var. Şehirden şehre ancak konvoy halinde gidilebiliyor şimdi. On yıl önce gittiğim Karnak tapınağındaki ses ve ışık gösterisi hafızamda “muhteşem” olarak kalmıştı. 20 yaş, ilk yurtdışı seyahatinin heyecanı, mekânın ve bin kişilik bir kalabalığın yarattığı ihtişamla kendini geçmişte hissetmek! Oysa şimdi gördüğüm, vasatın altında turistik bir gösteriydi; sıradan bir metin, sönük bir ışık koreografisi. İlk izlediğim gösteriden hatırladığım, 15 metrelik bir heykel aydınlatılıyor ve sanki gerçekten firavun oradaymış, canlıymış gibi tok bir sesle konuşmaya başlıyor: “Ben, İkinci Ramses! 600 küsur oğlum 500 küsur kızım var. İmparatorluğumun büyüklüğünü siz tahmin edin!” O zaman düşünmüştüm... Hımm, evet bir erkeğin o kadar çocuğu olabilir ama bir kadının asla. Bu nasıl adalet! Gösteri devam ediyor. Meğer hafızam yanılıyormuş: Firavunun aslında 92 oğlu, 105 kızı varmış! Ve dört kızıyla evlenmiş.
İnsan kendi aklıyla, bildikleri öğretildikleri, sınırlı dünya-evren-toplum anlayışı ile düşünür; biliyorum. Ama sanmayın ki sapıklığından. Bu durum çok yaygın eski Mısır tahtında. “Kız kardeşi ve eşi” diye birlikte anılıyor kadınlar genelde. Soylu kanın devamını sağlamak adına kız kardeşiyle evleniyor firavun. Ne de olsa o, Tanrının yeryüzündeki sureti.