Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Demsala Dawi(Şewexan)-Şavaklılar

Değerli köylümüz yönetmen Kazım Öz’ün son film-belgeseli olan “Şavaklılar” ı benimde izleme şansım oldu.Derneğimizin organize ettiği ve Almanya’nın üç ilinde peşpeşe gösterilen filmi üç gün boyunca sevgili Kazım ve dernek başkanımız Ayfer ile birlikte izledik.ilk gösterimini Stuttgart’ta yapmaya hazırlanırken bir takım teknik eksikliklerinde farkına vardık fakat tatil olması nedeniyle bu eksiklikleri tam olarak gideremedik, duvar ekranı veya perde oldukça küçük olmuştu, ses düzeninde birtakım sorunlar yaşanmıştı fakat bu sorunlar filmin gösterilmemesi için bir engel teşkil etmemişti.

Salona biraz erken gidip teknik düzenlemeler yapmaya çalışırken filmin gösterimine henüz saatler kala köylülerimizin gelmeye başladıklarını gördük ,zaten filme bir saat kala da salon dolmuştu buda bizleri çok sevindirmişti,bir çok köylümüz uzak illerden gelip filmi izliyordu,140 km uzaklıkta gelenler vardı bunları gördüğümüzde dahada mutlu olmuştuk.

Filmi izlerken bir anda kendimi o dağlarda ve o yaşamın içinde hissettim, kuzuların doğaya meleyerek merhaba demesiyle birlikte yaşamın bütün canlılığını ve oradaki tutkuyu yüreğimde hissettim,bir anda geçmişe gittim,kuzuları otarmaya ve sürüleri yabana götürmeye başladığım o gençlik ve çocukluk  yıllarımı  anımsadım,Beri’de(Beri:Koyunların sütlerinin sağılmaya başladığı anda durdukları yerin adıdır, etrafı bazen duvarla bazende diken vb ağaçlarla çevrilidir.) kaçtığım günleri anımsadım,Katırların sırtındaki ağır yükü ve o ağırlığın üzerine birde binişimizi hatırladım,hayvanlarla ne kadar iç içe yaşadığımızı onları ne kadar sevdiğimizi ama bir o kadarda onlara ne kadar zulüm çektirdiğimizi hatırladım.

Filmi izlerken,dünyanın bir çok minnetinden habersiz ve kopuk yaşadığımı hatırladım,o çocukların yaylada bir naylon kapağıyla ne kadar neşeli ve coşkulu oynadıklarını gördüğümde şimdi yaşadığım ülkedeki çocukların ellerindeki bolluğa rağman ne kadar mutsuz yaşadıklarını anladım, hele hele henüz bir yaşını doldurmuş bir bebegin kundaktaki kardeşini severken ve onu öperken gözlerinde fışkıran ışığın ve o ışıkta yayılan mutluluğu,sevgiyi gördüm.Çocukların minnacık köpekle olan arkadaşlığını gördüm, o küçücük köpek yavrusu çocuğun elbisesinde tutmuş sağa sola çekiyor onunla oynuyordu,kimse karışmıyordu beraberce eğleniyorlardı,böylece yaylanın getirdiği bu yaşamda sadece ve sadece sevginin yeşerdiği gerçeğini gördüm.

Filmi izlerken kadınların çilesine bir kez daha tanık oldum,kadınların yük yüklemede tutunda sağıma kadar hertürlü işi nasıl yaptıklarına, erkeklerin hakeret ve baskılarına karşı kendilerini nasıl savunduklarını gördüm,yaylada kadın ve erkek arasında çok belirgin bir ayrımın olmadığını geçmiş yaşamımızda bilmemize rahmen erkeklerin kadınlara istedikleri gibi davrandıklarını ve hatta bazende işten kaçtıkları bu filmi izlerken gördüklerim arasındaydı.Bütün bu zoluklara rağmen türkülerinde ve neşelerinde hiçbir şey kaybetmediklerini geleceğe büyük bir umutla baktıklarını gördüm.

Bir kuzuyu doğduğunda kucaklayıp seven ve ona göznuru gibi bakıp büyüten bir gencin aynı kuzuyu istemeden kesimhaneye vermesi esnasında duyduğu üzüntü ve hissettiği acıyı yaşadım,belki herkes burada bu sahne keşke olmasaydı diyebilir ama bu sahnede( Yönetmen Kazım Öz bu sahneyi bilerek işlediğini hayvanlara karşı nasıl vahşice davranıldığını ve kıyıldığını belirtme istediğini anlatmaya çalıştığını belirtti.) gösterdi ki hayvanlar çok vahşi bir şekilde kesilmekte katledilmektedir,kuzular saatlerce askıda canlı çırpınıyorlardı,doğru düzgün kesilmeyip işkence ediliyordu,bu görüntülerle birlikte et yemenin ne kadar vahşi bir arzu olduğunu düşündüm.

Şavaklıların* yaşamları görüldüğü gibi zordur ama bu zorluklar sadece bu filmde görüldüğü kadar değil, yaylalarda hastalanıp doktorsuzluktan ölen onlarca köylümüzün olduğunu biliyoruz,bunların bir kaçının bu yaylalarda gömüldüğünü hatırlıyoruz.Koyunların zehirlenerek veterinersizlikten nasıl telef olduklarını biliyoruz, katırların ağır yükler altında kar üstünde nasıl düştüklerini ve yarmalara nasıl yuvarlandıklarını biliyoruz,yaylalarda şavaklıların hiçbir şekilde cangüvenliklerinin olmadığını ve hiçbir zaman devlet tarafından korunmadıklarını,zaman zaman devletin bu yaylalarıda yasaklayarak şavaklıların işlerini nasıl zorlaştırdıklarınıda biliyoruz,şavaklıların kendi ürünlerini pazarlamada yaşadıkları sorunları ve tefecciler tarafından nasıl sömürüldüklerini ucuza mallarının nasıl alındıklarınıda biliyoruz.

Kısacası şavaklıların yaşamında genellikle çile vardır,zorluklar, engeller vardır,doğal koşulların getirdiği zorlukların yanı sıra bölgede gelişen politik olaylarda doğan sorunlar ve bu sorunlarda kaynaklı yasaklarda vardır ama şavaklıların mücadelesi her alanda devam etmekte ve herşeye rağmen bu dağlara gitme kararlılıkları süregelmektedir.

Sevgili kazım’ın bu filmde Dersim’de yaşamakta olan ve hiçbir şekilde üzerinde durulmayan sunni kürtleri,sunni şavaklıları tercih etmiş olmasıda ayrıca bir doğruluktu,çünkü bir şekilde bu insanlarda Dersim’in bir parçası ve sahipleridir,dini dili ırkı ne olursa olsun bu coğrafyada yaşamakta olan bir topluluk veya aşireti düşünüp onların yaşamlarına eğilmek ve onları tanımamızı sağlamak bizler içinde öğretici oldu,inancımızın farklılıklar arzetmesi bizlerin farklı topluluklar olmadığımızı gösterdi, onların yaşadıkları zorluklarla ve bizlerin yaşadığı zorluklar tamamen aynıdır.Bu film bu açıdanda bir takım önyargıları ortadan kaldırma noktasında iyi bir kaynak oldu.

Kar kış demeden yaşam mücadelesi heryerde devam etmektedir.Yaşarken kendi değerlerini birlikte yaşatıp gelecek nesillere aktarma sorumluluğu ve bilinci içerisinde olmakta gerekli, şimdi farklı yerlerde olsakta yüreğimizdeki o yangını asla bu farklı yerlerde söndüremeyiz,yüreğimizdeki hasreti uzakta seyrederek asla gideremeyiz,illaki hasret duyduğumuz yerlere gidecek orada dindireceğiz,gidemediğimizdede kendi kendimizi bu değerlerin dışına itmemeli kendimize eziyet etmemeliyiz,değerlerimizi savunan ve yücelten hertürlü çalışmanın içerisinde olmalı bu çalışmalara katkımızı sunmalıyız,çünkü bunlar bizim değerlerimiz,bizim gerçekliğimiz,biz böyleydik,iste böyle bir yaşamdan bugünlere geldik o zaman zordu hayat ama şimdi kolay mı? Şimdi huzurlu muyuz? Kaçımız hastayız yataklarda çıkmıyoruz? kaçımız metropollerde kayıplara karıştık şimdi  hatırlanmıyoruz? Ve kaçımız şu anda bu etkinliklere uzak durup kendi gerçekliğimize sırt çevirmiş durumdayız?

Evet film üzerine yazılacak çok şey var hemde çoooooook, çünkü bizim hayatımızı anlatan bir film bazılarımızın geçmişini bazılarımızın da bugününü anlatan bir yapıt,sevgili Kazım Öz ve ekibi bu filmi yaparken uzun bir süre yayalada bu insanlarla birlikte yatıp kalkmak zorunda kalmışlar,bir çok engel ve tehlike ile burun buruna gelmişler,hayatlarını ortaya koydukları anları olmuş,yani anlayacağımız film ekibibinin bu filmin çekiminde yaşadığı zorluklar filmden daha film gibi bu anlamda bu ekibe ben şahsım adıma teşekkür ediyorum,herzaman faydalanabileceğimiz ve kendimizi unutamayacağımız bir yapıtı ortaya çıkardıkları için.....

Son olarak film gösterimi esnasında bir çok köylümüzü göremedik gelmemişlerdi,bilerek veya bilmeyerek her insan kendisine yakışanı yapar umarım bunlarda böyle düşünmüşlerdir.Bir cümlede özellikle bu değerleri savunur gibi görünüpte gelmeyenlere olacak, kendinizi kandırmayınız,olduğunuz gibi  davranın  çok keskin laflar edinip ortalıkta olmamak en kötüsüdür.

Yerel Ürünlerimizin Yöre Kültürümüze Katkıları

Yerel Filmlerin kültürümüze olan katkısını kısmende olsa yukarda dile getirdim,birazda bu film vesilesiyle yerel ürünlerin kültüre katkısına değinmek istiyorum.Bilindiği üzere dünyada pek çok yerel ürün bölgenin coğrafi adıyla anılmaktadır.  Ün ve kali­telerini bulundukları yerin özgün do­ğal koşulları ya da beşeri faktörünün bilgi, beceri , deneyim ve geleneklerinden alan bu tipik ürünler yöresel ürün olarak adlandırılmakta­dır. Malatya Kayısısı ve Şavak Tulum Peyniri örneklerini yazabilirim. Malatya Kayısısı denildidği zaman ürünün üretildiği bölgenin güvenirliği sebebiyle tüketici tarafından rahatça tercih edilmektedir.Aynı şey diğer yerel ürünler açısında da geçerlidir.

 

Yöresel ürünlerin sahtelerine karşı korunması için mutlaka uluslararası coğrafi işaretleri alması gerekmektedir. Bu aynı zamanda haksız rekabetide önlemiş olur. Yörelerimizden çıkan bu  ürünlerin değerlendirilmesi aynı zamanda kültür ve geleneklerimizin zenginliğini de değerlendirmek de­mektir. Bazıları ekonomik bir değer­lendirmeye konu olmuş, bazıları kö­şelerinde gizli kalmış ama hepsi birer kültürün parçası olmuştur.

 

Bölgemizin en belirgin yerel üretimi hiç kuşku yok ki “Şavak Tulum Peyniri*” ve yan ürünleridir. Uzun yıllardan beri hayvancılıkla geçimini yapan bu yörelerde Tulum Peyniri üretimi önemli bir pazar alanı kaplamaktadır.Bu ürün aynı zamanda bu yörenin yaşamıyla özdeşleşmiş kültürünün bir parçası haline gelmiştir. Şavak köylerinde birine konuk olduğunuzda sofrada ilk göreceğiniz ürün Tulum Peyniri’dir. Avrupa’da derneğimizin katıldığı etkinliklerde stand veya çadırımızı ziyaret eden konuklarımız bizlere hemen Tulum Peyniriniz var mı? diye sorarlar, buda yöremize has bu ürünün toplumumuzla ne kadar içselleştiğinin önemli bir göstergesi oluyor. Demek ki yöresel ürünler tarımsal ürünler ile üretim yöresindeki beşeri faktörün birikim, deneyim, üretim gelenekleri ve tekniklerinden kaynaklanan özgün gıda ve el işi  ürünleri toplumla önemli birer bağ oluşturmaktadır.

 

Yerel ürünlerimiz,kültürel faaliyetlerimiz, sosyal ve siyasal yapılanmalar,toplum olarak bütünlüğümüzü arzettiğinde daha güçlü bir yere gelmemizi sağlayacak ve küreselleşmeye karşı toplumumuzun bütün değerlerini daha rahat bir şekilde koruyacaktır.

 

Ali Haydar Gürbüz

 * Şavaklılar genel anlamda bu bölgede yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan konar göçer bir topluluktur.Her ne kadar bir aşiret olarak birtakım yerlerde söylensede bu doğru değildir.

* Tulum Peyniri,şavaklıların ürettiği bir peynir türüdür.Genellikle deride(Postta) muhafaza edilerek üretilen peynir koyun sütünden yepılır,bu peynir pazarlarda "Erzincan Tulum Peyniri" olarak tanınmakatdır.Bu durum aslında şavaklılar için bir haksızlıktır. Kendi ürünlerini bir başkasının üstlenmesine karşılık bir şey yapılmamaktadır,şavaklılara karşı yapılan bu haksızlık mutlaka gündeme alınmalı ve bir şekilde bu hakkın şavaklılara ait olduğu belirtilmelidir.