Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

"Tekinsizim Size Göre/ İbret İçin Yakılması Gereken"-A.Haydar Gürbüz

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ın Madımak Oteli'nde yükselen ateşin dumanları sarmıştı Türkiye’nin hertarafını,bir yandan barbar  yobaz ve bu yakılmalardan zevk alan seyrine doymayan bir topluluk öte yandan Türkiye’nin her tarafında acılara bürünmüş ve aydınlarını yitirmiş bir halk vardı Türkiye sokaklarında,36 aydının vahşice öldürülmesinin ardında esen bu rüzgar katilleri aklarken, saklarken mağdurları dahada mağdur duruma koymuş ve bugüne kadar bu mağduriyet durumunu çeşitli hile ve entrikalarla  devam ettirmiştir.

Şöyle bir yakın tarihin sayfalarını karıştırdığımızda hafızamızda  unutamadığımız bir çok acılı olayın benzerlerini bugünde yaşamaya devam etmekteyiz. 1935’ lerde Dersim için çıkarılan “Tunceli Yasası” ve bu yasanın uygulanmasından sonra estirilen haksız uygulamalar sonucu yaşanan katliamların acıları hala yüreklerimizde taze dururken ta o dönemlerde Dersim halkı yeni kurulan Cumhuriyet’e ve o zihniyette olanlara güvensizliklerini belirtmişlerdi, nitekim o dönemin savunucularından olan bugünkü CHP, bu zihniyette herhangi bir değişimi gerçekleştiremediklerinide ortaya koymuştur.1937-38 tarihlerinde atalarımızın yaşadığı bu dehşet ve onlara bunları yaşatanların bugün ortaya koyduğu siyaset (Sosyal Demokrat’lık adına)atalarımızın evlatları ve torunları olarak biz dersimlileri daha çok üzmekte ve daha çok hakkımızı arama noktasında çeşitli örgütlenmelere doğru götürmektedir. Nitekim 19 Kasım’da AP’de (Avrupa Parlementosu) gerçekleştirilen 2.Dersim Konferansı’nda bu sorunlara ve tarihi haksızlıklara köklü bir şekilde değinilmş uluslararası arenaya taşınmış AP’de tarihin sayfalarına kaydedilmiştir.

Türkiye’nin tarihi sayfalarına ise her defasında aleviler,devrimciler ve kürtler üzerine uygulanan baskı ve katliamlar düşmektedir.Türkiye kendisiyle ve tarihiyle yüzleşmediği gibi bu katliamları devlet politikası haline getirilmesi noktasında, ki zaten öyledir, açık seçik düşünce belirten bir partinin Milletvekili ve başkanı ayrıca onu alkışlayan Alevi ve Kürt vekilleri halkına ihanete devam etmekte süregelen katliam ve haksız uygulamalara tavır alamamaktadırlar.Katliamların sorumluları içerisinde yerlerini almaktadırlar.Bir çok Alevi ve Kürt aydını sanki önceden öldürüleceklerini bilir gibi yazıtlar meydana getirmişlerdir. Sivas Madımak otelinde yakılarak öldürülen şair Metin Altıok yazdığı bir şiirinde şu dizelerle aslında kendi ölümünde bahsetmiş gibiydi, tekinsizim size göre/ibret için yakılması gereken... yine aynı katliamda hayatını kaybeden  Ozan M.Akarsu bir türküsünde hakeza kendi ölümünden bahsediyor biliyor gibiydi , Akarsu’yum yansamda/kül olup savrulsamda/ bazı bazı gülsemde/ yine gönlüm hoş değil...

Yine Sivas’ta Hızır Paşa tarafından idam edilen Pir Sultan Abdal,koyun beni hak aşkına yanayım/dönen dönsün ben dönmezem yolumda/yıolumdan dönüp mahrummu kalayım/dönen dönsün ben dönmezem yolumdan dizelerini dile getirerek kendi ölümlerinden basediyorlardı, 2.Dersim Konferansı’nda konuşan Hasret Gültekinin eşi  Yeter Gültekin “Hasret öldürüleceğini biliyordu çünkü Hasret Gültekin “ben bir kürdüm,aleviyim,davamın adamıyım” bu yüzden benide mutlaka vuracaklardır yani bir şekilde öldüreceklerdir diyordu, ama ölümlerden korkmuyorum diye söylermiş, bu beni davamdan sevdamdan vazgeçiremez diyormuş Hasret, tıpkı orada bulunan dava arkadaşları gibi.O dönemde çığ gibi büyüyen tepkiler yerini kısa bir sonra sükunete bırakmış, mahkeme salonlarında sadece mağdur aileleri ve avukatları bulunuyormuş,kimseden destek gelmiyormuş, evet bunları söyledi Hasret’in eşi Yeter Gültekin ve bende üzüldüm demek ki Alevi toplumu bir çok şeyi bir kaç gün sonra unutabiliyor tepkisiz kalabiliyormuş.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana geçen süreç içerisinde din ve milliyetçilik adına bir çok katliam gerçekleştirmiştir.Bu katliamların bir çoğunu isyanı bastırma gerekçesi ile vatanı kurtarma adına yaptıklarını belirterek haklılıklarını uluslararası kamuya kanıtlamaya, dertlerini anlatmaya çalıştılar,bundada bir nevi başarılı olmadılar değil,dersim katliamının gerçekleştiği yıllarda zaten uluslararası alanda bir barış süreci yoktu,2.Dünya savaşının yaşanacağı yıllara tekabül ediyordu bu nedenle bu katliama diğer Ulus devletlerde seslerini  çıkarmadılar, Dersim’de neler oluyor neler bitiyor kimseleri ilgilendirmedi ve orada bulunan güçlerde istedikleri gibi dersimlileri katlediyor kalanlarıda sürgüne yolluyorlardı.

Eski Mezopotamya halkının söylediği gibi,insan yakanlar ve küçük insanlığın canını yakanlar Eğemenlerdir, Krallar,İmparatorluklar,Beylerdir.Bu eğemen güçler kendi emellerine ulaşabilmek için geri kalmış toplumlarda özellikle ve bilerek farklı inançta olanları karşı karşı getirterek sürekli bir çatışma durumuna sokar ve bundan sürekli bir rant elde ederek kendi iktidarlarını sağlamlaştırırlar. Türkiye’de de bu rant  çevresi ve eğemen güçler toplumun bu çelişkilerini sürekli gündemde tutmuş inançlar aracılığıyla Sunni kesim ve Alevi kesim arasında bir düşmanlık yaratmayı başarmışlardır.Alevi inancında olan halk topluluğu bu noktada biraz daha temkinli ve barışçıl iken özellikle Sunni kesimin yobaz tayfası daha saldırgan ve düşmanca bir durum ortaya koymuştur,nitekim bu çevreleri kullanan eğemen güçler ,bunlara karanlık güçlerde denilebilir, Türkiye’de dönem dönem büyük katliamların yaşanmasında da önemli roller oynamışlardır. Koçgiri,Ağrı,Dersim,Maraş,Çorum, Sivas,Gazi Mahallesi ve hatta 19 aralıkta “Hayata Dönüş” operasyonu adı altında cezaevlerinde politik tutuklulara yönelik katliamlar gibi daha bir çok irili ufaklı olay sayabiliriz.Burada bir parantez açarak 19 Aralık katliamının bir devlet politikası olduğunu bu katliamın diğer gerekçelerle açıklanamayacağını belirtmek isterim.

Sivas Katliamı aslında büyük bir aydın katliamıdır.Yazarlar,Ozanlar,Şairler,Tiyatrocular,Bale vb bir çok sanat dalında aydın Madımak Otelinde katledildi,yalnızca onların bedenen aramızda ayrılmasına değil aynı zamanda onların yetenek ve becerileride aramızda ayrılarak sanatada büyük bir darbe  vuruldu ve katliam yapıldı.Hayatı yeniden yaratmaya çalışan bu aydınların başına gelenler barışı yeniden getirmeye çalışanlarında başına gelebilir.Bugün ülkeye barışı getirmeye ve ülkenin demokratikleşmesine katkı sunmaya çalışan aydın ve yazarlarımıza karşı bugüne kadar karanlık işler yapan Türk Gladyosu tekrar iş başına geçebilir.işleri vurma kırma olan bu Gladyo halkların barış umudunu  kırma ve patronlarına yeniden rant alanları yaratma adına bir takım kirli işlere girişebilirler.Barış görüşmelerini ve bu alandaki yapılanmaları yok etmek için hertürlü çalışmanın içine girebilirler,ki CHP ve MHP bu işin aktörleri olarak öne çıkmaktadırlar.

Türk Gladyosu tarihte hitler benzeri bir çok olay yaratmış ve kaliamlar yapmıştır,Alman Nazizminin yahudilere karşı yaptığı kırımın bir benzerinide Türk Gladyosu Dersim halkına karşı yapmıştır.Tarihin en kanlı ve barbar olaylarından biri olan Dersim Katliamı’nda, zulümden kaçan ve canlarını kurtarmaya çalışan kadın ve çocukları mağaralara gaz sıkılarak öldüren Türk Gladyosu’nun bu barbarlıkları o dönemim canlı tanıkları tarafından çok net bir şekilde ortaya konulmaktadır. 19 Aralık’ta “Hayata Dönüş” adı altında yapılan operasyonlarda bedenlerini yakan ve bilinçli bir şekilde yakılan devrimci,yurtsever tutukluları daha dün gibi hatırlıyoruz, 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü karşısında Diyarbakır zındanlarında Newroz Ateşi’yle bedenlerini tutuşturan özgürlük yürüyüşçülerinin eylemleri hala hafızamızda yerini dün gibi korumaktadır.Türkiye’de  eğemen güçler katliamlarını  nedense sahte “Sosyal Demokratlar” iktidarı dönemlerinde yoğunluklu olarak yapmaktalar.Yaptıkları katliamları “Hayata Dönüş,Dağda İndirme,Medenileştirme, Mağaralarda Çıkarma,Vatanı Kurtarma,Milleti Refaha  Çıkarma” gibi bahanelerle yapmaktadırlar.Peki ama bu insanlar, Neden dağlara çıktılar? Neden mağaralarda yaşamayı tercih ettiler? Neden Zından’larda bedenlerini ateşe verdiler? Neden yıllarca Mapus hayatı yaşadılar? Neden? Neden? Neden? Neden?’lerin sonu gelmez bu ülkede,fakat bu neden?’lerin cevabını bulabilecek politikalar bir türlü iktidarlar tarafından uygulanamıyor,Neden’lere cevap bulunamıyor,veya cevap verilmek istenmiyor,çözümler konuşulmuyor,bilinen tek yöntem Türkiye’ede öldür,sindir,tutukla,yak,imha et,faili meçhul yap,poşetle ve göm , gibi faşist uygulama ve yöntemlerdir. 

Kürt özgürlük hareketinin son yıllarda barış için attığı adımlar karşısında çözümü Operasyon ve Sınır Ötesi Hareket’lerde arayan Hükümet ve Genel Kurmay,bu çabalarında da başarılı olamayınca gerçek ve kalıcı çözümün “Demokratik Açılım”da olduğuna inanarak bu inanç etrafında çalışmalara başladı.Bu süreç hızlı bir şekilde tartışılırken barışa karşı olan ve taraf olan kesimlerde saflarını belirlemiş durumdalar.”Demokratik Açılm” hedefi çerçevesinde yürütülen çalışmalar Meclis’e gelince kıyamet kopuyor ve CHP ,MHP’den daha milliyetçi ırkçı yönünü açığa çıkararak barış veya demokratikleşme sürecine karşı çıkıyor.Bu karşı çıkışla birlikte CHP’nin kendi iktidarları dönemlerinde yapılan katliam ve zulümların arkasındaki gerçek güç olduğunuda kanıtlamış oluyor.

Uzun bir dönemdir süre gelen Kürt özgürlük hareketinin kazanımlarından biride Alevi örgütlülüklerinin yaratılmasıdır. Bu örgütlülükler Alevi halkının daha güçlü bir şekilde temsilini ve örgütlülük alanında ileriye gitmesini sağlayacaktır.Son yerel seçimlerde aslında CHP’ye değilde Kılıçdaroğlu’na oy veren Alevi ve Kürt halkı Kılıçdaroğlu’nun “Demokratik Açılım” sürecinde Öymen’in “Dersim”örneği ve sonrası takındığı tavrından dolayı belkide en büyük pişmanlığı yaşamaktadırlar.Bu anlamda Kılıçdaroğlu’na yönelik tepkilerin ilerleyen dönemlerde de devam edeceği açıktır,kendi inancında olan tabanı tarafından gözden çıkarılan Kılıçdaroğlu CHP gibi faşizan yapıya sahip olan partisi tarafından da mutlaka dışlanacaktır.Kılıçdaroğlu üzerine düşen tarihi misyonu oynayamamış ve kaybetmiştir,bu saatten sonrada alacağı herhangi bir tavır onu düzlüğe çıkaramayacak aklayamayacaktır.Dersim’deki katliamda dönemin tek iktidar partisi Cumhuriyetçilerdi,Maraş,ta yine onlar vardı,Sivas’tada onlar başroldeydi,bugünde yine onlar vardır,onlar Demokratik Açılıma karşı aynı rollerine devam etmektedirler.Tarih boyunca kuşatma altına aldıkları değerlerimizi istiyorlarki bir daha doğmamak üzere toprağa gömsünler,köklerimizi kurutup yok etsinler ama bu çabaları bugüne kadar boşa çıktı bundan sonrada boşa çıkarılacaktır, gelecek haklıyı ortaya çıkaracak ödüllendirecektir haksızda derdinde kendi kendisini yokedecektir.Haksız yere yakılmayı beklemeden haklı olarak yakılanların hesabını sorma görevi ve bilincinde olmalıyız diyor ve bu makalemi aşağıdaki anlamlı şiirle bitirmek istiyorum.

Kuşatma (Filistin)

sen kurşun yağmurları altında /güneşin delik deşik edildiği bir ülkede doğdun /öptü kan revan içinde seni çırılçıplak bir ölüm/ölümü ve gözyaşını gördün yavrum/ kan emmeyi öğrendin yaralarından
saplanırken geceye ilk çığlığının sesi /kestik göbeğini süngüyle senin
terli bir asker kaputuna sardık sonra /kurşunlar yağıyordu cesedine annenin
ağla yavrum ağla /dindirsin içindeki acıyı gözyaşların
dönsün toz duman arasın aşkı /ve kalksın artık kanlı duvarlarından kuşatmaların
ağla yavrum ağla şimdi...
söz: mecit ünal