Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kürtler Neden Ayak Altında?

Kırmanci’de bir söz vardır. “Bıza dirvetine verge xo dima sona!“ (Yaralı keçi kurdunun ardından gider.) Bu söze bir ekleme yapıp “Deli keçi kurdunun ardından gidiyor“ desek de doğru olur. Tam da sosyal coğrafyamıza uyan bir söz. Türkiye devleti bekasını; Kürtlerin inkarı ve imhası üzerine kurmuştur. Leyla Zana’nın meclisteki yeminini hatırlayanlar; mafya “babası“ Demirel dahil, nasıl kudurduklarını hatırlarsınız. Anayasasının 3., 42, ve daha pek çok maddelerinde açıkça Kürtçe’yi yasaklarken; siyasi partiler kanunun 81. maddesinde yasak dururken, Tayyip; bir kaç kendi Kürdü zilliye alın size TRT 6 verdim, deyince bunu büyük açılım gördüler. Oysa ki bu bir oyundu. Halep burada değilse, arşın burada, dercesine Sayın Ahmet Türk, UNESCO’nun 21 Şubat Anadil Günü nedeniyle yaptığı konuşmada ispatladı. Kürtçe konuşmaya başlayınca TRT 3 hemen sesini kesti. Aynı anda TRT 6’nın oynakları Kürtçe konuşsalar kaç yazar? Kürtçe, TC anayasasına göre yasak altında oldukça, gerisi fasa fisodur. Kürtleri kandırmadır. Kürtlerle oynamadır. Tuzaktır. Beyaz eşya benzeri seçim sadakasıdır. Kanuni hiç bir güvencesi yoktur.

Türk devleti ve onun hükümetleri, özellikle AKP Kürtlere karşı hain plan programlarını hayata uygularken, tek amaçları Kürt varlığını zaman içinde eritip yoketmek, Kürdü Türk; Aleviyi Hanefi yapmaktır. Tüm devlet kurumlarında bu politika sürdürülürken, TRT 6’da akşama kadar Anayasa ve kanunlarca yasak olan bir dilden zırlasalar kaç yazar? Genlerinde; kendi efendisi olacağına, başkasının uşağı olanlar, elbette soyuna ihanet ederler. Önlerine kemik atılmış olanlar bunu anlamak istemez. Nilüfer, Rojin, Kızılkaya ve TRT 6’nın diğer Kürtleri büyük iş yaptıklarıyla övünürler. Ama Kürde kurulan tuzakta araç olduklarını söylemezler. İşte Halep, işte arşın. Ahmet Türk çok yaşasın, Halep’i gözlerin önüne kadar getirdi. Ne derler?

Devlet bu halkı dilinden etti, kültüründen, inancından etti, sosyal köklerinden kopardı, sen Türksün, dedi. Kabul edene zenginlik verdi. Milletvekili, bakan yaptı. Hüseyin Çelik’e ayna tutunuz; soyunu inkar edenin portresini görürsünüz. Bu portreye sırayla öbürlerini koyup resmi geçit yaptırın. Ne göreceksiniz? İzninizle ben söyleyeyim. Eğer Kürtler bugün hala dilini kullanamıyorlarsa, işte buna neden bunlardır. Eğer bugün devlet Kürt sorununu barışçıl çözmüyorsa, sebep bunlardır. Onların “Ata“sının ağzından; ihanet ve delalet içinde olanlar bunlardır.

Diyeceksiniz, TRT 6’yı bunlar açtı, 24 Saat devlet TV sinde Kürtçe konuşuluyor. İşte en büyük yanılgı budur. Kürtler bunu reddetmeliydi. Onurlu Kürt bu oyuna gelmemeliydi. Ama bizde deli keçiler çok var. Dersim’de askerin önüne düşüp Kürtlerin saklandıkları mağaraları gösterenler yine Dersimlilerdi. Aslında TRT 6’da bu fonksiyonda bir korucu milis çalışmasıdır. Anayasa değişmedikçe, Kürtçe, Türkçe’ye eşit kılınmadıkça yapılan, mağarada öldürülecekleri göstermeden öteye gitmez. Onun için böylesi Kürtler yüzünden, Kürtler ayak altında gidiyor.

Devlet, Kürtleri aç ve sefil bıraktı ki, sadaka dağıtsın. Aç bırakılan, sefil halde olanın onuruyla oynamak zor olmaz. Fetullahçı AKP’nin yaptığına bakınız. Dersim’de beyaz eşya dağıtıyor. Kürdistan’da sadaka dağıtıyor. Şimdi AKP’li Kürt milletvekillerine soruyorum: Mensubu oldukları AKP’nin Kürt halkına sadaka vermesini onurlarına sindiriyorlar mı? Diğer yandan AKP Grup Başkan Vekili Nihat Ergün bakın sevgili Ahmet Türk’ün Kürtçe konuşmasına ne söylüyor; “Ahmet Türk’ün Kürtçe konuşmasını demokratik açılımları provoke etmeye yönelik bir girişim. 29 Mart seçimleri öncesinde yapılan siyasi bir atraksiyon“ diyor. AKP’nin bölge milletvekillerinde azıcık insanlık onuru olsa, toplu halde istifa ederler. Mir Dengir Fırat ve diğerlerinin tıkı çıkmıyor. İşte bunlar yüzünden Kürtler ayak altında kalıyor. Bunların yüzünden fakir halkın ufku daralıyor, sadaka alıyor ve benzeri tarz onursuzluklarla düşürülüyor. Korucular silah bıraksa, AKP’li vekiller toplu istifa etse, TRT 6’nın oynakları izan dolsa ve işi bıraksalar, Kürtler bir adım ilerler. Kürtler gibi büyük bir halkın hala kendi anadiliyle eğitim öğretim görmemesinin nedeni kanımca yine Kürtlerdir.

Şimdi büyük ihtimalle devlet Ahmet Türk’ün bu en doğal ve insani eylemini boğmaya kalkacak, DTP’yi kapatacaktır. Hasip Kaplan’ın söylediği gibi: “provokatif vandallar, barbar, faşist ırkçı“ kesimler, ağızlarından salyalar akıtarak saldırıya geçtiler. Bu saldırının ardından valilerin, devletin asker ve polisinin 29 Mart seçimlerini manipule oyunları daha derinleştirilecektir. Devleti artık ezbere tanıyoruz. Ne var ki, devleti tanıdığımız kadar kendi halkımızı tanıdığımızı sanmıyorum. Devlet, Kürtlerin kendi partisine oy vermemesi için her dürlü düzeni kurarken, Kürtler mitingden mitinge koşturuyor. Oysa fakiri manipüle etmek zor olmaz. Bir de sırtını okşayıp adını söyledin mi, bizimkiler çok bahtiyar oluyor. “Komutan bana selam verdi“ oy vermek için yeter. Kürtlerin işi zor. Deli keçi yapılanları uyandırmak zor iştir. Onun için birebir çalışıp 29 Mart seçimlerine dikkat etmek gerekiyor.

www.haydar-isik.com