Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Navê min Ragip Zarakolu ye!-Haydar Isık

Dersim'de bir söz vardır: „Worek gorê de, doman kundaxê de bewlî beno." Yani ''kuzu ahırda, çocuk kundakta belli olur!'' Bu hayat tecrübesinden giderek Kürt halkının dostlarına bakabilirsiniz. Doksanlı yılların ortasında konuğum olan sevgili Ragıp Zarakolu üzerimde büyük bir dost, güvenilen bir insan etkisi bırakmıştı. Bana konuk olan dost ve arkadaşlarıma Münih şehrinin görülecek yerlerini sayarken, Ragıp Hitler'in Dachau imha kampına gitmeyi öncelikle istedi. İyi hatırlıyorum, o tarihte tarihi Belediye Sarayında Alman ordusunun Yahudi halkına karşı işlediği insanlık suçlarının fotoğraf sergisi de vardı. Bu sergiyi de beraber görmüştük. Tabii Ragıp'ın Münih'teki tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri yerine bunları tercih etmesi, onun aydın kişiliğinin ve halklara  bakışındaki insani dost duruşunun temel yansıması olarak algılamak gerekir.

Dachau'daki Konzentrationslager denen bu soykırım fabrikasının girişinde demir büyük harflerle „ARBEIT MACHT FREI" (çalışmak özgürleştirir!) panosunun altından geçip içeri girerken, insan olan insanda, burada katledilen on binlerce insana acıma duyguları yükselir. İnsanlık dışı, tarihte eşi benzeri görülmeyen soykırıma nefret duyar. Bu duygularla içeri girer. İnsanın yüzüne ister istemez bir hüzün yayılır. Bu süre içinde yüzünden gülme silinir. Orada şiddete maruz bırakılan insanları düşünür. Buna sebep olan şiddet sistemini eleştirir. İnsanlık bir daha böyle bir durumla karşılaşmasın diye çaba içinde olur.

Bu nedenle Almanların 9.-10. sınıf öğrencileri tarihini tanısın diye önce tarihi bilgilerle techiz edildikten sonra buraya götürülür ki, faşizmin barbarlığı yerinde görülsün. Hitler, bu faşist sistemini Kemal Atatürk'ü örnek alarak kurduğunu söyler. Bizzat katıldığım böyle bir öğrenci ziyaretinde bazı Türk öğrencilerin bir deri bir kemik kalan insanların fotoğraflarına bakarken güldüklerini hayretle görmüştüm. Tabii öğrencilerin bu felakete ağlayacaklarına, gülmelerini anlamak için Türk-İslam sentezine bakmak yerinde olur. Falih Rıfkı Atay, bizzat katıldığı bir Türk delegasyonun kabülü sırasında Hitler'in; „Kemal Atatürk'ün iki talebesi var. Birincisi Mussolini, diğeri de benim." dediğini Çankaya kitabında yazar. Bu sistem bir buçuk milyon Ermeni, Yarım milyon Assuri-Süryani ve 1800 lerden gelen Kürt soykırımlarında milyonu aşan Kürt katledildi. Sadece 1938 yılında Dersim'de 70 bin Kürt katlettiler.

Parantez içinde şunu söylemeden geçemiyeceğim. Hitler Atatürk'ü, örnek alırken, Kenan Evren, Hitler'i, Fetullah Gülen ise; Kenan Evren'i örnek alıp ''Kürtlerin kökünü kurutun'' diyor. Bunu sözde demokrasi ve insan hakları şampiyonu geçinen ABD'den yapıyor. Kürtler, bu soykırım fetvası veren İslamo-faşist Fetullah Gülen'i neden mahkemeye vermiyorlar. 500 olmasın 5000, hadi diyelim 50.000 olsun.... çevirin vurun, kökünü getirin, kurutun... Kürtler sessiz. ABD'de Kürt olduğunu biliyorum. Buna sessiz kalan nasıl Kürt olur?

Tekrar Ragıp Zarakoluna dönersek; Ragıp'a, fotoğraf altındaki yazıları çevirirken, gözaltından izliyordum. Yakınını bu fotoğrafta görünce ruhu fırtınaya tutulan bir Yahudi duyarlığı vardı. Bu şekilde korkunç fotoğraflara bakarak orta bölüme kadar gelmiştik. Onun aniden kenara çekilip bir pencere önünde ağladığını gördüm. Sevgili Ragıp Zarakolu'nun diğerlerinden farklılığını daha o zaman anlamıştım. Ragıp, insandı. İnsan olmayı hakeden halklar dostu biridir. Yahudilere yapılan endüstriyel soykırıma insan olarak utanç duyduğundan ve burada insana yönelen şiddetin boyutlarını neden ve sonuçlarıyla algıladığı için acı duydu ve ağladı. Oysa Türk-İslam sentezli eğitimi özümseyen Kemalistler; yapılanı temizlik, arılık yorumladıklarından işkencede bir deri bir kemik bırakılan mazlum Yahudiye gülerler, hatta yapılanı az görürler. En iyisi tüm halklar yok edilsin, sadece Kemal Atatürk'ün Türkleri ve Fetullah Gülen'in Müslümanları yaşasın isterler. İşte günümüz Türkiye'sinin serencamı bu değil midir?

Ragıp, bu eğitime rağmen halklar arasında farklar görmeyen saygın bir kişiliktir. Ömrü boyunca çizdiği çizginin nasıl sapmadan düz yükseliş gösterdiğini dostu da düşmanı da bilir. Seksenli yılların sonunda kendisine „Dersimli Memik Ağa" manuskriptini göndermiş ve yayıncı olarak ilgi duyup duymadığını sormuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse, „Dersim" adının yasak olduğu, henüz toplumda bilinmediği, kullanılmadığı, en baskıcı terör yıllarıydı. Ama Ragıp kitabı yayınladı. Dersim'den „besleme" diye götürülen Kürt kızlarından o tarihe kadar kimse bahsetmemişti. Dersim soykırımının nasıl kapsamlı yapıldığını anlatan bir Dersimli yazar olarak ilk çalışmamdı. Kitap, adı yasak bu bölgedeki soykırımı otantik olaylarla işliyordu. 1990 yılında „Dersimli Memik Ağa" yayınladı. Çok geçmeden toplatıldı. Mahkemeler, cezalar çarkına düşürdüler. Ama Ragıp inat etmişçesine „Dersim Tertelesi" romanımı da yayınladı. Kürt halkına karşı sorumluluk duygusu içindeydi. Tabii kitaplar ırkçı-faşist Türk sistemin yasaklarına uğrayıp toplatıldılar.

O tarihlerin Türkiye'sinde Kürdün yanında Ragıp vardı, Ayşe vardı, İsmail Beşikçi vardı. Bugün de yine o var. Ragıp sadece Kürdün yanında değildi. O, pogromdan geçirilen Anadolu Rumlarının kaderlerini işleyen kitaplar yayınladı. Ermeni halkına yapılan soykırım hakkında oldukça duyarlıydı. Bu halkın kaderini anlatan kitaplar yayınladı. Çevriler yaptı. Yayınladığı kitap listesine bakınca nasıl bir kişilik taşıdığı anlaşılır.

Ragıp, en zorlu, en barbar gördüğümüz Evren ve ardıllarının sistemlerine karşı mücadelesiyle günümüze geldi. Batı'nın özgürlükler gelişti, askeri sulta kalktı dediği günümüz Türkiye'sinde özgürlüklerin olmadığı çok iyi görülüyor. Ragıp aylardır içerde. Duyduğum kadarıyla Kürtçe öğreniyormuş. Nazım Hikmet, yanında hapiste çürütülen Kürdün kaderi hakkında fazla bir şey yazmadı, ama Ragıp gerçek bir dost olduğunu Kürtçe öğrenerek kanıtlıyor. Dachau'da Yahudinin, Kürdistan'da Kürdün, Anadolu'da Ermeninin, Marmara ve Ege'de Rum'un kaderine sadece acımadı, bu soykırımlar unutulmasın, unutturulmasın diye yayıncılık yaptı.

Ragıp Zarakolu zindandan insanlığa haykırıyor. 1915 jenosidinin 100. yılına yaklaştığımız şu sıralarda, T.C'nin insanlığa karşı işlenmiş bu ağır 'suçtan' ve tasfiyeci uygulamalardan dolayı hem kurbanlardan hem de kendi yurttaşlarından özür dilemesi için TBMM'ni göreve çağıran mektup yazmış. İnkar politikalarının halen devam ettiğine işaret eden Zarakolu, Dersim jenosidine ilişkin olarak başlayan özür tartışmalarının, bugün Türkiye'nin kendi tarihi ile yüzleşmesi bakımından önemli bir olanak sağladığını ifade etmiş.

Ragıp, KCK operasyonları çerçevesinde zindanda tutuluyor. Aslında bu KCK operasyonları; Kürt halkını siyasi temsilcilikten mahrum etmek, adına söz söyleyen herkesi susturmak amacıyla yürütüyor. Legal zeminde her düşünen özgür Kürde yapılan operasyondur. Acaba bu legalitenin zamanı mıydı? Faşist ırkçı-tekçi sistem en ufak bir açıklığa daha gelmemişken, Kemalo-faşist militarist sistem, İslamo faşizme evrilmişken ve savaş Kürdistan'da tutulmuşken, legal politika yapmak bir sorundur. Ragıp'ın bütün suçu Kürde ve halklara yakın durması, onlara yapılan faşist baskı ve soykırımları kamuoyuna anlatan kitaplar yayınlamasıdır. Ragıp gibi on binlerle yüz binlerle Türk dostumuz olsa, savaş şak diye durur. Ama Kürt soykırımını protesto eden kaç Türk ortadadır? AKP %50 oy alıyor ve yeni seçimde oylarının %60 a yükseleceği anlaşılıyor. Bu halkın içinde Ragıp gibi, Beşikçi gibi, dayanışma gereği Kürdistan dağlarına çıkıp hayatını ortaya koyan Halil Uysal anlayışındaki demokrat Türklerin şerefli adları, günü gelir Kürdistan'ın cadde ve bulvarlarına verilir. Sokaklarımızı kirleten Kemal, İsmet. Çakmak ve diğer Kürt katili generallerin isimleri ebediyen silinir.

Hemen bu vesile ile arzedeyim ki, „Türkleri eleştireceğine Kürtlere bak!" diyen okurlarıma, biz Türk yapılan halkın çoğunluğuna seslendik. Kürdün cahşının çok olduğunu elbette en iyi bilenlerdeniz. Sömürgeci ruhsal bunalım, beyaz adam hayranlığı, iş ve aş nedeniyle kendisini ufak bir önceliğe satanlar elbette varlar. Diğer yandan bütün dünyaları PKK düşmanlığı yapan çıkar bataklığındaki Kemaller, İsmetler, Mehdiler, Çelik ve Metinerleri... Kürt halkı hiç bir zaman unutmaz. AKP'li polislerle gezinenler, Türk TV'lerinde devlete sadık olduklarını gösteren konuşmalar yapan, halkının kurtuluş hareketine düşmanlığı temel görenler, bizim oldukları kadar Türk halkının da utanmaları gereken Kürt unsurlardır.

Yeniden Ragıp Zarakolu'na dönersek, diyebilirim ki, başlangıçtaki atasözüne uyar tarzda kendisini tanıdım. Saygın ve güvenir kişiliği, insani sıcak yüreği, sakin, düşünen filozofi tavrı, ön açan yumuşak sözleriyle Ragıp insan oğlu insandır. Anadolu ve Mezopotamya halklarının onur duyacakları, son otuz yılın en saygın şahsiyetlerinden biridir. Onu hapse atan savcı ve hakimi, polis bakanını, sözde adalet bakanını yarın hatırlayan çıkmaz, ama Türkiye halkları bu değerli şahsiyeti  unutmaz. Ragıp'la dayanışmada bulunan, Türkiye halklarına dayatılan AKP karanlığına karşı duruyor demektir.

Navê tê yê xêr Ragıp Zarakolu'yê. Roj baş Birêz Ragıp.

www.haydar-isik.com