Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

‘Kimse bizden iyi niyet beklemesin’

Türk devletinin Başbakanı bu sözlere ilaveten, ‘Kürt sorunu kalmadı‘ diyor.

‘Kimse bizden iyi niyet beklemesin’

Ne demek istiyor?

Kürt sorunu yoksa kalan PKK sorunudur, nasıl olsa adını „terörist“ yaptım, onu da askeri ve polisiye metotlarla çözerim, Kürtlere her türlü baskı ve şiddeti uygularım, diyor. Zaten yaptığı da buydu. Her gün Kürt evine cenaze gönderiyordu. İyi niyeti, bombalama, askeri operasyon, savaş, ölüm, hapis ve yıkım olunca, Başbakan’ın, kötü niyeti soykırıma gider. Kürtler bunu görsünler. Ermeni halkına yapılan şimdi Kürde yapılmak isteniyor. Türk devletinin halklara karşı iyi niyeti hiç olmamıştır. Irkçı-tekçi- faşist devlet sadece ölüm, baskı, çağdışı davranış sergilerken, ondan iyi niyet beklemek saflık olur.
Efsanevi Gerilla Lideri Cemil Bayık bakın bu konuda ANF’e ne diyor? „İyi niyet, cezaevlerini doldurmak, 50 gerillanın hayatına mal olan operasyonlar mı yapmaktır? Bu şahadetlerin hepsi bahar ayında yaşanmış. Hiçbir eylem yapmamışız. Eğer bunlar iyi niyetse, peki kötü niyeti nedir? Şimdiye kadar ki ölüm ve tutuklamaları yetersiz mi görüyor?(...)“
Evet, görünen köye klavuz gerekmez. AKP’li devlet Kürt soykırımını yapacak kadar kana susamış. Hükümet bir yandan İmralı’da Sayın Öcalan ile mutabakata varan görüşmeler yaparken, aynı anda Kürdistan’da elli gerilla katlediyor. Öcalan ile Barış Konseyi’nde anlaşırken, „iyi niyetini“ göstermek için de Kürt öldürüyor, Kürt hareketini tasfiye edip halkımızı esir almaya çalışıyor. „İyi niyeti“, Hatip Dicle ve seçilen tutuklu vekilleri meclise sokmamak, „İyi niyeti“ her gün „tek millet, tek dil, tek din“ demek ve Kürde karşı savaşı sürdürmekmiş. Bu zatın gözünde, gönlünde, fikrinde aslında son hedef olan Kürt soykırımı yatıyor.

AKP ve onun başı Erdoğan, Kürtlere sadece bir yol gösteriyor. Terket dilini, kimliğini, inancını; Türk ol, Türkçe konuş ve Hanefi mezhebini kabullen, diyor. Eğer Kürt kalmak istersen sana şiddet uygularım. Bu bir devlet terörüdür. Bunu isteyen, AB’ye girmek isteyen devletin hükümetidir. AB’deki farklılıkları görmek istemiyorlar. Kıbrıs’ta yüz bin Türk için iki kurucu halk, iki federasyon isteyen beton Kemaller, beton Erdoğanlar, Türkiye’de 20 milyon Kürt halkına; „tek millet“ dayatıyorlar. Beton Erdoğan ve beton Kemal koalisyonu, Kürt halkına her tür düşmanlığı yapıyor. Bunlar 50 gerilla öldürürken, kimseden gık çıkmadı. Her iki kişiden birinin oyunu alan Müslüman AKP’nin Kürt sorunu işte böyle bitmiştir.

Aynur’un „Keça Kurdan“ daki sesi ve soluğunda, özgür Kürdün yükselen çığlığı ve dik duruşu var. Fevkalade sesi ve müziğiyle büyük bir sanatçı olduğunu enternasyonal kanıtlamış biridir. İstanbul’daki jazz konserine davet edilmiş. Sonra niye Türkçe söylemiyorsun diye kızmışlar. Aynur, sesiyle Kürdün acısını ve sevincini yansıtıyor. O ses orijinaldir. Aynur, Kürdün acısını ve başkaldırısını yansıtan sesiyle „şıkıdım şıkıdım“ veya „Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türkün bayrağına!“ mı söylesin? Ama sistem Türk halkına linç kültürü vermiş. Kendisini müthiş beğenen, dünyayı yaratan halk olduğuna inandırmış. Yanındaki dile saygı, alçakgönüllülük kaybolmuş. Cengiz Han’ın katliamcı mentalitesi Türkçü Fethullahçı Hanefilikle devam ediyor. Aynur’a minder atan, onu protesto eden, İstiklal Marşı okuyanı azınlık görmek hatadır. Bunlar Türkiye’nin çoğunluğudur.
Her ulusun bir İstiklal Marşı vardır. Mesela Almanya’da okullarda her hafta bayrak çekme, indirme; ulusal marş söyleyeni göreniniz olmamıştır. Ben öğrenciyken, „bayrak merasimi“ dedikleri göndere bayrak çekme ve o ırkçı marşı söyleme esnasında, ön sokakta yürüyen insanlar durmadı diye pata küte dövüldüklerini gördüm. Marş söylenirken, biraz kıpırdadı diye rahmetli Baki Ovaçin arkadaşım neredeyse çocuk yaşta öldürülecekti. Bu sistem; Hitler’in hocası Kemal Atatürk’ün Türklere armağanıdır. Kemalist sistem, milletin damarına ırkçı Türkçü kan şırınga ediyordu. Şimdi AKP, İslamo Türkçü kan veriyor. Şiddeti bol olsun!

Kürtler kimseden ne korkuyor, ne „iyi niyet“ bekliyor. Bunu bildiklerinden Demokratik Özerk Kürdistan’ı ilan ettiler. Kim ne derse desin ve devletin Kürtleri, Türk basınında efendisine ne kadar yalakalık yaparsa yapsın, Kürt halkı, yaşama biçimini Demokratik Özerk Kürdistan’da bulmuştur. Kürdistan halklarına kutlu olsun. Böylece Kürdistani halklar; altında yaşayacakları bir siyasi sözleşme olan demokratik anayasaya kavuşacak, statüsüzlükten statüye geçecekler. Başkası tanımış veya tanımamış hiç önemli değildir. Yeter ki Kürdistanlılar, Demokratik Özerk Kürdistan’a inansın, o kültürle çocuklar büyüsün, anadilini öğrensin ve demokratik ulus bilinci edinsin. 30 yıl önce Kürt yoktu. Oysa şimdi milyonlarca özgür Kürt ayağa kalkıp kendisini tarih sahnesine çıkaracak bu adımı kutluyorsa, kendimize güven duyalım. Halkımız bilmelidir ki, bu adım bir gereklilikti. Bu adımla halkımız ırkçı-faşist Türk devletinin sultasından çıkacaktır. Biz diaspora Kürtlerine düşen görev, bu adımı anlatmak olmalıdır. KNK, KON-KURD’a bağlı federasyonlar ve YEK-KOM kimlik kampanyası paralelinde Demokratik Özerk Kürdistan’ı Avrupa kamuoyuna anlatmayı görev bilmeliler. Her Kürt ve Kürdistanlı artık kendisini Demokratik Özerk Kürdistan’ın vatandaşı görmeli ve gereğini yapmalıdır. Bu olunca arkası kolay gelir.