Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Selam insan incitirmi? Hasan Aslan

Bugünler de internet sayfalarına tedirginlik ve kaygılar içeren yazılar düşmekte, göze çarpan şu ki durum net olarak anlaşılmamıştır. Başta Kürt Alevileri olmak üzere Aleviler son dönem de gelişen mesaj açıklamalarını değerlendirirken, mesajların kapalı bir kutuya benzediğini mesajların ne anlatmak isteğinin sıkıntısını yaşamaktalar. 

CNN Türk kanalında Şıvan Perwer'le bir söyleyişi vardı izleyenler olmuştur, bende izledim. Ben yıllardır Şıvan Prewer’i sahnelerde nasıl bir edayla türkülerini haykırdığını iyi bilenlerden birisiyim diyebilirim. Ama o gün nedense eski Şivan Perwer gitmiş yeni bir Şıvan Perwer gelmiş gibiydi. Boynunu büküp kelimeleri ağzından dolandırıp yutkunuyor ve söyleyeceklerini saklıyordu, böyle hissettim. Söylediği parçaları dahi bir Kürd’ün sahip olduğu edayla, otuz yıllık savaşın verdiği Kürt ruh haliyle söyleyemedi. 
Dahası da vardı, bir yerlere göndermeler yapıyordu, neden gerek duyduğunu o an anlayamadım ama sonradan yapı taşlarını üst üste koymaya çalıştığım bir durum vardı. Yaranma vardı, ama neden yaranma 37 yıllık ömrünü heba eden bir devletin neresine bu yaranma.
Tabi Şivan için zor olan bir durum du, bir dönem kendisini var eden kendisiyle bütünleşen halkıyla barışık olmaması, diğer taraftan Erbil’e kadar gelip uzaktan Amed’e bakmak ve hangi tarafa mesaj kelimeleri yollamak Şivan için zor bir durumdur. Ama bu kadar zor durumda olmasına rağmen, “devlet bize sahip çıkmadı” demeyi unutmadı. Daha taze kabuk bağlamamış kanayan durumda olan Roboki’yi unutup, Kürtlere hakaretleriyle herkesin bildiği Fethullah Gülene övgüler yağdırdı. Ben sanatçıyım dedi, ama sanatçı duruşunu sergileyemedi. 
O akşamın sabahı gazetelere düşen diğer bir haberin de Şivan’ın açıklamalarından pek farkı yoktu. Alevileri tedirginliğe sürükleyen açıklamalardan birisiydi. Fethullah Gülen, Kürt Alevilerine ve Dersim kızılbaş /Alevilerine karşı tutumuyla bilinmektedir. Aşağı da ki cümleleri Dersimli Kızılbaş Alevilere söyleyen Fetullah Gülen’e övgüler yapılıyor selamlar söyleniyordu.
“Fakat aslen Nusayri olan Ermenilerden, Süryanilerden meydana gelmiş aslen Nusayri olan Tunceli civarındaki Aleviler bu işin arkasında. Bunlar Türkiye’de gaileler açtığı zaman devletinizle, ordunuzla bu işin karşısına çıkamazsınız. Ve bunların dinleri yoktur.”
Gülen'in iddiasına göre, eğer Kürt sorunu ile ilgili olarak "ver-kurtul" yaklaşımı benimsenirse, bu sefer sıra "Kızılbaş meselesi"ne gelecek... "Bunların içinde" mollaların, hocaların, şeyhlerin ve dindarların olduğunu söyledikten sonra açtıkları okullarda ve üniversiteye hazırlık kurslarında "bunlarla" diyalog kurabildiklerini ekleyen Gülen, Yörüklerle ("bizim" diye nitelediği "Tahtacılar"la), Tunceli Alevilerinin farklı olduğunu vurguluyor... Hatta, Tunceli Alevileri için, "ben bunlara Alevi demiyorum" diyor... Ve sonra da yukarıda aktardığımız sözleri sarf ediyor.  
 Bu durum bilinmesine rağmen Amerika’ya kadar selamlar gidiyor, ama tarih boyu beraber yaşayan Aleviler için bir cümle  yer almıyordu mesajlardan. Hürriyet gazetesinde Sırrı Süreyya Önder söyleminde Abdullah Öcalan'ın Fethullah Gülen'e selam gönderdiğini şu cümleyle aktarırken; “Sayın Öcalan, Fethullah Gülen’e selamlarını gönderdi. Fethullah Gülen’in ‘Sulhta hayır vardır’ yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte çalışabiliriz, Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim” dedi." 
Bügünkü duruma gelmek çokta istenilen bir durum değildi. Otuz yıllık mücadelede otuz bin insanımızı kaybetmeyi istemezdik. Ancak bir ülkenin demokratik durma gelebilmesi için bu kadar bedel mi ödenecek diye sorarsanız, kocaman bir soru işareti koyarım cevap olarak. Ama bundan sonrasının nasıl olması gerekliliği daha can alıcı süreçtir. Barışın kalıcılaştırılması ve gerçekleşmesi için Türkiye’de var olan sorunların düşmanlıklara neden olan tarihsel derinlik taşıyan tüm olumsuzlukları ortadan kaldırmak için duyarlı insanların çaba sarf etmesi lazımdır. Ama yaşanan ve unutulması mümkün olmayan konuların da üstünü örtmemek lazımdır. Binlerce faili meçhul varken kimsesizler mezarında kimler yatıyor bilinmezken bunları yok saymak, Roboski’de 34 canımızın göz göre göre katledildiğini, Sivas’ın, Maraş’ın ve Çorum’un insanlık suçu olduğunu unutmamak gibi.  Mavi Marmara olayını herkes bilir ve İsrail’inde bu konuda ne kadar katı tutumda olduğu bilinirdi, ne oldu? İsrail kalktı özür diledi, yani devletler özür diliyor örnekleri var ama Türkiye Cumhuriyeti özür dileme konusunda özürlü. 1915 Ermeni sorunundan başlarsak, Dersimlilerde, bu devlette özür bekliyor ve Seyitlerinin mezar yerlerini bilmek istiyor. Aleviler Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi olaylarından devletten beklentileri var. İbadet yerleri olan Cem evlerini cümbüş evi diyen bir zihniyetin demokratik olma konusunda teredütleri giderilmelidir. Bu sorunlar sorgulanmadan barış görüşmelerinin demokratik bir sonuç getireceği şüpheli bakışları üstünde atamaz.
 Bu durumlar göz ardı edilmediği takdirde, Ulusal Hareketin barış görüşmelerini destekler ve anlaşılamayan konuları açıklamaya çalışacağım. İki halkın ve azınlıkların yaşam ve inançlarını kolaylaştıracak, toplumlar arasında ki farkları yok edecek tüm gelişmelerin yanındayım ve desteklenmesi için çaba sarf edeceğim. Ama unutturulmayacaklar unutturulmadan bu dava devam etmeli, bu süreç halkların kardeşliği ve azınlıkların haklarının korunması anlayışını göz ardı etmeden.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.