Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

SER KORKUSU OLMAYINCA BÖYLE OLUYORUZ!

 

SER KORKUSU OLMAYINCA BÖYLE OLUYORUZ!

'' Ben Demokratik hak isterim, benden hak istenmesine tahammül edemem''

 

            Uzun zamandır kaleme almak istediğim bir yazı vardı. Nedense bir türlü bu yazıyı yazmak için kendime; bazen zamanım yok dedim, bazen kafamda biraz daha olgunlaşsın öyle yazayım dedim, yani belirli bir dönemi aldı bende bu yazıyı yazmak.

            İnsanlık tarihi birbirini boğazlayan insanların tarihidir. İnsanlık tarihini yazmak için boya yerine kan, kagıt yerine yüzülen insan derisi kullanılsaydı, kanlı tarih o zaman gerçekten anlatılmış olacaktı. Döktükleri kanları, o temiz sayfalara boyalarla yazıp insanlığın karşısında suç işlediler. Kendilerinin suç işlemeleri yetmedi, toplumu suç işleyen bir makine duruma getirdiler. Toplum kendi canavarlarını yetiştirmeye başladı. Bazen toplum, onurlu insanların onurlu davranışlarını  hiçmi hiç unutmadı. Tarihte gerçekleşen: ''Cynna'ya karşı girişilen savaşta Pompeius'un bir askeri, karşı tarafta savaşan kardeşini farkına varmadan öldürünce, utanç ve kederinden hemen kendini öldürür...'' Kardeş kanının dökülmesi yüzyıllar öncesi bile onurlu bir insanı ölüme götürebiliyor.  Kendi toplumumuz kendi insanımızın kellesinin peşinde oldu. Tarihimizde müsahip  kellesi getirenler oldu, yeminlerini bozup kardeşlerini yarı yolda koyup, dünya malına karşılık  kelle sundular. Şimdi nereye demenin zamanıdır diyorum. Geçmiş tarihimiz bizim gelecek yolumuzu aydınlatır iyi bir süzgeçte geçirirsek. Tarihe kısa bir göz daha atalım. Yine aynı döneme yakın yani ''Cynna savaşı'' ın sonrasında  '' ...bir kaçyıl sonra aynı halkın başka bir savaşında askerin biride kardeşini bile bile öldürdüğü için komutanlarında ödül istiyor.'' Şimdi bu iki olayı anlatacak inanın ki sayafalarca yazı yazarız ama yazılanın uygulayıcısı bir toplum inşa edemeyeceksek yazılanın ne önemi olur. Hiç bir önemi olmaz kale alınmaz. Alevi toplumu o humanist insan, İnsani Kamil anlayışından uzaklaştırılıyor. Bu durumu bilerek yapanlarda var bilmeyerek o duruma düşenlerde. Tarih boyu bu yolun devamcıları taliplerine ulaşmak için kendi serlerinde olmuşlardır, ama bugün taliplerini  muhatap alıp konuşmayan ve herşeyin kendisinde var olduğunu kabul eden bir zihniyet yaratılmaya çalışılıyor, neden? Şu açık birliği bölmek taliple dede, bektaşi ile dede arasında uçurumlar yaratılıyor. ''Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz'' bu anlayışın sahibiysek biz talipler dedesiz, dedelerde talipsiz olmayacak demektir. Bu gidişata nedense Dedeler de seyirci kalıyorlar, bakalım sonu ne olacak...

            Alviler mahkemelerle son dönemlerde tanıştı, kararlar siyaset kokunca talip mahkemeye başvurdu. Eskiden dedelerimizin söyledikleri kanundu. Dedemizin diktiği taşı yerinde kimse kaldırmazdı, kaldırmaya bile yeltenmezdi. Dedelerimiz öyle okuması yazmasıyla övünmezlerdi, ama o tertemiz yürekleriyle verdiği kararları kimse tartışmazdı. Neden? Kararında siyaset kokusu gelmezdi. Diktiği taşın oraya konmasında kötü niyet aranmazdı. Neden? Oraya koyması sadece o saf gönlüyle kötülüğe son vermek istemesiydi. Bugün böylemi? Hayır, her biri bir yerlerin savunma avukatlığını almış gibi. Yani durum vahim.

            Sadece birkaç kelime seçimlerle ilgili söylemek istiyorum ve sonladırıyorum. Nedense Alevilere seçimlerde kapılar açılır kapanır ama sonuçta hiç açılmamış olur, nedenini bir türlü anlamış değilim. Çok komik bir durum yaşıyoruz. Dersimle ilgili çalışmalar yapan bir arkadaşımız vardı, Dersimliler onu bağrına basıyordu ama O Dersimlilerin Onu bağrına basmasını değil, Dersimlilerin Onu Milletvekili yapmasını istedi.  Halkın yüreginde olmak yerine O 500 elli Milletvekilinin yanında olmak istedi . Demek ki Milletvekili olmak ayrı bir duygu. Şimdi birde diger cephede Feytullah Gülen var, istediği an Milletvekili olabilir durumda ama aday olmuyor, neden? Çünkü kendisinin bulunduğu yer onu kutsal kılan, Milletvekilligi değil. O bunu biliyor. Ama O ne yapıyor kendisinin düşüncelerini savunacak insanları belirli yerlere gönderiyor ve orda verim almak istiyor. Ama bizde öyle değil, bizde bulunduğun mevkiyi Milletvekili olmak için basamak diye kullanacaksın. Milletvekili olmak çok önemli galiba. Demek ki bizim 500 elli  önemli insanımız var...

 

Burası zorunlı bir açıklamadır!

            Bu yazımı yazarken dediğim gibi zorlandım, yanyana olduğum Avusturya Alevi Federasyonu kurumu bu yazımı kendi internet sitesinde  sansürcülüğü kendisine yakıştırarak yazımı yayına sokmadı. Yayınlamama nedeni, Kurum ve Dergah liderleri kendi kurumlarının başında kalsın dememmiş!!! Bunu söylemem oy kaybına neden olacak endişesiyle yayınlanması sakıncalı görülmüş. ''Yaşasın o Demokrasi anlayışı'' 

            Demokrasinin ibresi benden taraf değilse istekler rafa kalkacak mantığını güden bir anlayış gerçek manada demokrasi anlayışını benimseyen bir anlayış olurmu?. Demokrasiyi sadece kendi değirmenine su taşıyan su kanalı sanmak beyhudelikten başka birşey değildir. Eğer o suya başka değirmenlerin de ihtiyacı varsa ne olacak? Su verilmeyecek! Kendisi gibi düşünmeyene tahamül edilmeyen bir Alevi kurumu anlayışı kabul edilir bir durum değildir. Sansürcülüğü onamak ve kendisinin hakim olduğu bölgede  yada kurumda kendi doğrusundan başka sese tahammül etmemek doğru bir tutum değildir.

             

Hasan ASLAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.