Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Bedi Avcı'yı kaybettik-Ferhat Tunç

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm

Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”

Uzun süreden beridir yakalandığı kanser hastalığıyla mücadele eden sevgili Bedi Avcı (Cafer) arkadaşımızı yitirmiş olduğumuzu öğrendiğimde, derin bir acı duydum. Büyük bir devrimcinin ölümü bu kadar sessizce ve sıradan olmamalıydı diye düşündüm. 1956 yılında Hatay’da Arap halkına mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bedi Avcı,1972’de henüz daha on altı yaşında iken, Stuttgart’ta işçi olarak çalışmakta olan babasının yanına geliyor ve çalışma hayatına atılıyor. 1970’li yılların ortalarında İbrahim Kaypakkaya’nın düşünceleri doğrultusunda Avrupa’da gelişen siyasal mücadelenin önemli unsurlarından biri olarak yaşadı ve kendisini sevdirdi. 
Bedi Avcı’yı 1980 yılında Almanya’da tanıdım ve tanıdıktan sonrada kendisine büyük bir sevgi ve saygı duydum hep. Kendisiyle ilk olarak Stuttgart işçi derneğinde tanışmış ve aynı gün sanıyorum faşistlerin saldırısı sonucu aldığı bıçak darbeleriyle yaralanmıştı. Ancak o sargılar içinde ayaktaydı ve bu direngen tavrından çok etkilenmiştim. Bedi arkadaşımızı daha sonraki süreçlerde yol gösteren bir önder olarak gördük ve başımız dara düştüğünde ilk aradığımız kişi olarak hayatımızda hep var oldu. Aynı saflardayken siyasi nedenlerden dolayı ayrılıp ve bir daha kendilerinden haber alamadığımız birçok arkadaşımızın aksine sevgili Bedi Avcı, dost kalabilmenin gereğine inanmış ve bunu sürdürebilen örnek insanlardan biriydi.

Devrimci Sanat ve sanatçı duruşuyla ilgili kendisinden çok şey öğrendiğimizi belirtmeliyim.1980'de Stuttgart Derneği sürecinde başlayan bu ilişkimiz son beş yıl öncesine kadar devam etti.1985 yılında Avrupa’dan Türkiye'ye dönüş kararı aldığımda beni cesaretlendiren ve bana güç veren tek kişiydi ve bunun için de kendisine ayrıca minnettarım. 

Bedi Avcı kendini halkın özgürlük davasına adamış çok yönlü bir kişilikti. Arap kökenli bir devrimci olarak ülkemizdeki gelişmeleri yakından takip ederdi, özgürlük ve eşitlik temelinde insanca bir yaşamın özlemini duyardı. Eşitlik ve Özgürlük mücadelesi içinde sanat söz konusu olduğunda taşıdığı duyarlılık bizi birbirimize daha yakınlaştırmış ve ben Türkiye'ye döndükten sonrada kendisiyle olan bu birlikteliğimiz çok daha etkili bir şekilde devam etmişti. Avrupa'da ilk olarak "Yaşamak Direnmektir" ismi altında onlarca solo konser vermemi sağlayan bir turne örgütlemiş ve bu konser turnesi kapsamında on binlerce insana şarkılarımızı ulaştırmamızı o sağlamıştı. Sanat ve Kültür alanında faaliyet gösteren birçok sanatçının can dostu ve yoldaşıydı Bedi Avcı. Kendisinde var olan bu sanat tutkusu onun Stuttgart’ ta eski bir kültür merkezini yeniden restore ederek konser salonuna dönüştürmesini sağladı. Bu kültür salonunda konserler ve kültürel birçok faaliyetin sergilenmesi çok daha olanaklı hale gelmişti.

Bütün mücadele arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın başı sağ olsun. Antakya Harbiye’de yaşayan Ailesinin ve bütün yakınlarının acısını paylaşıyor, bu vesileyle buradan baş sağlığı dileklerimi yolluyorum. Bedi arkadaşımızın vefatını geç duymuş olduğum için Antakya (Harbiye) da gerçekleşen cenaze törenine katılamadım ve bunun için çok üzgünüm. Mücadeleci kişiliği, dostluğu, yoldaşlığı ve üretkenliğiyle Bedi Avcı yüreğimizde hep yaşayacaktır.

Kendisiyle yaptığım son telefon konuşmamızda kısık sesiyle "Ferhat merak etme bu hastalığı yeneceğim" demişti. Haklıydı sevgili Bedi, yakalanmış olduğu hastalığa karşı mücadele etti ve uzun yıllar yenik düşmedi. Mücadele yıllarında olduğun gibi kanser illetine karşı da direndi ve bu direngenliği bize cesaret ve umut olarak kaldı.

Teşekkürler sevgili Bedi, bana geçen emeklerin için, halkımızın mücadelesine kattığın değerler için