Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

BÜYÜK SEVDALAR DEMİNDEYİZ—ERGİN DOĞRU

Şimdi ayrılmanın ve ayrışmanın zamanı; kirli ile akın, karanlık ile aydınlığın. Ya seveceğiz, bedelini ödeyerek devrim denen aşkı ya vazgeçeceğiz insanlığın bağrında taşıdığı umut yolculuğundan. Bir yanımız kır çiçekleri, güneşin eşliğinde nergisler, karanfiller, öte yanımız puşt zulası bataklık çiçekleri, tüm karanlıkları ile.    

Sarılmış şehirlerin bulutlanmış yaşamları sürerken, bilinmezlikler içinde var olmak gerek; bilinmek adına. Kimler geldi, geçti; adını yazamadan tarihe, var olamadan, adına yaşam denen bilinmezliklerden. Sürerken yaşam koşusu, dışında kalan milyonlar taşıdı; yaşam adına koşanları. Yazılmadı bir yerlere isimleri, sayılmadılar hiç, adına insan denen uygarlıkta. Oysa var edenlerdi, emekleriyle; yeniden kuran, yaşamın sözünü tamamlayamadan.

Hatırlarda kalanları; bedelsiz toprağa düşenlerdi, ömür denen kavganın baharında. Kara saçlı, kara kaşlı, esmer tenliydiler kavgada. Yok sayılmış, sokakları lal dolaşmış, sayılmamış inançları. Dağların koynuna sığınmış, ana şefkati aramışlardı. Aman vermez dağların sertliğinde düştüler kavgaya, inatla haykırdılar; önce özgürlük sonra kimlik, ille de barış diyerek…

Kör gözlerin, sağır kulakların inadına her gün biraz daha kavruldular güneşin sıcağında, ateş külleri ile doğdular koyu karanlıklardan.  Uğursuz akbabaların pençesinde boğuştular, yaşam hırsızlarına karşı.

Yılmadılar kavgada, düşleri büyüktü, aşkları bitmezdi, insana olan sevdalarında. İşkence sehpalarında lime lime edilirken bedenleri, gözlerinde yarına olan sevdanın kıvılcımları çakıyordu. Sır vermediler cellâtlarına, sözleri vardı halklarına. Direnmek alın yazısı olmuşsa, kaygısız, tasasız öğreteceklerdi düşmanlarına da, devrim sevdasının inancını.

Kuşatılmışlardı koca şehirlerde, adına insan denen kalabalıklarda. Önce sevdaları bitirilmek istendi, ışıklı neonlar arasındaki sahte yaşam arayışlarında. Pahalı kıyafetler, cilalı potinler sunuldu, parıldayan parkelerin üstünde. Oysa çamurlu mahallelerin Arnavut kaldırımlarında tatmışlardı, aşk diye sevmişlerdi devrimi.

Şimdi ayrılmanın ve ayrışmanın zamanı; kirli ile akın, karanlık ile aydınlığın. Ya seveceğiz, bedelini ödeyerek devrim denen aşkı ya vazgeçeceğiz insanlığın bağrında taşıdığı umut yolculuğundan. Bir yanımız kır çiçekleri, güneşin eşliğinde nergisler, karanfiller, öte yanımız puşt zulası bataklık çiçekleri, tüm karanlıkları ile.

Bir yanımız ser vermeden sır vermeyen yiğitler, ateş ile kuşanmış güneş yolunda yürüyen devrim yıldızları, öte yanımız ellerinde yiğitlerin kanı ile beslenmiş yarasalar.

Tek yol var inanmak, karanlıklara inat aydınlığın parıldayan ışıklarına.

Son demindeyiz artık, özgürlük denen kavganın. Düşenler oldu alnı ak, yüreği devrim ateşiyle yanan özgürlük şahinlerinden. Dağların koynundan toprağın bağrına düşen sevda çiçekleri, canları ile suladılar çorak çölleri. Bir de onu gül bahçesine çevirdiler.

Güneşin yoldaşlarının sözündeyiz, çıkarsız ve kaygısız sevdasının peşinde koşan ateşin çocuklarının.

Sözündeyiz, lal edilmiş dillerden özgürlük konçertosu yazan güneşin çocuklarının.

 “Yaşamı uğrunda ölecek kadar” seviyoruz, yaşamanın direnmek olduğunu öğreten bilgeleri anlayarak koşuyoruz, devrim denen koşunun en güzel yüz metresini.

Sarılmışlıklar içerisinde ararken sevdamızı, her toprağa düşüşlerinde yıldızlaşan devrim yiğitlerini anıyoruz. Yüreğimizin en derininden gelen gür sesimiz ile haykırıyoruz, sözümüz olan kahramanlarımıza: Aşk olsun çocuklar, size aşk olsun…