Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim’in dinmeyen çığlığı------ERGİN DOĞRU

BDP‘nin Ankara’da düzenlediği “Dinmeyen Çığlık: Dersim, Hakikat ve Yüzleşme Konferansı” başarı ile sonuçlandı. Son yıllarda yeniden tartışma gündeminin ana konusu olan Dersim hakkında herkes bir şeyler söyledi. Dersim’in sesi olmaya çalışan ve sorunun asıl sahibi olanlar tarafından ise yeteri kadar söz söylenmemişti. Bu anlamda BDP’nin düzenlemiş olduğu konferans oldukça anlamlı ve önemliydi. Konferansı önemli kılan diğer bir nokta ise Dersim’in sorunlarının bilimsel tahliller ile sonuçlara ulaşılma çabasıydı. Katılımcıların yaptığı birbirinden değerli sunumlar Dersimliler açısından oldukça ön açıcı oldu. Aslan ile avcı arasındaki hikayede olduğu gibi tarihi yazan avcı olduğu müddetçe aslan kaybetmeye mahkûmdur. İşte şimdi Dersim kendi tarihini yazmaya çalışıyor. Konferansta, birçok önemli konu dile getirildi, tarihten günümüze kadar yapılması gerekenler irdelendi ve sonuçlar çıkarıldı. Kanımca konferansa damgasını vuran ise BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın “Dersim’de yaşanan bir soykırımdı!” belirlemesiydi. Bu belirleme Dersimliler tarafından uzun süredir dile getiriliyordu, fakat ilk kez mecliste temsil edilen bir parti başkanı tarafından dile getirildi. Hele hele aynı parlamentoda bulunan Tunceli milletvekillerinin ve Tuncelili Kemal Kılıçdaroğlu’nun inkarcı yaklaşımı göz önüne aldığında Gültan hanımın belirlemesi çok daha değerlidir. Konferansta; İsmail Beşikçi, Mehmet Bayrak, Munzur Çem, Tove Skutnabb, Ayşe Hür, Dilşa Deniz, Alişan Akpınar ve ismini sayamadığım değerli akademisyenlerin yaptıkları belirlemelerde oldukça önemliydi. Dersimli’nin çarpıtılmış bilgiden ziyade gerçek ile tanışmasına katkı sundu. Dersim inancı üzerinde yürütülen tartışmalar ise konferansta en fazla tartışılan kısım oldu. Bunda sahip olduğumuz öz ile Dersim’e sonradan dayatılan inancın giderek yerleşmesi arasındaki çelişkileri görmek mümkündü. Alevilerin yıllarca tartıştıkları İslam içi-dışı tartışması farklı bir boyutta, Dersim’de sürdürülüyor. Aslında tartışmayı buraya odaklamak yerine inanç üzerindeki devlet ve işbirlikçilerinin asimilasyon politikaları ve çözüm önerileri gündemleşebilseydi daha sonuç alıcı olabilirdi. Konferansta bilimsel tartışmalar ile beraber duyguların hakim olduğu konuşmalar da yapıldı. Seyit Rıza’nın torunu Zeliha Hanım ve Dersim Gazetesi yazarı Hüseyin Ayrılmaz’ın sözlü tarih anlatımları dinleyip bildiğimiz gerçekler olsa da geçmişten kanamaya devam eden bir yanımız olduğunu gösterdi. Yine sunumların birinde söylenen “Dersim 38 ile ilgili kanıt belge aranıyor. Katliam sırasında anasının kucağında süngülenmiş bir ananın ayak topuğundaki iz hala duruyor. Bundan daha büyük belge mi olur” tespiti nasıl bir trajedi ile karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. Konferans sunumlarının yanında katılımcıların ilgisi de oldukça iyiydi. Her yaştan Dersimli ve dostları salonu doldurmuştu. Yıllardır yüreği Dersim’le atan, bu davaya emek veren birçok dostun orada olması sevindirciydi. Özellikle gençlerin sunumları ilgiyle dinlemesi umutlarımızı daha da artırdı. Konferansın bu olumluklarının yanında elbette eksikleri de vardı. Çok önemli olmayan bu teknik eksiklikler göze batmadı. Konferansla ilgili en önemli eksiklik olarak, bu konferans sonucunda bir yol haritasının çıkarılmaması olarak düşünebilir. Fakat tüm konferans katılımcıları sonuç bildirgesini kendine yol haritası olarak kabul eder ve gereken katkıyı sunarsa bu eksiklikte ortadan kalkabilir. Dersimliler, genelde yaşadıklarını içine atıp acıları ile yaşamışlardır. Avrupa’da Dersim Yeniden İnşaa Örgütü ile başlayan ve BDP’nin konferansı ile devam eden süreç ise artık Dersimlilerin acıları ile yaşamak yerine acılarının hesabını sormaya kararlı olduklarını gösteriyor. Bu yönüyle gerçekleştirilen konferanslar önemli birer katkı sunuyor. Dersim’in meselelerine sahip çıkarak bu yolda daha da kapsayıcı ve planlı yürümek, yüreği Dersimle atan herkesin görevi olarak ortada duruyor. Kemalistlerin ve Fethullahçıların yürüttükleri egemen politikalara karşı, Dersim’in sahipleri seslerini her geçen gün daha da artırıyor. Şimdi daha büyük emek ve pratik sahibi olmak gerekiyor. Aslanlar yurdunu tilkilere terk etmemenin yegâne yolu budur.