Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dönüşüm Sancısı..

Kürt toplumu çok dinamik, çok hareketli. Sadece siyasal zeminde değil, toplumsal, kültürel ve iktisadi anlamda da böyle.

Bütün yönleriyle büyük bir değişim söz konusu. Binlerce yılın hantallığı, durağanlığı, sessizliği yerini 10 yıllarla ifade edilen dinamizme, hızlı bir dönüşüme ve büyük bir gürültüye bırakmış. Bu aslında bir felakettir. En azından son beş yüzyılda uygarlık tarihinde yaşanan felsefi, düşünsel, ekonomik, hukuksal, teknolojik, idari, askeri ve siyasal değişimleri anlamak, içselleştirmek, bunun üzerinden özgün bir yaşam oluşturmak hiç kolay değil. Hatta mümkün değil. Hele hele bu süreci anlamaya imkan sağlayacak eğitim, öğretim, mesleki birimlerin teknik, akademik düzeyde olmayışı  daha da düşündürücüdür.

Peki öyleyse, bütün bunlara rağmen nasıl böylesi pozitif sayılabilecek birçok sonuç göze çarpabiliyor?

Aslında bütün bu görüntüyü yaratan sadece siyasal eylemdir. Sivil veya askeri anlamda yürütülen ısrarlı mücadele, ödenen ağır bedeller ve bunun yarattığı ruh halinin taşıdığı derin izler her şeye rengini veriyor. Bu bir bilinç, bir inanç ve bir düşünsel ve eylemsel dışavurum biçiminde kendini göstermektedir. Diğer faktörler basit bir desteğin ötesinde hala bütünleyici değil.
 Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi yüzlerce veya binlerce yılda katedilen yolun birkaç on yılda sonuç vermesi mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki, kürtlerin demografik dönüşümü kendi dinamikleri üzerinden yol almıyor. Ekonominin aktörleri işveren, girişimci, yönetici, teorisyen, uzman ve diğerleri özellikle bulundukları ülkelerin demografik, tarihsel, kültürel ve düşünsel zemini üzerinde şekillenmektedirler. Bundan dolayı modern yaşamda iş ve eylem kültürleri Kürdistani değildir. Belki ahlaki, politik anlamda değerlerine sahip çıkıyor ve bu bilinci taşıyorlardır ama mesleki, kültürel hatta psikolojik ve refleksiv anlamdaki davranışlar bir farklılaşma, merkezkaç biçiminde tezahür ediyor.
Düşün, sanat, mimari, bilim alanındaki üretimler de böyle. Dahası yeni dönem aile yapılanması, imkanların yanı sıra eğilimlerin etkili olduğu yerleşim ve katılım tercihi. Birey ve toplum ilişkisi, iş akdi, çalışma prensipleri farklıdır ve bu farklılık giderek de artmaktadır. Dört parçadaki Kürtler birbirinden ayrıştığı gibi, sadece farklı mekanlarda bulunan kuzeyli Kürtlerin ayrışması bile derindir. Dağdaki, köy veya kasabadaki, büyükşehirdeki ya da Türkiye veya Avrupa metropollerindeki her bir Kürdün herhangi ortak bir konu üzerindeki söylem ve eğilimi farklıdır. Uzlaşmaz ve çelişkilidir, ki giderek de artacaktır.
Bütün bunlara rağmen dünyanın dört bir yanındaki her Kürt bireyinin, hangi sınıfa, mesleki gruba, sosyal statüye sahip olursa olsun ortak bileşkesi ulusal bilinçtir. Bu sadece bir bilinç olarak tezahür etmektedir. Bireyleri ortak duygular ekseninde bir arada tutuyor. Odak noktası ise Kürt hareketinin bileşenleridir.
 Artık buna bir son vermek gerekir.
Herkes bulunduğu noktada, sahip olduğu melekelerle, bireysel anlamda edindiği birikim, deneyim ve gücü ulusal havzaya taşıyabilir. Taşımalıdır da. Böylesi bir durum yepyeni bir modelde bir ulusun da inşası olacaktır. Belki Kürtlere özgü bir durum ortaya çıkacaktır. Çok da coğrafi, dinsel, mezhepsel, dilsel eksenli olamayabilir. Bundan dolayı bilinen klasik ulus olgusuyla hiç benzeşmeyebilir.
Aslında sadece herkesin kendi bildiklerini, deneyimlerini, tecrübelerini daha etkili kullanması birçok şeyi oldukça güçlü dönüştürmeye fırsat verecektir. Örneğin bir akademisyenler topluluğunun kurulmasına öncülük edecekleri enstitüler, üniversiteler, araştırma konularında öncelik verecekleri konuları Kürtlere de aktaracak araçları kullanmaları. Bu anlamda gazete, dergi, websiteleri, seminerler ve tartışmalar dünya düşün-eylem sürecini Kürtlerin de gündemine sokacaktır.
İşverenlerin ailelerinin dışına çıkmaları, birbirleriyle finansal, yönetsel anlamda ortak organizasyonlara ve yatırımlara gitmeleri, bu çerçevede bulundukları ülkelerdeki iktisadi güçlerle diyaloğa girmeleri, ekonomik olarak hızla gelişmelerini sağlayacağı gibi dil, kültür, yönetsel kapasite ve bunun da diğer meslek, sınıf ve statülere yansıması kaydadeğer olacaktır.
Örnekler daha da arttırılabilir, detaylandırılabilir. Ama asıl anlatılmak istenen, bulunduğu her bir coğrafya parçasında, kopuk, izole ve yabancılaşmış toplum üyelerinin sadece semboller, özlemler, umutlar üzerinden değil, somut varlıklarıyla da birbirine ulaşmasıdır.