Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

TUKANE KURMEŞAN-Aziz Öz

 1- TUKANE ALİ HUSİGE,

Kürmeş'teki Pertek ya da Kürmeş'teki şehirdi Tukane Ali Husige. Kürmeş'te şehir kokusunun(yemiş, bisküvi, meyve vb.) olduğu en önemli noktalardan biri. Köyün en çok parakende işi yapan ticarethanesi. Köyün en merkezi noktası. Aslında "tukan" demek yetersiz kalıyor. Çünkü bugünkü marketler gibi herşey satılıyordu. Belki karışıktı, içiçeydi herşey, bugünkü gibi düzenli değildi. Yani reyon, ne kavram olarak ne de işlev olarak yoktu ama, denilebilir ki tam bir "marketti". Sanırım ilk ve tek Kürmeş" Marketi" olmamakla birlikte, en ünlüsüydü. Tukan" olmanın yanında sohbet yeriydi de aynı zamanda. Hararetli tartışma sesleri, kahkaha sesleri çevreye yayılırdı zaman zaman. Köy, çevre, ya da başka birşey ile ilgili haberlerin alınabildiği birincil yerdi doğal olarak. Kürmeşli her çocuğun, her insanın mutlaka bir anısının olduğu mekan.

 

Kürmeş'te dükkan deyince akla gelen ilk dükkandı. Çünkü ömrü en uzun olan dükkandı o dönemde. Herhangi bir eve gelen misafire yapılacak ikramların veresiye ya da peşin alınacağı en yakın noktaydı Tukane Ali Husige. Çoğunlukla evin çocuklarından biri dükkana gönderilirdi. Ali Husige bir yandan müşterinin istediğini verirken bir yandan da o sakin haliyle tembih ederdi:" Babana söyle borcunu getirsin. Benim Pertek'e gitmem lazım. Dükkana mal alacağım". Bu sözlerin çocukların indinde hiç bir önemi yoktu elbette.  Çocukları ilgilendiren kendilerine yapılacak ikramlar ve satın aldığı yiyeceklerdi. Yönü dükkana dönük olan her çocuk sevinirdi. Hem meyve, şeker vb. alacakları için, hem o güzel kokular için hem de yapılacak ikramlar için. Ali Husige de dükkana giden her çocuğa bisküvi, şeker vb. şeyler ikram ederdi. Aşi Kıro, Kuncık, Çerm gibi Kürmeş'in simgelerinden biriydi. Dükkan zenginleşmenin bir aracı olarak değil, daha çok köydeki bir boşluğu doldurmaya yönelikti.  Tabi ki maddi bir getirisi olan bir boşluk doldurma.

 

Yıpranmış, katlanmış, yaprakları dağılmış bir veresiye defteri vardı. Veresiye defteri adeta harcanmış emeğin göstergesiydi. Sanırım veresiye defterinden yalnızca Ali Husige anlayabiliyordu. Ali Husige bazen veresiye defterini gözden geçirir ve borçluları uyarırdı. Kimi zaman dükkanın önünde sakin ve düşünceli haliyle otururdu; orada geçen borçlulardan birilerini gördüğü zaman, kendilerinden uygun bir dille ödeme yapmalarını isterdi.

 

2- TUKANE MIZURİ BEYRKE/KÜRMEŞ

 

Evin hemen yanına kurulmuş tek yöne eğimli çatısıyla, oldukça sevimli bir mekandı. Hala duruyor ama, artık dükkan olarak değil. İçi tertemiz ve çok düzenliydi. Dükkana girildiği zaman çok hoş "şehir kokusu", yani yemiş, bisküvi, portakal ve elma kokusu her yanınızı sarardı. Dükkanda meyve olarak elma, portakal ve mandalinanın yanında, kuru yemiş, bisküvi, mum, lamba şişesi, kibrit, defter, kalem gibi her türden mal satılırdı. Belki de en çok satılan mal gaz lambasının şişesiydi. Çünkü günlük olarak temizlendiği için, her hafta olmasa da iki üç haftada bir mutlaka bir şekilde kırılırdı. Küçücük bir marketti adeta. Dükkanda mutlaka bir veresiye defteri olurdu. Her saat açık olmazdı dükkan. Müşteri geldikçe açılırdı. Temel gelir kaynağı olarak değil, daha çok bir yan gelir kaynağı olarak tasarlanmış gibiydi.

 

3- TUKANE MIZURİ BEYRKE/ PERTEK

 

Pertek'teki Kürmeş. Pertek'e gelen Kürmeşliler ve öteki köylülerin uğrak yeri. Haberleşme, buluşma, görüşme durağı. Kürmeşlilerin, başka köylülerin ve tanıdıklarının emanethanesi, en çok alışveriş yaptıkları dükkan. Köyden öğrenciler için gelen çıkınların bırakıldığı ve ilgilisi tarafından alındığı nokta.  Unutulan eşyaların bekletildiği yer. Kürmeş'e giden resmi/resmi olmayan ya da üzerinde " .........Bakkal Munzur Öz eliyle....." diye yazan mektupların bırakıldığı ve sahibine bir şekilde ulaştırıldığı nokta. Dolaysiyle "tukan" olmanın yanında  bir postahane işlevi de görüyordu. Zaman zaman müşteriler için lokanta işlevi de görüyordu. Kahvaltı ya da öğle yemeği yenirdi. Aşağı yukarı dışarıdan gelen her Kürmeşli'nin ilk uğrak yeri, akşam köye giderken alış veriş yaptığı mekandı. Gurbetten sılaya gelenlerin  ilk varış, siladan gurbete gidenlerin  son ayrılık noktası.

 

Öyle bir dükkan ki, insanın içini ısıtan sıcacık bir mekandı. Son derece temiz ve düzenliydi. Raflardaki herşey belli bir düzene göre konulmuştu. Daha dükkan açılmadan, emanetler kapıya bırakılırdı. Kimi müşteriler dükkanın önünde bekleşirlerdi değerli emanetlerini teslim etmek için. Dükkancılığın simgesi olan kalın bir veresiye defteri vardı çekmecede.

 

Dükkanın ilk dönemlerinde Mızuri Beyrke'nin yüzündeki endişe rahatlıkla gözlenebiliyordu. Bu "başarabilecek miyim" endişesiydi. Kolay değildi. En iyi bildiği iş olan hayvancılık dışında bir iş yapıyordu. Çok bilmediği sularda yüzmeye çalışıyordu. Üstelik de temel geçim kaynağı olacaktı yaptığı iş. Dolaysiyle dört elle sarılmıştı. Bir çeşit "ekmeğini taştan çıkaracaktı". Zaten kendisi tuttuğu işi en iyi şekilde yapan bir kişilikteydi. Zaman ilerledikçe, işi daha iyi kavradı, hatta beklediğinden daha kolay olduğunu düşündü. İşler umduğundan daha hızlı oturdukça, daha çok rahatladı ve yüzündeki endişe yerini huzurlu bir ifadeye bıraktı. Ancak ilk günden sahip olduğu iş disiplinini asla elden bırakmadı. Çünkü dükkanın bir ticarethane olduğunun bilincindeydi. O bir kesimin "Munzur Kirve'si", "Munzur Emmi'siydi".  Diğer kesimin ise "Mızuri Kurmeşi" ya da "Mızuri Beyrke" idi.

 

Tabi ki burada yazamadığım açık ya da kapanmış irili ufaklı bir çok "tukan"  vardı Kürmeş'te      .

 

Aziz Öz

05.04.2013