Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

CHP ve ANADİL-Aziz Öz

İzninizle önce bir alıntı yapayım,

"CHP, anadilde savunma hakkını düzenleyen tasarıya, “Bu düzenleme ile yargıda çift dil yaratılacağı gibi, kamuoyuna yansıtıldığına göre yakın zamanda kamuda ve eğitimde de Kürtçe’nin ikinci dil olacak şekilde düzenlemelerin TBMM gündemine getirileceği, bu düzenlemelerin ise ülkenin üniter yapısını hedef alması nedeniyle, ülkenin bölünmesine yol açacağından; ülkemize karşı duyduğumuz tarihsel sorumluluk gereği tasarıya muhalefet şerhi koyuyoruz” gerekçesiyle muhalefet şerhi koydu(27.11.2012 tarihli Evrensel gazetesi).

Öncelikle düzenleme gerçekten düzenleme olsa, toplumun gereksinimleri gözönüne alınarak hazırlanmış bir tasarı olsa, düzenlemenin asıl amacı sorun çözücü olsa, hakikaten bir iyi niyet tasarısı olsa, kürtçe savunmayı ciddi ciddi kolaylaştırsa, telaşlanma bir nebze hoş görülebilirdi. Ancak tamamıyla göz boyamaya yönelik, geçmiş yıllarda kürtçe dil kurslarını engellemek için ileri sürülen kapının, pencerenin rengi, boyu vb. uyduruk gerekçelere benzer gerekçelere zemin hazırlayan bir tasarı. Yani bırakın çözüme yönelik bir hamle olmayı, tam tersi toplumun gereksinimleriyle dalga geçen bir tasarı. Devletin kurucu yasası olan Lozan Antlaşmasına bile ters bir tasarı(Madde 39/5:"devletin resmi dili bulunmasına rağmen, türkçe'den başka bir dil konuşan türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır.'' Üç şeye vurgu yapmak gerekir: 1- Burada "türkçe bilmeyen" demiyor. 2- Yasayla düzenlenir demiyor. 3- Herhangi bir koşul koymuyor). Özcesi bir kaç yıl sonra hazırlayanların bile utanacağı bir tasarıyla karşı karşıyayız.

CHP'yi hiç duymayan, bilmeyen birilerine yukarıdaki alıntıyı okusanız ve "CHP nasıl bir partidir?" diye sorsanız, alacağınız yanıt "CHP aşırı sağcı, sol ideoloji ile kan davalı bir parti" olacağından hiç kuşku duymuyorum. "Hayır bu parti kendisine sol, sosyal demokrat diyor" diye itiraz etseniz, her halde size aval aval bakar. Belki de için için sizin onunla dalga geçtiğinizi düşünür.

Yurttaşların "bölünme korkusu" yaşamaları son derece doğal, ve bana kalırsa bu topraklardaki herkes böyle bir kaygı duymalı. Çünkü bölünmeler yıllarca sürecek savaşlara, anlaşmazlıklara neden olacak ve çok büyük can bedelleri olacak. Ayrıca bu bölünme de soruna çözüm olmayacaktır. Dolaysiyle farklı çözüm yolları aramak herkesin, özellikle de siyasal örgütlenmelerin en büyük görevidir.

Bölünmeye karşı olalım olmasına da, "ya bölünme ya kendi varlığın/ya bölünme ya dilin vb." denilirse asıl o zaman bölünmeye giden yolun taşları döşenir. Bunca can kaybı, bunca tüketilen enerji sonucunda mahkemede kendi diliyle savunmayı götürüp bölünmeye bağlamak, sizin hala kürt sorununu anlamadığınızı gösterir. Bir insanın, hele hele bir siyasal hareketin kendi ülkesine karşı duyabileceği en büyük sorumluluk, tam tersi toplumların geldiği düzeyi kavramak, toplumun bireysel ya da gurupsal haklarını genişletmek olmalıdır. Hele hele bu kadar büyük acıların yaşandığı bir sorun ile ilgili, iktidarın dahi gerisine düşmek, o çok titizlenen bölünmeyi daha da hızlandırmak demektir. Dolaysiyle kendi ülkesine ve halkına karşı olan tarihsel sorumluluğunu kavramamak demektir.


Bir yandan farklılıklar zenginliktir denilecek, bir yandan da bir dilin, bir kültürün ölüm fermanı yazılacak. Asıl bağışlanamaz tarihsel hata (aslında suç) budur. Bilindiği gibi UNESCO Türkiye'de en az 15 dili "tehlike altındaki diller atlasına" aldı. Bunların içinde zazaca, abhazca, çerkezce gibi diller var. Acaba bu tasarıya karşı çıkanlar bu listeden dolayı hiç utanmışlar mıdır? Bu dillerin kaybolma sınırına gelmelerinin nedeni bugüne dek uygulanan politikalar olduğunu algılamıyorlar mı? Öyle gözüküyor ki dillerin yok olmaya zorlanmaları bir insanlık suçu olarak görülmüyor CHP tarafından. Yukarıdaki alıntıya göre, en korktukları şey, kürtçenin bir eğitim dili olmasıymış. Yani söz konusu listeden dolayı utanç, bugüne dek uygulanan politikalardan dolayı pişmanlık duymuyorlar; tam tersi korkuları kürtçenin bir gün bu listeye girememesidir. Bir halkın diline, kültürüne bu kadar hoyratça davranmanın hala solum diyen bir ana muhalefet partisinin temel politikası oluyorsa, bu o ülke için, yurttaşları için hazindir. Hem de çok hazindir.

Bana sorarsanız, CHP şunu iyi kavramalıdır ve kavratmalıdır, Kürt sorunun özü ne sınırlardır, ne demokratik özerkliktir. Kürt sorunun özü anadildir, yani kürtçedir. Her halk gibi kürtlerin de ana yurdu ana dilidir. Ve türkçe öğrenmenin bedeli kürtçeyi unutturmak olmamalıdır. Resmi dil de öğrenilir, ana dil de. Bunları birbirinin alternatifi yapmak, asıl bölünmeye gidiştir. Korkuyu büyütmek yerine yurttaşların anadillerini nasıl o kara listede çıkaracağını düşünmelidir CHP.

Birgün mutlaka Türkiye iki resmi dilli olacak. Ancak o zamana kadar umarım, daha şiddetsiz, daha kansız, daha silahsız bir yaşam sürdürür bu toplum.