Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

KARGALARI GÜLDÜRMEK-AZİZ ÖZ

1- İçişler Bakanı İdris Naim Şahin'in şöyle bir demeci çıktı gazetelerde,

"İnançlı dindar insanlardan sokağa, şehre, bölgeye, ülkeye, dünyaya asla zarar gelmemiştir, gelmez gelmeyecektir. Bu dünyanın ve insanlığın teminatı, barışının ve huzurunun teminatı ideal sahibi, inançlı ve inanç değerlerine sahip insanlardır. Tarihe baktığımızda günümüzü takip ettiğimizde, başta kendisine sonra çevresine zarar veren insan veya o insanların oluşturduğu örgütlerin ortak paydası, ortak özelliği inanç değerlerinden yoksun olmasıdır...."

Şöyle çok ufak bir dünya gezisi, çok küçük bir tarih gezisi yeterlidir bu iddiaların son derece boş olduklarına.

Pazar yerindeki insanların arasına dalıp bombayı patlatan El KAİDE elemanının inançsız/dindışı olduğunu sanırım hiç kimse iddia edemez. Peki bu tür bir vahşetin topluma ne yararı oldu diye sormak bile insanın kanını dondurmuyor mu? Bakan bunu düşünmedi mi acaba?

İslam hukukuyla yönetilen toplumlarda, hiç suç işlenmiyor mu? Yapılan araştırmalarda elde edilen istatistiki bilgilere göre en yüksek suç oranı bu ülkelerde var. Peki bakanın elinde o ülkelerde işlenen suçların tamamı ya da en azında çoğu dindar olmayan insanlara ait olduğuna dair istatistik mi var?

Çek Cumhuriyeti'nin Başkenti PRAG'da yaşayan insanların %75-80'ni hiçbir dine inanmıyor. Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da ise yaşayanların nerdeyse %100'ü dindardır. Peki PRAG'da barış, huzur yok mudur? Yoksa kan gövdeyi götürüyor da saklanıyor mu? Bakana göre PRAG'da yaşayanların %80'nin topluma yararı yoktur. Gelişmişlik düzeyine bakınca insanın tersini düşünmesi akla daha uygun değil mi?

Libya'da daha 2-3 gün öncesine kadar karşısında esas duruşa geçtikleri Kaddafi'yi linç edenler dindar değil miydi? Hatta linç ederken tekbir getirmiyorlar mıydı? Herhalde dindışı olsalardı tekbir getirmezlerdi. Ayrıca lincin bir suç ve toplumlara çok zararlı olduğunu yoksa bakan bilmiyor mu? Hatta lincin ençok rastlandığı ülkelerin islami yönetimlere sahip olması gerçekten bir tesadüf müdür?

1990'lıllarda yüzlerce faili belli cinayetler işleyen hizbullah(hizbi kontra) elemanları en az bakan kadar dindar olduklarında sanırım bakanın da kuşkusu yoktur.

Bilindiği gibi İslam tarihinde savaş ganimeti çok olağan karşılanan ve sık sık da yapılan birşeydir. Savaş ganimeti yalnız mal mülkü değil kadınları, kızları ve çocukları da içermekteydi. Peki günümüzde bir kimse düşmanın kadınlarını, kızlarını ve çocuklarını savaş ganimeti olarak almak iyi birşeydir diye biliyor mu ve bunu bugün yapabiliyor mu? İnsanlıkdışı, ahlakdışı olarak görüldüğü için modern hukuk tarafında savaş suçu kategorisine alınmadı mı? Peki bu dindarların işlediği tarihsel bir suç değil mi?

 

2- Başbakan bir TV kanalında şöyle dedi:

''BDP'li 9 milletvekili teröristlerle kucaklaşıyor, sarmaş dolaş öpüşüyorlar, bir taraftan da bizimle görüşme... Nasıl olacak da bir eş başkanla konuşacağım? ''.

Şİmdi bir anlık şöyle düşünelim, o milletvekilleri Ak Partili olsaydılar ne yapacaklardı? Hemen silaha sarılıp siper mi alacaklardı yoksa onlar da normal insanca (çok daha tedirgin bir biçimde) tokalaşmayacaklar mıydı? Hiç hamaset edebiyatına gerek yok. Aynen insanca tokalaşacaklardı ve hal hatır soracaklardı. Hatta alıkonulmamak için daha samimi davranacaklarını da düşünebiliriz. Bu da çok insani bir davranıştır. Peki böyle bir durumda başbakan, bırakın aynı meclis çatısı altında olmayı, "Ben teröristlerle sarmaş dolaş olanlarla aynı parti çatısı altında kalamam" diyecek miydi? Tabi ki hayır. Nitekim alıkonulan ve daha sonra serbest kalan Ak Partililerle aynı çatı altında yaşamaya devam ediyor.

3- Bir süre önce başbakan bir okulun açılışında şöyle bir demeç verdi:

"Ne zarar gördünüz imam hatip okullarından da bunları kapattınız? Ne yaptı imam hatipliler size de bunları kapattınız? Terörist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? Anarşistler yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?"

Öncelikle anarşizm gibi köklü ve geleceğe yönelik tasarımı olan bir düşünce akımını böyle bir suç gibi göstermek çok sorunludur ve kişinin insanlığın düşünce tarihinden ne derece uzak olduğuna işaret eder. Aslında İmam Hatip Okulları kapatılmadı. Yalnızca, istedikleri bölüme girmeleri engellendi. Tabi yalnızca İmam Hatiplilerin değil tüm öteki meslek liselilerin istedikleri bölüme girme hakları kısıtlandı. Bu doğrudur ya da yanlıştır ayrı bir konu. Ancak aşağıdaki istatistikleri (cumhuriyet Gazetesi) başbakanı çok açık bir biçimde yalanlıyor:

Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok’un öldürülmeleri ile ilgili Umut davası dosyasından:

Hasan Kılıç: Tokat İmam Hatip Lisesi mezunu, Türkiye’de mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp yerine din kurallarına dayalı devlet kurmayı amaçlayan silahlı çetenin üyesi olduğu gerekçesiyle 18 yıl 9 ay ağır hapis ile cezalandırıldı.

Mehmet Ali Tekin: Fatih İmam Hatip Lisesi mezunu, Türkiye’de mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp yerine din kurallarına dayalı devlet kurmayı amaçlayan silahlı çetenin üyesi olduğu gerekçesiyle 12 yıl 6 ay ağır hapis cezası ile cezalandırıldı.

Selçuk Şanlı: Adana İmam Hatip Lisesi mezunu, Türkiye’de mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp yerine din kurallarına dayalı devlet kurmayı amaçlayan silahlı çetenin üyesi olmaktan 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Aynı davadan yargılanan ve Erzurum İmam Hatip Lisesi mezunu Şeref Dursun ise kanıt yetersizliğinden beraat etti.

Aslında daha bir yığın dosya, fakat bu kadarı bile söylenenin ne kadar komik kaçtığını gösteriyor.

 

4- Zaman zaman gerek başbakan, gerek bakanlar gerekse de Ak Parti'nin ya da o cenahtaki çeşitli kuruluşların ileri gelenleri sıksık şöyle bir iddiada bulunurlar "Bizi birleştiren İslamdır. İslam birleştiricidir".

Şöyle denilse bence biraz gerçekçi olunabilir:" İslam müslüman toplumlar içinde ayrıştırıcı değil". Bu bir nebze doğrudur. Çünkü farklı dinlere mensup olan toplumların ayrışmaları, birbirlerinden kopmaları daha kolaydır.

Bilindiği gibi Avrupa toplumları tamamına yakını Hıristiyan ve hıristiyanlığın toplum yaşamı üzerinde en etkili olduğu dönemlerde tüm kıtada inanılmaz bir savaş vardı. Daha sonra rönesans,reform hareketleriyle insanın (yaratıcılığının) keşfedilmesiyle dinin etkisi gittikçe azaldı (Elbetteki her savaşın altında, her toplumsal hareketin altında ekonomik nedenlerin yattığına dair tezin doğru olduğuna inanıyorum. Burada, görünen, savaş nedeni olarak kullanılan araçlardan söz ediyorum). Günümüze doğru geldikçe hıristiyanlığın etkisi azalırken, Avrupa toplumları daha çok kaynaştı ve günümüzde Avrupa Birleşik Devletleri altında birleşme yolu aramaktadırlar. Burada şöyle bir soru akla gelmektedir? Hırıstiyanlık neyi ile ayrıştırıcı oldu ki, islam neyiyle birleştiricidir?

İslam toplumlarına baktığınız zaman, bırakın birleşmiş olmayı, hücrelerine kadar ayrılmış bulunmaktadır. Arap ulusu'nun ezici çoğunluğu müslüman olduğu gerçeğinde hareketle, yeryüzünde Arap ulusu gibi bölünmüş parçalanmış başka bir ulus yoktur. Şu an Arap olan hemen hemen 30 devlet var ve bunların tamamı da aynı yönetim şekline sahiptir. Elbette ki bunlar islamdan dolayı bölündüler demiyorum. Yalnızca islamın tek başına birleştirici bir yönünün olmadığını vurgulamak istiyorum.

 

Öyle ya bu topraklarda kargaların da gülmeye ihtiyacı var.