Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

ÜNİVERSİTE ve İÇKİ -AZİZ ÖZ

Geçen gün gazetelerde şöyle bir açıklama vardı; "YÖK üniversitelerde içki içilmesini ve satışını bir genlegeyle yasakladı". Tabi bu yasaklama kararını YÖK kafasına göre vermedi. Daha önce başbakan şöyle bir demeç vermişti, "Öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak, yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?". YÖK ile ilgili söyleyeceğimiz söyleyip başbakanın söylemini tartışalım. Artık şu açıktır, başta YÖK olma üzere tüm yüksek öğretm kurumlarının hiçbir kişiliği yoktur. Hepsi suspus olmuş durumdadır ve yürütmenin ağzına bakıyor. Yürütme emrediyor, YÖK ve öteki kurumlar aynen yapıyor. Dolaysiyle kendine özgü kişiliği olmayan bir kurumu eleştirmenin bir anlamı yok.

Başbakanın bu demecinden doğal olarak epeyice çıkarsama yapabiliriz. Buna göre içkinin serbestçe satılıp içildiği üniversitelerde, öğrenciler kafayı bulmuş durumdadır ve bunun sonucu "ilim" alamadığı için kendini bulamamıştır. Oysa içkinin yasaklandığı üniversitelerde öğrenci kafayı bulmak yerine kendini bulduğu için sürekli bilim, teknikloji, bilgi, sanat, edebiyat, siyaset üretmektedir. Ama burada bir çıkmaz var. Tamam öğrenciler bilim öğrensinler, kendilerini bulsunlar. Peki hemen üniversitelerin dışı içki kaynıyor. Orada içip gelirse yine kendini değil kafayı bulur. Ayrıca dışardaki insanlar ne olacak? Öğrencilerin anneleri, babaları, kısaca çevreleri hep kafayı bulmuş halde olacak. Bu da öğrencileri doğrudan etkiliyecek. Bir başka şey öğrenciler üniversitede kafayı bulmasın diye çırpınırken, üniversiteyi bitirmişlerin öğrendiği "ilmi" kafayı buldukları için asla işlerinde uygulamayacaklar. Peki Öğrencilere yol gösterecek hocalar kafayı bulmuş iseler nasıl olacak? O haliyle kafayı bulmamışlara ve "ilim" açlığıyla kıvrananlara nasıl" ilmi" öğretecek? Bir ekleme daha yapıp bu kısmı geçelim. Başbakan ve kendisi gibi düşünenler ünüversitede hep kafayı bulmuş olarak mı dolaşıyorlardı? Ondan dolayı mı başbakan oldular?

Gerçekten içkinin serbest olduğu üniversitelerde insanlar ayyaş mı dolaşıyor ya da bilgi üretilmiyor, bilim yapılmıyor mu? Bu böyle midir gerçekten? Bunu bir kaç biçimde analiz edebiliriz. Birincisi bilim tarihine bakabiliriz. İkincisi heryıl yayınlanan dünyanın en iyi ilk 100 ya da 500 üniversitesine bakabiliriz.

İsterseniz birincisinde başlayalım. Bilim tarihinde gerek sosyal gerekse doğal bilimlerde esaslı ve sürekli bilim(bilgi, teknoloji) üreten toplumlar çoğunlukla daha özgür, daha günlük yaşamda serbest toplumlardır. Bireyin yaşamıyla ilgili kararlarını kendisinin verdiği toplumlardır. Burda özellikle çeşitli bilimsel disiplinlerde ya da edebiyatta çığır açmış insanların (GALILEO, KEPLER,EINSTAIN, MAXWEL, PASTEUR, VIKTOR HUGO, HEGEL, MARX, vb. Uzatmaya gerek yok) yetiştiği üniversitelerin sahip olduğu ortamlar böyle yasakların olmadığı, böyle bir tartışmanın olmadığı ortamlardır. Kısaca bilim/edebiyat/siyaset/sanat tarihinde çığır açmış insanlar özgür ortam, serbest ortam peşinde koşmuşlardı, yoksa içkisiz, yasaklarla çevrilmiş ortamlar peşinde koşmamışlardır. Hatta çığı açmış kimi insanlar, öğrencilerin kafayı değil kendilerini buldukları üniversiteleri terkettikten sonra başarılı oldular.

İkincisine gelince. Öncelikle örneğin bu yılki ilk yüz üniversite listesine bakalım. Ama bundan da önce içkinin yasaklı olduğu üniversiteleri hangileri olduğun bakalım. İçkinin yasak olduğu devletlerin doğal olarak üniversitelerinde de içki yasaklıdır. Bunlar Suudi Arabistan, İran, Libya, Afganistan vb ülkeler ve üniversiteleri. 2012 ilk yüz üniversite listesine baktığımızda bu tür ülkelerin izine rastlamak olanaklı değil. İlk Onu buraya alalım: 1- Harvard ( ABD ),2- MIT ( ABD ), 3- Cambridge ( İngiltere ),4- Stanford ( ABD ), 5- California, Berkeley ( ABD ), 6- Oxford ( İngiltere ), 7- Princeton ( ABD ), 8- Tokyo ( Japonya )9- University of California Los Angeles, 10- Yale ( ABD ). Bırakın ilk yüzü, ilk ikiyüzde, ilk üçyüzde, dörtyüzde ve devamında bile yok. Ayrıca uluslararası bilimsel yayınlara baktığınız zaman, öğrencilerin "kafayı değil kendilerini buldukları" üniversitelerde elleturulur ya da referans olmuş bir yayın bulmak mümkün değil. Elbbeteki içki içenler bilim/sanat/siyaset/edebiyat üretiyor demiyoruz asla. Sadece başbakanın söyleminin çok ama çok yanlış hatta tehlikeli ve zararlı olduğunu vurgulamak istiyoruz.

Ayrıca şunu da vurgulamalıyız. Sadece İçkinin yasaklandığı üniversitelerin değil ülkelerin de toplumsal yaşamında ciddi şeyler üretmediğini görüyoruz. Bu içkinin olmamasından dolayı değil, yasakların yasakları getirmesindendir. Öte yandan içki üretmek de öteki üretimler gibi belli teknolojiler, bilimsel yöntemler gerektiriyor.

Görüldüğü gibi içki üniversiteleri, dolaysiyle bir bütün toplumun geleceğini karatmış durumdadır(!). Herkes kendini "bulacağına", "kafayı bulmuş dolaşıyor"(!). Artık zaman yitirmenin anlamı yok. İçki üretenin, satanın, bulunduranın ve içenin "tez elden kellesi urula".