Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

KURMEŞTEN PORTRELER-2 -Aziz Öz

CAANE MAMO

Kimbilir kaç kadını, kaç bebeği kurtardı bu çekirdekten hemşire, çekirdekten ebe ya da doktor. Nasıl, nereden başladı bu kutsal işe bilinmez ama, bir çok kadının canını, bir çok bebeği ya da ocağı kurtardığı kesin. Aşağı yukarı tüm köyün bir şekilde borçlu olduğu pırıl pırıl bir Kürmeş kadını. Alabildiğine cana yakın, alabildiğine sakin, sade güzel bir insan. Son derece alçak gönüllü. Çok iyi bir komşu, özverili ve yardımsever bir insan. Yüzünde hep bir iyiniyet, biraz da ürkek bir gülümseme okundu. Hep bir çalışma, hep bir çaba içindeydi.  Erken yaşta yaşama veda etti ne yazı ki.

 

XAN

Eşinin yönü Pertek'e dönükken, O'nun yönü Kurmeş'e dönüktü. Zaman zaman düşündü neden burda yalnızız diye. Kardeşi İbrahim ve Telo'nun evlerini ziyaret etmek en büyük zevkiydi. Kurmeşin kadın gerillası, dağ kırlangıcı Nuray'ını yitirmesi yaşamını alt-üst etti. Nuray'sız kalmak çok çok acı verdi. Bir tarafının felç olduğunu düşündü.  Haberlerde, sağda solda ölen, öldürülen insanları duyduğunda içi titreyen Xan, gücü olsaydı yapışacaktı devletin yakasına ve haykıracaktı: "Siz öldürmek dışında bir yol bilmez misiniz? Siz hiç çocuk emzirdiniz mi? Siz hiç çocuk ninnnisi söylediniz mi? Siz kargadan başka kuş tanımaz mısınz?".  Çok fedakar bir kadındı. Hastalığında  eşine çok iyi baktı. Yüzündeki yorgun masumiyet, Nuray'ını yitirmesiyle birlikte derin bir hüzne ve acıya dönüştü. Ancak herşeye karşın yaşamdan kopmadı.

 

XEZO

Xezo Ana, Ana Xez, alabildiğince anaç bir duruş. Bana öyle geliyor ki ana sözcüğünün üzerine ençok  oturduğu kişilerdendi. Maneviyatı daha güçlüdür duygusu yaratırdı karşısındaki kişi üzerinde. O maneviyat da insana bir durgunluk verirdi. Çok sade, sakin, telaşsız bir duruşu vardı.  Kavga gürültü, bağırış, çağırış yoktu doğasında. Eşine çok değer veren biri. Komşularına değer verdi,  "komşu komşunun külüne muhtaçtır" duygusuyla hareket etti. Alabildiğince konukseverdi. Hep yaşam ancak iyilikle güzelleşir diye düşündü. Çok yıllar önce bu satırların yazarı, bir gece yarısı oğlu XIDE ile KERARGE'deki evlerine vardığında, kendisini nasıl yatağında yatırdığını, nasıl sarılıp öptüğünü asla unutmaz.

 

BEZE MUSLIM

Belki de Kurmeş'te devrimcilere en çok bakan, yemek veren ve onları en çok saklayanlardan biri O'ydu. Siyasi oğlundan dolayı evlerinin sürekli basılması karşısında hiç eğilmedi,hep dik durdu. Hiç açık vermedi. Geleneksel kadın profilinin tam içinde  değildi. Erkek işi, kadın işi diye ayırmadı işleri. Gencecik Cemal'ini yitirmesine karşın, yaşam sevincini kaybetmedi. Yemin içerken Cemal'in başıyla yemin etti sürekli. Mutfağa sığacak biri değildi. Boyun eğer bir yapıda olmadı hiç. Alabildiğine çalışkandı. Rahatını hiç düşünmedi, tam tersi hep kıydı rahatına, uykusuna. Sanki "yarınlar yorulanların değil, rahatına kıyanlarındır" özdeyişini yaşamının en önemli  ilkesi olarak gördü. Yüzünde hep bir kararlılık, sırtını fırtınaya dayamış bir gülümseme vardı.

 

KAZİMİ MUSE

Va pızezka bir anda öyle bir kasırgaya tutuldu ki, en güzel çağında yaşamdan ansızın kopartıldı. Oysa dönem arkadaşlarının deyimiyle "profesör olacak çocuktu". Mardin Öğretmen Okulunda okuyan bu zeki mi zeki çocuk, çalışkanlığı, güzel yüzü ile adeta bir destandı. Gerek Kurmeş ilkokulunda gerekse Mardin Öğretmen Okulunda zekasıyla, çalışkanlığıyla, problemleri çözümleme yeteneğiyle ve analitik düşünce biçimiyle öğretmenlerinin gözdesi olan bu yakışıklı Kurmeş  çocuğu tüm sınıfları en iyi derecelerle geçti. Tam, yaşamı yürüyerek değil koşacakken, doğadan mı denir, tanrıdan mı denir bilinmez ama, en büyük haksızlığı yaşadı. ÖZ ailesinin gözdesi çocuk 1972 yazında ölümüyle ailede çok büyük bir yara açtı ve sonsuzluğa uçtu.

 

CAFERİ MUSE

Bir gün köyden ani bir kararla çıktı ve öğretmen olarak döndü sarışın tenli, güleç yüzlü adam. Yaşama hep pozitif baktı. Her olaydan, her hareketten, yani yaşamın her anında mutlaka bir espiri türetti. İnanılmaz bir espiri yeteneği vardı. Bu yeteneği sürekli kullandı. O'nun yanında olup da asık suratlı durmak olanaksızdı. Ne yapar eder sizi pozitif bir enerjiyle buluştururdu. Kapkaranlık geceyi güneş aydınlığıyla buluştururdu yaptığı espirilerle. Girdiği evde fırına, kalorifere ihtiyaç olmadı hiç. Öyle çok derse sığacak biri değildi. Çok çalışmak yerine zekasıyla okulu götürdü. O'nun için durmak yok, yürümek vardı. Yaşamın karşısında zayıflık göstermedi. Sakin duruşu ve yüzündeki huzurla dikkati çekti. Dönemin yerleşik değerleriyle hiç barışık olmadı. Toplumsal değerlerin gücüne değil değişken karekterine inandı. Asla çevre odaklı olmadı. Karşısındaki kişide mesleği olan öğretmenlikle bütünleşmiş bir kişilik hissi uyandırdı hep. Her daim  çok düzgün giyimli ve traşlıydı. Özellikle takım elbise giydi. Uyku ve sohbeti sevdi. En bilinen  alışkanlığı sigaraydı. Tavla oynamak en büyük zevklerindendi. Anayurdu yüzündeki o unutulmaz gülümseyişiydi. Bu satırların yazarının ve köyde bir çok insanın esin kaynağı oldu. Ne yazık ki "ihanet erken başladı bir öğlen vakti". Arabasını satın aldığı gün yaptığı trafik kazasında çok genç yaşta yaşama veda etti.  

 

IMAMI ISMEL

Durgun denizlerin balıkçısı. Sanki Almanya'ya çok da istiyerek gitmemişti. Mümkün oldukça ailesini bulaştırmak istemedi Almanya'ya. Yüzünde üzerinde tam da oturan bir gülümsemeyle yaşadı. Son derece saygılı bir duruşu vardı. Herhangi bir kirliliğin içinde geçse, yine aynı temizlike çıkardı. Almanya'yı hep geçici bir mesken olarak gördü. Yönü Köye dönüktü. Almanya olmasaydı hep Munzur Dağlarının bir kartalı olarak kalacaktı. Arkadaş babaydı. Temiz giyimli ve traşlı dolaştı hep. Çocukları ile babası arasında, baba kuşağına daha yakın hisseti kendisini. Çok duygusal biriydi. Bırakın birilerini incitmek, karıncayı bile incitecek bir yapısı yoktu. Garesiyle iyi bir ikiliydi.

 

HESENI ALI

İlk Almanya kuşağı içinde Almanya'yı ençok benimsiyenlerdendi. Almanya olmasaydı da O kendisine bir başka Almanya bulurdu. Hep güzel giyindi, traş oldu. Kravat takmayı sevdi. Üst düzey bürokrat görüntüsü çizdi. Yaşamında mantığı hep ön planda tuttu. Yaşamı yaşama meydan okuyarak yaşadı. Yıkıntı durumunda bile acınmayı asla istemeyen bir kişilik. Bu dünyada iki vatanı olduğunu düşündü: Kurmeş ve Almanya. Bir sütun gibi hep dik durdu. Dobra ve açık konuşmayı sevdi. Fırtınalar içinde geçse bile O hep sakin bir görüntü çizdi. Nare'siyle iyi bir ikili oluşturmuştu. Sigara ve içkiyi sevdi. Çocuklarıyla ilişkisi eşitlik üzerine kuruluydu. Kinmiş, nefretmiş, yoktu dağarcığında onlara yer.

 

FATE XEÇKE

O şen yüzlü, dik duruşlu kadın bir anda bir fırtınaya tutuldu ve tüm sağlığı elinden gitti. Oysa o güler yüz, geleneksel kadın duruşu ve giyinişi ne güzel oturmuştu üstüne. O hiç hastalanamayacak gibi didinen, Kanya Telo'daki sebze tarlasında zevkle çalışan, yoldan geçenlere ikramlar sunan kadındı fırtınaya tutulan. Gelen konuklara o hasta haliyle, o çaresizliğ ile bile hürmet etmek istedi. O hasta halinde bile yüzündeki  aydınlık kaybolmamıştı. Çake'sini yitirmesi kabus üzerine, daha büyük bir kabustu. Öyle bir kabus, öyle bir fırtına idi ki, aileden 4 kişiyi peşpeşe kopardı yaşamdan.

 

GULIZAR

Insanda benim kurallarım var gibi bir izlenim bırakırdı. Sanki hiç çocuk olmamış, hep bulunduğu yaştaymış gibi durdu. Sesinde sakinlik, bir olgunluk vardı. Çok ıyi bir komşu, çok iyi bir dosttu. Geleneksel yaşlı kürt kadınlarının ailede sahip olduğu söz ve karar hakkı gibi bir hakka sahip olduğu duygusunu verirdi.  Gerçekten de bu hakkı ve gücü vardı.  Daha çok aile önderi gibiydi. Aile içerisinde göze çarpan bir ağırlığı vardı. Zuxurun müdavimiydi. Şükrük'ten Kurmeş'e gelin gelmişti ancak, tüm benliğiyle Kurmeşliydi. Çok da Şükrük'le bağı kalmamıştı. Telaşsız bir yüz ifadesi  vardı. "Yaşam süt liman olmasa da ben şarkılarımı söylerim"  duruşundaydı sanki.

 

MIXTADI USKE

Topraksa Kurmeş toprağı, ağaçsa Kurmeş ağacı, doğaysa Kurmeş doğası olmalı gibi bir his uyandırdı insanda. Yüzünde "ben çok çalıştım ancak, daha yapacak çok iş var" diye bir duygu vardı. Bahar, kış gelmiş, mevsimler geçmiş, pek ilgilenmedi. O hep bir mevsimi olduğunu düşündü: çalışma mevsimi. Çalışmayı da çok zevkle yaptığı hayvancılık olarak gördü. Gücü yettiğince de yaptı. "Bakılemın" ile başlayan cümleler çok kurdu. Köy sorunlarına dahil olmadı ama, uzaktan uzaktan izledi. Otoriteyle kavgası olan biri değildi.

 

ALI ZERE

Tok bir duruş. Oluşucak fırtınaları sakinliğe eviren bir duruş. Yüzündeki dinginlik, ruhunun aynası gibiydi. İç dünyasi ile dış görünüşü arasında bir paralellik var hissi verirdi insana. Kimseyi üzecek, kıracak bir yapısı yoktu. Kamil insan duruşu vardı. Siyasi literatürde çok kullanılan "köylü kurnazlığı" ile yakından uzaktan ilişkisi olmadı. Pek içinde olmadı köyün sorunlarının. Gittiği yerlere rahatlıkla uyum sağlar bir yapıdaydı. Kurmeş'in sakin, dingin yüzlerinden biriydi. Pek acelesi olmayan bir Kurmeş sakini. "Ben ..." ile başlayan cümleleri O'na göre değildi. Başka yerlerde önemli biri olacağına, Kurmeş'te sıradan bir olmak O'na hep daha çekici geldi. Kendi çıkarlarına aykırı davranışta bulunabilir bir yapıdaydı. "Sirke satan bir yüzü" olmadı asla.

 

SEFO

Yüzünde acı bir yorgunluk, bir ezilmişlik vardı. Aynı zamanda bahtiyar bir duruşu vardı. "Küçüğüm, ben bu yaşama kadar ne zorluklar gördüm" gibi bir mesaj taşırdı sanki. Kurmeş'te tek bir aile gibiydi, çok akrabası yok gibi duruyordu. Çocuklarına bir dönem hem anne, hem de babalık yaptı. Kurmeş'in yoksulluğunu en çok paylaşanlardandı. Ama yoksulluk ruhunda bir yoksunluk yaratmamış gibiydi. Köyün sorunları O'nu hiç çekmedi. Davaların içinde olmadı. Yaşama belkide sıfırın da altında başladığı için, O'nun en büyük davası eve ekmek götürmekti. Hep o doğrultuda hareket etti. Ezilmiş bir kuşağın bireyi idi. Hiç kimseyi kırmadı. Hep yalnız adam gibi durdu. Başkasının emeği üzerinde ev inşa eden biri değildi.

 

PITE

Beri Jıkeftan'ın müdavimi. Şiir okur gibi Beri jıkeftan'ın her karışını dolaştı, her anını yaşadı. Belki de Kurmeşli demekten çok Beri Jıkeftanlı demek daha doğrudur. Her daim koyunlarıyla, keçileriyle bir bütünlük içinde süren bir ömür. Hayvancılık en iyi bildiği işti ve başka alternatif aramaksızın severek yaptı. Galiba Beri Jikeftan'dan Kurmeş'e bakmak da ayrı bir zevkti O'nun için. Yüzünde hüzüne dolanmış bir  tebesüm vardı.  Hiç köyün sorunlarına dahil olmadı. İnsanları kıracak bir yapısı yoktu O yeşil gözlü, kızıl/sarı tenli  adamın. Koşullar ne olursa olsun hiç şikayet etmez gibi bir karekteri vardı. Çocuklarını bile kırmaktan çekinir gibi durdu. Çok şakacı ve şaka kaldırır bir yapıdaydı. Karşı kişinin söylediklerinden asla bir artniyet aramadı. Munzur Dağları artı Beri Jıkeftanlı Kurmeşan O'nun yaşaması için tek denklemdi.

 

XIDEY MISTEFE

İlk Almanya kuşağıydı. Yani yitirilmiş kuşağın bireyi. Kolay değildi, başka bir diyarda dilsiz, kimliksiz dolaşmak. Teknolojinin hiç kullanılmadığı bir yaşamdan kalkıp dünyanın en teknolojik ülkelerinden birinde yaşamaya başlamak, her psikolojinin kaldırabileceği iş değildi. Bunun emareleri yüzüne yansımıştı. Yüzünde hep bir endişe vardı. Bu endişenin sonucu sert bir bakış. Benli cümle kurmayı sevdi. Bonkör bir yapısı vardı.  Yönü Kurmeş'e doğru olduğu zaman, sevince bulanmış ifade olurken yüzünde, Almanya'ya dönük olduğu zaman daha hüzünlü, daha durgun bir ifade olurdu. Bir olay, bir problem karşısında çok çabuk tepki veren yapısıyla dikkat çekti. Dünyanın neresinde olursa olsun hayalinde hep Kurmeş var gibiydi.

 

GOZELI ISMEL

Zaten yaşama ister tanrının, isterse de doğanın deyin ama, sonuç olarak doğuştan kendisine yapılan haksızlıklarla başladı. Ne var ki bunu hiç takmadı, önemser gözükmedi. Duruşuyla kimi eksiklerle de yaşanacağını, mutlu olunacağını gösterircesine yaşadı. Yüzünde her hangi bir şikayet ifadesi yoktu. Tam tersi huzurlu bir ifadeyle durdu. Konuşamıyormuş, umrunda değildi; buna yanıtı "görüyorum ya "der gibi bir duruşu vardı. Duyamıyormuş, yine umrunda değildi; "yürüyorum ya" yanıtıyla tutundu yaşama. Çalışmaktan, çabalamaktan hiç geri kalmadı. Karşıdaki insana " bu adam yorulmaz" duygusu verdi. Kurmeş'in hep farklı bir rengi olarak kaldı. Bu Kurmeş güvercini ne yazık ki son dönemlerinde köyünde kalamadı. Kalan ömrünü Kurmeş dışında ama, Kurmeş özlemiyle tamamladı.

 

DIDAR

Hep bir hazan mevsimindeymiş gibi bir duruşu vardı. Uysal bir kişilik, Masum bir yüz, masum ve saygılı bir duruş, biraz da mahçup bir yüz. Hüzünün yakıştığı insanlardan biriydi. Hüzünün umutsuzluğa dönüşmediği bir yüz.  Yüzündeki hüzünün karşısındakini asla yormadığı bir yüz. Gittiği Fransa'da çok erken yaşta yaşama veda etti ne yazık ki.

 

MAMIK

Döneminin en uzun yaşayanlarındandı. Yaşlılığında bile harıl harıl çalıştı. Katırıyla kömünü, tarlasını ziyaret etmeyi sevdi. Hiç huysuz ihtiyar olmadı. İyi bir komşuydu. Bulunduğu yaşı seven bir duruşu vardı. Hemen hemen tüm yaşamını Kurmeş'e sığdırdı. Yaşadığı yer Kurmeş ise, "dağın ardını merak etmem" der  gibiydi. Yoksullukla ve kimsesizlikle başladığa yaşamda çok büyük çabalarla bir noktaya geldi. Bir dönem, sesinin güzelliğinden midir bilinmez, köyle ilgili duyruları damların üzerinde (özellikle USIK'ın damında) O seslendirdi. Dingin, telaşsız, ama durmak bilmeyen bir yapıdaydı. Çocuklarının çekinmediği bir baba profili vardı. Sanki sahip olduğu hayvanlarına karşı daha merhametliydi.

 

HUSENI ELKO

Tüm yaşamı Kurmeş'te geçti. Geleneksel meslekler olan hayvancılık ve çiftçilik yaptı ancak, yapmaktan çok danışmanlık yaptı demek daha doğru. Sakin bir ses tonu, telaşsız bir duruşu vardı. Kahve kültürüne açıktı. İskambil kağıdı oynamak ve sigarasını tüttürmek en sevdiği iki şeydi. Kavgacı bir yapıda olmadı hiç. Köy sorunlarına birinci görev olarak görmeksizin dahil oldu. Yüksek perdeden hiç konuşmadı. Çocuklarıyla bir arkadaşlık ilişkisi içindeydi. Sanki "siz işleri yapın, ben size karışmam, siz de bana karışmayın" gibi bir anlaşma vardı çocuklarıyla aralarında.

 

MIDE

Döneminde köyün en ileri gelenlerindendi. Devlet ile köy arasında bir yerdeydi. Denilebilir ki devlet ile köy arasında bir arabirim görevi gördü.  Ankara siyasetini iyi okudu. Bir çeşit seçilmemiş milletvekiliydi. O dönem köyde ve çevre köylerde devlet ile hukuksal ya da başka türden herhangi bir sorunu olanlar kendisine şu ya da bu şekilde danıştılar. Kurmeş'ın tek  bürokratı gibiydi ama, çekirdekten yetişme bürokrattı. Çeşitli sorunlarla ilgili olarak Ankara yolunu çok arşınladı. Yaşadığı  yerde devlet denen güç odağı olmasaydı da, O bir güç oluşturur ve o güçle ilişki kurardı. Kurmeş'in tanıtımına epeyice katkı yaptı denilebilir. Öyle uzun süre köyde kalacak, köyde konaklayacak biri değildi. En büyük ilgi alanı insanlardı. İlişki kurmayı, iletişim kurmayı çok iyi beceren bir yapısı vardı. En güçlü yanı ikna gücü ve inandırıcılığıydı. Karşısındaki insanda "devlet tedrisatında geçmiş" duygusu yaratırdı. Büyükten küçüğe gördüğü herkesin hal hatırını sormadan geçmedi.

 

EME USO

Çok fedakar bir insandı. Öyle sızlanacak, şikayetçi olacak bir yapıda değildi. Biraz mahçup bir duruşu vardı. Başka yerden Kurmeş'e gelin gelmiş olmasına karşın, doğma büyüme Kurmeşli gibiydi. Tam anlamıyla sakin karakterli bir hanımefendiydi. Hiç işlerini üç vakte bırakmadı. Çok yokluk çekmiş olmasına karşın elindekini vermekten, paylaşmaktan hiç sakınmadı. Çok iyi bir komşuydu.  Çok iyi masal anlatma yeteneği vardı ve bunu sık sık masal anlatarak kullandı. Nefretten haberi olmayan çok geniş bir yüreği vardı. Denilebilir ki üç ilkesi vardı "çalışmak, çalışmak, yine çalışmak".

 

USOY KEREM

Karşısındaki insanda "çok farklı bir hikayesi var" duygusu yaratırdı.  Yüzünde yaşamın zor çizgilerini okumak mümkündü. Yüzünde sert bir ifade, içinde ise duygulu bir yürek. Kurmeş'in kadim insanı gibi durdu. Çevresi, akrabaları Kurmeş'ten birer birer giderken O, ayrılmayı asla aklında geçirmedi. "Ben altın kafeste değil, Kurmeş'te yaşamak, yaşlanmak istiyorum" diye düşündü ve de öyle yaptı. Ağacı, toprağı çok sevdi. Onları Eme'sinden sonra en sadık yari olarak gördü. Hem yoksulluktan hem de karekterinden olsa gerek konuk ağırlamayı, aç doyurmayı çok önemsedi. Eve gelen her konuk kendisinde çocuksu bir heyecan uyandırdı.

 

İSOY GARKO

Son derce sakin duruşluydu. Karşısındaki insanda "asla bir oyun, desise, dalavere içinde olmayacak yapıda bir insan" hissi uyandırdı.  Kamilliğin zirvesindeydi. Çocukları olmamasına karşın, yaşama tutunmaktan asla geri durmadı. Yaşamı boyunca hayvancılık yaptı. Hem de çok severek yaptı. Sanırım Kurmeş dışında yaşamak, Kurmeşi terk etmek O'nun için kırmızı çizgiydi. Köyün sorunlarına hiç dahil olmadı, o konulara ilgi duymadı. Komşularını, çevresini hiç kırmadı. İyi bir komşuydu. Örtülü ödenekten para alacak biri değildi. Güç ve kudrette hiç gözü olmadı.

 

MAMUDİ GARKO

Sert bir yüz ifadesiyle dikkati çekti. Yüzünde yaşamı çok ciddiye alan bir ifade vardı.  Huzur ile huzursuzluğun kardeş olduğu, harmanlandığı bir yüz ifadesi. Sanki otoriter bir baba profili vardı. Bedensel engelleri olmasına karşın çalışmaktan ve yönetmekten bir adım geri durmadı. Tam tersi çalışmayı en büyük zevk gibi gördü. Yaşamı umuda yolculuk olarak kavradı. Yan yoldan hiç yürümedi. Sanki "İnsan daha çok çalışmak için daha uzun yaşamalı" der gibiydi. Problemlere yenilir ama, teslim olmaz bir yapıdaydı. Sessiz bir profil ama, dingin değil.  

 

XELOY XOCE

Uzun kış gecelerinin masal anlatım ustası. Öylesine güzel, öylesine lezetli anlatırdı ki, dinleyenler kendilerini masalın bir parçası, bir kahramanı sanırdı ve bu masal yolculuğunun hiç bitmemesini isterlerdi. Keçileriyle bütünleşti. Onlar nerdeyse tüm dünyasını oluşturdu. "Huzur Kurmeş doğasındadır" diye düşündüğünden olsa gerek, bu huzurlu ihtiyar,  keçileriyle Kurmeş doğasının her karışına severek dokundu. Kinle, nefretle, kötü işlerle işi olacak biri değildi. Çok geniş bir yüreği vardı. Ne yazık ki son yıllarını çok sevdiği köyü dışında geçirmek zorunda kaldı. Yaşamı hep düz bir çizgi ve durgun olarak kavradı.

 

ŞİXO

Yokluğa, yoksulluğa, yoksunluğa papuç bırakacak biri değildi. Koşullara teslim olmak yerine, mücadeleyi tercih etti tüm yaşamında. Yaşam koşulları karşısında eğilip bükülebilir ama, kırılıp dağılmaz bir yapıdaydı. Feleğin tekerine çomak sokabilecek güçte hissetti kendisini. O açıdan yaşadığı yer yetmezse başka diyarlara gitmekten asla çekinmedi. Nitekim öyle yaptı. Biraz solgun, biraz yorgun bir yüzle birlikte, dik bir duruş. Yüzünde fırtınalı yaşam çizgileriyle birlikte sert bir ifade vardı. Fırtınalı yolda yürümekten zevk aldı. Kurmeş'in geleneksel mesleklerine hiç yakınlık hissetmedi. Dolaysiyle bir arayış içinde, bir çıkış peşindeydi. O arayış Fransa çıkışı ile son bulup Kurmeş özlemine dönüştü. En rahat edeceği bir dönemde yaşama veda etmek zorunda kaldı ne yazık ki.

 

ALTUNIGE XIDİ ALE

Alabildiğine sade, biraz çekingen, biraz ürkek bir duruş. Hem biraz olanaksızlıktan hem de tercih olarak pek tüketim sevdalısı olmadı. Biraz rahatsız etmemek için, biraz da gözönünde olmayı pek sevmediğinden olsa gerek, kendisini pek fark ettirmeyen bir sessiz komşu. Dilsiz bir coğrafyanın dilsiz bir kadını gibiydi. Ezilmiş bir coğrafyanın, en ezilmiş kesimindeydi. Bu uzun boylu Kürmeş kadını oldukça alçakgönüllüydü. Kendisini hiç Kurmeş'in merkezinde hissetmedi. Yaşam koşullarının zorluğundan şikayet etmek yerine, varolan koşullarda yaşamı sürdürmeye baktı. Olgunluğu, ağırlığı her zaman huysuzluğa tercih etti.

 

PER

Yorgun bir yüz, yorgun bir yürek. Acelesi olmayan telaşsız bir duruş, melül bir bakış. Sakin, sessiz bir komşu. Gezgin bir ruha hiç sahip olmadı. Tüm zamanını evinde harcadı. En mutlu olduğu yer olarak gördü evini. Kitabında çalışmak, çabalamak, uğraşmak dışında bir şey yoktu.  Bütün yaşımını Kurmeş'te doldurdu. Kurmeş'ın havasını, suyunu, toprağını kendisinin bir parçası olarak gördü. Bir geçiş kuşağı olmanın zorluklarını, şaşkınlığını yaşadı. Yalnızlığın zorluğunu çok duyumsadı.

 

MISTEFAY ALİ HUSİGE

Yüzünde bir mutsuzluk, bir sıkıntı okumak mümkün değildi. Adeta yüzü umutsuzluğa, çaresizliğe, endişeye kapalıydı. Umuda yatkın bir yüzdü O'nun yüzü. Ezilmişlik, eziklik hissetmemiş bir yüz. Köyün geleneksel meslekleriyle özellikle hayvancılıkla hiç işi olmadı. Kendisine hep inandı. Almanya serüveni yaşadı. Ancak genelin tersi bir durum oldu. Aile Almanya'da kendisi Kurmeş'te kalmak zorunda olduğu için, Kurmeş'i gurbet, Almanya'yı sıla olarak gördü. Çocukların hasretini çok çekti. Köy sorunlarına pek dahil olmadı. Sorun çıkaran bir yapısı yoktu. Yükseklik duygusunu yitirmeyen bir duruşu vardı.

 

 

GAHARE PITO

Bilinen bir atasözü olan "jın jın gotıne, mer mer gotıne" atasözüne hep bağlı kaldı. Temizliği çok önemsedi. Dingin ve kamil bir duruş olarak özetlemek mümkün. Telaşa, fırtınalı durumlara asla prim vermeyen bir yüz ifadesi. Oldukça hamarat bir Kurmeş kadını. Komşulara, gelen konuklara çok değer verdi. Sanki hep kaynana oynama rolü verilmiş gibiydi. O rolü de güzel oynadı. Son yıllarını Almanya'da geçirdiği için, Kurmeş'in taşı toprağının ve yıllarını geçirdiği evinin özlemini çok derinden hissetti. Zaten ömrünü verdiği köyünden ayrılmasıyla yüreğinin yarısını yitirmiş gibiydi. Sevgili oğlu Ali Rıza'sını yitirmesi , hatta cenazesine katılamaması kendisini çok derinden vurdu. Oğlunun mezarını bile ziyaret edememesi nedeniyle gurbeti her soluk alış verişinde yaşadı. Almanya'da yaşama veda etti.