Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

DOSTLUK VE FEDEKÂRLIK –A.Haydar Gürbüz

Dostluk ve fedekârlık kavramlarının aşk ile iç içe olduğunu düşünüyorum,çünkü insan ancak aşık olduğu zaman hertürlü fedekarlığı yapar,fakat bu kör bir tutkuya dönüştürülmemeli çünkü aşk hayatın her alanında sahip olunan farklı değerleride içerir,bu bir kavga aşkı olabilir,dava aşkı olabilir,düşünce aşkı olabilir,sevgiliye olan aşk olabilir,arkadaş aşkı olabilir Tanrı aşkı olabilir,bunlar gibi bir çok kavram sıralayabilirim ama işin özünde mutlaka aşk olmalıdır.Çağımızda aşkların içeriği maddi değerlerle karşılaştırılacak kadar insan özü ve yüreğinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.Aşk yerini son yıllarda tamamen meta anlayışına terketmiştir,maddiyatı öncelikli alan, aşkı günlük bir ihtiyaç gibi gören anlayışların sık sık yaşanıldığı bu dönemde kapitalistler bahçede meyva toplar gibi birde televizyon dizileri çekerek yaşanılan gerçek aşkları anlamsızlaştırmaya  içeriğini boşaltmaya  toplumun belleğinde birbirlerini aldatan çehreler yaratmaya çalışmaktadırlar.

Sizinde dikkatinizden kaçmamıştır,  başta burjuva basını olmak üzere bir çok yerde günlük veya haftalık televizyon dizilerinden sıkça sözedilmektedir.Edebiyat eserlerinden uyarlanan bu dizilerin(Aşk ı Memnu, Hanımın Çiftliği,Hüsran Yarası,Yaprak Dökümü vs.) konuşulduğu sahneler tamamen biribirlerini aldatan aşk sahneleridir.Güzel kadınları veya yakışıklı erkekleridir,dizinin  alındığı eserin yapısıyla kimselerin ilgilendiği falan yok hal bu olunca tabiki bu ekranlarda topluma yansıyan dostluklarda buna benzer olacaktır. Dostluk kavramının taşıdığı gerçekçi ve içtenlikçi içerikten uzak toplumu oluşturan bireyler tutkularının kurbanı olmuş her yönüyle sınırsız olan bilgi akışı içerisinde zinciri olmayan fakat okuduğunu anlamayan,baktığını görmeyen,duymak istediğini duymayan körelmiş, sağırlaşmış ve bir o kadarda kişiliksizleştirilmiş bir köle hayatı.

 

Seyyah oldum şu alemi gezerim / Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kendi efkarımca okur yazarım / Bir dost bulamadım gün akşam oldu   

 

Dostluk ilşikilerininde günümüzde gerçek anlamıyla bir bağ oluşturmadığı görülüyor,”biz arkadaşız,dostuz,nasıl güvensizlikten bahsedersin,insan dostu için gerekirse her türlü fedekârlığı yapar”gibisinde sözlerin geçmişte bir kadri kıymeti olsada günümüzdeki dostluk anlayışıyla pek bağdaşmadığı dostunun çıkarına dokunduğunda yüz hatlarındaki değişimi ve bu değişim sonrası ilişkilerde yaşanılan soğuma bu kavramların artık içerik olarak bir kıymetinin kalmadığını göstermektedir.Dostluk insanın kalbinde asil bir duruşla özdeşleşmelidir,karşılıksız ve çıkara dayalı hesaplar asla içermemelidir.Dost diye bellediğin biri sana ihtiyacı olduğunda karşılık beklemeden ona tereddütsüz yardım edeceksin ancak o zaman dostluk bağlarından söz edilir, bir davayı birlikte yürüten yoldaşların sevdası, içinde hertürlü fedekarlığı barındırdığında, gerektiğinde yoldaşı için ölümler göze alması gibi bir fedekarlıktır dostluk.

 

O güzel dost benim tenden canımdır / Canımdan içeri candan canımdır

Daima ben kulum dostum sultandır / Dostun cemalini gördüm eyvallah

 

Kendi toplumlarından uzaklaşmış dillerinden kopmuş  bireyler geçmişte yaşanmış olan güzel dostluklardan ve fedekarlıklardan sürekli dem vurup kendilerini avutmaya çalışırlar,bazende ahlarla vahlarla neden günümüzde bu türden dostlukların olmayışından şikayet ederler. Günümüzdeki dostluklar kısa bir sürecin eseri olarak görülür,yani uzun bir yol alınmaz,zorluklar,dertler,sorunlar birlikte paylaşılmaz,”ben ağladım neden sen ağlamıyorsun? Demek ki sen iyi bir dost değilsin çünkü benim gibi ağlamadın,üzülmedin”gibi tanımlamalar ve beklentiler dostluğun kriterleri olmuştur.Oysa gerçek dostlukta bunlar aranmamalıdır,ben ağlarsam dostumu ağlatmamalıyım,ben üzülürsem onu üzmemeliyim onuda benim düştüğüm sorunlara muhatab etmemeli böylesi bir beklentiye de girmemeliyim.

 

Dostluk ve fedekarlığın en iyi işlediği alanlardan biride kavga halleridir.Savaşlarda kendi hayatlarını başkaları için feda etmiş binlerce şehit vardır ve bunların içindede dostluk ve aşk gibi güçlü bağların olduğunu düşünürsek yanılmış olmayız.Özgürlük savaşı verenlerin kendi aralarında hertürlü paylaşımı sağladığı bilinen bir gerçek olsada yine de oralarda da herbirinin kendine göre dostlukları olmuştur. Tıpkı Atina’lı savaşçılar gibi, üç yüz kişilik Atina’lı savaşçı grubu hepsi öleceklerini bilmelerine rağmen en son ölen savaşçıya kadar ülkelerini Darius’a teslim etmezler. Bu savaşçıların mezar taşına “Burada yatanlar her zaman size sadık kalanlardır” diye yazılır.1996’ da cezaevlerinde başlatılan ölüm oruçları direnişçilerininde yaptıkları kendi yoldaşları ve inancına olan bağlılığı açısından dostluk kavramı içerisine girebilecek bir fedekarlıkt.ı

 

Evrende Milyarlarca insan yaşamaktadır,her insanın bir milliyeti olduğuna göre her milliyetinde çeşitli farklılıkları vardır,bu farklılıkları burada sayarsak sayfalarca yer kaplar bu nedenle farklılıklardan çok bütün insanların sahip olduğu ortak değerlerden bahsetmek gerekir.Bu değerlerin en başında sevgi gelir,sevginin dini,dili,ırkı yoktur,sevginin yeşerdiği yerde dostluklarda filizlenmeye başlar,dağınık halde yaşayan ilk insanlar  böylece barışı keşfetmiş birlikte yaşamı örgütlemişlerdi,birlikte bir yaşam zorunlulukta olduğu kadar ortak sevgiden ve bu sevgiden doğan dostluklardan  da oluştuğunu belirtirsem yanılmış olmam.Günümüzdeki barış anlayışı karşılıklı güç ve çıkar ilişkilerine dayalı bunuda burada belirtmekte yarar görüyorum.Uluslar kendi aralarında bir takım dostluklar olduğunu belirtirse de bu dostlukların karşılıklı saygıdan başka bir şey ifade etmediği görülür,çıkar ve saygı işin özünde yatıyor yani bir nevi kendi aralarında kurdukları dost denge de denilebilir.

 

Dostlukları körükleyen bir başka nedende dostlar arasındaki güç dengeleridir,uluslar kendi aralarında bu dengeyi çıkarlarına uygun bir şekilde kurabilmektedirler.İnsanlar ne zamanki rekabeti öğrenip hayatın her alanında bunu uygulamaya başladılarsa o zaman dostlukların yüzdesi düşmeye başlamış ve günümüz dünyasında da bu dostlukları tamamen kişinin maddi ve entellektüel yada kariyer yapısı belirlemekte veya saygın olabilmektedir.Kişinin maddi durumu iyi olunca toplum tarafından büyük bir saygınlıkla karşılanmakta buda kişiyi dahada hırslandırıp sahip olduğu maddi değerleri çoğaltma dost ilişkileri bir kenara atma,artık kuracağı bütün ilişkilerde kendine uygun popüler veya zengin kriterleri arama durumuna getirecektir.O zaman gerçek dostluklar nerde kalıyor,sanırsam gerçek dostluk kavramı yine yoksullukla bağdaşan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor,yoksulun dostunda bir beklentisi yok sadece duasını eder ve sağlığını ister,ihtiyacı olduğunda yanına gider yardım eder ve karşılığında hiçbir şey beklemez,aklının ucuna dahi getirmez fakat ihtiyaç duyduğunda da ilk aklına dostu gelir ve oda ona gider aynı karşılığı dostunda görür,ben çok yaptım sen az yaptın ben daha fazla emek  verdim sana sense az emek verdin bana, bu kadar mı dostluğumuz!! Gibi şüpheci, incitici ve ilişkileri zedeleyici düşünceler beslemezler.

 

Dostluğu yaşayabilmek için hümanist olmak gerekir,hümanist olan birinde nefret olmaz,çıkar olmaz,hoşgörü ve barış içerisinde dostça yaşamak ister.herkese saygı duyar,sevgi ve dostlukta sınır tanımaz,bütün evreni aynı bilir ve ona uygun hareket eder .Farkında mıyız değilmi yiz bilemiyorum ama galiba dostlukların önemini  bir kenara bırakmaya başladık,her ilişkide mutlaka bir çıkar kokusu gelmektedir,bu çıkarlar ya siyasi,ya ailevi,ya ekonomiktir.(düğün,sünnet vb.) Kamu alanında yapılan çalışmalarda kurulan dostluklar geçici olmaktadır.Bu dostluklar dernekler bazında da aynı sonuca tekabül etmektedir.Yıllarca birlikte çalışılan ve asla kaybolmayacağına inanılan dostluklar bu kurumların kapanması veya faalitelerinin durması halinde ilişkilerde kesilmekte ve bu ilişkilerde var olan dostluklarda sanıldığı gibi içten ve samimi olmadığı  anlaşılmakta en nihayetinde tükenmektedir.

 

Çok yaralar gördüm çok parelendim / Eyvah dost yarası bitirdi beni
Çok sitemler gördüm çok karalandım / İlle dost yarası bitirdi beni