Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim'de Şavaklılar ve Yaşamları

Tunceli il sınırları içerisinde özellikle Çemisgezek, Pertek ve çevre köylerde yaşamakta olan genel  anlamda "Şavaklılar" sıfatıyla adlandırılan bu topluluklar göçebe olarak yaşayan, geçimlerini hayvancılıkla sağlayan ve mevsimlere göre (kışın köyde ilkbaharda kömlerde ve mayısın ortalarından itibaren yüksek yaylalarda), öncelerde Çemizgezek ve Munzur Dağlarında konaklarlardı. Ancak bugün Şavak aşiretine tahsisli olup Tunceli il sınırları içinde yer alan yaylalar güvenlik sebebiyle yerleşime kapalı bulunmaktadır.Bu yüzden Şavaklılar alternatif yaylalar aramış ve genellikle Pülümür, Erzincan, Erzurum yörelerinde yayla kiralamak zorunda kalmışlardır. Bu yaylalara intikal ise kamyonlarla mümkün olmaktadır. Şavaklılar yaylalarda kurdukları çadırlarda oturan çalışkan,cesur,eli ayağı sağlam,günün 24 saatinde ayakta olan geceli gündüzlü çalışan,Umumî olarak konar-göçer hayat yaşayan bir topluluktur. Tarihin ilk dönemlerinde Anadolu ve Rumeli de Oğuz Türklerine verilen Göçer veya Yörükler'in benzeri Dersim Bölgesinde de "Şavaklılar" olarak bilinmektedir. Bu benzerlikler sadece konar- göçer yaşam tarzlarıyla örtüşmektedir.  Şavaklıların büyük bir bölümü Kürt ve Dersim bölgesinin yerleşik halkıdır.Yöremizdeki mezar taşları ve Kürmeşin eskiden kurulu olduğu alanlardaki belirtilerle birlikte bölgede süre gelen yaşam biçiminde dillerinde ve inançlarında anlaşılmaktadır.Çogunlugu Alevi olan Şavaklıların içinde Sunni kesimde bulunmaktadır. Bunlar Baravan, Tenik, Celador,Nısırtu,Sınsor,Heman köyleridir, bu köylerin bir bölümünde alevi- sunniler karışık oturmaktadırlar.yukarıda adlarını yazdığım köyler yörenin dilinde adlandırıldığı şekliyle yazılmıştır. Hayatları, belli kaidelere bağlanan Şavaklılarda, bu kaideler, daha çok, örfe,inanca ve yaşam tarzlarına bağlıydı. Yazları serin ve yüksek yaylalarda, kışları ise köylerinde geçiren Şavaklılar, yaylalara gidiş gelişleri, belli bir düzen içinde yapılırdı. Bu gidiş gelişler, belli yollardan ve belli tarihlerde olurdu. 1990 başlarına kadar  Zaxgiye, Kutuderesi ve Kırmızı Köprüye kadar Kamyonlarla gidilip oradanda kendilerine ayrılan yaylalara Katırların yardımı ve yayan gidilirdi. Şavaklıların gittikleri yaylaların adları şavaklıların tanıdığı şekliyle bir bölümü şunlardır.  Yıllarca yayla hayatı yaşayan ve hala yaşamakta olan şavaklılar yaylara giderken şu güzergahları takip ediyorlardı. Çemişgezek’te bulunan yaylalara gidilirken sırasıyla Axzunik,Segerdik, Meşe i Kızire (Ulukala tarafında)Kevri Petegan (Petek Taşı) Kaniye Keli(Kaynar su çeşmesi), Are Güze,Are Golan,Kurmışkan, Oskexğ, Golan,(3 Göl yanyana) Are Diyabağa(Bu yaylada Ismail Tan (Pote) Zeynep Top ile Sultan Irmak’ın mezarları bulunmaktadır) Are Biyhe, Bozani Salıkan,Are Xezale,Kerebeş(Ali Boğazın karşısı), Akrak Kırklar, Are Xaniye Kopu,Are Xanıme,(her iki yaylada 38 dersim katliamında yüzlerce köylü katledilmiştir) Bunların dışında  ,Zeviye Dırej ve adlarını hatırlayamadığımız bir çok yayla. Munzur yaylalarına gidilirken izlenen yol güzergahları ve yaylaların adları:

İlk konaklama Sıngeç köprüsü ve civarında olurdu ardında Sorpiyan ve oradanda Çol çayıra gidilirdi. Bu konaklamalar kısa aralıklı olurdu, buradanda Kutuderesine doğru yol alınırdı,oradanda Vartenik’e gidilirirdi, daha sonra sırasıyla şu yaylalara çıkılırdı: Geli Baravan, Are Şemo ( Bu yaylada Turan Ersoy’un düğünü olmuş ve bu nedenle Turan Ersoy’un eşinin adını-Şemo- yayla adını almıştır), Çiyahe Orte(Orta Dağ), Xışır, Are Kumo,Merge Mihe,(Gola Xızır bu yaylaya yakındır) Ulus,Cınd,Demır Kapı, Çiyahe Zele, Are Kupke, Tevnesi, Merge Çeker,Are Gulabi, Diyari Kotek (Köylümüz xeçko ile kızı Nezeket burada vefat etmiş ve naaşları bu yaylada defnedilmiştir) Çiyahe Susuz, Gola Xızır a Bıçuk(Kıçık), Karagah, Diyar i Eziz Abdal (Hesen ı Heyder(Hasan Irmak), Orcanlı Besime An,Hesen ı ibişin Kızı Yeter Nadir ve Hesk i Heyderın kızı Xanım burada vefat etmişler ve mezarlarıda bu yaylada bulunmaktadır)

Yaylalarda şavaklıların faydalandıkları ve bir bölümünü sofralarında eksik etmedikleri bitkilerde bazıları şunlardı: Kırkor, Pixik, Tevresi, Sirmok, Günni, Rez, Güni Tuncık, Giya Şir,Sorxım, Kıbarık,Gülık,Kereng,Dara buyek,Hıltırşık, Dırık, Nerebend

  Yukarıda adlarını yazdığımız yaylalar haricinde benim yazamadıklarım bilmediklerimde mutlaka vardır, Bu bilgilerde şavaklıların bu yaylalarla ne kadar özdeşledikleri ortaya çıkmaktadır, Yaylalarda vefat eden şavaklılar mekan ayrımı yapılmadan vefat ettikleri yaylalarda gömülmektedirler. Şavaklıların Dersimde yerleşik bir halk olduğu gerçeğini ve bu göçer- konar yapılarını iyi anlamamız açısında tarihten günümüze kadar gelenYörüklerin tarihine de kısaca bakmakta yarar vardır.  11.yy'da Orta Asya'da göç ettikleri vurgulanan Yörükler İran'dan geçerek Anadolu'ya yerleşmişlerdi.Anadolu'nun İslâmlaştırılıp Türkleştirilmesi sırasında, Yörükler, Anadolu'nun her tarafına yayıldı. Bir kısmı yerleşik hayata geçerek Türkmen adını aldı, bir kısmı da göçebe hayatını sürdürüp Yörük ismiyle anıldı.
Anadolu boylarında yaşayan Yörükler daha sonraki tarihi süreçte seferler için kullanılmış devrin padişahları tarafından silahlandırılmıştır.Yörüklerin Rumeli'ye geçirilmesi ve fethedilen yerlere yerleştirilmesi, daha sonra Osmanlı Devletinin umumî bir siyaseti oldu. Ancak, sonraki devirlerde, Yörüklerin Rumeli'ye yerleştirilmesi yavaşladı. Fakat 18. yüzyılın sonlarına kadar devam etti. Bu göçlerin bir kısmı, isteğe bağlı olduğu gibi, bir kısmı ise devlet siyaseti doğrultusunda mecburî olmuştur.

Anadolu'da başgösteren Celâlî isyanları ve neticesinde meydana gelen iç çalkantilar ve ekonomik buhranlar, Anadolu'daki Yörüklerin düzeninin bozulmasına yol açtı. Bu karışıklıklar, Yörük camiasına da sirayet etti. Devlet, bu yüzden, Yörükler üzerindeki idarî otoriteyi sağlamak ve  doğabilecek zararları önlemek için, onları iskana zorladı.1683 Viyana Seferi'nin mağlubiyetle sonuçlanması, Rumeli ve Anadolu'da, geniş çapta aşiret hareketleri ve eşkıyalık hadiselerine sebep odu. Köprülüzâde Fazıl Mustafa Paşa'nın sadrazamlığı sırasında, 1691 senesinde, Yörükleri tamamen iskân etmek için harekete geçildi.

Rumeli'deki Yörükler, Evlâd-ı Fâtihân adı altında yeni bir teşkilata tâbi tutuldu. Bunlardan, askerî maksatlarla faydalanılmaya çalisildi. Anadoludaki Yörükler ise, bilhassa Hama, Humus, Rakka ve Halep bölgelerine yerleştirilmek suretiyle, Aneze ve Şammar aşiretlerinin baskınları önlenmeye çalisildi. 18 Mart 1692 tarihli bir ferman ile, Anadolunun çesitli vilayet ve sancaklarından, muhtelif yörük aşiretlerine mensup yetmiş kadar oymak yerleştirildi. Bu aşiretlerin, yerlerini terk etmemeleri için de, Adana ve Maraş taraflarında, derbent mahallelerine Yörükler yerleştirildi. 1720 senesinde, Şam vilayetine bağlı bazı sancaklar Yörükler yerleştirilmek suretiyle, Türk nüfusu yönünden takviye edildi. Bazı Yörük oymakları da,
 kendi yaylak ve kışlaklarında iskâna tabi tutuldular. 1693 senesinde, Kayseri vilayetine bağlı Zamantı ve Pınarbaşi yaylaları, 1728 de Zamantı Irmağının etrafındaki harabe köyler, bu bölgede yaylak-kışlak hayatı yaşayan Yörüklere tahsis edildi. Ayrıca Kozan Dağındaki Yörükler, Çukurova'ya, Orta Toroslar'daki kalabalık Yörük cemaatleri İçel'e, Antalya ve Isparta bölgelerinde dağınık halde bulunan Yörükler ise, Taşeli yaylaklarına yerleştirildiler. Bu arada, Orta Anadoluya (Çiçekdagi, Nevşehir, Niğde) yörük iskânı yapılırken, Teke, Hamid, Beyşehir, Alanya ve Akşehir Yörüklerinin de uygun yerlere yerleştirilmeleri için, 1732 senesinde ferman çikarildi. Ayrıca doğudan batıya uzanan Toros Dağlarının iç ve dış kısımlarında yeni kurulan birçok kasaba ve nahiyelere de, çesitli yörük cemaatleri yerleştirildi. İçel ve Alanya bölgesinde yaşayan bazı Yörükler, Kıbrıs Adasına gönderildiler.

On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren, Yörüklerin iskânı, daha düzenli olarak yapılmaya başlandı. Vilayetlerine Yörük iskân edilecek valiler, yaylak ve kışlaktaki Yörükler üzerine iskân nazırı tayin ederek, onları disiplin altına almaya çalistilar. Tanzimat'tan itibaren de boş araziler ve terk edilmiş yerler, iskân sahası olarak seçildi. Bu şekilde iskân için Bursa, Sivas, Ankara, Konya ve Aydın eyaletleriyle mülhakatı (bağlı yerler) seçildi. Yörüklerin iskânı için tertip edilen Fırka-i Islâhiye, Adana Halep, Maraş ve Ayıntab'da (Anteb) yeni kasabalar da kurmak şartıyla pek çok Yörük cemaatini iskâna tâbi tuttu.


Bugün, Yörüklerin tamamı yerleşik hayata geçmişlerdir. Ancak, eski hayat tarzlarını devam ettiren ve yaylak-kışlaklarda göçebe olarak yaşayan Yörükler, Toroslar'da hâlâ mevcuttur.
900 yıl önceki Selçuklu Fatihleriyle İslam-Türkiye’nin kuruluşundan önce ve sonra yazılı belgelerdeki Dicle Kürtlerinin uruk, boy adları ile öteden beri Osmanlı, “Tahrir Defteri”ndeki “Aşiret” veya “Cemaat” adlarını, bugün bilinenleri incelemekle, bunların adaşlarının Anadolu, Azerbaycan ve Türkistan’da da yaşadığını ve Türkçe konuştuklarını görüyoruz.Çuwan / Şuwan (Türkçe “çoban” sözünden).Komşu Ak koyunlu ve Kara koyunlu Türkmenleri gibi, Kürmanç ve Zaza Kürtleri de: Erciş, Varto, Ahlat, Bitlis, Tunceli, Elazığ, Malatya, Zara, Erzincan ve çevreler irindeki köylerde, Sakalar ve Eski Oğuzlar gibi atalardan kalma bir geleneğe uyarak, İslamlıkta bile, bu “koyun-heykelli mezar taşlarını” kullana gelmişlerdir. Ancak, Sünni Kürtler, molla ve müftülerin sürekli “tekfir”i yüzünden, bu adetten zamanla vazgeçmişlerse de, Alevi Kürtler, atalardan kalma bu milli geleneği sürdürüp gitmektedirler. Ömer Kemal Agar’ın “Tunceli-Dersim Coğrafyası” (1940 İstanbul) ve Nezmi Sevgen’in ,“Anadolu’da Koyun ve At Motifli Mezar taşları” adlı makalesinde(Tarih Dünyası Dergisi, 1950 Ağustos, Sayı:8), bu uğurda fotoğraflarla birlikte, güzel izahlar verilmiştir.


Şavakların 1573 yılında padişah fermanıyla Diyarbakırdan Çemisgezek ve Pertek bölgelerine gönderildikleri tahmin edilmektedir.Osmanlı arşivlerinde şakak, şakaki, şakakyan adında bir aşiretin ve aynı şekilde şakak, şakağı, şakali adındaki bir cemaatin adı geçmektedir.Konar-göçer ekrad taifesinden oldukları belirtilen bu aşiretin yerleşim yerleri olarak Kilis, Diyarbakır, Erzurum, Musul, Halep, Çildir, Aksaray, Kars, Van, Hakkari, Mardin, Rakko, Ergani gösterilmektedir.Bu husus Şerahname de teyid edilmektedir.Ayrıca bu aşiretin Tunceli’nin Pertek ve Çemisgezek ilçelerinde Şekakan adıyla anılan bir kolunun bulunduğuda söylenmektedir ki bunun bugün buralarda yaşayan Şavak aşireti olması gerekir.

 
Yukarıda aktarma olarak sunduğum yazıda da anlaşildığı gibi Osmanlı ve Türkiye tarihinde Dersimde yaşamakta olan Şavaklılara pek değinilmemiş, yer yer Pertekte yaşayan ve kürtçe konuşan şavaklıların Osmanlılar döneminde Diyarbakır'da gelip bu bölgelere yerleştikleri belirtilsede(Ömer Kemal Agar’ın “Tunceli-Dersim Coğrafyası”) bunun gerçektende bir dayanağı yoktur, herne kadar "Şekakan" adında bir aşiretten bahsedilsede bu aşiretin yöremizdeki "Şavaklılar"la tam olarak bir bağlantısi kurulamamıştır.Şekekanların bölgemizde yaşadıklarını biliyoruz fakat ne dün nede bu gün Şavaklılarla herhangi bir aşiret bağı yoktur. Hatta Şavaklıların aşiret olmadığını belirtemek gerekir, aşiret söylemi ile şavaklıların yaşamı örtüşmüyor. Bazı kesimler bunların sonradan bu bölgelere yerleştirildikleri görüşünü belirtselerde kesin bir veri yoktur.Şavaklıların diğer anlamıyıla Dersimde yaşayan konar-göçerlerin bugünkü Toroslarda yaşayan yörüklerin yaşam biçimiyle önemli benzerlikleri olsada aynı soydan gelmedikleri açıktır.Bunlardaki içtimai düzenin, kara çadirda yaylacı-kışlacı yaşayışın; koyunculuk, yoğurt-yağ ve peynir yapıcılığı ile öteki hayvan mahsulleriyle uğraşmanın ; giyim-kuşam ve yemeklerin, yakın ve uzaktaki Türkmen boyları ile Yörüklerdekinin aynı olduğunu görmekteyiz bunları çesitli örneklerle belirtmeye sanırım gerek yoktur.Burada küçük bir ayrıntıya değinmekte yarar görüyorum, Şavaklılar peynirlerini deri postlarda muhafaza ettiklerinde ürettikleri peynir "Tulum Peyniri" olarak bilinmekte ve piyasada önemli bir pazar yerine sahip olmaktadır.Bu Şavak Tulum Peynirini diğer yörelerden ayıran önemli bir özelliktir. 

Şavaklıların yaşadığı köylerde ezbet denilen küçük küçük aşiretlerin olduğu bilinmektedir.Dersimde yaşayan ve buranın yerleşik halkı olarak bilinen Şavaklılar yaşamlarını yakın zamanlara kadar küçük baş hayvancılıkla (özellikle koyun besleyerek) sağlıyorlardı, Şavaklı olarak bilinen Kürmeş köyünde bir dönem 10 binin üzerinde koyun besleniyordu.Köylüler arazilerini yaz aylarında farklı ürünler için kullandığında yaz aylarının sıcak ve kurak geçmesinden dolayı koyun ve keçi sürülerini para karşilığında kiraladıkları yüksek yaylalara götürüyorlardı zaten köydeki hava şartlarıda koyunların sağlıklı yaşamaları ve verimli olabilmeleri için uygun değildir,otlak ve meraların yokluğunuda buna eklemek gerekir.

  Şavaklılar kendi aralarında genellikle kürtçe konuşurlar,önemli bir kesiminin Alevi-Kızılbaş inancında diğer kesim ise sunnidir.Şavaklılar yaylada tek direkli beyaz çadir ve 6 direkli (bazen dahada çok olabilir) kıl çadirlarda yaşarlar, Şavaklılar koyun ve keçilerinin ,diğer Obaların hayvanlarına karışmasını önlemek için, hayvanlara dökün, farklı renklerle boyama,dövme veya döğme adı verilen damgalar vurulurdu. Hayvanların kulakları, belli şekillerde kesilerek de, diğer oba hayvanlarından ayrılırdı. Sürü sahipleri gerekli gördüğünde belli bir ücret karşilığında Çoban alırdı, Çobanlar genellikle akşamları sürüleri otarmaya götürürlerdi ve sırtlarında yünden yapılmış bir keçe (Çoban Keçesi) taşirlardı. Oba olarak bilinen yerlerde her obanın kendilerine ait otlakları olur ve bir başka obadaki sürünün bu otlaklarda faydalanılmasına müsade edilmezdi,veya kurallara uyulmaya dikkat edilirdi her Oba 4 veya 5 aileden oluşurdu bu sayı artı veya eksi olabilir. Şavaklıların gittikleri bazı yaylararın adları şöyledir: Merge Çeker, Geli Barawan, Gaze Henefe, Çiyaye Orte, Ulus,Cındık, Are Kol, Çiyaye Susuz, Gole Xızır(Buyer baba), Bağır yayları ve adını sayamadıkalrım...  

Bu dağlarda yaşamlarını yitiren bir çok şavaklının mezarları bulunmaktadır.   Yaylalara göç edilirken eskiden bir kaç gün yolculuk yapılırdı çünkü yollar zor ve engebeliydi ulaşim oldukça zor ve ancak hayvanlarla (özellikle Katırlarla) yapılırdı, günümüzde bu dahada kolaylaştı ve artık taşıtlarla yaylaya gidilebilmektedir, fakat sadece belli yaylalara çikilmaktadir,bölgedeki çatismalardan dolayı yaylada bir çok zorluk yaşanmakta ve göçerlerin cangüvenlikleride tehlike altına girmektedir.


Süt mâmulleri ve et, Şavaklıların temel gıdalarını teşkil ederdi. Giyim ve ev eşyalarını, kendileri dokurlardı. Bununla beraber, kapalı bir ekonomiye sahip olmayıp, köy ve kasabalardaki pazarlara inerler, ürünlerini(Peynir,Çökelek,Yağ,Yün vb)satarak kendi ihtiyaçlarını(Saman,Arpa, Yulaf vb.bunların dışında temel gıda ve kışlık ihtiyaçlarını karşılarlardı) satın alırlardı. katırlarıyla, şehirler arasında yük taşirlardı. Eskiden Elazığ gibi büyük şehirlere, buğday ve benzeri tüketim maddelerini, Katır,eşek gibi yük hayvanlarıyla taşirlardı. 

  Şavaklılarda da tıpkı diğer yöre halkları gibi "Kirvelik""Musaiplik"gelenekleri vardır. erkek bütün aile ferlerine, “Kirve” denilerek, öz aileden sayılması; asıl kirve olan erkeğin, Dayı ve Amca derecesinde, hatta ondan da sevgili ve aziz tutulması; Kirve olan iki aile arasında, artık “kaç-göç” kalmayıp mahrem sayılara, birbirleriyle evlenmenin yasak olması gibi kurallarda vardır. Şavaklılarda ölümler olduğunda yas tutulur ve genellikle 3 gün sürer bazende erkekler kırk gün tıraş olmayarak yaslarını sürdürürler. Kadınlar başlarını bağlarlar.  Şavaklıların geleneklerinde düğün adetleri, Newroz kutlamalrı, Gağand hızır günleri,12 İmam gibi önemli günleri vardır bunların yanı sıra düğünleri büyük önem taşimaktadır. 

 Düğünlerin en önemli sosyo-kültürel özelliklerinden biri de düğün oyunlarıdır. Oyunlar eski kültürel değerlerin bir bakıma canlı şahitleridir. Çünkü her oyun, belli bir sosyo-kültürel değerin ifadesidir. Şavak düğünlerinde ve nişanlarında davul-klarnet -zurna eşliğinde oynanan halayların başinda Çayda Çira, Elazığ Diki, Üç Ayak, Çifte Telli, Delilo, Nurey vb.leri gelir. Bu halaylar Alevi köyleri hariç, diğerlerinde genellikle kadınlar ve erkekler tarafından ayrı ayrı oynanır. Gelinin baba evinden çikmasi ile damat evine kadar geçen zaman sürecinde çesitli oyunlar yapılır. Bu oyunların başinda gelinin yolunu kesme gelir. Gelinin yolunu kesenler bir hediye almadan yolu açmazlardı. Bugün hem yayla kiralarının hem de nakliye bedelinin yüksekliği çok sayıda Şavak aşireti mensubunu asıl faaliyet alanı olan küçükbaş hayvancılığı terk etmeğe ve başka geçim kaynakları bulmaya zorlanıştır.Bu etkenlerde aşiret yapısında büyük çözülmelere yol açmıştır.     

Ali Haydar Gürbüz