Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sakine Cansızı Seyit Rıza,Bese,Zilan, M. Doğan ve Kaypakkaya'nın Aşkı İle Karşılayalım

 Paris'te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez için 12 .01.2013 tarihinde düzenlenen protesto mitingine bende Almanya'nın Stuttgart kentinde otobüsle giderek katıldım. Gece saat 1 gibi hareket eden otobüs 9 saat bir yolculuktan sonra miting alanına vardı. Paris'i uzun zaman sonra bu şekilde ziyaret etmek içimi acıttı,ve beni en çok kahredende kürt siyasetçilerine karşı girişilen bu hunharca katliamın faillerinin ellerini kollarını sallayarak çekip gitmeleriydi. Paris'e Yılmaz Güney'i,Ahmet kaya'yı verdik onlarında kavgaları ve ruhları miting alanındaydı,onlarda bu hunharca katilamI kınıyordu.Olaya bir Kürt vatandaşı olarak değil bir insan olarak baktığımda kadına karşı bu şekilde gerçekleştirilen saldırının insanoğlunun artık emperyal güçlerin oyunları hileleri ve onların koydukları kural- kaideleriyle ne kadar tehlikeli bir noktaya geldikleridir. Silahsız 3 bayana karşı girişilen bu hunharca eylemi kendisinde birazcıkta olsa insani vicdan bulunan hiçkimse kabul etmez karşı durur kınar, Türk medyasının haber altı okuyucu yorumlarına bakıldığına insanın tüyleri ürperiyor,ölümler üzerine bu kadar sevinen bir okuyucu kitlesi sanırsam dünyanın başka biryerinde bulamazsınız, öyle olsa dünyamızda herkes herkesi fırsatını bulduğu an katledebilir, öldürebilir, böylesi bir ortam ve yaşamı da sanırsam hiçkimse arzulamaz.


Paris'te bulunan katılımcıların acıları ve üzüntüleri yüzlerinde okunuyordu, "Şehid Namırın" sloganlarının sık sık tekrarlandığı alanda katılımcıların gelişmekte olan barış sürecininde derin bir yara aldığını ve bundan sonraki süreçte bugüne kadar yapılmayan bu tarz infazların sık sık tekrarlanması endişesi taşıdıklarını yaptığımız konuşma ve değerlendirmelerde açığa çıkıyordu. Kürt sorunun son dönemlerde yapılan görüşme ve konuşmalarla barış sürecine doğru gitmesi birçok çevreyi rahatsız etmiştir, özellikle savaşta rant elde eden ve bu alanı yıllardır şu veya bu şekilde kullanan güçlerin, bölge devletlerin bu katliamda parmaklarının olduğu iddiası dile getirilmektedir. 

Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın son verdiği demeçte " onları izliyorduk ve orda olduklarını biliyorduk bunuda Fransa istihbaratına bizzat bildirmiştik" kürt halkı arasında büyük bir tepkiyle karşılanmış bu cinayetin Türk ve Fransa gizli istihbaratları tarafından planlanarak gerçekleştirildiği şüphesi artmıştır. Bu demeçleri çekinmeden veren Erdoğan ve yine MHP lideri Bahçeli'inin "su testisi su yolunda kırılır,onlarda öyle oldular" demeci bu cinayetin kaynağının nerde geldiğini kanıtlar niteliktedir. Bahçeli ve Erdoğan'ın hatta Kılıçdaroğlu'nun yaklaşımları kürt halkıyla olan hertürlü bağlarının artık kopma noktasında olduklarını işaret etmektedir. Her ne kadar barış görüşmeleri adı altında birtakım konuşmalar yapılıyorsa da gelinen aşamada yapılan konuşma ve değerlendirmelerden de anlaşılacağı üzere  Kürtlerin artık geriye dönüşü olmayan bir ayrışmaya gittiklerini belirtebilirim çünkü mecliste bulunan parti liderleri ve Türkiye başbakanının demeçleri Kürt halkının tüm güvenini ortada kaldırmıştır, son günlerde yeşeren barış umudunuda yoketmiştir. Bu görüşmelerin samimiyeti açısında Türkiye bu cinayetin aydınlatılması için Fransa hükümetine her ne olursa olsun mutlaka aydınlatılması noktasında baskı yapmalıdır, şayet bu olmayacaksa -ki olmaz veya yapmazlar- o zaman bu cinayetlerin Kürt özgürlük hareketini korkutma sindirme ve yapılan görüşmelerinde buna paralel olarak bölme yok etme girişimlerinde başka birşey değildir yani anlayacağımız ortada gine taktik oyalama,kandırma gibi ali cengiz oyunları uygulanmaktadır, buradaki gevşemede kürt hareketinin 3 önemli neferinin kayıbıyla sonuçlanmıştır.

Paris sokaklarında haykıran yüzbini aşkın kitlenin verdiği mesaj çok net olarak algılanmalı ve görülmelidir, Kürt halkı bir bütün olarak kendi haklarını savunmaya ve kazanmaya kararlıdır hiçbir güç bu halkın bölünüp parçalanmasını beklemesin, örgütleri çökertmek girişimleri bu halkın özlem ve amaçlarını asla bitiremez çünkü Paris'te yürüyen kitlenin farklı kurum ve kuruluşlarda olması Kürt halkının en doğal hakları için mücadele etmesi yıkılmaz bir gücün ortaya çıkmasına  birlik ve beraberliklerin oluşmasına neden olmuştur.Kürt kadının bu mücadelede yükselen sesini bu cinayetlerle yoketme gibi bir umut kimsede oluşmasın, Sakine cansız gerek politik ve siyasi yaşamında gerekse özel yaşamınde devrimci bir kişilik ve kültür edinmiş bunu hayatının heralanında bizzat uygulamıştır.Sakine'yi hedef alarak yapılan bu katliamın sonuçları hiçkuşku yokki kürt kadınınıda mücadeleye daha sıkı sarılmaya ve Sakine'nin yarattığı değerleri daha daha yüksleklere hatta özgür bir ülkeye taşımaları görev ve sorumluluğuyla başbaşa bırakmıştır. Paris sokaklarında kadınların haykırışları bu anlamda çok umut vericiydi ve bu davanın asıl güçlerinin kendileri olduklarının farkında bilincindeydiler.

Özgürlüğü için toprağın derinliklerinde binbir türlü engeli aşarak yeryüzüne fışkıran sular gibi Kürtlerde özgürlük kanalını hergün biraz daha genişleterek daha gür ve coşkulu akmaya başladılar, buda kıyıda köşede kalanlarında artık özgürlük kanalına katılarak coşkuya coşku güç ve irade katmasını sağlayacaktır,Kürt halkı bu anlamda gücünü ve birliğini koruyacak bir duruma gelmiştir öyle iç infaz, iç kavga gibi artık günümüzde işlem dışı kalmış denklem çözümlemeleriyle kimse bu kanalı daraltamaz ve akışı durduramaz...Bu akışla Paris sokaklarında yüzbinler buluşmuşsa bu ülkenin özgürlük temeli inşa edilmiş demektir. 

Paris'te 3 kürt kadın siyasetçisini sahiplenen Kürtler ülkeye gittiklerinde daha görkemli ve layık bir karşılama ile davalarını ve bunlarda kalan miraslarını savunacakları noktasında hiçbir kuşkum yoktur. Dersim'in asi kızı Sakine uzun yıllar sonra memleketine gidiyor,şimdi Dersimlilere düşen asi evlatlarını Seyit Rıza'nın  Bese'nin Zilan'ın M.Doğan'ın, İbrahim Kaypakkaya'nın aşkıyla tüm layıkıyla karşılamaları ve ona bu onuru yaşatmalarıdır.
A-Haydar Gürbüz