Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Zimanê pir xweş e!


Kürt dili açısından 2008 yılı iki yıldır sürdürülen Kürt dilini koruma ve geliştirme mücadelesinin alanlara taşındığı bir yıl oldu. Bu yılki Newroz eylemleri geçen yıllardan farklı olarak, sahnede Kürtçe'nin hakimiyetinin olduğu eylemler oldu. Kürt ulusal kıyafetleri için halkın karşısına çıkıp onlara Kürtçe hitap eden Kürt siyasetçileri halkın büyük sempatisini kazandılar, halka umut ve coşku verdiler.


2006 yılında çalışmalarına başlayan Kürt Dili ve Eğitimi Hareketi TZPKurdî, 2008 yılının 10 Haziran tarihinde yapılan Gever mitingi ile 2008-2009 öğrenim yılının başından itibaren başta bölge illeri olmak üzere birçok yerde alanlara çıktı. Birçok il ve ilçede görkemli yürüyüşlerle Kürtçe eğitim talebi dile getirildi. 'ædî bes e, em perwerdehiya bi zimanê kurdî dixwazin (Artık yeter, Kürçe eğitim istiyoruz)' sloganı ile yapılan eylemlerde şu talepler dile getirildi:


 
  • Kürt dili sorununun çözümü için Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi gerekir. Bunun için en çözümleyici model Demokratik Özerklik modelidir. Bu model tüm toplumların kendi diliyle kültürlerini yaşama ve geliştirme haklarını verir. Onun için Türkiye devleti Kürtlerin 'Demokratik Özerklik' talebini kabul etmelidir.

  • Kürt dili Türkiye'de anayasal güvence kavuşturulmalı, Kürtçe Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgede resmi dil olarak kabul edilmelidir.

  • Kürt dili tüm eğitim ve öğretim alanlarında eğitim dili olarak kabul edilmeli, Kürt dili ile eğitim verilmelidir. Ayrıca demokratik bir eğitim sisteminin yaşam bulması için koşullar yaratılmalı, üniversitelerde Kürdoloji kürsüsü ve eğitim enstitüleri kurulmalı, eğitim fakülteleri bünyesinde Kürtçe öğretmeni yetişrecek bölümler açılmalıdır.

  • Devlet yetkilileri Kürt diline yönelik geliştirilen asimilasyon politikalarından dolayı Kürt halkından özür dilemeli. Kürt dili üzerindeki tahribatların giderilmesi için pozitif ayrımcılık uygulanmalı.

  • Devlet yetkilileri Kürtçe isimleri değiştirilen yer, nesne ve varlıkların orijinal isimlerni yeniden resmi olarak kabul etmelidir.

  • Devlet Kürtçe ibadete imkan sağlamalıdır.

    Bu eylemler sırasında devletin yaklaşımı daha çok talepleri görmemek yönünde, bazı basın-yayın organları ise eylemleri terörize etme çabası içinde oldu. Bu yayın organlarının hedef göstermesi sonucu eylemlerde yer alan iki arkadaşımız tutuklandı, aylarca cezaevinde kaldılar. Arkadaşımız Hemîd Dilbahar, 10 Eylül Batman mitingini sunduğu için, Mîrza Ronî ise Cizre eyleminde sokakta dil dersi verdiği için tutuklandı.

    Ancak TZPKurdî'nin eylemlerine bu biçimde yaklaşan basın AKP'nin TRT Şeş projesi ile birden tavır değişikliğine gitti. Yıllarca Kürt dilini ve kültürünü inkar eden basın kuruluşları birden Kürtçe'yi keşfetti.

    'Êdî bes e, em perwerdehiya bi zimanê kurdî dixwazin (Artık yeter, Kürçe eğitim istiyoruz)' hamlesinin öncülüğünü yapan TZPKurdî, hamle öncesinde önemli bir hazırlık dönemi geçirdi. 21 Şubat Dünya Anadili Günü'nü çeşitli etkinlikler kutlayan TZPKurdî, aynı zamanda 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı'nda da birçok etkinlik düzenledi. Özellikle Kürt Dil Bayramında panel ve seminerler, basın açıklamaları yapıldı.

    2008'de Kürt Dil Bayramı'nın en önemli etkinliği Berlin'de yapıldı. KNK ve Almanya Kürt Enstitüsü'nün organizasyonu ile düzenlenen Kürt Dil Konferansı'na Avrupa'dan ve ülkenin dört parçasında Kürtler katıldı. Kür Dil Bayramını kutlamak amacıyla yapılan konferansta Kürt dilinin sorunları birçok yönüyle tartışıldı. Konferansa Güney Kürdistan'da yasaklama ile karşı karşıya kalan Kurmanci lehçesinin durumuna ilişkin tartışmalar damgasını vurdu. Konferansa katılan Kürt aydınları Kürdistan Bölge Hükümeti'nin bu tavrını eleştirerek, lehçelere yönelik hiyerarşik mantığı reddettiler. Ülkenin dört parçasından 150 kişinin katıldığı konferansta hakim olan görüş, Kürt dilinin bütün lehçelerine gelişme imkanı tanınması oldu.

    Kürt Dili ve Eğimi Hareketi TZPKurdî, yeni bir hamle sürecine hazırlanırken önce eğitim çalışmalarını daha örgütlü hale getirmek için 2008 Temmuz ayında üç günlük bir konferans düzenledi. Bu konferansa çeşitli bölgelerde Kürtçe ders veren 140 kişi katıldı. Kürtçe kurslarda ortaya çıkan tecrübe ve karşılaşılan sorunlar konferansa geniş bir biçimde tartışıldı. Tartışmalar sonucunda TZPKurdî Eğitim Meclisi'nin kurulmasına karar verildi. Bu karar TZPKurdî'nin 27-28 Ağustos tarihlerinde yapılan konferansında da kabul edildi. Meclis kurularak çalışmalara başlandı. TZPKurdî'nin 2. Olağan Konferansı'nda Kürt dilini koruma ve geliştirme mücadelesinin içinde bulunduğu durum, karşılaştığı sorunlar tartışılarak 'ædî bes e, em perwerdehiya bi zimanê kurdî dixwazin' hamlesinin başlatılmasına karar verildi.

    Kürt dilinin korunması ve geliştirilmesi sadece TZPKurdî'nin çalışmalarıyla sınırlı kalmadı. Kürt halkının elinde olan belediyeler Kürt dilini ve edebiyatını merkeze alan birçok etkinliğe evsahipliği yaptılar. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Kürtçe oyunlar sergiledi. Ayrıca Diyarbakır, Cizre, Nusaybin, Kızıltepe gibi birçok yerdeki festivallerde Kürtçe'nin korunup geliştirilmesi konusu ön plana çıktı. 2008'in sonlarına doğru vizyona giren 'Bahoz' filmi Kürtçe'nin sinema alanında da parlak bir geleceğe sahip olacağını gösterdi.

    Kürtçe yayıncılık nicelik olarak geçen yıllara göre daha sönük geçse de nitelik olarak önemli çalışmaları açığa çıkardı. Özellike Ehmedê Xanî'nin eserlerinin, Kürtçe Şerefname'nin yayınlaması Kürtçe açısında önemlidir. Geçen yıl 109 kitap yayınlanmasına rağmen Diyarname'nin editörü Cemil Oğuz'un yaptığı araştırmaya göre bu yıl çıkan kitap sayısı 90 civarındadır. Ehmedê Xanî külliyatını ve Şerefname'nin Kürtçesi'ni çıkaran Avesta Yayınevi 15 kitap ile ilk sırada, Do Yayınları ise 14 kitap ile ikinci sırada yer aldı. Onları Diyarbakır'da yayıncılık yapan Lîs Yayınları 12 kitapla izledi.

    Kürt diline yönelik baskı ve yasaklamalar da yıl boyunca devam etti. Kürtçe davetiye ve kitap basan belediye başkanlarına, halka Kürtçe hitap eden siyasetçilere dava açma geleneği sürdü.

    Kürtçe alanında en çok baskıya maruz kalanlar Kürt tutsaklar oldu. Kürtçe yazışma imkanlarından yoksun olan tutsaklar, telefonda Kürtçe konuştukları veya görüşlerde aileleriyle Kürtçe konuştukları için cezai yaptırımlara uğradılar.

    Ancak bir taraftan Kürtlere dava açan devlet, bir taraftan da tüm gün Kürtçe yayın yapacak bir televizyonu devreye devreye soktu. Yeni yılın ilk gününde yayına başlayan TRT Şeş, 29 Mart seçimlerine Kürtleri tavlamanın aracı olarak görülüyor. Televizyonu kurduran hükümetin, Kürt dili önündeki yasakları kaldırma yönünde ise herhangi bir çabası yok. Bu da bu projeye yönelik kuşkuları daha da artırıyor. Bir taraftan Kürt siyasetçileri Kürtçe konuştukları için yargılanırken, öbür taraftan Başbakan bu televizyonda halka Kürtçe hitap ediyor. Bakanlar bu televizyonda Kürtçe konuşma sözü veriyor.

    İşin tuhaf yanı, devletin bu garip tavrının basına da siyaret etmesi oldu. Daha önce Kürtçe'yi görmezden gelip yasaklara çanak tutan basın organları, Kürtçe manşetlerle çıkıyor. Ama bugüne kadar Kürtçe'ye resmi yaklaşımın dışında bir tavır göstermedikleri için bütün manşetler yanlış çıkıyor. Manşetleri atmadan önce kimseye danışma gereği duymayan basın kuruluşları, yanlış manşetlerden sonra Kürt Enstitüsü'nün yolunu tutuyorlar.

    Sonuç olarak, 2008 yılı Kürtçe açısından önemli bir yıl oldu. Kürtler kitlesel olarak Kürtçe eğitim talebi ile alanlara indiler. TRT Şeş projesi bütün çarpıklığına rağmen, devletin Kürt diline yönelik klasik politikalarından bir kopuşu ifade ediyor. Eğer Kürtler bilinçli ve dirençli duruşlarını sürdürürlerse, 2009 yılı Kürt dili açısında önemli gelişmelere sahne olabilir. Kürtçe'nin özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğünden ayrı ele alınmayarak, 29 Mart seçimlerinde AKP'ye iyi bir ders verilirse, Kürtçe gerçekten özgürleşebilir.

    SAMİ TAN