Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Jean Sirapian: Yeni Dink cinayetleri mesajı verildi

Paris -Beş aydır Türkiye ve Fransa arasında ‘krize’ neden olan ‘Soykırımların inkarını suç sayan yasa 28 Şubat’ta yeni bir viraja girdi.
Fransız parlamenter Valerie Boyer’in hazırladığı soykırımları suç sayan yasa tasarısını 7 Aralık 2011 tarihinde Fransız parlamentosu, 22 Ocak 2012 tarihinde ise senato ve ardından Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından onaylanmıştı.

Türkiye’nin sert tepkilerine neden olan yasanın anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle 65 milletvekili, 77 senatör tarafından Anayasa Konseyi’ne taşınmıştı. 11 üyeli Anayasa Konsey’i tasarının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle iptal etti.

AKP hükümeti kararı ‘ifade özgürlüğü galip geldi’, Dışişleri Bakanı memnuniyetini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise ‘Anayasa Konsey’i Fransa’yı ayıptan kurtardı’ açıklamasında bulundu.

Ancak aynı Cumhurbaşkanı soykırımı övmenin, 1915 Ermeni soykırımla neden yüzleşmediğinin sadece ayıp değil, bir utanç olduğundan hiç söz etmedi.

Türkiye ise bir yandan Fransa Anayasa Konseyi’nin ifade özgürlüğünü gerekçe göstererek soykırımları suç sayan yasayı iptal eden kararını alkışlarken, ülkesinde ise ifade beyan eden, özgürlük talep edenler için yeni hapishaneler inşa etmeye devam ediyor.

Fransa Anayasa Konsey’inin aldığı kararı ve Türkiye’nin izlediği politikayı merkezi Paris’te bulunan Cobanian Enstitüsü Başkan’ı Jean Sirapian’la konuştuk.

Jean Sirapian, Taksim’de yapılan ve İçişleri Bakanı Naim Şahin’in katıldığı Hocalı katliamını mitinginde yeni Dink cinayetlerine yol açan mesajlar verildiğine dikkat çekti.

* Fransa Anayasa Konseyi, soykırımların inkârını suç sayan yasa tasarısının anayasaya uygun olmadığına hükmetti. Anayasa Konseyi kararını neye dayandırıyor?

- Anayasa Konseyi, kararını, 'kanunun düşünme özgürlüğüne karşı olduğuna' dayandırıyor. Bunun için de 1789 İnsan hakları Beyannamesi'nin XI'ci maddesini ileri sürüyor.

*Konsey'in açıklaması tatmin edici mi? Nedir ifade özgürlüğün sınırları?

- Bu tabii ki göz boyacılığına yarayan bir açıklama. İzah etmek için birkaç örnek vereyim: Eğer bu kanun ifade özgürlüğünü ihlal ediyorsa, Gaysot kanununun da (1990- Holokost için) aynı kategoriye girmesi lazım. Eğer ifade özgürlüğü sınırsızsa o zaman gidelim, mesela, bu kararı alan Anayasa Konseyi'nin başkanına, küfredelim! Olur mu? Elbette olmaz. Belki Türkiye’de olabilir ama Avrupa’da ve genellikle medeni bir memlekette olmaz.)

* Sokağa nasıl yansıyacak?

- Bu kanuna karşı olanlar, sevinecekler. Bu kanunun haklı bir adım olduğunu düşünenler, bu yolda devam edecekler.

* Anayasa Konseyi’nin aldığı kararla nasıl bir tablo yaratı?

- Anayasa Konseyi bu kararıyla Fransa’da soykırımı inkarı teşvik ediyor. Anayasa Konseyi bu kararıyla Fransa’da iki kategori yurttaş yaratıyor: Musevi asıllı Fransızlar soykırım inkarına karşı korunuyorlar (Gayssot kanunu), Ermeni asıllı Fransızlar korunamıyorlar.

* Soykırımı savunmak ifade özgürlüğü mü?

- Tabii ki değil! Elie Wiesel'in dediği gibi soykırımı inkar etmek ikinci kere bir soykırım yapmak demektir.

*Sizce karar politik mi?

- Tamamen politik bir karar. Türkiye’nin ve Azerbeycan’ın baskıları büyük rol oynadı.

* Türkler için bir 'zafer' mi?

- İlk bakışta zafer gibi gözükebilir ve hem AKP, hem ırkçılar zafer bağıracaklar, yazacaklar. Ama ben zavallı diyorum bu gibilerine. 90 yıllık bir yalanla yaşayan ve hastalığını kabul edemeyenler gibiler!

*Abdullah Gül Anayasa Konseyi Fransa’yı ‘ayıptan kurtardı’ diyor.

- Cumhurbaşkanı Gül'ün bir sözlüğe ihtiyacı var galiba. Hangi ayıptan

konuşuyoruz? Ne zamandan beri hakikati söylemek ayıp sayılmış? Ayıp

kendi yurttaşlarını ezmek, sonrada direnenlere terörist demek midir. Gül evvela kendi İçişleri Bakanının pazar günkü, İstanbul Taksim Meydan’ında nefret dolu konuşmasına ayıp desin.Ayıp faşist bir rejimi örtbas etmek için, 90 senedir nesilden nesile yalancı, aşırı milliyetçi bir tarih öğretmektir.

Gül'e bir eski Ermeni atasözünü hatırlatalım: "Yalanı gizlemek için yıllarca kaçmak, saklanmak lazım. Ama gerçek onu bir günden bulup

yakalayabilir."

* Ermeniler için ne anlama geliyor?

- Ermeniler alışık bu duruma. Yeni değil. 1878'den (Tazminat) beri devam eden, Avrupalıların o zaman Osmanlıların, sonra İttihatçıların, daha sonra Kemalistlerin, bugün de islamistlerin sürdürdüğü ayrımcı milliyetçi, faşist politikaya, çeşitli sebeplerle göz yumduğu belli.

* Karar Türkiye Fransa ilişkilerini nasıl etkileyecek?

- Hiçbir şey değişmeyecek. Danışıklı dövüş. 2001 kanunundan sonra da bir şey değişmemişti. Tersine alış-verişler yüzde 30 çoğalmıştı.

* Türkiye karardan oldukça memnun. Davutoğlu Konsey üyelerini tebrik etti ve Fransa ile ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerin yeniden tesis edilmesi konusunun Bakanlar Kurulu'nda karara bağlanacağını da söyledi...

- Ne derlerse desinler, Türkiye’nin, bilhassa politik liderler ve Fransa büyükelçisi Fransa’nın iç politikasına karışmaları hiç iyi tesir bırakmadı. Türkiye bunun faturasını bir gün ödeyecek.

*AKP’li bir çok bakan yaptıkları ilk açıklamada yasanın yeniden gündeme gelmesinin 'gerginliğin sürmesi anlamına geldiğini' ifade ettiler. Türkiye şantaj politikası mı yürütüyor?

- Evet, her zamanki gibi. Şantaj ve blöf Türkiye’nin politika araçları. Kim kimi korkutuyor? Bir düşünsünler; kimin kime ihtiyacı var?

* Anayasa Konseyi'nin iptal kararın ardından Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, yeni bir yasa tasarısı hazırlanması için hükümete talimat verdi...

- Sözünü tuttu. Zaten Şubat başında demişti bunu yapacağını. Şu anda bir grup avukat ve politikacı Elize sarayının isteği ile yeni bir kanun tasarısı hazırlamak için çalışmaya başladı.

* Siz, Fransa ve ABD gibi ülkelerin soykırım konusunda samimi davrandıklarını düşünüyor musunuz?

- Samimi davranma bir duygusal kavram. Oysa devletlerin duygusal kavramı olamaz. Politika dünyasında ülkelerin çıkarları vardır. İnsanlar samimi davranabilirler. Mesela Henri Morgenthau (1915'de Türkiye’de Amerikan büyükelçisi) Ermenileri soykırımdan kurtarmak için toplam köyler satın almış Talat'tan. Ama bunu kendi adına yapmış, Amerika adına değil.

* Yani…

- Yani eğer bir ülkenin çıkarları, ekonomik, askeri, jeopolitik yönden öyle getiriyorsa icabında insanlık haklarını, demokratik kriterleri bir yana itilebilir, göz kapatılabilir! Bugün Türkiye çok mu demokratik? Elbette değil. Kendi entelektüellerini, gazetecileri hapse atmak, Nobel kazanan bir yazarı tehdit edip kaçırtmak, yalan sebeplerle 34 zavallı köylünün canını almak üstelik onlara 'terörist' etiketi yapıştırmak... Eğer bu demokrasi ise, bu kavramın tanımını yeniden yazmak lazım.

* Devletler bu büyük soykırım acısını çıkarları için kullanıyorsa bu durumda çözüm nedir?

- Haksızlık bir yere kadar kabul edilebilir ve adalet belli bir zamana kadar beklenebilir. ASALA ortaya çıkana kadar maalesef kimse Ermeni soykırımından fazla konuşmuyordu. Hüsran bir yerde öfkeye sonrada da deliliğe dönebilir. Politik açıdan düşünsek mademki çıkarlardan bahsediyoruz, o zaman öyle bir strateji düşünmek lazım ki soykırımı tanımamanın faturası tanımaktan daha pahalı olsun.

* Fransa Türkiye ile yaşadığı krizi döneminde Fransız uydu şirketi Eutelsat ROJ TV'nin yayınlarını kesti. Bu klasik bir batı siyaseti mi? Ortak çıkarlar için halklar kurban mı ediliyor?

- Kesinlikle. Tamamen klasik batı siyaseti. Churchill'in Ermeni soykırımı hakkında dediğini unutmayalım: Musul'un petrolü Ermenilerin kanından daha ağır bastı.

* Hocalı katliamı adı altında Taksim'deki ırkçı gösteriyi nasıl yorumluyorsunuz?

- Bu gösteri Türkiye’nin kökenli psikolojik kronik hastalığını ortaya çıkaran bir olay. Sosyologlar için incelenmesi çok enteresan olan bir durum. Bir Türkiyeli Ermeni olarak ve bunu 25 sene boyunca yaşamış olduğum için beni fazla şaşırtmaz. Üzücü tarafı 60 sene sonra kafaların (her halükarda çoğunluğun) bir adım ileri gitmemiş olduğunu görmemiz. Milli katiller yetiştiren bir ülkeden ne beklenebilir? Madem Hocalı katliamından bahsettiniz, bu milli katilleri kahraman saymak politikası aynı şekilde Azerbaycan’da da var. Uykusunda masum masum yatan bir Ermeni subayın, Azeri arkadaşı tarafından balta ile kafası kesilerek öldürülmesi gibi (2004 Budapeşt). Sonra bu katil Azerbaycan’da kahraman ilan edildi!

* İçişleri Bakanı ‘intikam’ çağrısı yaptı. Bu yeni Hrant Dink cinayetler, mi demek?

- Evet bir bakanın bu Taksim gösterisinde söz alması ve bilhassa kullandığı ton yeni Dink cinayetlerine yol açan bir mesaj. Bakalım Batı gazeteleri ve politikacıları nasıl davranacaklar bu gösteriye!

Paris - Beş aydır Türkiye ve Fransa arasında ‘krize’ neden olan ‘Soykırımların inkarını suç sayan yasa 28 Şubat’ta yeni bir viraja girdi.

Fransız parlamenter Valerie Boyer’in hazırladığı soykırımları suç sayan yasa tasarısını 7 Aralık 2011 tarihinde Fransız parlamentosu, 22 Ocak 2012 tarihinde ise senato ve ardından Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından onaylanmıştı.

Türkiye’nin sert tepkilerine neden olan yasanın anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle 65 milletvekili, 77 senatör tarafından Anayasa Konseyi’ne taşınmıştı. 11 üyeli Anayasa Konsey’i tasarının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle iptal etti.

AKP hükümeti kararı ‘ifade özgürlüğü galip geldi’, Dışişleri Bakanı memnuniyetini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise ‘Anayasa Konsey’i Fransa’yı ayıptan kurtardı’ açıklamasında bulundu.

Ancak aynı Cumhurbaşkanı soykırımı övmenin, 1915 Ermeni soykırımla neden yüzleşmediğinin sadece ayıp değil, bir utanç olduğundan hiç söz etmedi.

Türkiye ise bir yandan Fransa Anayasa Konseyi’nin ifade özgürlüğünü gerekçe göstererek soykırımları suç sayan yasayı iptal eden kararını alkışlarken, ülkesinde ise ifade beyan eden, özgürlük talep edenler için yeni hapishaneler inşa etmeye devam ediyor.

Fransa Anayasa Konsey’inin aldığı kararı ve Türkiye’nin izlediği politikayı merkezi Paris’te bulunan Cobanian Enstitüsü Başkan’ı Jean Sirapian’la konuştuk.

Jean Sirapian, Taksim’de yapılan ve İçişleri Bakanı Naim Şahin’in katıldığı Hocalı katliamını mitinginde yeni Dink cinayetlerine yol açan mesajlar verildiğine dikkat çekti.

* Fransa Anayasa Konseyi, soykırımların inkârını suç sayan yasa tasarısının anayasaya uygun olmadığına hükmetti. Anayasa Konseyi kararını neye dayandırıyor?

- Anayasa Konseyi, kararını, 'kanunun düşünme özgürlüğüne karşı olduğuna' dayandırıyor. Bunun için de 1789 İnsan hakları Beyannamesi'nin XI'ci maddesini ileri sürüyor.

*Konsey'in açıklaması tatmin edici mi? Nedir ifade özgürlüğün sınırları?

- Bu tabii ki göz boyacılığına yarayan bir açıklama. İzah etmek için birkaç örnek vereyim: Eğer bu kanun ifade özgürlüğünü ihlal ediyorsa, Gaysot kanununun da (1990- Holokost için) aynı kategoriye girmesi lazım. Eğer ifade özgürlüğü sınırsızsa o zaman gidelim, mesela, bu kararı alan Anayasa Konseyi'nin başkanına, küfredelim! Olur mu? Elbette olmaz. Belki Türkiye’de olabilir ama Avrupa’da ve genellikle medeni bir memlekette olmaz.)

* Sokağa nasıl yansıyacak?

- Bu kanuna karşı olanlar, sevinecekler. Bu kanunun haklı bir adım olduğunu düşünenler, bu yolda devam edecekler.

* Anayasa Konseyi’nin aldığı kararla nasıl bir tablo yaratı?

- Anayasa Konseyi bu kararıyla Fransa’da soykırımı inkarı teşvik ediyor. Anayasa Konseyi bu kararıyla Fransa’da iki kategori yurttaş yaratıyor: Musevi asıllı Fransızlar soykırım inkarına karşı korunuyorlar (Gayssot kanunu), Ermeni asıllı Fransızlar korunamıyorlar.

* Soykırımı savunmak ifade özgürlüğü mü?

- Tabii ki değil! Elie Wiesel'in dediği gibi soykırımı inkar etmek ikinci kere bir soykırım yapmak demektir.

*Sizce karar politik mi?

- Tamamen politik bir karar. Türkiye’nin ve Azerbeycan’ın baskıları büyük rol oynadı.

* Türkler için bir 'zafer' mi?

- İlk bakışta zafer gibi gözükebilir ve hem AKP, hem ırkçılar zafer bağıracaklar, yazacaklar. Ama ben zavallı diyorum bu gibilerine. 90 yıllık bir yalanla yaşayan ve hastalığını kabul edemeyenler gibiler!

*Abdullah Gül Anayasa Konseyi Fransa’yı ‘ayıptan kurtardı’ diyor.

- Cumhurbaşkanı Gül'ün bir sözlüğe ihtiyacı var galiba. Hangi ayıptan

konuşuyoruz? Ne zamandan beri hakikati söylemek ayıp sayılmış? Ayıp

kendi yurttaşlarını ezmek, sonrada direnenlere terörist demek midir. Gül evvela kendi İçişleri Bakanının pazar günkü, İstanbul Taksim Meydan’ında nefret dolu konuşmasına ayıp desin.Ayıp faşist bir rejimi örtbas etmek için, 90 senedir nesilden nesile yalancı, aşırı milliyetçi bir tarih öğretmektir.

Gül'e bir eski Ermeni atasözünü hatırlatalım: "Yalanı gizlemek için yıllarca kaçmak, saklanmak lazım. Ama gerçek onu bir günden bulup

yakalayabilir."

* Ermeniler için ne anlama geliyor?

- Ermeniler alışık bu duruma. Yeni değil. 1878'den (Tazminat) beri devam eden, Avrupalıların o zaman Osmanlıların, sonra İttihatçıların, daha sonra Kemalistlerin, bugün de islamistlerin sürdürdüğü ayrımcı milliyetçi, faşist politikaya, çeşitli sebeplerle göz yumduğu belli.

* Karar Türkiye Fransa ilişkilerini nasıl etkileyecek?

- Hiçbir şey değişmeyecek. Danışıklı dövüş. 2001 kanunundan sonra da bir şey değişmemişti. Tersine alış-verişler yüzde 30 çoğalmıştı.

* Türkiye karardan oldukça memnun. Davutoğlu Konsey üyelerini tebrik etti ve Fransa ile ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerin yeniden tesis edilmesi konusunun Bakanlar Kurulu'nda karara bağlanacağını da söyledi...

- Ne derlerse desinler, Türkiye’nin, bilhassa politik liderler ve Fransa büyükelçisi Fransa’nın iç politikasına karışmaları hiç iyi tesir bırakmadı. Türkiye bunun faturasını bir gün ödeyecek.

*AKP’li bir çok bakan yaptıkları ilk açıklamada yasanın yeniden gündeme gelmesinin 'gerginliğin sürmesi anlamına geldiğini' ifade ettiler. Türkiye şantaj politikası mı yürütüyor?

- Evet, her zamanki gibi. Şantaj ve blöf Türkiye’nin politika araçları. Kim kimi korkutuyor? Bir düşünsünler; kimin kime ihtiyacı var?

* Anayasa Konseyi'nin iptal kararın ardından Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, yeni bir yasa tasarısı hazırlanması için hükümete talimat verdi...

- Sözünü tuttu. Zaten Şubat başında demişti bunu yapacağını. Şu anda bir grup avukat ve politikacı Elize sarayının isteği ile yeni bir kanun tasarısı hazırlamak için çalışmaya başladı.

* Siz, Fransa ve ABD gibi ülkelerin soykırım konusunda samimi davrandıklarını düşünüyor musunuz?

- Samimi davranma bir duygusal kavram. Oysa devletlerin duygusal kavramı olamaz. Politika dünyasında ülkelerin çıkarları vardır. İnsanlar samimi davranabilirler. Mesela Henri Morgenthau (1915'de Türkiye’de Amerikan büyükelçisi) Ermenileri soykırımdan kurtarmak için toplam köyler satın almış Talat'tan. Ama bunu kendi adına yapmış, Amerika adına değil.

* Yani…

- Yani eğer bir ülkenin çıkarları, ekonomik, askeri, jeopolitik yönden öyle getiriyorsa icabında insanlık haklarını, demokratik kriterleri bir yana itilebilir, göz kapatılabilir! Bugün Türkiye çok mu demokratik? Elbette değil. Kendi entelektüellerini, gazetecileri hapse atmak, Nobel kazanan bir yazarı tehdit edip kaçırtmak, yalan sebeplerle 34 zavallı köylünün canını almak üstelik onlara 'terörist' etiketi yapıştırmak... Eğer bu demokrasi ise, bu kavramın tanımını yeniden yazmak lazım.

* Devletler bu büyük soykırım acısını çıkarları için kullanıyorsa bu durumda çözüm nedir?

- Haksızlık bir yere kadar kabul edilebilir ve adalet belli bir zamana kadar beklenebilir. ASALA ortaya çıkana kadar maalesef kimse Ermeni soykırımından fazla konuşmuyordu. Hüsran bir yerde öfkeye sonrada da deliliğe dönebilir. Politik açıdan düşünsek mademki çıkarlardan bahsediyoruz, o zaman öyle bir strateji düşünmek lazım ki soykırımı tanımamanın faturası tanımaktan daha pahalı olsun.

* Fransa Türkiye ile yaşadığı krizi döneminde Fransız uydu şirketi Eutelsat ROJ TV'nin yayınlarını kesti. Bu klasik bir batı siyaseti mi? Ortak çıkarlar için halklar kurban mı ediliyor?

- Kesinlikle. Tamamen klasik batı siyaseti. Churchill'in Ermeni soykırımı hakkında dediğini unutmayalım: Musul'un petrolü Ermenilerin kanından daha ağır bastı.

* Hocalı katliamı adı altında Taksim'deki ırkçı gösteriyi nasıl yorumluyorsunuz?

- Bu gösteri Türkiye’nin kökenli psikolojik kronik hastalığını ortaya çıkaran bir olay. Sosyologlar için incelenmesi çok enteresan olan bir durum. Bir Türkiyeli Ermeni olarak ve bunu 25 sene boyunca yaşamış olduğum için beni fazla şaşırtmaz. Üzücü tarafı 60 sene sonra kafaların (her halükarda çoğunluğun) bir adım ileri gitmemiş olduğunu görmemiz. Milli katiller yetiştiren bir ülkeden ne beklenebilir? Madem Hocalı katliamından bahsettiniz, bu milli katilleri kahraman saymak politikası aynı şekilde Azerbaycan’da da var. Uykusunda masum masum yatan bir Ermeni subayın, Azeri arkadaşı tarafından balta ile kafası kesilerek öldürülmesi gibi (2004 Budapeşt). Sonra bu katil Azerbaycan’da kahraman ilan edildi!

* İçişleri Bakanı ‘intikam’ çağrısı yaptı. Bu yeni Hrant Dink cinayetler, mi demek?

- Evet bir bakanın bu Taksim gösterisinde söz alması ve bilhassa kullandığı ton yeni Dink cinayetlerine yol açan bir mesaj. Bakalım Batı gazeteleri ve politikacıları nasıl davranacaklar bu gösteriye!

ANF -ERDAL ER