Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim gerçeği / Can Kasapoğlu

Dersim meselesi her gündeme geldiğinde yada getirildiğinde bilerek veya bilmeyerek bazı cümleler üzerinde inceden inceye bir saptırma yapılmaktadır.

YENİ GÜNDEMLERE İYTİYAÇ YOK

Bazı kesimlerce ard niyetli olarak yapılan bazı söylemler, açıklamlar Dersim gerçeğine doğru yaklaşılmadığını göstermektedir.. Buna paralel olarak ‘eskimiş bir tartışma‘yı yeni gibi sunarak bunun etrafında yeni bir gündem oluşturulmaktadır.

Mesela son günlerde ‘CHP’de Dersim Çatlağı‘ veya ‘CHP’de Dersim Krizi‘ vb tartışmalar yaşanmaktadır.

Bu vb tartışmalar önemli olmakla birlikte Dersim Soykırımı yıl dönümünde sürekli yapılarak, temcit pilavı misali ısıtılarak adeta olayın detayları gözden kaçırılmak istenmektedir. CHP’nin bu soyklırımda başrolü oynadığının her yerde belgesi ve kanıtı var.

Herkes tarafından bilinmektedir. Kafalar bulandırılmak istenmektedir ve bununlada sorulması gereken hesap ertelenmektedir. Birileri çıkıyor ve danışıklı olarak bir şeyler sarfediyor ve kamuoyu bunun peşinden gidiyor..

74 yıl oldu yahu.. Hala aynı davulmu çalınacak?

CHP içindeki iç hesaplaşmalar, kimin gidip kimin kalacağı ve ‘gözler Kılıçdaoğlu’nda‘ gibi hedef şaşırtan yaklaşımlar Dersim soykırımı gerçeğinin üstünü örtmeye yetmeyektir ancak hesap vermesi gerekenlere belki bir soluk daha aldıracaktır hepsi o.. 
Bu noktadan sonra yapılması gereken yeni gündemler yaratmak değil, yaratılan gündemi bir üst aşamaya götürmek olmalıdır..

SOYKIRIM YERİNE NEDEN ‚KATLİAM‘ DENİLİYOR?

Örneğin  ‘Soykırım‘ yerine neden ‘Katliam‘ denildiğinin irdelenmesi gerekmektedir..

Bu belirlemeyi yaparken ‚katliam‘ı küçümsediğimiz anlaşılmamalıdır. Fakat Dersim’de yapılanlar, Dersim’e yaşatılanlar katliamdan öteye, bir vahşet, zulm ve soykırımdır..

Üstelik bu soykırım olmuş-bitmiş (bitirilmiş) bir soykırım değildir.

1920’lerde Koçgiri’de başlatılan bu süreç, 1930’larda Dersim’de doruğa çıkarılarak bir halkı, bir inancı ve bir kültürü, bir coğrafyayı hedef almış ve cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülmüştür.

100 Bin insanın vahşice, hunharca katledilmesi soykırım değilde nedir?

Başka yerlerde yaşatılan benzeri vahşet ve soykırımlara bakıldığında, oralarda yapılanlar bitirilmiş ve belli bir süre içinde tamamlanmıştır. 
Ancak  ‘Dersim Soykırımı‘ sistematik bir şekilde sürece yayılarak hala devam etmektedir.

37-38’de çok acılar yaşanmıştır ancak her şey 37-38’le sınırlı kalmamıştır.

Öncesi ve günümüze kadar devam eden sonrası vardır 37-38’in..

Mesela günümüzde Dersim meselesi ele alnırken bilinçli olarak adres saptırılmak istenmektedir.

Atatürk’ün, İnönü ve CHP’nin Dersim soykırımındaki rolü, etkisi ve uygulamaları derinliğine tartışılmamaktadır.

Dikkat edilirse yapılagelen bir çok Alevi katliamlarındada devlet ve bazı güçler ısrarla esas hedefi ve adresi saptırmakta ve Alevilerin sinerjisini bir başka tarafa çekebilmektedir.

Örneğin Maraş, Çorum, Sivas, Gazi vb olayları sonrasında Aleviler’e ‘Mollalar İrana‘ dedirtmektedir. Devlet bu politikayı ve bu söylemi ise Alevi katliamlarının sanığı olan CHP eliyle yaptırmaktadır..

Ne kadar ilginç değilmi ?

İşte aynı devlet ve CHP, bir numaralı sanığı olduğu, Dersim soykırımında en üst düzeyde rol oynadığı tarihsel soykırımda bu gün bazılarınca aklanmaya çalışılıyor.

Aslında burada aklanmak istenen CHP’dir ve onun şahsında devlettir, devlet siyasetidir. 
Yine dünyanın başka yerlerinde yaşanan ve ‘Soykırım‘ olarak nitelendirilen, kabul gören benzer olayların ise Dersim’de yaşananlardan çok daha farklı bir yanı yoktur. Kaldıki soykırım ‘şu kadar katledilirse veya bu kadar öldürülürse soykırım sayılır, gerisi katliamdır‘ gibi bir kıstas sözkonusu değildir.

Ve bu insanlık suçları mahkum edilip birer soykırım olarak kabul edilmiştir.  Dolayısıyla uluslararası hukukta (henüz) bir soykırım olarak kabul görmeyen ‘Dersim Soykırımı‘ her şeyden evvel bu konuda yazan-çizen, araştırma yapan, görüş açıklayan siyasetçi, politikacı, parti, kurum dernek vb.  ve en başta da tabiki Dersimliler, bunun adını net bir şekilde belirtmeleri gerekmektedir.

Demekki tartışmalara ‘Soykırım yapılmıştır‘ noktasından hareket edilerek devam edilmelidir..

Kaldıki yıllar-yılı ‘Dersim isyanı‘ denilerek yapılan soykırıma kılıf uydurulmuş ve ardından ‘İsyan ettiler, başkaldırdılar ve katliama mağruz kaldılar‘ açıklamasını beraberinde getirmiştir..

Soykırımın kimler ve hangi güçler tarafından yapıldığı ise zaten apaçık orta yerde durmaktadır.. 

Bu noktada diğer önemli bir husus ise söylenenlerin yeni bir şey olmadığıdır.

Cemaat destekli AKP’nin bu vb konulardaki tavrı zaten bellidir.

Durumdan vazife çıkartmak ve Dersim soykırımını bir iç siyaset malzemesi yapmaktadır.

Zaman gazetesi başta olmak üzere bir bütün olarak yandaş medyası ise bu tartışmaları belli bir yere kadar kaşıyarak zaman zaman sürdürmektedir.

Dikkat edilirse aynı basın yayın organları Kürt hareketi ve siyasetine düşmanlık yapmakta ve gerçekleri adeta ters-yüz etmek istemektedir..  Bu andınç ve apoletli medyanın ise halklarımıza, inançlarımıza karşı bir sorumluluğu yoktur ve hele hele Dersim konusunda gerçekleri yazma gibi bir derdi yoktur, olmamıştır.

DEVLET ve CHP HESAP VERMELİDİR

‘Dersim Soykırımını CHP yaptı‘ tespiti yerinde bir tespit olmakla beraber esas mücadele bundan sonra gelmektedir.

Kaldıki bu tespitte yeni değildir.. Gazetemizi takip edenler ve Dersim davasını sahiplenenler yakından biliyorlar ve göreceklerdi bu tespit çoktan yapılmıştır..

Yani bir şeyi salt dillendirmek yetmez, yetmiyor, yetmeyecektirde.

Örneğin salt arşivlerin açılması sonucu ortaya çıkabilecek tablo karşısında ne yapacaksınız?

‘CHP’nin özür dilemesi’ belki bir erdemliliktir ancak sorun bununlada bitmeyecektir..

Madem CHP Dersim’in katili idi o halde neden bu parti için Dersimlilerin iradesini almaya yeltendiniz?

Genelbaşkanı ayrı, partisi ayrı düşünebilen bir sistem, bir parti veya kurum olabilirmi ki ‘Parti için değil, genelbaşkanı için Ankara'ya gitmek‘ ise ayrı bir tartışma ve gülünç bir konu olsa gerek. 

Ne yani, gülmek için karga mı olmak lazım ?

Güç olacaksınız ve devletten, CHP’den hesap isteyeceksiniz, soracaksınız, sormasını bileceksiniz ve alacaksınız.. Bu hesabı sormanında, almanında elbette bir bedeli olmaktadır. 

Bu vb hesapları soranlar elbette var..

Eğer siz kendiniz güç olamıyorsanız o halde gücünüzü, güç olanlara, güçte olanlara katmalısınız.. 

Olamıyorsanız eğer, hiç olmazsa güç olupta yapılanların hesabını soranlara ve gaspedilmiş haklarını almak için bedel ödeyerek hak mücadelesi verenlere saygı duyacaksınız.. 

YAPILAN ÇALIŞMALARI SONUCA GÖTÜRMEK

‘Dersim’de yaşananlar bir Soykırımdır‘ şiarı ile son bir kaç yıldır yapılan çok önemli çalışmalar var. Binbir emek ve imkansızlıkla yapılan çalışmalar Dersim gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştır ve çok önemli bir gündem yaratmıştır.

Bu konuda yurtdışında, başta Brüksel ve Berlin olmak üzere gerçekleştirilen ‘Dersim Konferanslar’ı vb toplantılar, paneller, imza kampanyaları büyük yankı uyandırmış ve taraflı tarafsız bir çok kesimi bu tartışmanın içine çekmiştir.

Organizesini ‘Dersimi Yeniden İnşaa Derneği, Demokratik Aleviler Federasyonu’nun yaptığı ve Yek-Kom vb bazı dost çevrelerin desteklediği bu etkinlikler sonucu bir gündem oluşturuldu. Dünyanın dört bir yanından biliminsanları, profesörler ve aydınlar, akademisyenler bu konferanslara katıldılar.

Ömrünü Dersim davasına adayan dürüst ve onurlu Dersimliler var..

Avrupalı bazı siyasetçilerin ve kurumlar bu konferanslara katkı sundular ve sunmayada devam etmektedirler.

Yine Türkiyede her türlü şiddet ve baskıya rağmen çok az sayıda dersimli yurtsever bu sürece katkı sunmuş ve sunmaktadır. 

Oluşturulan gündem ile sınırlı kalınmayıp, meselenin ‘Uluslararası hukuktaki yeri nedir?‘ konusu gündeme getirildi ve bu konuda bir süreç başlatıldı..

Birileri CHP’yi ve ‘kişileri‘ tartışa dursun, Dersim gerçeği uluslararası gündem çoktan taşındı bile..  

Mesele, bu sürece katkı sunma meselesidir..

Soykırımın 74. yılında Dersim gerçeği bunu gerektirmektedir..

Can KASAPOĞLU