Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sisteme Yedeklenmiş Bir Tunceli’li Olmak mı? Asla!!!!- Ali Haydar Gürbüz

Türklere sorsan Kürdistan’da halk var mıdır? Evet var deselerde var  gibi görünsede  aslında  onların dünyasında ve sisteminde kürt halkı falan yoktur. Kürt halkı ne derse desin ne isterse istesin hiçbir önemi kalmamıştır istemlerinin sistem tarafından bir anlamı yoktur. Çünkü bölgenin bütün istemleri tek merkeze ve sisteme bağlanmıştır.Sistem istediği gibi bölgeyi yönlendiriyor,işine gelmediğinde bombalıyor,halkı terörize ediyor, tutukluyor faili meçhul cinayetlerle katlediyor. En demokratik hakları için seslerini yükseltenleri  ya vatan haini yada terörist ilan ediyor tutukluyor aylarca yıllarca sorgusuz sualsız hapse atıyor. Böylesi bir bölgeyi dünyanın bir başka yerinde görmek mümkün değildir, nüfusu 40 milyonun üzerinde olan kürtler hala bir ulus veya ülke sahibi değiller, yaşadıkları bağlı bulundukları ülkelerdede  tam anlamıyla herhangi bir statüleri yoktur.

 Sosyal ve zihinsel yapılanmanın önündeki en büyük engel hiçkuşku yokki sistemin kendisidir. Bu sistemin dayattığı gerici islam anlayışınında bölge halkları üzerinde büyük oranda etkisi sürmektedir. Bu  etki siyasal alanda verilecek güçlü bir mücadele ile yok edilmesede zayıflatılabilir,başka inançlar üzerinde baskı unsuru olmaktan çıkarılabilir buna karşılık müslüman olmayan diğer inanç gruplarıda önemli ölçüde ön yargılarından kurtulamamaktadırlar. Burada sistemin bilinçli olarak farklı inançlar arasında bir önyargı geliştirdiği görülmelidir, farklı inanç ve dini grupların yanyana gelmemeleri  sistemin bilinçli bir dayatması ve uygulamasıdır. Bunun sonucudur ki Türkiye’nin belli bölgeleri inançlar bazında çeşitli farklılıklar göstermekte başka inançlara karşı adeta  kapatılmış vaziyettedir.

Dersim bir kültür coğrafyası olarak kozmopolitik yapısıyla sürekli Türkiye’nin gündeminde yerini almıştır şu veya bu şekilde her dönem mutlaka tartışılmıştır, sol ve kızılbaş alevi kimliğiyle tanınan Dersim Kürt Ulusal mücadelesinin de önemli  kalelerinden biridir. Dersim’in kendi inançlarını yasal olarak yerine getirememeleri özellikle sunni islama karşıda bir önyargı geliştirmiştir. Bunu nasıl anlıyoruz, çok basit bir şekilde günlük konuşmalarda yer yerde bilinçli bir şekilde kullanılan”Şafi Kürtler” kavramından anlıyoruz.  Şafi Kürtler kavramını bir çok dersimli bilinçli bir şekilde özellikle kürt hareketine karşı kullanmaktadır, tarihsel anlamda bunu birde “Hamidiye Alayları”ile ilişkilendirerek devam etmektedirler. Dersimlilerin ilerici yapısı sol düşüncesi bir ölçüde günümüzde neredeyse dibe vurmuş gibi, Sunni çelişkilerin yaratıldığı başka inançlara karşı sistemli bir karşıduruş olduğu gözle görülür halde, burdada Devlet mekanizmasının yıllardır sürdürdüğü sinsi politikaların rolü büyüktür, bu anlamıylada gelinen noktada sistem  bir başarı yakalamıştır. Kürt hareketine katılımın engellenmesi için sistemin bir parçası olarak dayatılan din düşmanlığı, yine Dersim’de son yıllarda dayatılan ve giderek artan fuhuş, esrar , eroin vb maddeler hep bu sistemin koruyucuları tarafından yaygınlaştırılmaktadır.

Dersim halkı sürekli inançlarına uygulanan baskı ve haksızlıklardan sözederler ve  bu sitemlerinden haklıdırlarda fakat sistem Dersim halkını diğer bölgelerde dinsiz imansız ve Kominist olarak bilinçli bir şekilde tanıtmış baskı uygulamış ve Türkiye halkının önemli bir kısmı olan müslümanlarda sistemin bu bilinçli propagandası karşısında bir şekilde dersimlilerle aralarında mesafe bırakmış hatta dokunmaktan dahi korkmuşlardır. Buna karşılık Dersim halkınında önemli bir kısmı bu kesimlere karşı bir önyargı geliştirmiş mesafe koymuştur. Örneğin bunun en belirgin örneklerinden biri Şeyh Said ile Seyid Rıza’nın buluşmasında Şeyh Said’in Seyit Rıza’nın ikram ettiği yemeği  yememesi gibi....Bunun doğru olmadığı gerçeklikle bir alakasının bulunmadığı bilinmesine rahmen bilinçli bir şekilde anlatılan bu kısa hikaye tam anlamıyla Dersim’de yaşayan Kürt- Kızılbaş alevilerinin diğer Kürt halkıyla olan bağlarını zayıflatmak ve koparmaktır buda sistemin çok önemli işlevlerinden biridir bunu iyi görmek ve buna göre değerlendirmek gerekir.

Peki sistem Dersim üzerinde bu anlamıyla başarılı olmuş mudur?

 Bu sorunun cevabı çok basit bir örnekle verilebilir, son yıllarda Dersim merkezde iş için gelen ve özellikle inşaat sektöründe çalışan Diyarbakır’lı kürtlere karşı geliştirilen karşıt tavırlar sistemin bu alanda başarılı olduğunun bir kanıtıdır, “İnsan ı Kamil” olarak bilinen Dersim coğrafyasında başka kimliklere tahammülsüzlüğün bir kanıtıdır, gelinen bu nokta ne Dersim’in inançlarıyla nede insani yönüyle bağdaşmaz. Bugünkü konumu itibarıyle Dersim çözülmenin eşiğinde ve sisteme yedeklenmenin yolundadır.Dersim geçmişte yarattığı değerler üzerinde tanımlanmaktan çok uzak bir yerdedir şimdi. 1937-38 de Dersim katliamı emrini veren CHP merkezli bir yapıya dönüştürülerek sistemin bir parçası haline getirilmiştir.

Dersim Kızılbaş Alevileri kürtler veya kürt sorunu sözkonusu olduğunda neden “Şafi Kürtler”veya “onlar şafidir” söylemlerini kullanırlar? Bu kavramların veya söylemlerin altındaki anlam veya çağrışım nedir?  Neden kendilerine ben kürt değilim aleviyim diyorlar?  Etnik ve inanç kimliklerini biribirinden ayırt edemeyecek kadar cahiller mi?

Aslında bu soruların cevapları çok basit açık ve net, bazen bu tür soruları cevaplamak için detaylı verilere gerek kalmıyor,yalın ve basit bir cevaplada anlatılabilir. “ Şafi Kürt” kavramı kendi içinde kürtlere karşı bir güvensizliği ifade etmekle birlikte alevi sunni çelişkisini ve çatışmasınıda beraberinde getirmektedir. Hayatında belkide hiç karşılaşmadığı tanımadığı birilerini bu şekilde tanımlamak sistem tarafında önyargıların nasılda topluma empoze edildiğinin kanıtıdır.Çünkü okul kitaplarında durmadan bizans düşmanlığı, ermeni düşmanlığ yapan, hristiyan müslüman savaşlarını anlatarak din düşmanlığı yapan bir sistemde ancak bunlar  topluma miras olarak kalacaktır.

Dersimliler hertarafta okumuşluklarıyla veya ilerici vasıflarıyla öne çıkarlar veya tanınırlar oysa özellikle bu son yıllarda Kürdistan ve Türkiye coğrafyasında kendi aşiretleriyle övünen tek topluluk belkide Dersim’de oluşmuştur buda Dersim’in ilerici değerlerinin artık iflas ettiği gerici yapının oluşmaya başladığının bir kanıtı olsa gerek. Kürt oldukları halde kürt olmamak için öne sürülen gerekçeli halleri devşirme politikalarının sistem tarafından nasılda bunları sarmaladığı ve başarılı olduğunu bizlere göstermektedir. Tunceli’lerin kendi içlerinde aşamadığı hatta beslediği din düşmanlığı “Şafi Kürtler” söyleminde olduğu gibi tehlikeli ve bir o kadarda gerici bir tutumdur.

Zazacılık,Dersimcilik veya Alevicilik yapan dersimlilerin sayısı gün geçtikçe çoğalmaktadır. Özellikle son genel seçimlerle birlikte politik düşüncelerini bir kenara bırakıp CHP lideri dersimlidir diye ona yönelmeleri yine kendi öz evladı olan ve herzaman her koşulda halkının sorunlarıyla uğraşan,yanlarında olan Ferhat Tunç’a oy vermemeleri bir bakıma kürtlüğe karşı alınmış bir tavır olarakta algılanabilir.Bundaki en büyük etken Zazacılık yapan kesimlerin CHP ile işbirliği içerisinde sistemin koruculuğunu üstlenmeleridir. Yaptıkları propagandalara bakıldığında durmadan sık sık “Hamidiye Alayları” ve “Şafi Kürtler” “Kürtlerde Alevi olunmaz” ,”kürtler alevilerden nefret eder”  kavramlarını kullanarak toplumu yanlış bilgilerle kandırmalarıdır.

Hamidiye alayları dedikleri , 1890 yıllarında Dördüncü Ordu Komutanı Muşur Zeki Paşanın 2. Abdülhamid’e önerisiyle özellikle Rusya’ya karşı kurulur fakat o dönemde bu alaylar  raydan çıkarak hertürlü çapulculuğu yapmakla birlikte azda olsa kürt milliyetçiliğininde gelişmesine neden olmuşlar, buradan hareketle kürt halkını, alevileri sevmiyorlar diyerek kendilerine bir hak aramaları doğru bir yaklaşım değildir, buna bakılırsa o dönemlerde Dersim’de yaşanan eşkiyalık belkide başka hiçbir bölgede yaşanmamıştır, canlı tanıkları dinlerken bu olaylardan bahsedenlerinde sayısı azımsanacak gibi değil, bu açıdan tarihsel anlamda bugünkü gidişat için hiçbir haklılık arz etmemesine rahmen bu türden gerekçelerle kürt halkını ve kavgasını  karalamanın gereği yoktur.

 Bu sorunun aşılması bunları topluma dayatan sistemin ortaya çıkarılarak çürütülmesinden  geçecektir.  Kılıçdaroğlu gibi ne duruşuyla nede yaşam felsefesiyle hiçbir şekilde dersimlilere benzemeyen yakışmayan uymayan  şahısların toplumumuz tarafından sistemin asıl motor güçleri oldukları iyi anlatılmalı, halkımızı ve kültürümüzü sisteme yedeklemek için bu vb. kesimlerin çalışmaları doğru bilgilendirmelerle iyi anlatılmalı, mecliste tezkere konusunda kendisini parçalayan bir CHP liderinin kürtlere karşı nasıl düşmanca davrandığı ve sistemin bekçiliğine soyulduğu görülmelidir. 37,38 ve diğer alevi katliamlarında bu partinin ve sistemin rolü iyi anlaşılmalıdır. Dersim halkı inkarı ve başka yapılara, inançlara karşı düşmanlık gibi geri dar düşünceleri haketmemeli ve bunlara karşı onurlu duruş sergilemeliler. Sistemin sevdiği bir Tunceli’li  değil,  Kürt ve Türk halkı yanısıra diger halkların saygı duyduğu devrimci , ilerici, kürt ve farklı kimlikleriyle bilinen bir Dersim’li olmalıyız. Sistemin yedeği haline gelmiş devşirilmiş ,başkalaşmış, bataklığa saplanmış bir Tunceli’liği asla kabul etmeyelim asla!!!!.

Ali Haydar Gürbüz