Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

‘Doğa ve doğal’ dillerle eğitim iki kez zorunludur -Ömer AĞIN

Anadilde eğitim çağımızın en önemli temel insan haklarından biri sayılmaktadır. Bu nedenle BM başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşta ve Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde bu hak önemle vurgulanmaktadır. Sadece egemen dil aracılığıyla verilen eğitim, diğer dillerin birer eğitim dili olmasını engellemekte ve herkesin anadiliyle eğitim ve öğretim görme hakkını ihlal etmektedir. Bu ise, en başta çocukların gelişimini engellemekte ve kapasitelerini daraltmaktadır. Anadilde eğitim yapmayı yasaklayan politikalar her şeyden önce “yasaklı” dillerin yok olmasına yol açar ve toplumsal çeşitliliği ortadan kaldırır. Şunu belirtmeliyim ki çeşitliliğe karşı olmak; barışa karşı olmak demektir. Herkesçe biliniyor ki, insanın evrimleşme süreci çok dillilik üzerine kurulmuştur. İnsanı toplumsal varlık yapan maddi üretimin, dünyanın değişik yerlerinde ve farklı zamanlarında başladığını biliyoruz. Arkeoloji ve antropoloji bunu kanıtlayan bilimlerdir. İnsan üretimi dil vasıtasıyla, tesadüfi bir konumdan çıkmış ve sürekli bir hal almıştır. Bu üretim sürecinde insan sarf ettiği emek sayesinde toplumsal bir varlık olmuştur. Bu sebeple insan “alet yapan, bu aleti üretimde kullanan ve onu gelecek kuşaklara bırakan bir hayvandır” diye tanımlanmıştır. İnsanın evrimleşmesinin ilk dönemlerinde, “dilin” tesadüfen kullanılan kimi sözcüklerden oluştuğu zamanda üretim de tesadüfi bir karakter taşıyordu.


Üretim-dil ilişkisi

Üretimin toplumsal bir hale gelmesi ve çeşitlenmesi farklı dilleri yaratmıştır. Örneğin deniz kenarında balıkçılıkla uğraşan bir toplulukla, dağlarda hayvancılık yapan bir topluluğun dilleri arasında farklılıklar oluşmuştur.

Üretim süreci çeşitlenip geliştikçe farklı üreticiler arasında hem işbölümü hem de diyaloglar oluşmaya başlamıştır. İlk adımları takas (trampa) şeklinde altılan bu ilişkiler sayesinde diller yeni bir karakter kazanmıştır. Bu nedenle yaşam çok dillilik ve çok kültürlülük üzerine kurulmaya başlamıştır.

Dominant toplum, başka bir toplumun dilini reddedip ona kendi dilini dayatınca, dili baskı altına alınan toplumda üretimin gerilediği görülmüştür. Dominant olan toplum baskı altına aldığı toplumu kendi ihtiyacı doğrultusunda üretime zorlamıştır. Farklı toplumlar arasındaki antagonist çelişkilerin tarih sahnesine çıktığı ilk an bu döneme rastlar. Toplumlar arası barışın bozulduğu, eşitliğin yok olduğu, savaşların başladığı gün, o gündür.

Dille birlikte insan beyninin geliştiği ve bilgi birikimini oluşturan belleğin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu ise dilin zeka üzerindeki belirleyici yanının göstergesidir. Anadilinde eğitim gören kişi ve toplumların yaşamı daha iyi öğrenmesi ve mensup oldukları kültüre daha bağlı hale gelmesi bundan kaynaklanır. İnsana analitik düşünme yeteneği kazandıran ve insanın edindiği deneyimleri başkalarına aktarmasını sağlayan en önemli araç dildir. Bu nedenle güçlü bir dile sahip olmak (ki bu da anadilden başkası değildir) gelişmiş bir toplum olmak demektir. Böyle bir dile sahip olmak, bilinemezlikten bilinebilirliğe gitmenin yolunu göstereceği için, toplumun gelişim motorunu oluşturur ve maddeci felsefeyi, idealist felsefeden ayıran “her şeyin bilinebilirliği” yasasını öğreterek aydınlamanın önünü açar. Her şeyden önce anadille eğitim böyle bir dünyaya ulaşmak için gereklidir.

Dilin toplumsal bilince etkisi

İnsan, ancak toplumsal üretim içindeyse ve toplumsal üretimden besleniyorsa vardır. İnsan, her maddi varlık gibi, çevresiyle madde alışverişi içindedir. İçinde olduğu maddi üretimin deneyimlerini ve mensup olduğu kültürü en iyi biçimde ancak anadiliyle eğitim gördüğünde dersliklere taşıyabilir. Eğer bir insan anadiliyle eğitim göremiyorsa söz konusu değerleri insanlığın ortak belleğine taşıyamaz. Bu hem toplumsal bilincin gelişmesini engeller, hem de bireyin özgüvenini sarsar.

Anadilleriyle eğitim görmeyen topluluklarda “birey olma” yetisinin yeterince gelişmemesi bundan kaynaklanmaktadır. Anadille eğitim, dili canlandırıp, geliştirdiği için eğitim dilinin yanında kültür dilini de yaratır. En önemlisi bir dilin akademik bir dil olabilmesi için o dille eğitim yapılması gerekir. Ancak akademik özellik kazanmış bir dil etkin diller arasındaki yerini alabilir. Anadilde eğitim, diller arasında eşitliği sağladığı, toplumda ortak bir psikoloji yarattığı için, sorunların demokratik ve barışçı yollardan çözümünü kolaylaştırır. Eşitlik ve barışın egemen olduğu yerlerde, üretici güçlerin tahribatı olmaz.

Anadille eğitim veren öğretmenler kendi dillerine hakim oldukları için eğitim verimli hale gelir ve öğrenci-öğretmen ilişkisi sıkılaşır.

Anadiliyle eğitim görmüş bir bireyin; ikinci hatta üçüncü bir dili daha çabuk ve daha kolay öğrendiğine dair sayısız istatistik bilgilere sahibiz. Bu çok yönlülük kültürler arası alışverişi hızlandırmakta ve farklılıkların bir zenginlik olduğunu çıplak biçimiyle anlatmaktadır. Tüm kültürlerin eşit olarak kaynaşmasına, birlikte oluşturmak istedikleri düzenin oluşmasına büyük bir katkı sağlar.

Toplumsal zenginlik olan farklılıkları sadece korumak için değil, onları yeniden yaratmak, geliştirmek ve güvence altına almak için anadille eğitim şarttır.

Doğal bir dil: Kürtçe

Eşitlik, demokrasi, sosyal adalet, halklar arasındaki barış ve yeniden üretim ancak anadillerinde eğitim gören toplumlar arasında oluşabilir. Bütün bunlara ek olarak Kürtçe gibi “doğa ve doğal” olan (yani üretime bağlı ve doğayla iletişim içinde doğan diller. Bu tür dillerde zorlama ve uydurma çok azdır) diller direkt üretimle bağlı ve “doğurgan” olan bir nitelik taşır. Örneğin; Zevî (ekilen, ürün veren toprak parçası), zaîn, (doğum, çoğalma, üretim, doğurgan...), Ziman (dil) bu örnek sözcüklerin hepsi doğayla mücadele sürecinde üretkenliği, doğurganlığı anlatan birincil simgelerdir.

Bu nedenle Kürtçe’nin eğitimi iki kez zorunludur. Birincisi; haksızlığa uğramış Kürtlerin (hemen hemen haksızlığa uğramamış Kürt yoktur) tespit edilmesi, yaralarının sarılması, mağduriyetlerinin giderilmesi ve geleceklerinin yasal güvence altına alınması için anadille eğitim şarttır. İkincisi tüm insanlığın önemli bir mirası olan “doğa ve doğal” dilinden biri olan Kürtçe’nin yok olup gitmemesi için anadille eğitim gereklidir.