Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

M. Ali Gürgöze ağabey

12 Eylül faşist askeri darbesinin sıcak günleri idi. İstanbul Laleli Yeşil Tulumba sokaktaki yazıhaneme Siverekli hemşehrim Celalettin Bulunmaz ile birlikte uzun boylu, yeşil gözlü bir kişi geldi. Gelen kişinin adı M.Ali Gürgöze idi. Oğlu H. Askar Gürgöze “Kawa” örgütüne yönelik yapılan bir operasyon sırasında yakalanmıştı. İstanbul Alemdağ Askeri Tutukevi’nde tutuklu idi. Kendisi ile gidip görüşecek, vekaletnamesini alacaktım.

M. Ali Bey daha sonra kendisini ve yaşadıklarını anlatmaya başladı. Kendisi Dersim Mazgirt merkeze bağlı Kızılkale köyündendi. Dedesi Hasaniki Şadilli aşiretinin lideriymiş. Dersim isyanı sırasında fotoğrafları Seyid Rıza’ye nemır ile birlikte devlet dairelerinde aranan vatan hainleri(!) listesindeymiş. Torununun oğlu M. Ali Ağabey’in üçüncü oğlu Ali Ekber Gürgöze tarafından Cumhuriyet gazetesinde bulunup arşivine konulmuş. M.Ali Bey’in babası Zülfü, 1937 harekatı sırasında Kesire Yıldırımın babası Dersim ajanı Ali Yıldırım tarafından devlete ihbar edilir. O dönemlerden ajan Ali Yıldırım’ın işaret ettiği insanların tümü devlet tarafından alınıp götürülmüş. Bir daha bu insanlardan haber alınamamış. Zülfü Gürgöze’de Kızılkale köyünden, üzerinde Dersim’in milli kıyafeti olan beyaz don ve gömleği ile birlikte alınıp götürülmüş bir daha da geri gelmemiş.

M. Ali Bey bu tarihte sekiz yaşındadır. Babasının götürülüşüne tanıklık ediyor. Kendisi de tesadüfen katliamdan kurtuluyor. Ortaokulu bitirdikten sonra çalışma yaşamına başlamış. Evlenip dört çocuk sahibi olmuş, Hasan Askar, Alişer, Ali Ekber ve Sadiye (Fidan) Gürgöze. Çocuklarına küçüklüklerinden itibaren Dersim Katliamı’nı, dedeleri Zülfü’nün askerler tarafından alınıp götürüldüğünü ve bir daha geri dönmediğini hep anlatırmış. Çocukları büyüyünce ülkelerine sevdalı birer insan olmuşlar. Üniversite sıralarında örgütsel sorumluluklar yüklenmişler. Alişer ve H. Askar Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıtlarını yaptırmışlar. PKK’nın “Ana Davası“nın iddianamesinde isimleri ilk grup toplantısına iştirak edenlerin arasındadır. Daha sonra bu gruptan ayrılıp “Kawa” içerisinde yer almışlar. Sadiye ve Ali Ekber de kardeşleri ile birliktedirler.

M. Ali Bey’in çile dolu onurlu yaşamı hep bu minval üzeri devam etti. Oğlunun davasını Ankara 2 nolu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde ben avukat, kendisi de dinleyici olarak izledi. Mahkeme sonucunda Ali Çiçek 146/1 muhalefetten idam cezası aldı. Fatin Kanat ve Hasan Askar Gürgöz’ün davası ise 9 madde tatbik edilerek müebbet hapse çevrildi. Sonradan dava TCK 125.maddesinin tatbik edilmesi gerekçesi ile bozuldu. Bu sefer 125 maddeden ceza aldılar. Oysaki hareketlerin 125. madde ile ilgisi yoktu. Ancak Askeri Mahkemeler 15 Ağustos 1984 sonrasında bütün Kürt örgütlerini bu maddenin kapsamına aldılar.

Bu arada M. Ali Bey Alişer’den sonra küçük oğlu Ali Ekber de İzmir’den gemi ile Avrupa’ya çıkarttı. Kızı Sadiye ise hemşehrim Ömer Polat ile evlendi. Ömer suni bir Kürttü. M. Ali Bey damadından çok memnundu, evladı gibi severdi. Ancak ismini hiç sevmemişdi. Bir gün bana “bunun ismini değiştirelim” dedi. Kendisine Ömer’in bana özel vekaletname vermesi gerektiğini söyleyince benim özel hukuktan anlamadığımı söyledi. Ancak danıştığı avukatlardan aynı cevabı alınca “sen haklıymışsın” diye özür diledi.

Hasan’ın cezaevi süreci uzun ve hengameli sürdü. Ankara, Mamak, Bursa, Antep, Eskişehir, Sakarya arasında gidip geldi. Bu süreçte kendisi ile birlikteydik. Hasan Eskişehir’e getirildiğinde saçları koyun gibi kırpılmış, diğer tutuklular gibi üstü başı paramparça edilmişti. Ziyarete gitmeden önce Hasan durumunu kendisine anlatmış, kendisini görüşe hazırlamıştım. Hasan’da tahliye olduktan sonra Avrupa’ya çıktı. Her üç oğluda yarım kalan okullarını Avrupa’da bitirdiler. M. Ali Bey’de Türkiye’de yalnız kalınca, çocuklarının yanına gelip İsviçre’nin Cenevre şehrine yerleşti. Türkiye’de iken kalbinden rahatsızlanmış, kalbine pil takılmıştı. Çileli yaşamı Dersim’in yüksek dağlarında başlayarak, 77 yaşında Lena Gölü’nün kenarında Cenevre’de bitti. Cenazesini Çarsamba günü Cenevrede toprağa verdiler.

Hastalığım ve bazı koşullardan dolayı cenazesinde hazır bulunamadım. Dersim dağlarının acılı evladı üzülme, senin ideallerin her gün İstanbul’un, Adana’nın, Diyarbekir’in, Mardin’in, Viranşehir’in, Batman’ın sokaklarında dile getiriliyor.

Dersim’in yiğit önderi Seyit Rıza hakkında idam kararı verildiğinde şunları söylemişti; “Benim hakkımda idam kararı verdiniz, ancak bana diz çöktüremiyeceksiniz “Rahat uyu M. Ali Ağabey, Dersim’in yiğit evlatları dün olduğu gibi bugün de diz çökmüyorlar.

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. '; document.write(''); document.write(addy_text44448); document.write('<\/a>'); //-->\n Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.