Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Avrupa’daki Kürtlerin statüsü ve özerklik -Baki Gül

Kürdistan’da sömürgeci olan devletler kendi karakterlerinin bir gereği olarak Kürt kimliğini bir kez yok sayar. Mülteci ve sürgün yaşayan toplulukların yaşadığı Avrapa’da ise bu kimlik iki kez yok sayılır. Çünkü bu devletler size, kendi kimliğiniz ile değil; geldiğiniz devletin verdiği kimlik ve statü üzerinden sizi tanımlamaya çalışır. Dolayısıyla siz sömürge devletlere karşı onların size öğrettiği dil ile sadece „ben Türk değil Kürdüm“ diyerek başladığınız mücadeleye, Avrupa ülkelerinde bilmediğiniz dilde onlara kim olduğunuzu ve nereden geldiğinizi daha zor ve meşakatli bir yöntemle anlatmak zorundasınız. Çünkü Avrupa devletleri de sadece kendisi gibi devlet olanların hukukunu ve statüsünü tanıyor. Ama artık Kürtler bu duruma da „Êdî Bes e“ yani „Artık yeter!“ diyor. 
 Kürdistan toplumu kendi tarihsel sorununu çözmek için Kürdistan’ın dört parçası başta olmak üzere yaşadığı diğer ülkelerde çaba gösteriyor. Sömürgeci devletlerin yürüttüğü politikalar nedeni ile Kürt sorunu sadece Kürdistan ile sınırlı kalmadı. Sürgünler, çatışmalar, zorunlu göçler nedeni ile Kürt sorunu Arap, Fars ve Türk devletlerinin de temel sorunu olarak tanımlandı. Dolayısıyla bölgenin de temel sorunu haline geldi. 1990’larda ise bölgesel sorunu aşan Kürt sorunu hem uluslararası ilişkilerin karakteri gereği hem de Kürdistan’da yaşanan savaşın sonucu olarak Avrupa’nın da sorunu haline gelmiş durumda.
Kürdistan’daki savaşın temel etkisi ile Avrupa’ya gelmek zorunda olan Kürtler, kendi kimlik ve siyasal sorunlarından uzak kalmadı. Siyasal ve kültürel mücadelelerini bir şekilde devam ettirmeye çalıştı. Avrupa’daki yaşamlarını mültecilik ve salt entegrasyon sorunlarına indirgemediler. Ülkeleri ile bağ kurmada, oranın sorunlarını ve yaşananlarını hep temel olarak hissetmeye çalıştılar. Ancak Avrupa’da yaşayan Kürtler; zaman uzadıkça Kürdistan üzerinde egemen olan Türkiye, İran, Suriye ve Irak gibi devletlerin Avrupa Birliği devletleri ile girdikleri ilişki biçimlerinin de temel gündemi haline geldi. AB üyesi devletler Kürtleri bu devletlere karşı politik ve ekonomik koz olarak kullanmaya çalıştı. Bu nedenle de Kürtleri politik olarak kendilerine bağlamaya çalıştılar. Birçok ülkede „politik ekol“ oluşturularak her devlet kendi Kürdünü yaratma uğraşısına girdi. „İsveç Ekolü“, „Almanya’nın işbirlikçi Kürt arayışı“ Fransa’nın sadece kültürel olarak kabul etmek istediği seçkinci Kürt protipleri oluşturulmaya çalışıldı. Hatta bazı Avrupa devletleri daha da ileri giderek Kürt Özgürlük Hareketi’ni kendilerine bağlama çabasına da girdiler. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi’nin direngen ve radikal bağımsızlıkçı karakteri bu politik girişimleri büyük oranda gerilletti. Ancak Avrupa devletleri de Kürtler üzerinde egemen olan İran, Türkiye, Suriye ve Irak gibi devletlerle ekonomik ve politik ilişkiler sürdürdükleri için Kürt meselesine de onların gözüyle bakmaya başladı. Özellikle Türkiye’de AKP iktidarının sorunu tanımlamasını AB de son 10 yıl içerisinde kendi politikası olarak pratikte yürüttü. İran konusunda sessiz kalan, Suriye’deki Kürt sorununa ise oldukça uzak kalmayı tercih eden Avrupa, uluslararası çıkar politikası gereği ise Güney Kürdistan’ı tanımak zorunda kaldı. 
Ama gelin görünkü Kuzey Kürdistan’da şekilllenen ve kendisini Demokratik Özerklik olarak formüle eden Kürt siyasal çözüm modeli hem Kürdistan üzerindeki egemen devletlerin hem de uluslararası güçlerin ezberini bozdu. Kendi sorunlarını kendi öz dinamikleri üzerinden çözmeyi temel strateji olarak ele alan Kürtler; bu çözümün Avrupa düzleminde de hayata geçiriyor. Avrupa Kürdistan Topluluklar Birliği olarak kendisini halk meclisleri olarak örgütleyen, Kürdistan kimliği ve kültürü ile tanımlayan Kürtler bir adım daha atarak Avrupa Birliği devletlerinin de Kürtlerin statüsünü tanımaya zorluyor. Hem de bu devletlerin ezberini bozarak. 
Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM), Kürtlerin Demokratik Özerklik ilanı ile yok sayılan statülerinin tanınmasını istedi. Başlatılan bu kampanya Kürdistan’ın kültür, siyaset, ekonomi alanındaki gücünü ortaya çıkarmayı hedefliyor. Demokratik Özerklik çözümünün sürgündeki ayağını örgütlemeye, Kürdistan kimliğini daha da güçlendirmeyi hedefliyor. YEK-KOM’un başlattığı bu kampanya köklerine yabancılaşmanın önüne geçecek. Kendi kültür ve kimliği ile tanınmanın özgürlük duygusunu yaratacak. Kürdistan ile yeniden taze bir bağ kurulacak. Bu nedenle gelin kimliğimizi, kültürümüzü ve bunların sembolleştiği değerleri daha açık ve net bir şekilde ortaya koyalım. 

kaynak-Yeni Özgür Politika