‘Fırtına’ ve ‘Gitmek’ vizyona giriyor'
Yönetmen Kazım Öz’ün bir Türk ve bir Kürt öğrencinin hikayesinden yola çıkan ‘Fırtına’ ile çeşitli festivallerde ödüller alan Hüseyin Karabey’in ‘Gitmek’ filmleri 14 Kasım’da gösterime giriyor. Kürt yönetmen Kazım Öz’ün 1990’lardaki Kürt gençlik hareketini ele alan ‘Fırtına’ filmi ile yönetmen Hüseyin Karabey’in sınırötesi bir aşk hikayesini anlatan ‘Gitmek’ filmleri 14 Kasım’da vizyona giriyor. Mezopotamya Sinema Kolektif bünyesinde çalışmalarını sürdüren yönetmen Kazım Öz, kısa metrajlı ‘Ax’ filmiyle adından söz ettirdi. Ardından dağa giden bir Kürt genci ile askere giden bir Türk gencinin hikayesinin anlatıldığı uzun metrajlı filmi ‘Fotoğraf’la sinemaseverlerle buluşan Öz, geçen sene de ‘Dûr’ adlı uzun metrajlı belgesel çekmişti. Kazım Öz şimdi yeni filmi ‘Fırtına’yı sinemaseverlerle buluşturuyor. 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde ‘Altın Lale’ için yarışan ‘Fırtına’, bir dönem ele alan hayli iddialı bir yapım. Bir Türk ve bir Kürt öğrencinin hikayesinden yola çıkan film, Türkiye’de 1990’lı yıllardaki gençlik hareketinin gelişimine odaklanıyor.
Cemal, Rojda ve Orhan...
‘Fırtına’, üniversite gençliğinin 1990’lardaki siyasallaşmasını Cemal, Rojda ve Orhan adındaki öğrenci kahramanları aracılığıyla beyazperdeye aktarıyor. Cemal, üniversite sınavını kazanarak, küçük taşra kasabasından İstanbul’a gelir. Büyük şehrin kalabalığı içindeki yalnızlığı, sistem karşıtı devrimci bir grup ile tanışmasıyla sonra erer. Grubun öncülerinden Hêlîn ile yaşadığı çatışma, kimliğini keşfetmesi için de bir başlangıç olur. Benzer bir süreci yaşayan Rojda ve Orhan da zamanla değişip grubun aktif birer üyesi olurlar.
Henüz 18-19 yaşlarında olan bu gençler, koca bir dünyayı değiştirmenin hayalleri ile yaşamaya başlarlar. ‘Devrim’ fikri içlerindeki genç ve dinamik enerji ile birleşerek eyleme dönüşür. Film, Cemal, Rojda ve Orhan’ın geçirdikleri hızlı değişim sürecini ve öğrenci grubunun başından geçen olaylarıyla birlikte dönemin Kürt kurumlarının açılışını da beraberinde sunuyor izleyiciye. Filmde Cahit Gök, Havin Funda Saç, Selim Akgül, Asiye Dinçsoy, Ali Geçimli, Kadim Yaşar, Bertan Dirikolu, Engin Emre Değer, Volga Sorgu, Feyzullah Gürdaş, Ececan Gümeci, Çağlayan Bozacı, Zelal Maraşlı, Ali Sürmeli, Sinan Bengier gibi oyuncular rol almış. Filmin müzikleri ise Kardeş Türküler’e ait.
‘Gitmek: Marlonum ve Brando’...
Yönetmen Hüseyin Karabey’in sınırötesi bir aşk hikayesini anlatan ve New York Tribeca Film Festivali’nde ‘En İyi Yönetmen’ ödülü alan ‘Gitmek: Marlonum ve Brando’ filmi de 14 Kasım’da Türkiye’de gösterime giriyor. Bugüne kadar katıldığı festivallerden ödülle dönen ‘Gitmek: Marlonum ve Brando’, son olarak 14. Saraybosna Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında ödül kazanmıştı. Film bu yılki Venedik Film Festivali’ne de katılmıştı. ‘Gitmek: Marlonum ve Brando’ filminin konusu: İstanbul’da yaşayan tiyatrocu Ayça’yla Fedaral Kürdistanlı tiyatrocu Kürt Hama Ali, Türkiye’de çekilen bir film setinde tanışır ve aşık olurlar. Film çekimleri bittikten sonra Hama Ali Federal Kürdistan’a Ayça’ysa İstanbul’daki rutin yaşamına geri döner. Irak’ta savaşın çıkmasıyla birbirlerine ulaşmaları adeta mucize halini alır. Ailesiyle, tiyatro çevresi ve kendisiyle mücadele eden Ayça, Irak’tan kaçmaya çalışırken Hama Ali’ye ulaşmak için adeta tersine bir yolculuğa çıkar. İki sevgili savaşın acımasız şartlarında buluşabilmenin amansız mücadelesine girer.
ANF/İSTANBUL
İran’da binlerce yıl öncesine ait mağaralar, zorlu kış aylarında köylülere ve hayvanlarına barınma olanağı sağlıyor.





Em ‘ewul pezan nas bikin, sê çeşît rengê pez hene; pezê sor, spî û reş. Xûyê bizinê bi rik û har e, mih jî sernerm û mûlayim e.
Biletler için:
Sesi ve müziği ile ünü Amerika’ya varan Kürt sanatçı Aynur Doğan, bir süredir yaşadığı Avrupa’dan dünyaya açılma projeleri üzerine çalışıyor. Aynur Doğan, uluslararası alanda prestijli müzik şirketleri ile yeni projeleri üzerinde çalışırken, Amerika’nın Boston kentindeki Berklee Müzik Okulu tarafından kısa bir süre önce kendisine verilen “Akdeniz Müziğinin Divası” ödülü ile müzik kariyerinde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.
Yönetmenliğini yaptığım film ‘He Bu Tune Bu’ (Bir Varmış Bir Yokmuş) festivalinizde değerli bir ödüle layık görülmüştür. Bir sinemacı için tatbiki ödüllendirilmek gurur verici ve teşvik edici bir olaydır. Ancak üzülerek belirtiyorum ki bu ödülü kabul edemeyeceğim. Hepinizin bildiği gibi geçen yıl Avrupa’nın göbeğinde, Paris’te, şehrin ortasında üç siyasetçi Kürt kadını güpegündüz vahşi bir şekilde katledildiler. Dünyanın en güvenli bölgesi olarak bilinen Avrupa maalesef bu üç devrimci kadına mezar oldu. Bu katliamın üzerinden uzun vakit geçmesine rağmen Avrupa hükümetleri ve yargı kurumları maalesef yeterli bir duyarlılık gösterip olayı hala aydınlatmadılar. Avrupa ve özellikle Fransız hükümetinin bu sessizliği ve duyarsızlığı Fransız istihbaratının ve dolayısıyla hükümetinin bu olayın üstünü örtmeye çalıştığı izlenimi vermektedir. Bu olay ile birlikte, Kürtler ve ezilen diğer halklar açısından, Avrupa’nın demokratik, adil ve hümanist değerleri anlam yitimine uğramıştır. Avrupa’nın aydınları, sanatçıları, siyasetçileri bu olaya karşı yeterince ses çıkarmayarak üzerlerine düşen sorumluluklardan kaçınmışlardır. 

Hasan Coşar‘la, çıkardığı ilk kitabı ’’Tarihte ve Günümüzde Kadın’’ üzerine bir söyleşi yaparak, siz değerli okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.
