Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Ölü Canlar-Ceyhan Usanmaz

Ölü Canlar', 1901'de yapılan Rusça baskısının çizimleriyle birlikte, 1809 doğumlu Gogol'ün 200. yaşı anısına yeniden yaylımlandı. Bu basımı özel kılan unsurlardan biri de, çevirinin Melih Cevdet Anday ve Erol Güney imzası taşıması

Her şey, bundan yalnızca birkaç ay önce, NTV Yayınları’nın Shakespeare’in Macbeth’inden uyarlanan çizgi romanı yayımlamasıyla başladı. Bu ‘çizgi klasik’in göz ardı edilemez bir ilgiyle karşılandığını gören yayıncılar, haklı olarak, yayın programlarına çizgi klasikleri de ‘ekleyiverdiler’. NTV Yayınları seriye Frankenstein, Dava ve Suç ve Ceza ile devam ederken; Everest Yayınları, çizgi romanın hemen yanındaki kulvardan manga’lara, Manga Shakespeare serisine yeni kitaplar ekliyordu. April Yayıncılık da, Poe’nun on iki ve O. Henry’nin on üç hikâyesinin yer aldığı ve her bir hikâyeyi uyarlayan ve çizenlerin farklı imzalar olduğu iki kitapla, çizgilerle ‘canlanmış’ klasiklere daha da ‘hareketlilik’ kazandırmış oldu.
Rodeo Yayıncılık’tan Murat Mıhçıoğlu’nun şu cümlelerle dikkat çektiğine benzer bir ‘tasnif problemi’ yaşanmamışsa eğer, kitapçıların çizgi roman rafları önündeki kalabalığın arttığı ve ‘göz atma’ süresinin son zamanlarda daha bir uzadığı aşikâr: “Geride bıraktığımız ayın çok satanlar listelerinde, enterasan bir durumla karşılaştık. Yazarı Shakespeare olarak görünen bir kitap ‘edebiyat dışı’ kategorisinde başı çekiyordu. İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencileri bu tasniften hareketle öğretim kadrolarına soğuk şakalar yapabileceği gibi, bir kısım kitapçı personeli de ikilemde kalabilir. Şaşırtıcı tasnifin, elbette ki makul bir gerekçesi var. Yine de, bir nüans, akıl karışıklığına engel olabilirdi... Listeleri hazırlayanların değil, bizzat yayıncının gözetmesi gereken türden, sunuma dair bir nüans!” (Bir Tasnif Problemi, Virgül, sayı 130, Eylül-Ekim 2009) Mıhçıoğlu yazısını, İngilizcedeki karşılığının aksine Türkçedeki çizgi roman tabirinin türü daha doğru kuşattığını belirtip, bunu ‘çizgi edebiyat’ şeklinde genişletme önerisinde bulunarak noktalıyordu.
Ancak bu süreçte, klasik kavramının edebiyata özgü olmadığını hatırlatan yayınevleri de vardı. Bunlardan biri, Marx’ın Kapital’inden uyarlanan Kapital Manga’yı ve Çizgilerle Komünist Manifesto’yu çıkaran Yordam Kitap olurken; diğeri de, yayımladığı Türlerin Kökeni’nin resimli uyarlamasını “adeta bir çizgi roman tadında” diye tanıtan Versus Kitap’tı. Burada, Agora Kitaplığı’nın bastığı Che’nin biyografik çizgi romanını da anmalıyız.

Kafa karıştırır Kafka!
Çizgi klasiklerin sunumuna dair bir başka eleştiri de, Kafka’ya olan ‘yakınlığını’, Kafkaesk atmosferi romanlarına başarıyla yansıtmasıyla açıkça anlayabildiğimiz yazar Hakan Bıçakcı’dan geldi: “Özünde kafa karıştırıcı bir deneyimdir Kafka okumak. Anlatılanlar neden-sonuç ilişkisinden bağımsızdır ve bu nedenle olan biteni zihninde resmetmekte zorlanır okur. Tabii bu zorlanma ve kafa karışıklığı Kafka’yı Kafka yapan özelliklerdir. Ama çizgi roman versiyonunda olan biten çok da güzel resmedilmiş doğal olarak. Mantığa sığmayacak olaylar karelere sığmış. Eserlerin tekinsiz atmosferi çizgi roman karelerinde şirinleşivermiş. Hastalıklı ve tedirgin edici diyaloglar, konuşma balonlarının sevimliliğinin içinde bir güzel evcilleşmiş.” (Aaa, Aşk-ı Memnu’nun Kitabı Çıkmış..., Haber Türk Kitap, 30 Ekim 2009)
Bıçakcı’nın eleştirisinin temelinde, Dava’nın çizgi romanının ‘ilk okuma için hatalı bir deneyim, yanlış bir tanışma olacağı’ düşüncesi yatıyordu; hatırlanacaktır, çizgi klasikler ‘klasik okumayan kalmasın’a benzer bir sloganla sunulmuş ve kitapların gördüğü yoğun ilgi karşısında ‘klasikler az okunuyor’ tezinin çürüdüğü iddia edilmişti. Bıçakcı’yı destekler mahiyette, bu durum biraz da, bir romandan uyarlanan filmi izleyen bir kişinin kendini söz konusu romanı da okumuş olduğuna inandırmasına benzetebiliriz. Birbirlerine yakın gibi görünüyorlarsa da, sonuçta farklı disiplinlerden bahsediyoruz. Bütün bunlara karşın, yayımlanan ve yayımlanmaya devam eden bu kitapları yok saymak mümkün değil elbette. Kitap dünyamızdaki birer ‘zenginlik’ olarak kabullenilebilir ya da yayınevleri ve okurlardaki bu heyecan dalgasının başka kıyılara da vurması beklenebilir; çizgi ile edebiyatın bir araya geldiği başka bir kıyıya, örneğin resimli baskılara...
Kimi Rus klasiklerinin, zamanında yazarlarının da görüşleri alınarak, resimli baskılarının yapıldığı bilinir. Karakterleri iyi okumuş, romanın bütününe hâkim ressamların, sanatçıların elinden çıkmış çizimlerin, desenlerin yer aldığı resimli baskılar, ‘orijinal metinlere’ de uzun zamandır beklenen ilgiyi çekebilir pekâlâ. Geçen haftalarda Everest Yayınları’ndan çıkan, Gogol’ün Ölü Canlar’ı gibi... Romanın, 1901’de yapılan Rusça baskısının çizimleriyle birlikte sunulmasının ardında, yukarıdaki sebep de etkili oldu mu bilemiyoruz; ama anlaşılan o ki asıl amaç, 1809 doğumlu Gogol’ün 200. yaşı anısına özel bir basım hazırlamak.

‘Türkçeye kazandırma’
Romandaki resimler için ilk kez 1901 yılında, yayıncı A.F. Marks’ın hazırlattığı resimli baskıdan yararlanılmış. Söz konusu resimli baskıda yer alan birçok ressam arasından da ağırlıklı olarak Dalkeviç, Kozaçinski ve Samokiş-Sudovskaya’nın çizimlerine yer verilmiş. Bu bilgileri, kitabı yayına hazırlayan Sabri Gürses’in yazısından aktarıyoruz, ancak romanın başındaki yazılar bununla sınırlı değil. İki önemli ismin; Andrey Belıy’ın, romanın teknik yöntemine ve Bahtin’in, romandaki halk gülmece kültürü öğelerine dair yazılarını da okumak mümkün. Önsöz’deki cümleler ise, romanın çevirmenlerinden Melih Cevdet Anday’ın kaleminden... Bu basımı özel kılan unsurlardan biri de, hiç kuşkusuz, çevirinin Melih Cevdet Anday ve Erol Güney imzası taşıması. Romanın isminden başlayarak, tam anlamıyla bir ‘Türkçeye kazandırma’ olarak nitelendirebileceğimiz bu çeviri, klasiklerle ilgili ortaya atılan başka bir tezi akıllara getiriyor: Farklı yaş dönemlerinde okunan klasiklerin farklı anlamlarına ulaşılacağı söylenir, aynı şeyi sanırım farklı çeviriler için de dile getirebiliriz.
Ölü Canlar’da anlatılanları da, yine yazarına bırakalım. Bir başka ‘okunaklı çeviri’ye önsöz olarak alınan cümleleriyle, Gogol kendi eserini şöyle tanıtıyor: “[B]u kitapta toplumumuzdan bir insan anlatılmaktadır. Yurdumuz Rusya’da arabasıyla dolaşmakta, yüksek tabakadan insanlardan tutun da sıradan insanlara kadar her tür yurttaşımızla karşılaşmaktadır. Daha çok Rus insanının eksik yanlarını, kusurlarını göstermek için anlattım onu, yoksa onun meziyetlerini, erdemlerini göstermek için değil. Çevresindeki insanların hepsini de aynı amaçla, zayıflıklarımızı ve eksik yanlarımızı göstermek için seçtim.”

ÖLÜ CANLAR
Nikolay Vasilevic Gogol
Çevirenler: Erol Güney,
Melih Cevdet Anday
Everest Yayınları